Performans Değerlendirmesinde Kritik Anlar

Çalıştığı kurumda Performans Değerlendirme Sistemi uygulamalarına tabii olanlar için kritik anlar geribildirim görüşmeleridir.  İster olumlu, ister olumsuz içerikli olsun,  geri bildirim görüşmelerinde amaç her zaman  ‘gelişim‘dir. Biz İnsan Kaynakları profesyonellerinin uygulama içindeki bütün kadroya hassasiyetle anlatmamız gereken de budur; bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek istiyoruz.

İK profesyonelleri her zaman performans değerlendirmesini yapanların objektivitesine güvenmeye çalışır. Ama, örneğin ben, çıkan sonuçları incelediğimde illa ki değerlendirmeyi yapanlarla geri bildirim görüşmeleri öncesi biraz söyleşmek isterim. Neden?

* Şişirilmiş puanlar, aşırı bonkörlük

veya tam tersi,

* Sıfırcı öğretmen mantığı

Bu iki durum da değerlendirilene büyük zarar verir.

Sahip olunmayan yetenekler ve gerçekleşmeyen iş sonuçları/hedefler üzerinden, hak edilmeyen puanların çalışana motivasyon amaçlı verilmesi özünde hiçbir işe yaramaz. Tam tersi, vasat çalışan kendisini dev aynasında görmeye başlar, gelişime ihtiyacı olmadığı kanaatine kendi kendine ulaşır. Sonuç verimsizlik.

Sahip olduğu yetenekler ve başarılı iş/hedef sonuçlarına rağmen, çalışana “daha çok çalışma, daha çok başarma” motivasyonunu verebilmek, çalışanı tetiklemek amaçlı puanlamayı düşük tutmak ise şirketin dimyata bulgura giderken eldeki pirinçten olması sonucunu önüne getirir. Merhaba sirkülasyon.

İnsan bir makina değil. Hiçbir zaman performansı %100 standardize edilemez. Ama performans değerlendirmeleri vasıtasıyla mevcut durum İnsan Kaynakları bölümüne sağlıklı yansıtabilirse gerek çalışanların, gerekse şirketin gelişimi için gerekli eğitim, kariyer, ödüllendirme yönetimi süreçleri doğru işler.

2010’da İK’nın En İyileri

İnsan Kaynakları meselelerinde körler sağırlar biribirini ağırlar tutumunu bir kenara bırakalım ve İngilizce konuşan coğrafyaya açılalım. İşte Margaret Steen’nin 2010 için belirlediği ve takip edilmesini tavsiye ettiği en iyi İnsan Kaynakları uzmanları, İK blogları ve etki bırakan kişi veya oluşumları;

Uzmanlar

1. John Challenger

2. Anil Gupta

3. John J. Heldrich Center for Workforce Development

4. Alexandra Levit

5. Steve Roesler

6. Daniel Shapiro

7. World At Work

Bloglar

1. Compensation Cafe

2. Fistful Of Talent

3. George’s Employment Blawg

4. HBR Blog Network

5. KnowHR

6. Punk Rock HR

7. StrategicPay Series

8. Tom Peters

9. Work Matters

Etkileyenler

1. Marcus Buckingham

2. Stephen M. R. Covey

3. The Drucker Institute

4. Facebook

5.  Tim Ferriss

6. Daniel Pink

7.  Society for Human Resource Management

8.  Twitter

9. Who Moved My Cheese?

Glasbergen İle İşe Alım

“Her iki aday da eşit eğitim almış, eşit tecrübe ve eşit nitelikteler ama sadece biri koltukaltı ile Layla’yı çalabiliyor !”

“Özgeçmişim yerine geçen yılki günlük yıldız falımı bastım. Benim kaderinde büyük işler olan, özel bir kişi olduğumu göreceksiniz ! ”

“Ayrıca haftada sadece 60 veya 80 saat çalışmak isteyenler için bazı yarı zamanlı pozisyonlarımız da mevcut.”

“Saat 11:00’de gelip, yemekten sonra da gitmek istiyorum. Eminim sizin gibi ilerici bir firma esnek zamanlı çalışmayı destekliyordur!”

İnsan Kaynakları’nın İK’sı

İnsan Kaynakları profesyonellerinin birçok derdi vardır ama herhalde en azılısı bölüm yöneticileri ve kadrolarının İK uygulamalarına gönülsüz katılımıdır.

İşe alım dersiniz, sizden habersiz kadrolarına insan almaya çaba gösterirler, performans değerlendirme dersiniz, gerekli dokümanları zamanında doldurmazlar, eğitim dersiniz, bildirilmiş gün ve saatlere rağmen eğitim salonunuz yarı yarıya boş kalır, vs vs.

Sorun büyük ama amacım sorunla okuyucuyu boğmak değil, sorunun nedenini ve çözümü birlikte verebilmek. Aslen neden de ve çözüm de tabii ki yine İnsan Kaynakları profesyonellerinin ellerine bakıyor.

Sorunun kaynağı biziz, İK’cılar. Ne şirket yöneticileri, ne de kadroları ile yeterli iletişim kurmuyor, onlara İnsan Kaynakları sistemimizi, vizyon ve misyonumuzu aktaramıyoruz. Hedefi, faydaları üzerine ikna etmeden önlerine “bunu uygulayın” diye götürdüğümüz bütün fonksiyonlar elimizde adeta patlıyor, kağıt üzerinde yürüyen ama özüne inanılmayan veriler kalabalığı halini alıyor.

O zaman ne yapacağız?

İlk başta gün boyu içinde oturduğumuz odalarımızdan, masalarımızdan kalkacağız ve şirket içine karışacağız. Sadece işe alım esnasında gördüğümüz yüzleri artık iş üstünde de birebir takip edeceğiz. Sadece Performans Değerlendirme evrakları üzerinden izleme devri kapanalı çok oldu, artık Yetenek Yönetimi süreçleri bizden şu an yapmakta olduğumuzdan çok daha fazlasını istiyor.

Sonrasında ise hep ne diyoruz?

“Eğitim şart”

Öncelikli olarak kurumun üst ve orta kademelerine yönelik en az 12 saatlik “Kurumumuzda İnsan Kaynakları Yönetimi” ana teması ile bir eğitim paketi hazırlıyoruz ve eksiksiz katılımı kesinlikle sağlıyoruz. Sonrasında kurumun bütün kadrosuna 2-3 saatlik cep İK Yönetimi eğitim paketi hazırlıyoruz.

Amacımızın da:

“İnsan Kaynakları uygulamalarının İK’cılar için değil, yöneticiler ve bütün kadro için varolduğu üzerine herkesi ikna etmek”

olduğunu ‘İK Yönetimi Eğitimi’ proje dosyasının tepesine yazıyoruz.  İşte ‘Stratejik Yönetim Ortağı‘ olmak kanımca böylece başlıyor.

Kolay gelsin.

😀

Liderlik Ve Güç Kullanımında Machiavelli – Micheal A. Ledeen

Machiavelli’nin Prens’i, Mülkiye’de okurken bize okumamız şart koşulan kitaplardan biriydi. Yirmili yaşlarında başında kütüphaneme giren Prens, her zaman kolaylıkla ulaşabileceğim bir rafta durdu, durur. Dolayısıyla Wall Street Journal’ın sürekli yazarlarlarından ve uluslararası ilişkiler ile istikbarat konularında dünyanın önde gelen otoritelerinden birisi olarak kabul edilen Micheal A. Ledeen’ın 2003 yılında yayınladığı “Liderlik ve Güç Kullanımında Machiavelli” adlı eserini büyük bir merakla aldım ve ilgiyle okudum.(Literatür Yayıncılık)

Ledeen, Machiavelli’nin liderlik ve güç kullanımı yaklaşımlarını tarihe malolmuş siyasi, askeri, dini liderler, iş adamları, hatta sporcular ve bağlantılı oldukları olaylar üzerinden inceleyerek çeşitli çözümlemeler yapıyor. Bu çözümlemeler arasında Osmanlı İmparatorluğu, Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuıriyeti’nin siyasi/askeri tarihi de bulunuyor. Özellikle 1980 askeri darbesi öncesi, nedenleri, sonuçları üzerine yazarın getirdiği açıklamalar ve ‘Machiavelli’de askerin yaptığını yapardı’ diyerek açıklamalarını sonuca bağlaması o dönemdeki  Amerikan dış politikasının da herhalde dürüstçe bir yansıması.

İşte birkaç alıntı, bakalım size neler düşündürecek? :

“Bir devlet başkalarını rahatsız etmese bile, başkaları onu rahatsız edecektir; böylece, rahatsız edilme olgusu sonuç olarak fetih arzusu ve gereği ortaya çıkartacaktır; üstelik hiç yabancı düşmanı olmasa bile, kendi yurttaşları arasında iç düşmanlar arayıp bulacaktır”

“Machiavelli, büyük bir liderin, amaca ulaşmak için her zaman yeteneğine güvenebileceğine inanmayı çok istiyordu; şu şartla ki, lider tarihi dikkatle incelemiş ve kendisi gübü parlak danışmanların derslerinde uzmanlaşmış olmalıydı. Ama, tarih araştırmalarından ve üstün çözümlerinden, hem hükümetteki hem de kumar masasındaki deneyimlerinden, bazı olayları hatanın veya parlak zekanın değil bütünüyle şansın belirletidiğin biliyordu. Olaylar şansa bağlanınca, en büyük liderler bile akıntıyla sürüklenir.”

“Özgür ve açık tartışma insanlar erdemli olduğu zaman paha biçilmez bir değerdir, ama insanlar yozlaştığı zaman tehlikelidir; çünkü o zaman sadece kendi kazançlarını arttıran önlemleri savunan büyük hatipler çoğu kez başarılı olurlar. Devlet bir kez çürümeye başlayınca dürüst erkekler ve kadınlar, eleştirecekleri kişilerin hedefi olabileceklerini bilerek, açıkça konuşmaya korkacaklardır”

İçindekiler:

Giriş
1 İnsan Davranışlarının Yönelimi
2 Şans
3 Siyaset Savaşı
4 İyilik ve Kötülük Üzerine
5 Nasıl Yönetilmeli
6 Özgürlük
Sonuç
Teşekkür
Notlar
Dizin

Geleceğin Organizasyonunu Yaratmak – Ahmet Şerif İzgören

Ahmet Şerif İzgören‘in ‘Şirketler için bir değişim ve yeniden yapılanma Kılavuzu’ alt başlığı ile kaleme aldığı “Geleceğin Organizasyonunu Yaratmak” adlı kitabının ilk basım yılı 2001 ve Elma Yayınevi‘nden çıkmış. Kitap, aradan neredeyse on yıl geçmiş olmasına ve iş yönetimi sistemlerinde pek çok gelişmeler, değişmeler yaşanmasına rağmen, prensip olarak güncelliğini asla yitirmeyecek, kolay anlaşılır bir metodoloji kullanılarak, başarıyla hazırlanmış.

Eserin bana göre en güzel taraflarından biri, İzgören’nin, birebir yürüttüğü T.C. Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma Dairesi’nin “Yeniden Yapılanma Projesi” iskeleti, proje akışı üzerinden anlatımı gerçekleştirmiş olması. Sayfalardaki bol fotoğraflı, yaşanmışlık izi kitabın ikna etme gücünü arttırıyor. Uygulamanın teorik bilgi ile güzel harmanlandığı kitapta, konuların arasına serpiştirilmiş fıkralar ise okuyucuya verilen adeta bir mola niteliğinde.

“Geleceğin Organizasyonunu Yaratmak” bütün İnsan Kaynakları profesyonelleri, yöneticiler, üniversite öğretim kadroları ve öğrencileri ile kurumların yeniden yapılanması üzerine çalışanların kütüphanelerinde bulunması gerektiğini düşündüğüm, sık sık açıp bakarak ilham alınabilecek bir kaynakça, şiddetle tavsiye ederim.

İçindekiler:

Bölüm1: Niçin Gerekli?
Bölüm 2: Gerçek Fotoğrafı Görmek
Bölüm 3: Geleceğin Rotasını Çizmek
Bölüm 4: Adama İş Değil, İşe Adam
Bölüm 5: Önce Beyinler Değişmeli, Kelleler Değil
Bölüm 6: Başarıyı Ödüllendirmek
Bölüm 7: Yeni Bir Sistem Yaratmak
Bölüm 8: Değişimde Dört Faktör
Bölüm 9: Müşteri Odaklı Düşünmek
Bölüm 10: İletişim
Bölüm 11: Kurum Kültürü
Bölüm 12: Liderlik

Sizinle Çalışabilir Miyim?

Sosyal medyanın özellikle yurtdışında ve giderek artan oranda ülkemizde de işe yerleştirme süreçlerinde kullanıldığını biliyoruz. Örneğin en son Kaynağım İnsan Kariyer’de çıkan ilan üzerinden işe giren bir kişi ile karşılaştım. Çok mutlu oldum.

Diğer taraftan sadece işverenler değil, iş arayanlar da aktif olarak arama süreçlerinde sosyal medyayı kullanıyor. Gazetelerin sarı sayfalarındaki “İş Arayanlar” sütunları şimdi sosyal medyaya taşınıyor.

Yukarıdaki aday Facebook‘a verdiği ilanında Austin’de pazarlama alanında çalışmak istediğini, Magna Cum Laude’den iletişim dalında mezun olduğunu söylüyor ve ilan metnini “Sizinle çalışabilir miyim?” diye bitiriyor.

Siz olsanız bu adayı arar mıydınız?

Sizce bu şekilde ilan vererek işe bulmak şansı artar mı?

Ben ilk defa böyle bir ilan gördüğün için bir İnsan Kaynakları profesyoneli olarak ilgilenirdim.

Aslında, ilan vermek kavramını geniş düşünürsek sadece işverenler için değil, iş arayanlar için de kendilerini tanıtabilecekleri ilan siteleri açılsa hiç fena olmazdı, değil mi? 🙂

Kaynak: http://patriotadvertising.blogspot.com/

Mülakatta Başarılı Olmak

İş arayan kişi için mülakata davet edilmek işe alınma yolunda önemli bir basamağı geçmektir. Sonrasında gelen mülakat sürecindeki adayın başarısında ise birçok faktör vardır. Bu faktörlerden tabii ki en önemlisi adayın kendisi, gösterdiği performanstır. Peki, bir aday mülakat performansını yükseltebilmek için görüşme öncesinde ve/veya esnasında neler yapmalıdır, sıralayalım:

1. Aday görüşmeye gideceği şirket/topluluk hakkındaki bilgilere bir önceki gece çok iyi çalışmalıdır. O kurumda üst düzeyde kimler çalışmaktadır, pazar durumları, başarıları, yatırımları nedir? Üst düzey yöneticilerle yapılmış röportajlar, kurum hakkında çıkan haberler … bunlar kesinlikle internet üzerinden araştırılmalı ve okunmalıdır.

2. Aday internet veya çeşitli İK kitaplarından rahatlıkla ulaşabileceği, benim “klişe” olarak nitelediğim mülakat sorularına hazırlıklı olmalıdır. Ör/ neden bize başvurdun? beş yıl sonra kendini nerede görüyorsun? Güçlü/zayıf yönlerin nelerdir? Liderlik vasıflarını sergilediğin geçmişinde bir olay var mı? nedir? , vs. vs. Klişe sorulara verilecek orijinal, yaratıcı cevaplar adayların sıklıkla diğerlerine göre parlamalasını sağlar.

3. Aday iş terminolojisini, mühendis ise teknik terminolojiyi mutlaka iş görüşmesi süresince kullanabiliyor olmalıdır.

4. Aday , hep güleryüzlü olmalıdır. İşe alım uzmanı agresif, olumsuz tutumlu olsa bile optimizmden asla ödün verilmemelidir.

5. Aday mülakata sanki baştan sona ingilizce olacakmışcasına hazırlıklı gelmeli, İngilizce soru sorulduğunda “çok heyecanlandım, cevap veremedim” gidi yanlış/saçma bahaneler üretmemelidir.

6. Aday, işe alım uzmanının olası “sizin bir sorunuz var mı? sorusuna nitelikli cevaplar üretebilmelidir. Ör: Firmanızın sektördeki pazar payı nedir? Firmaız bu yıl yüzde kaç büyümeyi hedefliyor? Bölümümde kaç kişi çalışıyor? Benden önce pozisyonda biri var mıydı? Performas değerlendirmesi yapılıyor mu? nasıl? vs. vs.

7. İş görüşmesinde para veğil, iş odaklı olunduğu ve işin çok istendiği işe alım uzmanına hissettirilmelidir.

8. Adaya mülakat öncesi çeşitli dokuman, sunum, mini proje hazırlattırılmışsa, bunlara büyük özen gösterilmelidir.

9. 2.,3. aşamaya kalmış olan aday işi garntilediği gibi bir hisse kapılmakta ve tavırları itibaryle sıklıkla gevşemektedir.

10. Emeğe karşılık kendi aklınızda bir bedel(ücret) belirlerken gerçekçi olunmalı, konu önce araştırılmalı, kıyaslamalar yapılmalıdır.

11. İşe alım uzmanı ile asla tartışmaya girilmemelidir.

12. Fiziksel görüntü, temizlik, giyime büyük özen gösterilmelidir, abarıdan kaçınılmalıdır.

13. Adaya doldurması için verilen başvuru formuna büyük özen gösterilmelidir.

14. Mülakat öncesi, mülakat teknikleri ve süreci hakkında mutlaka araştırma ve okuma yapılmalıdır.

15. Test uygulamaları esnasında ilk başta soru kağıdı bütünüyle gözden geçirilmeli, soru içerikleri kavranmalı, buna göre de zaman planı yapılmaldır.

Adayların İş Arama Sürecindeki Hataları

İki gündür Satış Mühendisi pozisyonu için mülakat yapıyorum. Yüzlerce aday arasından onlarcasını görüşmeye çağırdım, aralarından da altı tanesini ikinci aşamaya yükselttim. Hazır iş süreci bu kadar sıcakken de adayların iş arama sürecinde yaptıkları ortak hataları yazayım istedim:

Başvuru esnasında;

1. Farklı bir ilan için hazırlanmış önyazıyı ile içeriği örtüşmeyen başka bir ilana başvurmak.

2. Gayri resmi/ciddi fotoğrafları kariyer portallarına yüklemek.

3. Kariyer sitelerindeki özgeçmiş şablonlarınızı özensiz ve eksik doldurmak.

4. Orijinal özgeçmişin kariyer portallarına yüklenmesı faydalı olmaktadır, ama adaylar tarafından sıklıkla ihmal edilmektedir.

5. Orijinal özgeçmişin içeriğinin yetersiz, şeklinin bozuk olması.

6. Şirketlerin mülakata davet için açtığı telefonları ters, kaba, ilgisiz, ciddiyetsiz karşılamak.

Mülakat öncesi;

7. Olası bilinen/klişe mülakat soruları için önceden hazırlanmamış olmak.

8. Mülakata geç kalmak.

9. Mülakata katılamama durumu halinde önceden şirketi konu hakkında bilgilendirmemek.

10. Mülakat için resmi giyim, temizlik, saç ve sakal bakımına gerekli özeni göstermemek.

11. Şirketlerin doldurulması için verdiği başvuru formlarını özensiz ve eksik doldurmak, doldurmayı reddetmek.

12. Mülakata gidilecek şirketi, sektörünü araştırmamak, hazırlıksız olmak.

13. Mülakat öncesi olası ofis içi bekletmelerde sabırlı olmamak.

Mülakat esnasında;

14. İşe alım uzmanının elini güçlü, kendine güvenli şekilde sıkmamak.

15. Mülakat boyunca işe alım uzmanı ile göz temasından kaçınmak.

16. İngilizceyi iyi seviyede bildiğini yazarak mülakatta esnasında yetersiz performans çıkarmak, mülakata çalışmadan gelmek.

17. İşe alım uzmanı ile iddialaşmak, gereksiz tartışmalara girmek.

18.  Sorulmadan istenilen ücret seviyesini belirtmek, ücret hakkında bilgi istemek.

19. Çalışılan önceki işveren/yöneticiler alehinde söylemler geliştirmek. (SSK yapılmaması, mobbing durumları hariç)

20. Yalan söylemek.

21. Mülakatın sonucunun nasıl bildirileceğine dair işe alım uzmanına soru sormamak.

22. İşe alım uzmanının “stres mülakatı” içerikli sorularına sinirlenmek, ters cevaplar vermek.

23. Sorulan soruları iyi dinlememek, ilgisiz cevaplar üretmek.

24. Mülakatın bir alışveriş süreci olduğunu unutmak, işe alım uzmanına düşman gözüyle bakmak, aşırı gergin olmak.

25. Mülakat esnasında iş, görev tanımı üzerinden pazarlığa girişmek.

26. Her işe alım uzmanının mesleğinin iyisi olamayabileceğini unutmak. Olumsuz giden mülakatlarda yersiz üzülmek, demoralize olmak.

Mülakat sonrası;

27. İşverene sık sık sonuç hakkında telefon açmak (sınırlı arama işe yönelik ilgiyi, isteği göstermektedir)

28. 2. veya 3. aşama mülakatlarda ciddiyeti, disiplini kaybetmek.

29. 2. veya 3. aşamada şirketin isteyeceği olası sunum, proje üretim taleplerinde vasat işler hazırlamak, talebi ciddiye almamak.

30. İçine sinmeyen, anlaşamayacağını düşündüğü bir bölüm, görev tanımı, yönetici  ile çalışmayı kabul etmek.