Yukarıdaki “İnsan Kaynakları 2020” başlıklı prezantasyon Deeraj Jain ve Dilip Nagda’ya ait. Güzel bir çalışma. (prezantasyonun sayfalarını ilerletmek için prezantasyon içine sadece tıklayın)
İnsan Kaynaklarının bugünü üzerine yapılan tartışmaların bana göre ana girdilerinden biri İnsan Kaynaklarının geleceğidir. Nitelikli işgücünün iş ve hayat beklentileri hızla değişmektedir. Bugünün verimli sayılan çalışma sistemleri belki beş yıl sonra değerini yitirecek. Bu nedenle İK profesyonelleri hayata geçirecekleri sistemlerde gelecek vizyonlarını mümkün olduğunca geniş ve derin tutmak için çaba sarfetmelidir.
Günümüzde özellikle Bilişim Teknolojileri sektörü çalışanlarının mobilitesi, esnek saatlerle ve proje bazlı çalışma modelleri önümüzdeki yıllarda diğer sektörlere de yayılacak, yayılmalı. Yetenek ve entellektüel sermayenin ön plana çıktığı ve birbiri ile rekabet içine girdiği işgücü piyasasında ücret ve ödül sistemlerinde de büyük değişiklikler yaşanacağı kesin gibi görünüyor.
Önümüzdeki on yıllarda artık “iş-özel hayat dengesi” diye bir kavramdan bahsetmeyeceğiz. Bilginin ve teknolojinin hakim olduğu her alan profesyoneller için “yaşam alanı” olacak ve ofis – ev ayrımı ortadan kalkacak. Bu nedenle şirketlerin kendi insan kaynakları politika ve uygulamalarını geliştirdiği kadar, halen işgücü piyasasında olan veya girmeye aday bütün insanlar da ana konsantrasyonlarını kendilerine değer katmak üzerinde yoğunlaştırmalı. Oturduğu yerde, sabit görev tanımını yerine getirerek para kazanma devri artık kapanıyor, iletişim ağını geniş tutan, becerilerini iyi pazarlayanlar pastadan en büyük kapacak gibi görünüyor.
🙂
İpek hanım, uzun zamandır aklıma takılan bir soru var. Teknolojinin gelişmesiyle zaman ve mekan kavramı ortadan kalkıyor diyoruz. Bu nedenle çalışanların öz disiplin ve öz motivasyonu önem kazanıyor. Peki bu nitelikleri yakalayamayan çalışanlar için İK’cılar ne yapacak? Çalışanlarıyla belki yüz yüze görüşme imkanı bile bulamayacak olan İK’cıların iş tanımının farklılaşması acaba mümkün müdür?
Sevgili Hilal,
Önümüzdeki yıllarda İK uygulamalarının değişecek, gelişecek olması bazı geleneksel çalışma yöntemlerinin terkedileceği anlamına gelmiyor. İK uygulamalarındaki bu değişimin dinamo sektörü bilişim. Bilişimin özü çok hızlı ve proje bazlı olduğu için profesyonellerinin ihtiyaç, beklenti değişimleri de çok hızlı. Ama bunun harici pek çok sektör bu hızlı değişim ivmesini yakalamak veya bu derece hızlı değişmek meraklısı değil.
Dolayısıyla çalışma şekillerindeki çeşitlilik sektörel ihtiyaçlar ve beklentiler doğrultusunda netleşecek. 20 yıl sonra da 9-6 mesaisine girmek isteyenler olacak, bundan emin olabilirsin. Bizler onlarla yine mülakat yapacağız. Esnek çalışmak isteyenler, evden üretime girenlerse özünde İK süreçlerine zenginlik katacak. İK’cılar daha yaratıcı olmak ve kendilerini geliştirmek zorunda kalacak. Biz İK’cılar pek bu gelişim ve değişim konusunda yüksek performans sahibi değiliz, özellikle Türkiye’de. Dünya uygulamalarından bile çoğu zaman çok gerideyiz.
İK’nın çalışanların ihtiyaçları ve beklentilerini daha yakından takip etmeleri ve çözüm üretmeleri, kendilerini değiştirmeleri, geliştirmeleri şart. İK’nın bir işletme içindeki rölü zaten on yıl önceki ile de aynı değil. on yıl sonra da bambaşka olacak. Şu an yönetimin stratejik ortağıyız… şirketi hedeflerine ulaştıracak yetenekleri buluyoruz, onları elde tutmaya çalışıyoruz, geliştiriyoruz.
On yıl sonra ise başarılı İK’cılar işlerini ellerinde tutarken, yetersizler görevlerini danışmanlara kaptıracak. Dış kaynak kullanımının artacağını, dış kaynağın, iç kaynaktan daha verimli çalışacağı öngörüyoruz.
İK’cıların bir an önce silkinmelerini temenni ediyorum. Çünkü hayat bizler için hergün daha zorlaşacak …