BİR İNSAN KAYNAKLARI UZMANINDAN KARİYER TAVSİYELERİ – I
Sanırım bir İK’cı olarak normal is döngümde en çok verdiğim hizmetlerden biri kariyer danışmanlığı. Bu yazımda bir kişinin teknik bilgi ve yetkinlik düzeyinin testlerle ölçümlenmesi-değerlendirilmesi ötesinde, bana “ne yapayım, ne tavsiye edersiniz?” sorusu yöneltildiğinde yönlendirme anlamında verdiğim cevapları yazmak istiyorum.
Genelde bu tavsiye isteme 2 ana kitleden gelir;
1. Üniversiteye girecek veya üniversite öğrencisi olanlar
2. Yeni mezun veya kariyer hayatının ilk 3 yılı içinde olanlar
Eğer sıra ile ele alacak olursak :
1. Üniversiteye girecek veya üniversite öğrencisi olanlar
a. Her ne bölümde olursanız olsun ( ki mühendislik ve MYO bölümleri için zorunludur ) mutlaka üniversite hayatı boyunca her yaz staj yapılması.
Üniversite yılları boyunca hiç staj yapmamış olmak İnsan Kaynakları profesyonelleri tarafından pek hoş karşılanmıyor. “Her yaz 3-4 ay boyunca sadece ense yapmış” diyoruz kısacası. Rekabet yoğun bir iş piyasasında staj geçmişi ne kadar dolu ve renkli ise bir genç akranlarının o derece önüne geçmiş oluyor. Staj süreci nereden baksanız şirket kültürü ve ortamını, yönetici ve profesyonelleri tanımak, normal bir iş gününün akışını yaşamak gibi kavramları öğretiyor. Hele ki bir genç bu deneyimleri farklı şirket, sektör ve departmanlarda tatma imkanı bulursa okuldan çıktığında “ben ne yapacağım” şaşkınlığı yaşamıyor, neyi isteyip, neyi istemediğini çözebilmiş, bilinç düzeyini yükselmiş oluyor. İş hayatının başında yaşayacağı deneme-yanılma yıllarını yaptığı stajları ile bir ölçüde aşabiliyor.
Hiç bir öğrenci, staj boyunca fotokopi ve faks çekmenin, hatta boş boş oturmanın ve sabretmenin de bir deneyim olduğu unutmamalıdır. Ama daha fazlası isteniyorsa “talep edilmesi gerektiği”, kimsenin -üstüne gitmedikçe, istenmedikçe- bir diğerine birşey öğretmeyeceği, iş vermeyeceği de bilinmelidir. Kimi firmalar stajyerleri çok aktif kullanırken ( örneğin benim firmam ), kimisi kullanmayı bilemez. Bu da kurumsal bir yeterlilik göstergesidir.
Gençler staj yeri bulmak için yıl sonunu beklememelidir. Okul bitimine 1 ay kala başlanılan arayışlar çoğunlukla olumsuz sonuçlanır. Ayrıca mezuniyet sonrası aile işletmelerinde çalışmak gibi bir seçeneği olanlar için yapılacak stajlar, iş hayatının aile dışında kalan kısmının tanınabilmesi bakımından en faydalı ve geçerli yollarından biridir. Kimbilir, bu tip tecrübeler aile işletmelerinde çalışmayı düşünen gençleri kendi işlerini kurma ve kariyerlerini kendi kendilerine yapılandırma yoluna bile sevkedebilir, şevklendirebilir.
b. En az bir yabancı dile ileri seviyede hakim olacak şekilde emek harcamak, bir dil var ise ikincisine başlamak
Türkiye’de hakkını vererek yabancı dil öğreten özel ve anadolu liselerinin toplam sayısı 20-30’u geçmez. “Bunu nereden biliyorsun” diye sorulacak olursa “mülakatlardan” diye hemen cevap verebilirim. Çok iyi seviyede İngilizce bildiğini belirten gençlerin ancak %20 sinden istediğim verimi alabiliyorum. Belli başlı özel ve anadolu liseleri dışında Türkiye’de İngilizce eğitim kalitesi maalesef çok düşük. Ayrıca dilin nankör olduğu ve üstüne emek sarfedilmesse bilindiği sanılan dilin uçup gideceği de hiç unutulmamalıdır. Birinci yabancı dili öğrenmiş olanların ikincisine başlaması ise bir hobi olarak algılanıp, hayatın bir parçası haline getirilebilir.
c. Okul hayatı boyunca ders dışında sosyal ve kültürel faaliyetlerde aktif olmak, kalıcı ve geliştirici bir, birkaç hobi edinmek
Okul hayatının dersten ibaret olmadığı ve belki de hayattaki en güzel zamanların üniversite boyunca katılınacak sosyal ve kültürel aktivitelerde geçeceği hiç unutulmamalıdır. İsmi üstünde sosyalleşmenin ve kültürel alt yapı oluşturmanın en maliyetsiz ve en zevkli yoludur üniversitedeki klüpler, organizasyonlar. Gençler takım çalışmasına yatkınlık, liderlik, zaman yönetimi, analitik düşünme gibi çok önemli yetkinliklerini bu tip çalışmalarda keşfedebilir. Bu tip aktivitelere dahil olmak hazırlayacakları özgeçmişlerinde ise önemli bir yer tutacaktır.
Ayrıca üniversite yıllarında edinilen hobiler bireyin tüm hayatını etkiler ve insanın yaşam renkleri olur. Hatta ileri yaşlarda birçok profesyonel kişi hobilerini hayat meşgaleleri haline dönüştürmeyi bile tercih ederler. Parayı yaşamak için kazanıyorsak, yaşamın renkleri de bünyemizde barındırdığımız hobilerimizdir. Hayata dair diğer her girdi sürelidir; işten emekli olunur, çocuklar büyür, bedensel enerji azalır ama hobiler hep devam eder. Hobiler entellektüel birikimdir ve sizi birey olarak değerli kılar, farklılaştırır. Farklı olmak ise herkesin birbirine çok benzediği bu zamanda bence son derece faydalı bir niteliktir. Kendisine çeşitli hobiler edinebilmiş kişiler, ‘zaman’ dediğimiz kavramın öldürülmemesi gereken çok hayatı bir değeri olduğunu daha çabuk anlarlar, zaman yönetimi, fayda/maliyet analizi konularında daha çabuk ustalaşırlar.
d. Okul hayatı boyunca Avrupa Birliği veya diğer benzeri yapıların üniversite gençlerine yönelik sağladığı imkanları yakından takip etmek ve mümkün olduğunda çok faydalanmak
Özellikle son 6-7 yıl içinde gelişen Avrupa Birliği’nin Erasmus ve benzeri programları gençlere büyük imkanlar sağlamaktadır. Üniversite yönetimlerinin yakından takip ederek duyurduğu belli başlı süreçler dışında gençler bireysel çabaları ile de bir çok üniversitedeki programlara dahil olabilirler. Gençlerin araştırmacı ve geliştirmeci kimliklerini yurtdışı imkanları zorlayarak pekiştirebilirler. Bu konuda http://www.cordis.eu/ bir başlangıç oluşturabilir.
e. Okul hayatı boyunca öğretmenlerle ders dahili ve harici yakın ilişki kurmak, tavsiye almak, yönlendirme istemek
Dersleri takip etmenin ötesinde öğretmenlerde yılların tecrübesi, bilgisi ve bağlantısının olduğu unutulmamalıdır. Pek çok öğretmen çok beğendiği, yakın bulduğu öğrencilere şahsi olarak kullanabildikleri olanaklarını açar. Kendi projelerine dahil eder. Rehberlik öğretmenleri dışında “ne yapabilirim, ne tavsiye edersiniz” sorusu en çok bölüm öğretmenlerine sorulmalıdır.
f. Bütçe elverdiği ölçüde iş ve bireysel gelişim kitaplarından oluşan bir kütüphane kurmak , kitapçılarda çok dolaşmak
Bireysel gelişim ve iş kitapları birer roman değildirler. Bu kitaplar -başladı ve bitti- şeklinde yaklaşılmaması gereken, parça parça okunabilecek niteliktedir. Bunu bir ansiklopedi gibi düşünebiliriz. Hiç kimse oturup bir ansiklopediyi A’dan Z’ye okumaz. Gerektiği takdirde açar bakar, önemli olan o ansiklopedide neyi, ne kadar bulabileceğini veya bulamayacağını bilebilmesidir. Arayışlarının niteliğine göre ansiklopedi çeşitlerini geliştirir. İş ve bireysel gelişim kitaplarını da ansiklopedilere paralel düşünebiliriz. Kitapları ne kadar çok toplarsanız gerektiğinde ” A, bende o konuya yönelik kaynakça var” diyebileceğiz seviyeye gelir. Ben kendi kütüphanemdeki bu nitelikteki kitapları sayfa sayfa okumam ama her birinin içinde ne olduğunu çok iyi bilirim ve gerektiğinde hemen masama çıkartırım. Bir toplantı sırasında “bu işi ( projeyi) ben yaparım ” diye hemen üstlenebilirim çünkü kütüphanemde hemen ulaşabileceğim kaynakçalarımın mutlaka vardır. Zaten zaman içinde iş ürettikçe bir bakarsınız bütün kitapları ister istemez okumuşsunuz, yeterki arandıklarında el altında olsun.
Bunun yanında iyi bir kitapçı gezgini olmanız faydalıdır. Satın almayabilirsiniz ama gerekirse alabileceğiniz ne tip kaynakların piyasada mevcut olduğunu takip etmek ‘dolaylı bir kütüphane ” sahibi olmaktır.
g. Okul hayatı, dersler mümkün kıldığı ölçüde part-time işlerde çalışmak
Ben çalışmak hevesi ile iki yıl okul hayatıma ara vermiştim.Ailemle çok sürtüşmeme neden olan bu kararım doğru muydu yanlış mıydı hala tartışılır. Bana göre çok faydalı idi. En azından okulu bitirmeden hiçbir zaman istediğim noktaya gelemeyeceğimi, Türkiye’de mutlaka “üniversite mezunu” etiketi almam gerektiğini görmüştüm. Ayrıca -başladığım işi bitirmeliyim- bilincimin gelişmesi de ‘okulu bitirme’ kararım ile oluşmuştur.
İki senelik ara sonrasında da part-time işler buldujkça çalışmıştım. İnsanın kendi parasını kazanması ve harcaması ayrı bir keyifli idi. İş sırasında etrafınızda sizi kollayan ana babanız yoktu. Birçok beni üzen, hırpalayan ve “neden” sorusuna cevap bulamadığım olay yaşamıştım. Beğensem de, beğenmesem de bir sürü farklı yerden, bambaşka insanlarla tanışıp, yaşamak, çalışmak gerektiğini görmüştüm. En önemlisi ilerideki hayatımda neyi isteyip, neyi istemediğimi çok iyi anlamıştım. Yaşayarak öğrendiklerimi bir kitaptan okusam asla yaşanmışlığın bıraktığı etkiyi yaratmazdı.
Ben tabii ki hiçbir gence “okula ara ver” demem ama ara ara bulunabilecek part-time işler hem iş hayatını, hem de kişinin kendisini tanıması bakımından çok faydalıdır.
h. Interneti verimli kullanabilmek, bilişim teknolojilerini takip etmek
Internet günümüzde binbir amaç için kullanılabiliyor. Ama AR-GE amaçlı çalışmalar için internetten daha etkin bir araç olduğunu sanmıyorum. Günümüzde giderek her hizmetin paralı verildiği internette 5 yıl önce bilgiye daha açık ulaşılabiliyordu. Ama şurası kesindir ki bugünü ve geleceği takip etmek istiyorsanız internet ve tüm bilişim teknolojilerine çok yakın durmalısınız. İlhan’nın IT’ci olması sanırım bir anlamda bu konudaki benim hassasiyetimin en büyük göstergesi. Çünkü alt benlik her zaman mevcudiyetindeki zaruri gereklilikleri tamamlamaya yönelik seçimler yaparak üst benliği tetikler, yönlendirir. Hayatta hiçbirşey tesadüf değildir, mutlaka bir öncesi vardır ve sonrası da olacaktır.
ı. Üniversite arkadaş çerçevesini mümkün olduğunca geniş tutmak
Üniversite hayatı liseden sonra beraberinde getirdiği özgürleşme yanında geniş bir yelpazeden insan kitlesi ile bireyi buluşturur. Kişi bu dev imkanı iyi kullanmalı ve “her telden” diyebileceğimiz bir arkadaş kitlesi oluşturmalıdır. Burada kasıt herkesle “kanka” olmak değildir, üniversiteli olmanın gereği “entellektüel” yakınlık kurmaktır.
Gençler hiç unutmamalıdır : Nitelikli, dolu insanın ihtiyacı kendisi gibi olandır. Siz kendinizi ne kadar geliştirirseniz, etrafınızdaki kitle de o kadar vasıflı olur.
Bir ay kadar önce şirketimizde staja kabul etttiğim üniversite 3. sınıfta okuyan bir genç odama gelip benden ileride kariyeri adına ne yapması gerektiğini sormuştu. Ben de şu anda ona yazmakta olduğum başlıkları sıralamaya başlamıştım. Sosyal aktivite ve bireysel nitelikler konusuna geldiğimde bana gülerek bir örnek verdi. Kendisi üniversitesinde bir kulüp kurma girişimlerinde bulunduğunda yakın arkadaşlarının ona “oğlum deli misin, işin mi yok, ne uğraşıyorsun, zaman kaybı” dediklerini, dalga geçitiğini ama kulüp kurulduktan ve üniversite yönetiminden destek aldıktan sonra da bu arkadaşlarının kulübün en aktif, hatta boynuz kulağı geçer tarzda üyeler haline geldiklerini anlattı. Beraber güldük. “Bak” dedim, ” senin üstün niteliklerin arkadaşlarına da nitelik katmış, sen iyi bir dostsun”. İşte böyle bir deneyimi aktarabilen gencin ileride de nasıl işler çıkartabileceğini üç aşağı, beş yukarı anlayabiliyorsunuz. “Okulu bitirince ilk bize bir uğra” diyorsunuz kibarca.
j. CV – Özgeçmiş hazırlamak
Gençler CV-özgeçmişlerini hazırlamak için mezun olmayı beklememelidir. Öncelikli olarak kişi bir CV hazırlamak gereğini işe girmek için değil, bireysel faydası için yapmalıdır. CV bir kişinin aynasıdır. Aynaya baktıkça güzel şeyler görmek istiyorsanız bireysel envanteriniz olan CV’nizi geliştirme yoluna istemesenizde girersiniz. CV bir çeşit yüzleşmedir : ‘Ben kimim, neyim’ ? . Yüzleşme sonrasında gelecek ikinci soru ise : ‘ben ne olmak istiyorum’ dur. Başta boş olan CV’niz zaman içinde yaptığınız stajlarınız, sosyal ve kültürel aktivitelerinize yönelik açılımlarınız, kendinize katabileceğiniz diğer teknik donanımlarınız ( yeni dil öğrenmek, IT konusunda bilgilenmek, vs. ) ile gelişir, olgunlaşır. Böylece mezun olduğunuzda CV’ime ne koyabilirm paniğine girip, yanlış, düzensiz şeyler yapmazsınız.
CV bir profesyonelin ambalajıdır. Aynen bir markete girdiğinizde elinizin janjanlı, renkli ambalajlara gitmesi gibi, kendi ambalajınızı hem içerik, hem de şekil bakımından ne kadar güzel dizayn ederseniz, size erişmeyi isteyecek müşteri nitelik ve sayınızı yani mülakata çağrılma şansınızı, o kadar arttırırsınız.
k. Başarılı profesyoneller ile sohbet etmek, onlara akıllı sorular sormak
Başarı hikayeleri dinlemek her zaman kişiye ilham verir. Tabii ki, hayatta kimsenin macerası birbiri ile özdeş değildir, olamaz da. Ancak yaşanmış tecrübeleri iyi dinlemek ve analiz etmek bireyi bazı zaman kayıplarından kurtarabilir. Çoğu zaman uygulamada “Bir musibet bin nasiyata bedeldir” sözü çok geçerli olsa da siz yine de başarılı profesyoneller ile sohbet etmeye bakın.
Unutmayın, aklın, bilginin, niteliğin göstergesi bireyin kurguladığı, ürettiği sorulardır. Başarılı bir rpofesyonelle konuşuyorsanız akıl dolu sorularınıza, akıl dolu cevaplar gelir, aptallarına ise cevap gelmez bile. Ayrıca başarılı profesyonellerin de ana enerji kaynağının akıllı gençler olduğunu her nedense hiç kimse düşünmez. Sanki bir lütufmuş gibi algılanır büyüklerin küçüklerle konuşması. Eğer başarılı bir profesyonelle kurulan iletişim-sohbet sizi şaşırtacak şekilde devam ediyorsa bilin ki içinde bulunulan alışveriş aslında karşılıklıdır.
2. Yeni mezun ve kariyer hayatının ilk 3 yılında olanlar ( bu başlık bir sonraki yazımda incelenecektir )
.