Kısa aralıklarla farklı iki araştırmaya ait sonucu okudum farklı kaynaklardan. Konu ise kariyerlerinde tepe noktalara erişmiş kadınlar hakkında.
İlk okumam Mart ayı Capital Dergisi’ndeydi. Capital, Türkiye’deki 20 holdingde 439 yöneticinin 91’inin kadın olduğunu yazıyordu. Yani %21‘i.
İkinci okumam ise Bianet’deki “Her Yüz Profösörün 28’i Kadın, 72’si Erkek” başlıklı makale idi. Makalenin başlığı aslında yazının en kısa özeti. Türkiye’deki profösörlerin sadece %28′i kadın.
Derken aklıma 23. dönem TBMM’deki kadın milletvekili sayısına tekrar bakmak geldi. 542 koltuklu mecliste 46 kadın milletvekili ile TBMM’nin %8′ini oluşturuyoruz.
Son veri ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2008 Ocak ayına ait. Türkiye’de toplam 5 milyon 350 bin kayıtlı işçi bulunuyor. Bunların 861 bin 591’i kadın. Kısaca %16’sı.
Bu yüzdeleri neden verdiğimi merak ediyor olabilirsiniz. Aslında veriler arasında bir ilişki kurmaya çalışmak amacında değilim. Ama özellikle okuduğumu belirttiğim Capital ve Bianet’deki makalelerde ortak bir açıklama vardı kadınların iş piyasasındaki varoluş savaşları adına: Cam Tavan Sendromu
Kadınların kariyerlerinde ilerlemeleri sürecinde karşılarına çıkan görünmez bariyer, en büyük engel aslında bizzat kendileri, kafalarında yarattıkları kaygı ve önyargılar. Örneğin iş ortamındaki erkekler tarafından ötekileştirildiği kaygısı, işe alım sürecinde tercih edilmeyen olma korkusu, erkek yöneticinin kariyer yolunda yarattığı değeri anlayamaması ve rekabet ortamında takdir görme, onaylanma mücadelesini kaybetmenin verdiği duygusal çöküntü kadınların iş piyasasında kendi kendilerini geriye çekmelerine neden oluyor.
Ben kadınların özgüvenli, bilgili ve çalışkan oldukları sürece bütün engelleri aşabileceklerine inanıyorum. Bardağı dolu tarafından görmeyi öğrenmek ve zamanı iyi yönetmek gerek sadece.