Duygu Alptekin

 

Ben sanırım iş hayatı ile ilgili hayallerimi tiyatrocu ya da şarkıcı olmak üzerine kurgulayanlardandım. Bu konuda özel bir şey yapmadımsa da ilkokul 4’e gelip de Anadolu Liseleri sınavına hazırlanmaya başlayana kadar bu böyle devam etti, tabii bu arada doktor olmak da hayallerimi süsledi. Ne zaman ki ergenlik dönemi başladı, yatılı okul hayali her şeyin önüne geçti, özgürlük ve bağımsızlık kavramı altında İzmit’ten kalkıp İstanbul’a gelmek büyük işti. Sanırım her şey de bunun sonrasında değişti. Robert Kolej’de okuduğum yıllarda müzikallerde oynamak, koroda şarkı söylemek, dans ve müzik gruplarında yer almak beni çok mutlu ve tatmin hissettirdi. Akademik başarı ve özgürlüğümü bir an evvel kazanma duygusu ile Amerika’da tiyatro ve ekonomiyi beraber okuma azmindeyken yetersiz burs alınca Türkiye’de kaldım ve Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdim. Hayal kırıklığı oldu mu, evet belki ama üniversiteli bir genç olarak müzik ve sanat konusunda şehrin hakkını verdiğimi düşünüyorum. 🙂

Bu süre zarfında diplomat olmak cazip gelmişken Ankara, diplomasi sınavı ve oradan oraya 2-3 yılda bir taşınma korkusu ile bu sevdadan vazgeçip, seçmeli derslerimde gördüğüm psikoloji, reklam ve pazarlama dersleri sayesinde uluslararası şirketlerin pazarlama bölümünü kendime uygun buldum. Ne de olsa hızlı tüketim malları sektöründe marka yönetimi, beni işlerin merkezinde tutacak, seyahat etmemi ve yeni kültürleri tanımamı sağlayacak, sürekli yaptığım sunumlar ile sahnede olma arzumu tatmin edecekti. Nitekim, Unilever’de yaptığım staj ve sayısız mülakat sonucu Unilever’de pazarlama görevine 1996’da başladım. İşimin en güzel yanını, tüketici psikolojisini ve motivasyonlarını anlamak, zorlu süreçleri çözmek ve yönetmek, strateji oluşturmak, yaratıcılığımı kullanmak ve takım olarak çalışmak olarak adlandırabilirim. Sadece 1 yıl sonra IK danışmanlığı şirketlerinden birinin Orta Asya tecrübemi kıymetli bulması ile Coca-Cola şirketine en genç transferlerden biri oldum, sonrası ise sanırım tabiri caiz ise tam bir “roller coaster” gibiydi. 2009’a kadar çalıştığım Coca-Cola’da Türkiye başta olmak üzere Orta Asya Bölge ofisinde Bölge Pazarlama Direktörlüğü, Türkiye, Orta Asya, Orta Doğu, Doğu Avrupa, Rusya ve Hindistan gibi ana ülkelerin de olduğu 50 ülkelik Grup Bölge ofisinde Strateji ile pazarlama yetkinliklerinden sorumlu Pazarlama Direktörü olarak görev yaptım. Bu süre zarfında sadece kendi takımımda değil uluslararası bir çok projede ve global marka takımı ile strateji geliştirme konusunda çalıştım. En son olarak terfi ettiğim görev ise hayalim olan Türkiye’nin Pazarlama Direktörlüğü idi, dünya pazarlarında Coca-Cola içinde 13. sırada olan Türkiye aklımdaki en son yerdi. Nedense yurt dışına taşınmak ve Genel Müdür olmak ile ilgili hayalim hiç olmadı, sanki gerçek iş yapmayacakmışım hissi uyandırıyordu bu pozisyon ben de. Sanırım, bütün bu zaman boyunca endişe ettiğim diplomasi görevinde edebileceğimden daha fazla seyahat ederek aslında diğer kültürlerle çalışmanın keyfini çok önemsediğimi anladım. O yüzden de kendime dünya vatandaşı demek hoşuma gider.

O zamanki ve bugünkü deneyimimle azim, harekete geçme, iletişim, disiplin ve inançlı olma becerilerim beni hem kurumsal hayatta hem sonrasındaki girişimci hayatımda besledi hatta büyüttü. Annemin söylediği “olmak istediğin kişi gibi ol” ve orta okul yıllarımdan hatırladığım, “insanı giysileri insan yapar” sözleri kendimi konumlamak istediğim yerlerde bana çok yardımcı oldu. Bu tabirler, dış görünüme seslenirmiş gibi gelse de kulağa “ben kimim?” yerine “ben kim olmak istiyorum?” soruları hep çaba ve çalışma motivasyonu sağladı bana.

Hatırladığım en önemli mihenk taşı ise işe başladığım günden itibaren psikoloji, kişisel gelişim ve liderlik üzerine okumalarım ve araştırmalarım oldu. Ne zamanki Pazarlama Direktörü /GMY oldum, o zaman bir sonraki adımı bu alanda yapma fikri oluşmaya başladı. Aldığım 6 aylık Liderlik Koçluğu hizmeti üzerine, hayatım boyunca yapmak istediklerim ve bırakmak istediğim liderlik izi için düşünceler oluşmaya başladı, güçlü yanlarımı, değerlerimi önüme koyarak planladığımdan biraz evvel (6 ay kadar 🙂 ) geçici ama zorlu sağlık problemleri sebebiyle kurumsal hayattan ayrıldım. Tam olarak nasıl ilerleyeceğime emin olmadan, ilk defa akışa bırakarak Adler International Central Europe ile temel Koçluk Eğitimimi ve sonrasında Adler Kanada ile sertifikasyon sürecimi tamamladım. Sonrasında iletişim, liderlik, NLP, takım ve grup koçluğu eğitim ve sertifikasyonları bunu takip etti. 2010 yılında Duygu Alptekin Koçluk, Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri de böyle doğdu.

Yeni mesleğim bana olmak istediğim insan olmak konusunda alan sağladı, sakinliği, dinlemeyi, empati kurabilmeyi en çok da insanların yüreğine dokunabilme imkanı verdiği ve içlerindeki yetenek ya da kaynağı açığa çıkararak kendilerine olan güvenlerini tazelemeleri benim ana motivasyonlarımı oluşturdu. Şu an uluslararası ve Türkiye bazlı eğitimler alarak, şirketlerin yerel ve uluslararası Liderlik gelişim projelerinde çalışarak dünya vatandaşı olmaya devam edebiliyor, mesleğimin de bir gereği olarak sürekli gelişimimi destekliyorum. Liderlik  Koçluğu ile kişilerin marka olma, lider olma ve kişisel gelişim üzerine bir denge kurabilmelerinde de geçmiş ve şu anki kariyerimin bir sinerjisini yakaladığımı düşünüyorum. Önceliklerimi belirlemek, dengelemek, sadece iş değil özel, sosyal, sağlık ve sosyal sorumluluk alanlarında da bir denge oluşturmak yeni hayatımın odak noktası. Şu an Bilgi Üniversitesi MBA programında Liderlik dersi veriyor, genç arkadaşlara yolun başında yardımcı olmaya çalışıyorum. Uluslararası Profesyonel Koçluk Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve Kagider üyesi olarak da sosyal alandaki çalışmalarıma devam ediyorum, kurumsal hayatın getirdiği aidiyet duygusunu tekrar yakalamak benim için çok keyifli. 🙂

Ne istediğini bilmek, sürekli öğrenmek, esnek olabilmek, doğru bildiğin ile ilgili bir liderlik inancı geliştirmek, gelecekle ilgili bir vizyon sahibi olmak en çok da “kim olmak” istediğimi düşünmek ve harekete geçmekten çekinmemek benim hikayem de belirleyici oldu. Benim hikayem böyle, sizin de hikayelerinizi duymak  arzusu ve sevgilerimle,

 

Duygu Alptekin
Profesyonel Liderlik Koçu, Danışman ve Eğitmen

www.duygualptekin.com
https://twitter.com/DuyguAlptekin
http://tr.linkedin.com/in/duygualptekin

 

 

Türk Kültüründe Yönetmek – Acar Baltaş

Acar Baltaş’ın Türk Kültüründe Yönetmek isimli kitabını büyük beklenti ile okumaya başladım. Ne bekliyordum?

Birincisi, yönetim bilimlerini geliştirmekte olan batı dünyasının oluşturduğu stratejileri, yazdığı eserleri, yaptığı araştırmaları okumakta, incelemekte olan bizler öğrendiğimizi, anladığımızı düşündüğümüzü ne kadar uygulamaya dökebiliyorduk?

İkincisi, batılının doğrularını bir tarafa bırakırsak bizim kültürümüzün doğruları ne idi? Türk kültüründeki işgücü nasıl yönetilmek istiyordu, Türk kültüründeki yönetici beklentiyi ne kadar karşılayabiliyordu? İşgücünü geliştirmek onun beklentisinin ötesini ona sunmak değil miydi? Türk yöneticisi kendisini beklentileri aşmak için nasıl geliştirmeliydi?

Son olarak, batı kültürünün yönetim yaklaşımları ile Türk kültürünün yönetsel yetkinlikleri nasıl sentezlenmeliydi?

Peki, kitap beklentilerime cevap verdi mi?

Evet.

Sakın yanlış anlamayın, kitap size süper lider olmak için gerekli sihirli formülü sunmuyor. Ama eğer kitapta sunulan liderliğe ait global ve yerel araştırma sonuçlarını iyi inceler, Acar Baltaş’ın liderlik ve yönetmek üzerine yaptığı çıkarımları anlayarak okur ve nihayetinde kişiliğiniz üzerine bireysel farkındalık düzeyinizi güvenilir kaynaklardan geri bildirim alarak arttırabilirseniz, size özel formülünüzü kendiniz de geliştirebilirsiniz. Başarılı liderlerin %100 kendilerine has kişilik özellikleri, tavır, tutum ve yaklaşımları olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bu kitap da ilgilisini bir kalıba sokmak için değil, farkındalık düzeyini arttırmak için yazılmış.

Acar Baltaş’ın “Türk Kültüründe Yönetmek” kitabı üç ana bölümden oluşuyor:

1. Türk Kültüründe Lider Kimdir?

2. Potansiyel Nasıl Performansa Dönüşür?

3. Birlikten Nasıl Kuvvet Doğar?

Her bölümün birbirinden önemli, öğretici alt başlıkları var. Kitap içinde bazısı yurtdışı kaynaklı, bazısı Acar Baltaş’ın uzun yıllardır yürüttüğü danışmanlık ve eğitim süreçlerinde yaptığı araştırma sonuçlarını bulabilirsiniz. Sayılarla desteklenen bilgi her zaman çok daha ikna edici oluyor.

“Türk Kültüründe Yönetmek” benim başucu kitaplarım arasına girdi. Bilemiyorum sizin için ne ifade edecek?

Yılın İşsizi !!

“Yılın İşsizi” sen olmak ister misin?

Çok provokatif değil mi?

Benetton yıllardır yaptığı sosyal sorumluluk çalışmaları ile dikkat çeken bir moda kuruluşu. Irkçılık, açlık, savaş karşıtlığı, çocuk işçiler Benetton’un yıllar boyunca üstüne gittiği konulardan sadece birkaçı.

Şimdi ise bir başka yaraya parmak basıyor Benetton. Özellikle Avrupa’da yaşanmakta olan ekonomik daralma en çok bu kıtadaki gençleri vuruyor. Başarılı bir gelecek umudu ile yıllarını okullarda geçiren yüz binlerce genç şu an sokaklarda. Onlar için önümüzdeki günler de pek parlak görünmüyor. Hayatlarının en yaratıcı, üretken, enerjik günlerini işsiz geçirmek zorunda kalan ve her boş geçen günle gelecekleri de tehlikeye giren gençler..

Benetton, “Unemployee Of The Year” kampanyası kapsamında düzenlediği yarışmada az altı aydır hiçbir yerde resmen çalışmamış, 18-30 yaşları arasındaki gençlerden projelerini bekliyor. Bu projeler sanattan iletişime, çevreden sosyal meselelere herhangi bir konu üzerine olabilir. Web sitesinde yayına alınacak projeler puanlamaya açılacak ve ilk 100’e giren proje sahipleri 5000 euro ile ödüllendirilecek. 18 Eylül-14 Kasım tarihleri arasında gerçekleşebilecek başvurular için gençler Facebook hesaplarını kullanabilecek. Yarışma ve başvuru detayları için buraya tıklayabilirsiniz.  

Her ne kadar böyle yarışmalar bana yaşlandığımı hatırlatsa da heyecanlanmadan edemiyorum. Eğer İngilizceniz varsa bir parça, bence yaratın bir proje, siz de katılın yarışmaya. Eminim memleketimin insanı sizi yanlız bırakmayacaktır, en azından ben bırakmam 😉

İnsan Kaynakları Yönetiminde Ölçme Ve Değerlendirme – Doç. Dr. Lale Tüzüner

Bu kitap bütün İK’cılar için bir tercih değil, bir zorunluluk !

Çok iddialı bir cümle yazmış olabilirim ama altı boş değil bilesiniz.

Artık hepimizin çok iyi bildiği gibi stratejik insan kaynakları yönetimine geçmenin en önemli koşullarından birisi organizasyonumuz için yarattığımız faydayı sayılarla ifade edebilmek, kilit İK fonksiyonlarımızın parasal karşılıklarını bulabilmek. Kısaca İK metrikleri dediğimiz söz konusu ölçme ve değerlendirme süreçlerini ülkemizde ne derece etkin ve etkili kullanabildiğimiz ise henüz benim için büyük bir soru işareti.

Eğer İK metrikleri konusunda bilgi açığınız olduğunu düşünüyorsanız, yarın bir kitapçıya gidip Doç. Dr. Lale Tüzüner’in İnsan Kaynakları Yönetiminde Ölçme ve Değerlendime adlı kitabını istemelisiniz. Kitabın içeriği kafanızdaki olası bütün soruları cevaplayacak ve dahasını da masanızın üstüne sürecek zenginlikte.

Kitabın birinci bölümü, personel yönetiminden insan kaynakları yönetimine geçiş sürecini hikayelemekten ziyade teknik bakımdan inceleyerek okuyucusuna sunuyor.

İkinci bölümde, insan kaynakları yönetimi fonksiyonlarının ölçme ve değerlendirmesi üzerine temel kavramlar ile geleneksel ve modern yaklaşımlar paylaşılıyor. Bu bölümdeki geleneksel veya modern İK yaklaşımlarını daha iyi anlamak istiyorsanız kitabı bitirdikten sonra her birini farklı kaynaklardan da incelemeniz ve detaylandırmanız faydalı olacaktır kanımca.

Üçüncü bölümden ise kilit insan kaynakları fonksiyonlarının (seçme yerleştirme, işgücü devri, devamsızlık, eğitim-gelişme, performans yönetimi, ücret yönetimi, iş sağlığı ve güvenliği) nasıl ölçülebileceğine dair kapsamlı açıklama ve formüllere ulaşabiliyorsunuz.

Böyle aydınlatıcı bir kitabı İK dünyasına kattığı için Doç Dr. Lale Tüzüner’e çok teşekkür ediyorum. Eminim kısa sürede bu kitap bütün İK’cıların kütüphanelerinde en kolay erişilir bölümdeki yerini alacak. 🙂

 

 

 adresinden vereceğiniz tüm siparişler kargo ücretsiz olarak gönderilmektedir.Kaliteli  sipariş etmek istiyorsanız ziyaret ediniz.

Türkiye’de kaliteli mersin escort hizmeti veren elit mersinelitescort.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Kaliteli uçak bileti fiyatlarının yer aldığı ve Türkiye’nin bir numaralı hava yolu acenta sitesi ucakbiletiall.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

PERYÖN Üyesi Olmak

PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği’ne Ağustos 2012’de üye oldum.

Tarihi benim yaşım kadar eski olan PERYÖN’e meslekte geçen on beş yılın sonunda sadece bir ay önce üye olmamın üç önemli nedeni var:

Birincisi, İK’cıları temsil eden ilk ve en büyük sivil toplum kuruluşu olarak PERYÖN’ün son dönemde bizlere ulaşmak için samimi bir şekilde yoğun çaba sarfediyor olması,

İkincisi, PERYÖN bünyesinde ‘sonunda‘ düzenlemeye başlanan eğitim ve sertifika programları,

Üçüncüsü ise, yıllarca neden o kadar yüksek olduğunu fayda/maliyet analizi sonunda anlayamadığım üyelik kayıt ve yıllık aidat miktarlarını dikkat çekici şekilde düşürmüş olmaları.

Kanımca, sivil toplum kuruluşları temsil ettikleri kitleyi ‘bir gün gelirler belki‘ diyerek beklemek yerine, onları kendisine çekmek için doğru gerekçe ve faydaları yaratırlarsa gerçekten başarılı oluyorlar. Bu doğrultuda dilerim PERYÖN’nün de yönetim ve icraatlerinde yarattığı değişim ve dinamizm sürdürülebilirdir ve dalga dalga bütün Türkiye’deki İK’cıları sarar.

Yönetim bilimlerinin katılımcılık prensibi üzerinden şekillendiği 21. yüzyılda bütün İK’cılara (özellikle de genç İK’cılara) PERYÖN’e kayıtlarını yaptırmalarını ve mesleğin şekillenmesinde söz sahibi olmak için ilk adımlarını atmalarını öneririm.  

 

Kötü Liderlik – Barbara Kellerman

Liderlik üzerine kitap okumayı seviyorum. ‘İyi lider’ olarak tanımlanan, yaşayan veya tarihe malolmuş insanların hayatlarını, yaptıklarını, nasıl yaptıklarını, neler yaşadıklarını, yaptıklarının sonuçlarını okumak bana hem heyecan, hem de ilham veriyor. Ama hayat her zaman toz pembe değil. Bu nedenle Barbara Kellarman’ın ‘Kötü Liderlik’ isimli eserini kitapçının rafında görünce iyilerden olduğu kadar kötü liderlerden de öğrenilecek çok şey olduğunu düşündüm. Nitekim kitabı çok hızlı ve bir o kadar da merakla okudum.

Barbara Kellerman kitabının başında insanların lider ve liderliğe neden ihtiyacı olduğunu gayet basit ve net bir şekilde tanımlıyor. Lider konumundaki kişilerin insanların bu çok temel sayabileceğimiz ihtiyacını karşılarken ‘kötü’ sıfatı ile taçlandırılmasının o kadar da kolay olmadığını söylüyor. Kötü nedir? diye soruyor Kellerman ve okuyucuya kendi kötü çeşitlendirmesini 7 başlıkta sunuyor:

1. Yetersiz liderler,
2. Bağnaz liderler,
3. Taşkın liderler,
4. Duygusuz liderler,
5. Ahlaksız liderler,
6. Umursamaz liderler,
7. Şeytani liderler.

Barbara Kellerman her başlığın altını bazısı yerel (Amerikan), bazısı uluslararası çapta tanınan liderlerle dolduruyor. Örneğin yetersiz lider olarak Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin yirmi yıl başkanlığını yapan Juan Antonio Samaranch’ı, bağnaz lider olarak Rusya devlet baskani Vladimir Putin’i, taşkın lider olarak Washington D.C.’nin dört defa belediye başkanlığını yapmış ağır kokain bağımlısı Jesse Jackson’ı, umursamaz lider olarak Ruanda’da 1,5 milyon Tutsi’nin Hutu’lar tarafından korkunç şekilde katledilmesine seyirci kalmayı tercih eden Bill Clinton’ı, şeytani lider olarak Bosna’da on binlerce müslüman Bosnalı’yı vahşice öldürten, on binlercesine işkence yaptıran, sistematik şekilde tecavüz ettiren Radovan Karadziç’i ve Kamboçya halkının üçte birini yokeden (1,5 milyon insan) Pol Pot’u okuyucunun dikkatine sunuyor.

Liderler taşıdıkları üstün nitelikler nedeniyle diğerlerini peşinden sürükleyebilen insanlardır. Eğer lider kötü ise söz konusu kötülüğün üst sınırlarının neler yapabileceğini bu kitapta okuyabilirsiniz. Okuduklarınızın hiçbiri hoşunuza gitmeyecek belki ama eminim bu kitabı okuduktan sonra benzer profiller ile karşılaştığınızda anında beyninizde alarm zilleri çalmaya başlayacak.

Diğer taraftan kitap okuyucuya şunu da soruyor: Tamam lider kötü. Ya onu yıllarca bütün kötülüğünü bilip azimle takip eden yandaşları? Kötülüğü bilip müdahale etmeyerek seyirci kalmayı tercih edenler… onları ne yapacağız? Biz bu noktada şu an nerede duruyoruz veya duracağız?

Kötülüğün ne olduğuna dair farkındalığınızı her açıdan arttırmak için tavsiyem bu kitabı okuyun.

 

Sosyal İşe Alım

Bugün BNC Turkey’in düzenlediği İşe Alım ve Mülakat Teknikleri Zirvesi‘ndeydim. Sosyal İşe Alım üzerine sunum yapmanın ötesinde diğer konuşmacıların nitelik dolu paylaşımlarını dinlemek inanılmaz öğretici oluyor. BNC Turkey’in butik zirveleri katılımcılarına olduğu kadar konuşmacılarına da büyük fayda sağlıyor.

Sunumu kısaca özetlemek gerekirse:

Sosyal işe alım adı üstünde İK’cıların kapalı kutularından çıkıp topluma karışarak işe alım süreçlerini yürütmeleri demek. Sosyalleşirken kullandığımız en önemli mecra da sosyal ağlar. Anlaşılabileceği üzere sosyal medya sadece pazarlamacıların iş süreçlerini geliştirmedi. İK’cılar da özellikle şirketlerine yeni yetenekler bulmak ve işveren markalarını tanıarak işveren olarak cazibe merkezi haline gelmek için sosyal ağları ve teknolojilerini her geçen gün artan oranda kullanıyorlar.

Sosyal işe alım sadece sosyal ağları kullanmak anlamına da gelmiyor. Mobil uygulamalar geliştirmek, şirket intranetimizi sosyalleştirerek işe alım süreçlerinde çalışanları birer iş ortağı haline dönüştürmek de sosyal işe alımın parçası.

Sosyal işe alım süreçlerini en başarılı yürüten şirketlerden biri Microsoft. Sosyal ağları kendi yetenek network-ağını beslemek üzere çok akıllı bir şekilde kullanıyor. (Sunumun orijinalinde Microsoft İK’nın işlettiği Facebook sayfası, Linkedin hesabı, Youtube İK kanalı, Twitter İşe Alım hesabı ve İK blogunun ekran görüntüsü üstüste bulunuyor ancak slideshare sadece blog görüntüsünü aldı, siz bütün ağlardaki hesapları inceleyin)

Sosyal işe alımı İK’cıların tercih etmesinin elbette çok rahat ölçümlenebilen nedenleri var: orta vadede işe alım süreleri azaltıyor, aday çeşitliliği sağlıyor, aday niteliğini yükseltiyor ve işe alım alım maliyetlerini düşürüyor.

Sosyal işe alım kavramından çok daha önce iş sürecimiz haline gelen online iş görüşmeleri ise sosyal ağlardan ilham alarak dijital iş görüşmesi haline dönüştü. Artık adaylarımızla online video iş görüşmesi yapma, görüşmeleri kaydetme, paylaşıma aşarak ilgililerine aday puanlatmak gibi hizmetler veren portallar var. Diliyorum bu tip hizmetler ülkemizde de en kısa sürede hayata geçer. Girişimcilere buradan duyurulur 😉

İşe Alım Ve Mülakat Teknikleri Zirvesi

Eylül ayı ile birlikte biribirinden önemli insan kaynakları aktivitelerini konuşacağız. Bunlardan ilki BNC Turkey’in 13 Eylül 2012 Perşembe günü düzenleyeceği İşe Alım ve Mülakat Teknikleri Eğitimi Zirvesi. Benim de “Sosyal İşe Alım” başlığı ile açılış konuşmacısı olarak yer alacağım zirvede ele alınacak konular ve konuşmacıları aşağıdaki programdan inceleyebilirsiniz.

İşe alım, insan kaynakları uzmanlarının hiçbir zaman tükenmeyecek ve sürekli  kendilerini geliştirmeleri gereken bir faaliyet alanı. Her geçen gün karşımıza farklılaşan insan profilleri, beklentiler çıkıyor. İnsanı analiz etmek için çeşitli testlere başvurmak çok uygulanan bir metod ama ben asla iyi bir mülakatçının yaptığı iş görüşmesini elde kalemle işaretlenen, doldurulan üç beş sayfaya değişmem. Bu nedenle de zirvedeki uzmanların paylaşımlarını can kulağı ile dinleyeceğim.

Zirveye katılmayı düşünüyorsanız detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz. 

Zirve Programı 

09:15 – 10:15

İşe Alımda Yeni Uygulama: Sosyal İşe Alım…!
Sosyal İşe Alım Nedir? Medyada Online Mülakat Nasıl Uygulanır?

İpek Aral KİŞİOĞLU – Kaynağım İnsan• Sosyal İşe Alım Nedir?
• Sosyal İşe Alımın Faydaları
• Sosyal İşe Alımda Dikkat Edilecek Konular?
• Örnekler

10:15 -11:00

Sosyal Medya Tabanlı İşe Alım Örnek Uygulaması
“gnctrkcll temsilcileri uygulaması”
Derya ER GİDRİSLİOĞLU – İşe Alım Müdürü – TURKCELL

11:00 -11:15

Çay Kahve – Network Arası

11:15 -12:00

Yetkinlik Bazlı ve Davranış Odaklı Mülakat Tekniği Nedir? Nasıl Kullanılır?
Dr.Barbaros KON – YKB – Humanica Danışmanlık• Yetkinliklere Dayalı Stratejik İşe Alım Sistemi
• Yetkinlik Nedir? Neden Yetkinlikler Gereklidir? Yapılandırılmış Mülakat ve Önemi
• Mülakat Aşamaları
• Yetkinlik Sorusu Hazırlama
• Görüşme Sırasında Yapılan Hatalar

12:00 – 12:45

İşveren Markası ve Kurumsal Portalların Yetenekli Elemanların ve Y Kuşağının
İşe Alımındaki Rolü 

Aylin OLSUN – İK Direktörü – Scneider Electric

12:45 -14:00

Öğle Yemeği – Network Arası

14:00 -14:45

Kötü İşe Alımın Şirketlere Maliyeti Nedir? Nerlerden Kaçınmak Gerekir?
Mert EMCAN – Kıdemli Müdür – İşe Alım Hizmetleri Lideri – PwC• Firmaya Özel İşe Alım ve Mülakat Teknik Stratejilerinin Belirlenmesi
• İşe Alım ve Mülakat Tekniklerinde Yapılan Hatalardan Kaçınma

14:45:15:30

İşten Çıkışta Yapılacak Mülakat Nasıl Olmalı? Hangi Mülakat Teknikleri Uygulanabilir?
Özlem KÖKER ÖZDEMİR
 – İK Direktörü – Electro World Türkiye – Dixons Retail Plc• Şirketlerde Yaşanan ve Politikalardan Kaynaklanan Olumsuzlukları Saptamak İçin
Neler Yapılabilir?

15:30 -15:45

Çay Kahve – Network Arası

15:45:16:45

İşe Alım ve Çıkış Süreçlerinde Dikkat Edilmesi Gereken Etik İlkeler ve Hukuksal Konular Neler?
Doç.Dr.Erdem ÖZDEMİR – Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

16:45 -17:30

PANEL:
İşe Alım Süreçlerinde Kişilik Envanteri Testleri Ne Kadar Önemli?
Piyasadaki Hangi Testi Kullanmak Gerekir? Testler Hep Doğruyu mu Gösterir?