Yeni bir dili biz erişkinler için oldukça sıra dışı bir şekilde öğrenmeye başlamak zorunda kaldığım için çok mutluyum. Hayat bazen hiç beklenmedik anlarda, hiç beklenmedik pencereler açıyor insana. Çok detaya girmek istemiyorum ama yeni bir dil öğrenmek istiyorsanız “ben, sen, o,…, şimdiki zaman, geçmiş zaman,….” vs. gibi klasik dil bilgisinden değil, kesinlikle dilin kalbinden yani kelime bilgisinden başlamalısınız. Yani zıt kelimeler ve fiiler. Bunun dışında da o dile ait Türkçe tercümesi olan bir konuşma CD’si edinmelisiniz. Sonrasında tek yapacağınız bıkmadan usanmadan CD’nizi dinlemek, duyduğunuz cümleleri sesli, bağıra bağıra tekrar etmek, Türkçesini okumak. Tabii bu giriştiğiniz maceraya kendinizi motive edici bir isim ve termin verip proje sonucundaki hefefinizi de saptarsanız çok iyi olur. Örneğin bir ay sürecek olan “Yeni dil öğrenme projem” de hedefim “Bir ay sonunda filanca dile ait 300 adet yeni kelime ile, filanca dilin şu CD’sinde söylenenleri rahat anlayacak ve tekrar edecek kulak dolgunluğuna erişmek.” Bir ay boyunca ne kadar saatinizi harcamanız gerektiği belki sizi bir parça ürkütebilir. Hmmmm … abna göre günde en az dört-beş saatinizi bu projeniz için kapatın. Eeeee….. emek vermeden kimin hasatı kaldırdığı görülmüş ? Ama emin olun bu bir aylık yoğun öğrenme ve beyin patlatma sürecinin sonunda inanılmaz bir mutluluk ve kafada dinamizm hissedeceksiniz. Hatta baştan sonra kendi eseriniz olan öğrenme sürecinin devamını getirmek için o kadar hevesleneceksiniz ki, başka bütün iş, güçlerinizini bir kenara iteceksiniz.
Belirttiğim yeni dil öğrenme sürecinin nasıl gerçekleştiğini merak edecek olursanız temel gidişi anlatabilirim. Bir ay boyunca dinlediğiniz CD kayıdı sonrasında sesli tekrar edilen cümlelelerin bir süre sonra beyninize çok ilginç bir biçimde yerleşiyor. Beyniniz adeta bir sünger gibi alıyor cümleleri hafızaya. Sizin çabalamanız ötesinde beyin cümleleri kurguluyor. Bunun dışında defalarca yazarak kağıt üstünde yazarak kavramaya çalıştığınız zıt kelimeler ve fiiller hemen hemen bir hafta içinde bir yap-bozun parçaları veya tetris oynar gibi cümle içlerindeki yerlerine oturuyor. Bu arada zaten siz cümle içlerindeki zaman yapıları ile kelime ve fillerin altığı eklerden işin dil bilgisi bölümüne otomatik olarak girmiş oluyorsunuz.Her zamana göre fiillerin ne gibi ekler aldığını farkediyorsunuz. Be en güzel olan sürekli sesli şekilde dili tekrar ettiğiniz için içinizde acaip bir konuşmaya yönelik kendinize güven oluyor. Bir ay sonunda çat pat bile olda bir bakıyorsunuz cümle kuruyorsunuz.
Çocukların yabancı dilleri çok çabuk öğrendikleri söylenir. Doğrudur. Ancak yaşadığım şu deneyimle gördüm ki hepimizin beynindeki çocuk yaş ne olursa olsun aslında hep yaşıyor. Sadece bazımız onun varlığını farkedemiyoruz. Hiç bir çocuğun nasıl dil öğrendiğine dikkat ettiniz mi? İşte ben istem dışı gelişen hayat koşulları nedeniyle paralel bir duruma maruz kaldım ve bu sayede hayat adına son dönemdeki en büyük keşfimi yaptım.
Yeni ve zor şeyler öğrenmeye başlamak için asla geç olmaz, olmamalı. Demir işlendikçe, gözler ise sadece kafa çalıştıkça parlıyor. Picasso ne demiş : Bir şeyi yapmayı biliyorsan onu yapmaya devam etmenin ne anlamı var?. Hiç bilmediğin birşey yap çok daha iyi”… adamın neden dahi olarak kabul edildiği ortada … Çok basit gibi gelen bu sözün altında aslında Picasso’nun içindeki küçük çocuğun nasıl hoplayıp zıpladığını görüyorsunuz ve yüzünüze kocaman bir gülücük yayılıyor. Yaşam çocuk kaldığın sürece doyumsuz bir deneyim, hiç bitmesini istemediğin bir oyun …