Elimdeki pozisyon zorluydu.
Sanayi üretiminde çalışmış olanlar bu pozisyonun üretimin beyni olduğunu bilir. Neyin, ne zaman, kaç kişi ile, nasıl, nerede üretileceğine planlama bölümü kadar verir. Dolayısıyla bu bölümün başında oturan insanın gerek teknik donanım, gerekse davranışsal yetkinliklerinin yeterliği çok önemlidir. Bu bölümde çalışan kişilerin sakin, soğukkanlı, sabırlı, sözel ve yazılı iletişimi kuvvetli olması gerekir. Planlama bölümü planladığı malı üretebilmek için bir süreç içinde satış, satınalma, üretim, kalite, mali işler kısacası birden çok bölüm ile çalışır. Dolayısıyla planlamacılar kısa sürede şirketin en sevilen ya da en nefret edilen kişileri haline gelebilirler. Bu bölümün başında oturan kişinin de bütün saydığım iş ve bağlantıları yönetebilmesi, iyileştirip, geliştirebilmesi için bayağı bir vasıflı olması şarttır. Genelde planlamacı pozisyonlarına endüstri mühendileri yerleştirilir yani ben de mülakat etabımda tecrübeli bir endüstrü mühendisi peşindeydim.
Pozisyon görüşmeleri beklediğimden de kötü geçiyordu. Planlama süreçleri firmadan, üründen ürüne farklılaşabildiği için gelen adaylar ya bizim fabrikadaki makina parkına, ya da ürün gamına alışamayacağını anladığım kadar yabancıydı.
Derken kapıda Boğaziçi Bilgisayar mühendisliğinden mezun ama tecrübeleri hep planlama bölümlerinde olan 40’larına yaklaşmış bir aday belirdi. Oldukça yapılı, göz dolduran bir imajı vardı. El sıkıştık.
“Hoşgeldiniz, lütfen oturun …. size içecek birşey ekram edebilir miyim?”
“Su lütfen”
Suyu telefonla istedikten sonra hafif hafif görüşmemize başladık. Bilgisayar mühendisliğinden planlamaya kayış aşamalarını dinlerken adayımın suyu geldi. Suyu hemen bir dikişte bitirdi. Bir bardak daha isteyip istemediğini sorduğumda “evet” dedi. İkinci bardak suyu henüz odayı terketmemişi olan çaycımızdan istedim.
İkinci bardak geldiğinde suyun yarısını içti, kalanını masaya koydu ve benden ceketini çıkartmak için izin istedi.
“Keyfinize bakın” dedim.
Ceketini askılığa yerleştirdikten sonra yerine oturdu. Bu arada ben bir taraftan görüşmemize devam etmeye çalışırken diğer taraftan da adayın değişen yüz rengini gözlemliyordum. Nitekim du değişime paralel adaydan yani bir talep geldi: “Kravatımı gevşetebilir miyim?”
Ben hiç istifimi bozmadan elimi “buyurun” dercesine hareket ettirdim. Aday tepedeki gömlek düğmesini açtı ardından kravatını gevşetti.
Artık kendi kendime ‘umarım rahatlamıştır” diyordum ki, bir baktım gömleğinin kollarını da sıyırıyor.
Odada pencere olmaması en büyük dezavantajdı sanırım ama artık ok yaydan çıkmıştı. Aday koltuğunu biraz geriye itti. Bu arada konuşmaya, eski işyerlerinden neden çıktığını anlatmaya devam ediyordu. Odada sürekli bir hareket vardı, gözlerimle adayın hareketlerini takip etmekten yorulmuştum. Onun tecrübelerine konsantre olmaktan ziyade “Sırada ne var?!” diye düşünmeden kendimi de alamıyordum.
Nitekim sonrası da geldi. Adayın rengi iyice kızardı ve kravatını toptan çıkardı, gömleğinin birkaç düğmesini daha açtı. Masadaki bardaktan eline su döktü ve yüzüne boca etti.
Beni o sırada gözlemleyen biri olsa “ne donuk kadın” derdi herhalde ama dışı sizi, içi beni yakar vaziyetteydim. Kriz yönetimi durumuna geçmiş, ben de normalin üstünde bir sabır sergiler hale gelmiş, kendi kendime “Ya kalp krizi geçirecek, ya da kalkıp beni dövecek” diye düşünüp, görüşmeyi sonlandırmanın yollarını ciddi şekilde aramaya başladım.
Aday durmaksızın konuşuyordu. Eski işlerinde yaşadığı büyük memnuniyetsizlikleri, olumsuzlukları anlatıyordu ama ben kendisine “ya sizin bana şu an yaşattığınız memnuniyetsizlik ?!” demedim. Onun için bu yaptıkları çok doğaldı, bana bu depresif hali için herhangi bir açıklama yapmak gereği bile görmüyordu.
İşte böyle zamanlarda kapalı uçlu sorular ile adayın konuşma şevkini kırabilirsiniz. Peşi sıra kapalı sorular sorarak adayın lafını öyle toparladım ve ayağa kalkıp elimi uzattım ki, mülakat kapanış hız rekorunu kırdım diyebilirim.
Aday bana terden ıslanmış elini uzattığında gülerek elini sıkıp “çok memnun oldum” dedim ve “olumlu adaylarımızla iki gün içinde bağlantıya geçeceğiz” sözlerimle onu uğurladım.
Şimdi siz tahmin edin, bu adayı ikinci etap görüşmeye davet etmiş olabilir miyim?