İşe alım Üçlemesi; ‘İntihar – Rüşvet – Tehdit’ dizisinin ilk yazısını birkaç gün önce yazdım. Sıra Üçlemenin Rüşvet ayağında.
Bölgemiz yine Anadolu ve sektör perakendecilik.
İş programımız dahilindeki ismini yazmak istemediğim bir Anadolu şehrinde mağazamızı açma aşamasındaydık. Yoğun mülakat etabından sonra kadroyu kurmuş, eğitimlerini veriyorduk. Ankara ofiste sıradan bir mesai günüydü ve telefonum çaldı.
“Migros, ben İpek”
“İyi günler, ben ……….. (şehir) arıyorum.”
“Buyrun beyefendi”
“Siz benim oğlumu görüşmeye çağırdınız ama işe alınanlar arasında çıkmadı.”
“İyi gençler arasından seçim yapmak bizim için de zor oluyor ancak sınırlı sayıda kadromuz var. Önümüzdeki günlerde açılabilecek kadrolar için tekrar başvurabilir oğlunuz.”
“Ne istiyorsun?”
“Ne mi istiyorum?!”
“Ne istiyorsun söyle?”
Şaşırıyorum. Telefonun diğer ucunun ne demek istediğini anlayamıyorum.
“Kaç para istiyorsun?”
Bu soru sonrasında beynimdeki belirli nöronların uyarılması için üç beş saniye geçmesi gerekiyor. Gayeyi anladığımda donup kalıyorum.
“Ne diyorsunuz siz beyefendi?” diyorum şaşkınlık içinde ama donuk bir sesle.
“Bu işler böyle yürüyormuş”diyor karşı taraf.
“Bu şirkette öyle yürümüyor beyefendi” diyorum sert bir sesle. “Size iyi günler dilerim” Telefonu kapatıyorum.
Ne kadar süre masamda oturdum hatırlamıyorum.
Ardından uzun yıllardır Eğitim bölümünden sorumlu arkadaşıma anlatıyorum olayı. Gülüyor ve bazı bölgesel market zincilerinde bu yolla işe alım yapıldığı söylüyor. Şaşkınlığım iki katına çıkıyor.
“Yahu, İnsan Kaynakları’da mı rüşvet alıyor artık? Nasıl çivisi çıkmışlıktır bu?” diyorum ve hayatında ilk defa rüşvet teklifi almış olmak tecrübesi ile birlikte masama kafamı sallaya sallaya dönüyorum.
İnsan Kaynakları profesyonellerinin özenle dikkat etmesi gereken bir kuraldır kimseden “hediye kabul etmemek”, hediyenin muhteviyatı ne olursa olsun.
“İşe Alım Üçlemesi 2 – ‘Ne İstiyorsun Söyle?’” üzerine bir yorum