Gerçeklik Testi – Guy Kawasaki

Dün  Guy Kawasaki’nin Gerçeklik Testi’ni bitirdim. Bu kadar rahat okuanabilir, bu kadar akıcı ve eğlenceli bir dille yazılmış, bu kadar düşündürücü ve öğretici bir iş kitabına az rastlanır herhalde.

Gerçeklik Testi 12 ana bölüm 94 alt başlıktan oluşan oldukça kalın bir kitap. Kitabın öncelikli muhattapları A.B.D.’deki bilişim sektörü profesyonelleri gibi görünse de, birkaç alt başlık hariç içeriğin tümü öğrencileri, profesyonelleri, yöneticileri, patronları, yatırımcıları, evhanımlarını, boş gezenleri, herkesi ilgilendiriyor. Çünkü bu kitap aslında hayatı anlatıyor.

Size Gerçeklik Testi hakkında “3. bölümünde şu, 10. bölümünde bu anlatılıyor” şeklinde özetlemeler yapmaktansa ben size bir Gerçeklik Testi uygulayayım isterseniz, kitabı  okuyup okumamaya öyle karar verin:

Şimdi lütfen soracağım 20 sorunun yanına “evet” veya “hayır” yazın.

1. Bilişim sektöründe, kafasında proje fikirleri uçuşan biri misiniz?

2. Girişimci bir ruh taşıdığınıza inanıyor musunuz?

3. Bir girişim yaparsanız başınıza gelebilecekleri merak ediyor musunuz?

4. Girişiminiz için bütün yatırımcıların kapınızda beklediğini mi düşünüyorsunuz?

5. Hukukla aranız iyi mi?

6. Finansal Yönetim hakkında bilgili misiiz?

7. Çok inovativ biri mi olduğunuzu düşünüyorsunuz?

8. Onlarca yazarın, iş insanın yazdıkları kitapların ana fikirlerini ve bilgilendirici, ilham verici röportajlarını okumak istiyor musunuz?

9. Pazarlama ve satış üzerine gerçekleri duymaya hazır mısınız?

10. Siz bir evanjelist misiniz?

11. Başarılı sunumlar yapıyor musunuz?

12. İnsanlarla iletişim becerileriniz yeterli mi?

13. İş dünyasında size söylenecek yalanları duymaya hazır mısınız?

14. İyi insanlarla çalışmak ve bazen de onları kovmanın kolay olduğunu mu düşünüyorsunuz?

15. Çalışmayı ve işinizi seviyor musunuz?

16. Akıllı olmakla aptallık arasındaki ince çizginin farkında mısınız?

17. Siz bir pislik olabilir misiniz?

18.Egonuz olması gerektiği yerde mi?

19. Girişimci zekanızın kaç olduğunu biliyor musunuz?

20. Gerçek Gerçeklik Testini uygulamak istiyor musunuz?

Yukarıdaki soruların kaçına evet veya hayır dediğiniz eğer yazıyı buraya kadar okumaya devam ettiyseniz çok da önemli değil. Eğer soruların içerikleri size cazip geldiyse, bu kitaptan onlarca birbirinden öğretici soru daha üretilebileceğini eklemek isterim.

Guy Kawasaki’nin Gerçeklik Testi’ni eğlenerek öğrenmek için “mutlaka okuyun” derim.

 

Murat Girgin

Murat Girgin kimdir?

“Dem bu dem” derken geleceği her daim düşünüp sürekli hesaplayan, geçmişten ders çıkaran mesleğiyle mütenasip olmasa da geçmişe özlem (nostalji) hastalığı olan alaturka ruhta nev-i şahsına münhasır bir insandır.

Her birimizin hayatı, içerisinde başından sonuna dersler içeren birer bağımsız filmdir diye düşünüyorum. O yüzden filmin bugünkü sahnesine beni getiren özgün senaryonun başına sarmak lazım…

Akıllı ve yürekli bir ebeveynin prodüksiyonunda çekilen “Adam olacak çocuk” şahsiyetini mukallit bir afacanın kısa metrajlı bağımsız filmidir…
İnanılmaz yaramaz bir çocuk… İşine geleni yapan işine gelmeyeni çevirip yanmasına izin vermeyen bir hüdaverdi… Dede toprakları Sakarya’da doğmuş, soyunda mozaik bir gen haritası barındırır. 3 yaşından sonra Çamlıca’nın tepelerinde İstanbul’a bakmış gözleri açık… Her gördüğünü sorgulamış, annesine babasına sormadık soru bırakmamış ki eve beş ansiklopedi seti alacak bir bilgi seferberliği başlatmış…

Dolmuş ve otobüslerde herşeyi sorgulayan afacanın ilk proje üretimi 5 yaşında… Sokak arkadaşlarını çevresine toplayıp çizgi filmlerde görüp planını çizdiği çocuk kulübesini inşa etmek üzere koordinasyonu ailede bir tebessüm doğurmuş.

Ve ilkokul yılları… Yaramazlığı öğretmenini isyan noktası getirmiş olacak ki 3. sınıfın sonlarına doğru o kritik günü yaşıyor. Yediği sağlam bir azarlama sonrası o kadar utanıyor ki o gün itibariyle artık aklını kullanan çalışkan ve en mühimi daha efendi bir karaktere bürünüyor.

1 yıl boyunca harçlıklarından ve çalıştığı ufak işlerdeki kazancını biriktirerek 4. sınıfın başında gelecekteki mesleğinin habercisi ilk bilgisayarını alıyor. Çalışkanlığı nedeniyle hocalarının dersane eğitimine gerek görmemesi üzerine bilgisayar başında ders disketleri ile sorular çözüp hazırlandığı Anadolu Liseleri Sınavı’nda beklediği başarıyı sağlayamıyor.

Çok talihsiz ve muammalı bu kaybına rağmen Florya’da başladığı ortaokulun 3. haftasında yine başarılı bir öğrenci grafiği çizer. Tam da bu sırada İstanbul’da iki yeni Anadolu Lisesi açılmıştır ve ailesinin bir hayal kırıklığını daha yaşamaması adına gizli yürüttüğü kayıtlarda Gaziosmanpaşa Anadolu Lisesi’ni kazanır.

1 yıl Almanca hazırlık ve sonrasında 3 yıllık Almanca eğitim gördüğü derecelerle dolu ortaokul yıllarının ardından bugünkü kariyer hayatının mihenk taşı sayılan kararını verecektir. Bir yanda 7 senelik eğitim hakkını sürdürmek diğer yanda ise öylesine girdiği liselere geçiş sınavından çıkan sonucu değerlendirmek… Sınavda Profilo Anadolu Teknik Lisesi’nin İngilizce Bilgisayar Yazılım bölümünü kazanmıştır.

Her zaman olduğu gibi ailesinin manevi desteğiyle bir karar verir. Anadolu Lisesi’nden ayrılarak kaydını teknik liseye alır. Bu kez İngilizce hazırlık sınıfı okur ve ardından 3 senelik zorlu bir mesleki eğitim alır. Mesleğine dair disiplin ve teknik namına herşeyi burada öğrenecektir. 8 yıllık kesintisiz örgün eğitim kanunu da tam bu sırada gelir ve mühendislik ideali hayal olur. Ama bu da kaderin hazırladığı bir başka senaryo metnidir…

Lise yıllarının başında Türkiye’nin dört bir köşesindeki köy ve kasaba yollarına uzanan Anadolu seyrü seferlerine başlar. Bu seferler onun hayatına bakış açısını zenginleştirecektir.

Üniversite sınavlarına hazırlanırken lisede her dönem gelen okul birincilikleri ile mesleğe daha da sarılır. Artık hedefinde Boğaziçi Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri bölümü vardır.  Bölümü incelediğinde onun ideallerine ve yeteneklerine mühendislikten daha bir yatkın olduğunu görme fırsatını yakalamıştır.

İş hayatındaki ilk deneyimini lise yıllarında Siemens Türkiye’de 1 aylık yaz stajında yaşama fırsatı bulur.

Üniversite sınavında yine rutin hayalkırıklığı gelir ve önce 1,5 puanla Boğaziçi Üniversitesi’ni kaçırır akabinde ise 0,7 puanla Başkent Üniversitesi’nin burslu kontenjanına giremez. Bu talihsizlikler onu bir dahi kamçılar…

Aynı sene Başkent Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri’ne kayıt olur. Önce İngilizce hazırlık sınıfından muaf tutulur sonrasında ise 1. sınıfı takip eden tüm dönemlerde fakülteyi birincilikle tamamladığından üniversiteyi akademik başarı bursuyla okuyacaktır.

Teknik lise yıllarındaki mesleki kazanımlarının katkısıyla 4 yıllık Ankara serüveni fakülte ve bölüm birinciliğiyle son bulacaktır. Üniversite yıllarında Aygaz ve Siemens Business Services firmalarında yaz stajı yaparken profesyonel referanslar edinmeye başlamıştır. Bilhassa Aygaz’daki stajında Bilgi Teknolojileri departmanı müdürünün tavsiyelerini kulak ardı etmez, yazılım ve bilgi sistemleri üzerine teknik açıdan  çalışmalarla bu konudaki deneyimleri ve becerilerini geliştirir.

Üniversite son döneminde işbaşı eğtimi (on-the-job training) için seçimini Siemens Business Services’ten yana kullanır. Lojistik bölümü için satınalma sürecine yönelik yaptığı süreç analizi ve yazılım projesi ile 4 ay boyunca full-time çalışmasının karşılığı gelir.

Hiç aklında olmamasına rağmen bu analitik ve teknik çalışma ona diploma töreni öncesinde iş teklifi olarak gelir. 2006 Haziran ayında Fujitsu-Siemens Computers’te Yazılım Uzmanı olarak işe başlar. Yeniden yapılanma dönemi ile 3 ay geçmiştir ve açılan MIS departmanına MIS Mühendisi olarak transfer olur.

Şirketin tüm raporlama ve analiz sistemlerine olduğu kadar uygulama ve iş süreçlerine de hakim olacağı bu pozisyonun görünmez gücünü yadsımaz ve en ufak kırıntılarına kadar değerlendirir. Kısa zamanda şirketin karar destek sistemleri ve iş süreçlerine katkı sağlayan temel mimarileri kurmaya başlayacaktır.

2 senelik çıraklık (junior) devrini yeterli bulup askere gitme vaktidir. 2008 Haziran döneminde tekrar Fujitsu-Siemens Computers ve Fujitsu’da MIS Sorumlusu olarak görevine kaldığı yerden daha geniş yetkinlik ve sorumluluklarla devam eder.

Bu dönemde akademik camiaya özlem duymuş olacak ki Yönetim Bilişim Sistemleri ve İş Zekası alanlarında bilgi ve deneyimini paylaşmak üzere en yakın arkadaşıyla MIS Journal blogunu kurdu.

Aynı yıllarda özel hayatının dönüm noktası olacak Sakarya Üniversitesi’nde MBA programına başladı. Yüksek lisansı tamamladığı 2010 Mart ayında Mercedes-Benz Finansman Türk firmasında IT Yetkilisi olarak yeni kariyer durağından bir başka sefere yol alacaktır.

İş zekası projelerinin yönetimi ardından aldığı ek sorumluluklar ile bilgi ve deneyimlerini katmerleyeceği yeni bir döneme yelken açar.

2011 yılı başında yüksek lisanstan daha sonra farkedeceği bir arkadaşıyla tanışacak ve hayatı bir daha değişecektir. Yıllar sonra aradığı hayat arkadaşını bulmuştur ve artık bu filmin baş senaristi ve kurgu yönetmeni başrol arkadaşı tek ‘Arzu’su olarak değişir.

Bu arada IT Koordinatörü olarak kariyeri rüzgar almıştır.

İşte bu filmin her karesi aslında benim için kaderin algoritmasına bir kanıt olmuştur. Her kaçırdığım otobüsün ardından beni daha hayırlı duraklara götürecek vasıtalarda seyahat ettim.

Hayatım boyunca “keşke” sözcüğünü kullanmamakta hep titiz davrandım. Mesleğim gereği çok iyi analiz ederek tüm boyutları ve değişkenleri değerlendirmeyi severim. Sonunda benim için en doğru kararı aldığımı bildiğim için de kararlarımı yargılamam.

Hayatı planlı yaşayıp ne istediğini ve ne yapabileceğini bilmek gerekir. Şirketler ve devletler dahi plan yaparken bir bireyin hayatın ne yönden estiği bilinmez rüzgarlarına kendini yelkenleri fora pusulasız bırakması ne cesaret…

Aslında insanın mesleği karakterinin aynasıdır. Ben işimi seviyorum, çünkü bilginin çevresinde sürekli analitik zekamın delhizlerinde bir keşifle geçiyor zamanım. Hayatımın her noktasında binlerce uyarıcı var ve bu profesyonel yeteneğimi yaşamıma da yansıtmayı eviyorum.

Yıllardır Anadolu’nun en uzak köylerine kadar gezmemin, tarih, kültür ve doğa keşiflerimin altında yine bu karakterimin ateşleyici olduğunu düşünüyorum.

İnsanlarla cebimdeki paradan dahi değerli olan zihnimdeki bilgileri ve hatıraları paylaşmak adına bu seyyah deneyimlerimi de Gezi Jurnal blogumla yayınlıyorum.

Akademik yaşamdan kopma niyetinde değilim. Bu paylaşımları akademik bir çatı altında hayata hazırlanan arkadaşlara aktarabilmek ve hem kurumsal hem akademik bilgi ile deneyimlerimi paylaşabilmek orta vadedeki ideallerim arasında…

Hayat bu ideallere varabilmem için hangi bilinmeyen duraklara varmamı sağlar? Tek bildiğim niyeti hayırlı olanların akıbetlerinin de hayırlı olacağıdır. Geleceğin kıymetini bugünüyle bilen insanların olduğu bir gemide yol alıp indiğim duraktan kaptanı olacağım bir gemiye vira demek niyetindeyim.

İnsan önce kendini bilmelidir. Çünkü hayat her insana özel dikilmiş bir terzi işi kıyafet.

Giydiğini yakıştırmak lazım!

 

Murat Girgin
IT Koordinatörü, İş Zekası Proje Yöneticisi

 

Blog:

http://www.gezijurnal.com

http://www.misjournal.com

 

Twitter:

http://twitter.com/muratgirgin

 

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde Konuşmak

19 Ocak 2012 Perşembe günü Ankara TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’ne Endüstri Mühendisleri Topluluğu’nun düzenlediği seminerler dizisine konuşmacı olarak katılmak üzere gittim. Seminer öncesinde öğrencilerin n çok hangi konu hakkında konuşmamı istediğini sorduğumda yanıt şaşırtıcı değildi: Mülakat

Semineri dinlemeye gelen öğrencilerin ilgili ve katılımcı takipleri bir buçuk saat olarak belirlenen konuşma süremi uzatmama neden oldu. Sonuçta vardığımız noktada ben kariyer geçmişimi, yaşadıklarımı, öğrendiklerimi, canımı yakan konuları paylaşıyordum. Öğrencilerden gelen bu talebi onların beni mülakata alması şeklinde de yorumlayabiliriz. 🙂

Ankara’nın soğuk karlı havasına rağmen beni dinlemeye gelen bütün öğrencilere ve organizasyonu kusursuz götüren TOBB Endüstri ve Vermlilik Topluluğu’na teşekkür ederim.

İşkolig.com

İşkolig.com Türkiye’de faaliyet gösteren Türk ve yabancı pek çok kuruluşun çalışma koşulları, çalışma ortamları, kurum kültürleri, işveren marka değerleri hakkında oldukça kapsamlı bilgiye ulaşabileceğiniz bir site.

Sitenin en cazip tarafı içeriğinin üyeler tarafından üretiliyor olması. Turkcell’de kim kaç lira kazanıyor? Eczacıbaşı’nda çalışma ortamı nasıl? Netaş’ın olumsuz yönleri neler okumak istiyorsanız hemen tıklayın. Sitede diğer bir hoşuma giden taraf yorumların son derece profesyonelce dile getirilmesi. Halen yayındaki benzer pek çok sitedeki dedikodu yapan, sadece olumsuzlar üzerine odaklanmış yorumlar girişleri İşkolig‘de bulunmuyor.

Site bir şirketi analiz ederken dört ana başlık kullanmış: şirket hakkında özet bilgi, maaşlar, şirket hakkında eski veya mevcut çalışanların yorumları ve şirket/çalışma ortamı fotoğrafları.

İşkolig’deki bazı bilgilerin elbette ne derece güvenilir olduğunu bilemiyoruz. Ama içerik üreten üyelerin sitedeki girişleri ile birbirlerini doğrulamaları bir bakıma sağlanabilir. Bu nedenle sitedeki içerik zenginleştikçe ülkemiz iş piyasası üzerinde etkisi olabileceğini düşünüyorum. Ülkemizdeki bana göre çok yersiz olan maaş gizliliği politikasını zorlayacak site bazı kuruluşların huzurunu kaçırabilir. Ama sosyal medya böyle birşey. Siz istediğiniz kadar gizli deyin, şirketler bilginin önlenemez hızla yayıldığı internet ortamında artık hiçbirşeyi gizleyemez durumdalar. Dolayısıyla akıntıya kürek çekmemek gerek, ücret politikalarımızı ne kadar şeffaflaştırırsak soayal medya o kadar az başımızı ağrıtır.

Dünyadaki muadili olarak kabul edebileceğimiz Glassdoor.com’a ‘grafik tasarımına kadar pek benziyor!’ diyebileceğim İşkolig.com ekibine çok teşekkür ediyorum. Yolunuz açık olsun, takipteyim 🙂

Microsoft Microfilm Yarışması

Microsoft 2011 yılı içinde çalışanları arasında bir mikrofilm yarışması düzenlemiş. Yarışma ilk etapta A.B.D. içinde organize edilmiş, sonrasında globale yansıtılmış. Yarışmanın konusu “10 saniyede Microsoft’da neden sevdiğinizi anlatın”

Kimbilir hangi Microsoft çalışanı, nasıl bir microfilm ile yarışmaya katıldı? Hepsini bilemeyiz ama ama globalde düzenlenen yarışmadaki sonuçlara bakınca ben çok sevindim. Yarışmada Microsoft Dubai’den Emel Öztürk birinci, Microsoft İstanbul’dan Başar Güner üçüncü olmuş.

Her ikisini de tebrik ederim 🙂

Biz 45 saniyede asansör mükakatı derken, Microsoft olayı 10 saniyeye taşıyarak kişinin kendisini ifade edebilme yeteneğini jet hızına çekerek adeta rekor kırdı. Ne demeliyiz? Vakit nakittir.

İnsan Kaynaklarına Pazarlama Dokunuşu

İnsan Kaynakları departmanı, geçirdiği evrim neticesinde artık kendisini “pazarlaması” gereken bir noktaya geldi. Bunda artan literatürün, değişen iş dünyasının, nesil çeşitlilik ve çatışmalarının da etkisi çok büyük. Artık hem beklentilerin arttığı hem de “farklılaşanın” kazandığı bir dönem içindeyiz. İlk olarak, İnsan Kaynakları’nın şirket içindeki vizyonu ışığında departman olarak pazarlanması gerekiyor. Bir slogan, logo ve çeşitli iletişim faaliyetlerinde kullanılacak markalama ile İK’nın şirket içindeki yeri ve misyonu farklılaştırılmalı. Bu yapılırsa, çalışanların da inanç ve güveni tamlanacaktır. İkinci olarak, uygulamaların pazarlanması düşünülmeli. İnsan Kaynakları çalışanları olarak bir şeyleri planlayıp hayata geçiriyoruz ama bunu ne derece pazarlayabiliyoruz? Çalışanlarımıza ne değer sunuyoruz bunu onlara nasıl ifade ediyoruz? Yoksa sadece tüm emeğimizle bir şeyleri ortaya koyuyor ve bunu birilerinin fark etmesini mi bekliyoruz?

İK Uygulamalarının aslen iç müşterilerimiz olarak nitelendirdiğimiz şirket çalışanları için yapıldığını düşünürsek, çalışanları müşteri olarak görüp onlara ürünlerimizi adeta satarmışçasına sunmanın ne derece faydalı ve sonuç getirecek bir şey olduğunu anlayabiliriz. Zira, giderek kompleksleşen ve insanların dikkatini çekmenin daha zorlaştığı iş hayatında, parlamanın ve fark edilmenin etkisini kimse azımsayamaz. Mevcut pazarlama literatürünü kullanarak İK Pazarlaması kavramını oturtmak ve uygulamak mümkün. Stratejik partner olarak İK departmanı iş hedeflerini bilmeli ve buna uygun hareket edecekşekilde iş planını oturtmalı. Her hedef ve uygulamanın pazarlanabileceğini ya da pazarlanmasının gerekli olduğunu söylemiyoruz. Bu yüzden, “Mevcut portföy içinden hangisiyle iç müşteriye gitmeliyiz?” sorusunu yanıtlarken dikkatli olunmalı. Bu seçim yapıldıktan sonra, asıl konu müşteriye gidiş stratejisine geliyor. Nasıl ki şirketler ürünlerini müşteri tercih ve statülerine göre ayarlıyorsa, İK olarak biz de uygulamalarımızı aynı mantıkla segmente  etmeliyiz. Bu segmentasyon yaşa, seviyeye, departmana veya beklentilere göre farklılaşabilir. Bunun nasıl olması gerektiği şirketten şirkete değişir.

Doğru konumlandırma ile müşterilerimize onlara ne sunduğumuzu anlatmalıyız. Tabii yine herkese beklediği ve anladığı biçimde. Her şeyden öte ana hedef “Sizi Duyduk” stratejisini onların kafalarında yaratabilmekte. Pazarlamanın 4 P’sini, yani ürün, promosyon, mecra ve fiyat konularını her uygulama için iyi belirlemek gerek. Çalışanlar bizim uygulamamıza katılacak da ne olacak – ne kazanacaklar? Onları nasıl motive edebiliriz? Uygulamamızın görsel ve mesajlarını onlara nasıl ulaştırmalıyız? Bunun için ödeyecekleri bedel nedir – zaman mı, emek mi? Bu soruların hepsi, İK profesyonellerinin dikkat ve özenle yanıtlaması gereken sorular. Tüm bu yolculuk sırasında anahtar kelime ise “yaratıcılık”. Çalışanlar ile tıpkı Pazar araştırması departmanının tüketiciler ile yaptığı gibi çeşitli fokus gruplar yapmalı. Mevcut durumda çalışanların beğendikleri / beğenmedikleri şeyler neler? Neleri tercih ediyorlar? Gelecek için planladığımız uygulamalarımız hakkında oluşturdukları algılar ne? Bunlardan hangileri neyi nasıl etkileyebilir? Çalışanlara sormadan onlar için bir şeyler yapmak çok zor ve bir o kadar da tehlikeli. Sonradan kaybedeceğimiz zamanın çok az bir kısmını kullanarak yapacağımız bir araştırma, hem İK departmanının algısını yükseltir hem de çoğu önlenemez maliyeti önlenir hale getirir.İK Pazarlaması kavramı, Türkiye’de ve dünyada yeni yeni tartışılan bir konu. Bu konu hakkında detaylı içerik ve güncellemeler için http://www.dinamo.co/default.aspx?pid=53502&nid=67071 sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Linkedin grup sayfasi için ise http://www.linkedin.com/groups/%C4%B0K-Pazarlama-4233298?gid=4233298 linkine tıklamanız yeterli.

 

Bana ulaşmak için: [email protected]

İrem Önal | PepsiCo Turkey Field Sales HR Manager
http://peopleprocesses.blogspot.com

Kaynağım İnsan Linkedin Anketleri

Kaynağım insan Linkedin grubunu Ağustos 2011’de açtım. O günden bugüne grup üyeleinin de katkılarıyla İK ile ilgili nitelikli içeriği, önemli eğitim duyuruları ile iş ilanlarını grup üzerinden takip edebiliyorsunuz.

Linkedin geçtiğimiz ay grup işletme fonksiyonlarına anket metodolojisini de ekledi. Anket yapabilmek gerçekten hem faydalı, hem de eğlenceli. Hele ki ankete katılanların cevapları bir seçenekte birikiyorsa bu ciddi bir geri bildirim niteliğine kavuşuyor.

İşte geçtiğimiz 30 gün içinde yayına aldığım 2 anket sorusu ve cevap oranları:

1. Kaynağım İnsan’da neyi daha çok görmel isterdiniz? (49 kişi yanıtlamış)

Daha fazla yazı %14

Daha fazla iş ilanı %8

Daha fazla kaynağım İnsan TV videosu %28

Daha fazla Profesyoneller yazısı %38

Kaynağım İnsan’ın yeni tasarımı %10

Bu soruya gelen yanıtlar iki seçenek üzerinde odaklanıyor. Kaynağım İnsan takipçileri daha fazla Profesyoneller yazısı istiyor. Ben de ! Bu konuda çalışmalarımı ve yazı taleplerimi arttırmalıyım. İki Kaynağım İnsan TV videosu arasındaki zunu zaman aralıkları vidolara olan ilgiyi azalttı. Farkındayım. DÖF – Düzeltici Önleyici Faaliyet açma zamanıdır ! Diğer taraftan “daha fazla yazı” seçeneğinin tercih edilmemiş olmasını içerik bakımından takipçilerimi tatmin edebildiğim şeklinde yorumladım.

2. 2012’den ne bekliyorsunuz? (56 Kişi yanıtlamış) – bu ankete katılmak için lütfen tıklayın

Daha iyi bir iş ve kariyer imkanı %50

Terfi %5

Daha hareketli bir sosyal hayat %21

İlk işimi bulmak %10

Daha çok para kazanmak %12

Bu soruya verilen yanıtların “Daha iyi bir iş ve kariyer imkanı” seçeneğinde %50 oranında odaklanmış olmasını ankete katılan 56 kişiden 28’inin değil, bütün iş piyasasındaki yarı yarıya profesyonelin işinden duyduğu memnuniyetsizliğin göstergesi olarak sayabilir miyiz? Bir danışman olarak %50 oranı beni çok düşündürdü. İşinden ve kariyerinden bu kadar mutsuz olan bir kitle nasıl verimli çalışabilir? Nasıl başarılı olabilir? Nasıl motive edilebilir? … cevaplandırması gerçekten zor sorular bunlar.

.

Yeni anket soruma cevap vermek için tıklayın:

Yeni işinizi arıyorsunuz. İki şirket alternatifiniz var. Hangisine göre tercihinizi yapardınız?

 

 

Sosyal Medyada İşveren Markası Yönetimi Sunumum

Bugün BNC Türkiye’nin düzenlediği İşveren Markası Zirvesi gerçekleşti. Birbirinden güçlü markaların İK Yöneticileri İşveren Markası konusundaki tecrübelerini, projelerini, yürüttükleri iş sürçelerini paylaştı. Bir iki kelime ile günü özetlemek gerekirse nefes almadan her konuşmacıyı dinledim dersem abartmış olmam.

Öğleden sonra gerçekleşen konuşmamda kullandığım sunumumu sizlerle paylaşmak istedim. Bu arada sunumu hazırlarken Guy Kawasaki’nin Gerçeklik Testi kitabında vurguladığı 10-20-30 (10 slayt-20 dakika- 30 font) sunum kuralını ufak bir sapmayla hayata geçirdim. Kuralın konuşmada ‘azla çok’u yakalamak ve zihni yapılandırmak için çok faydalı olduğunu tecrübe etmiş oldum.

Benim adıma İşveren Markası Zirve’sinin diğer güzel tarafı da pek çok İK Yöneticisinden Kaynağım İnsan için yazı isteyecek samimiyeti ortamı yakalayabilmek oldu. Önümüzdeki günlerde gerek uzmanlık alanları, gerekse Profesyoneller bölümü için yazacakları yazılar ile onları Kaynağım İnsan takipçileri ile buluşturabileceğim 🙂

 

Misyon Ve Vizyon Güncellemesi

Her ne kadar Kaynağım İnsan sadece bir blog olsa da ben onu en başından beri bir işletme gibi çalıştırmaya özen gösterdim.

Her işletmenin bir varoluş nedeni vardır. Bu neden Misyon cümlesinde vücut bulur.

Her işletmenin bir gelecek manzarası, görüşü vardır. Bu gelecek Vizyon cümlesi ise tanımlanır.

Kaynağım İnsan’ın ilk Misyon ve Vizyon tanımlarını blogu açtıktan üç ay sonra, 29 Ocak 2010 tarihinde oluşturmuştum. Aradan iki yıl geçti. Geçen bu iki yıl içinde ben olgunlaştım, tecrübe ve bilgi dağarcığım genişledi. İnsan Kaynakları süreçleri gelişti, değişti.

Değişimin her zerresini iliklerime kadar yaşarken Misyon ve Vizyon tanımlarımı da güncellemem gerektiğini hissettim yeni yıl itibariyle. İki yıl öncesine göre çok daha rafine bakıyorum mesleğime, insana. Detayların oluşturduğu büyük manzarayı çok daha iyi görebiliyorum. Kaynağım İnsan’ın varoluş nedenini çok daha net tanımlayabiliyorum . Artık kelimeleri kullanırken ‘azla çok’u’ yakalayabiliyorum.

İşte böyle gelişen düşünce akışımda geçen gün itibaryle Hakkımda bölümündeki Misyon ve Vizyon tanımlarımı da güncelledim:

.

Kaynağım İnsan’ın Misyonu

Önce insan.

.

Kaynağım İnsan’ın Vizyonu

Referans İK blogu olmak