Birçok firma mülakat öncesi çağırdığı adaya kurumun başvuru formunu doldurtur. Bu benim de başvurduğum bir uygulamadır. Formda özgeçmiş bilgilerinin istenmesi yanında farklı sorular da yöneltilebilir adaya. Forma girilen içeriğin niteliği yanında formun şekilsel olarak düzgün ve temiz doldurulması önemlidir. Hele benim gibi grafoloji ( yazı üzerinden karakter analizi) üzerine bayağı vakit harcamış biriyseniz adayın el yazısına ulaşmak ayrı kıymetli hale gelir.
Kurumun verdiği başvuru formunun düzgün, temiz, eksiksiz doldurulmasının önemini vurgulamaya çalışıyorum okuduğunuz üzere. Ama bazen öyle durumlar yaşarız ki biz İşe Alımcılar, adayın “amannnnn, offff” diye eline aldığı boş form dolduğunda onun elenmesine neden olabilir. Nasıl mı?
Mühendis arıyorum. İki, üç yıl tecrübe bana yetecek. Yani forma kimsenin destan yazmasına gerek yok. Siz deyin 10, ben diyeyim 8 dakikada rahatça doldurulabilecek bir başvuru formum var tasarladığım.
Aday görüşme odasından içeri girdiğinde el sıkıştık. Onu oturması için yönlendirdim. Her zaman ilk birkaç cümlem adayın olası gerginliğini almak içindir. Elimdeki özgeçmişe veya başvuru formuna bakmam. Zaten bakıyorum aday da gergin değil. “İyi” diyorum içimden. İki yaprak olan başvuru formunun ikinci sayfasına ulaşmak üzere birinci yaprağı çeviriyorum. İkinci sayfada okul ve tecrübelerine dair kayıtlara ulaşmak çabası içindeyim.
Sayfayı çevirmemle gördüklerime üzülüyorum. Sevecen bakışlarım yerini donuk gülen bakışlara bırakıyor. Adaya soruyorum:
– Okul ve tecrübe bilgileri bölümüne “CV’ye bakın” yazmışsınız. Neden?
Aday cevap veriyor;
– Çünkü o bilgiler CV’imde var. Niye aynı bilgileri yazayım? CV’ime bakabilirsiniz.
Gülüyorum. Görüşmemiz beş, on dakika daha sürüyor. Olumlu olursa benden haber alacağını belirterek adayı kibarca uğurluyorum.
Bu aday elendi. Neden mi?
Eğer bir aday olarak siz daha işverenin sizden ilk talebini böyle geri çevirirseniz, bu olası işe girme durumunuzda da kafanıza uymayan, sizi sıkan her türlü işi yapmayacağınıza, kaytaracağınıza, umursamayacağınıza işarettir.
Aday benim için istediğim emeği sarfetmiyorsa, ben neden onun için emeğimi sarfedeyim ki?
😉
İpek Hanım merhaba,
Sitenizi tesadüf eseri keşfettim. Bir işe alım uzmanı olarak sizi tebirk etmek isterim. Tecrübelerinizi,bilgilerinizi \ücretsiz\ paylaşmanız çok güzel.
Eledim pişman değilim başlıklı yazınıza tamamen katılıyorum. Görüşmeye umursamaz tavırla gelen, standart başvuru formunu tam anlamıyla doldurmayan adaylar \pişmanlık duyulmadan\ elenmeli…
Sevgili Aziz,
Kaynağım İnsan’ı beğenmenize çok sevindim. Değerli yorumlarınızı sık sık bekliyorum. 🙂
peki bu cevap, pratik zeka göstergesi olarak da algılanamaz mı? yaptığınız bir şeyi tekrar tekrar yapmak gereksiz bir eylem değil midir?
(bundan önce zekiliğin ve iş bitiriciliğin öneminin vurgulandığı yazıyı okumuştum da…)
Sevgili Purple,
Hayır, adayın başvuru formunu doldurmayı reddetmesi ve bu konuda israrcı olması uyumsuzluğun, kafasına göre davranma meyilinin ve daha birinci dakikadan şirket ile işbirliği yapmak yerine muhalif bir tavır içine girmesi anlamına gelir. Hiçbir şirket bünyesinde uyumsuz, her işe karşı çıkan, yöneticiye sürekli kafa tutan bireyleri istemez. Bu tipte çalışanlar iç ve iş huzurunu gereksiz şekilde kaçırırlar. İş zaten yeterince gergin iken, bir de böyle toyluklarla kimsenin uğraşacak vakdi ve sabırı olmaz.
Yazınızda kötü el yazısının bir dezavantaj olduğunu üstü kapalı olarak belirtmişsiniz. Mühendislerin genellikle el yazıları düzensiz ve çirkindir. Hatta bildiğim çok değerli ve kendini çok iyi geliştirmiş bir çok mühendisin de el yazısı okunamayacak derecede kötü. Bir ik çalışanı için önemli olan şirketin ihtiyacına birebir uyan adayı tespit edip işe almak iken el yazısının konuyla ne ilgisi olduğunu öğrenebilir miyim?
Teşekkürler.
Not: evet benim de yazım çok kötü 🙂
Sevgili Şafak,
Yazının estetik olarak güzelliği değildir yazıda vurgulanan, yazıda vurguladığım formun dolduruluşudur. Harflerinizin hat sanatçısı gibi olmasını beklemiyoruz. Formu nasıl doldurduğunuzdur mühim olan. Formu düzgün mü, baştan savma mı dolduruyorsunuz? Formu kirli mi kullanıyorsunuz? Biz bunlara bakarız. ‘Şekil’ kelimesinin -harflerin güzelliği- olarak anlaşılması yanlış olur.
Harflarinizin ve/veya yazınızın estetik olarak kötü olmasına kaygılanmayın, formun içini güzel doldurup doldurmadığınız için kaygılanın 🙂
Başka bir konuda yazdığım yorum aşağıdaki gibidir, buraya da yazılarbilir neden mi çünkü bu partoncukların hepsi aynı kafada ve yeni nesiller maalesef harcanmakta…Bu yazıyı yazan kişi okusun öğrensin, sen parton deilsin maaşlı çalışansın o CV me bakın diyen kişi savunmam mümkün değil ancak o kişi belkide işi en iyi yapacak kişi senin egonla elenmemeli…
İşte TR’de bunca iyi yetişmiş iş gücü varken bir arpa boyu ilerleyemememizin ıspatı niteliğinde yazı. Tüm kariyerim boyu yaklaşık 100 görüşme yapmışımdır bunların içinde prosfesyonel diyebileceğim IK cı sayısı maalesef bir elin parmaklarını geçmez, balık da baştan koktuğu için nitelikli iş gücü işsiz, şirketler de kalifiye çalışansız hayatlarına devam etmekteler. Yazının tamamında görüldüğü üzere şekilcilik hakim, siz işi yapacak kaynak mı sağlıyorsunuz yoksa görüntümü? Bu şekilde yapacaksanız şirketin içini mankenlerle doldurun olsun bitsin. Size ne adayın kokusundan, sakalından, kadın mülakatcıdan önce oturmasından. Siz herkesi kendiniz gibi hiçbir işe yaramadan kolay para kazanan kişiler mi sandınız? Görüşmeye gelecek otobüs parası, takım elbise parası, sıkacak parfüm parası olmaması o adayın kötü olduğunu mu ifade eder? IK cıların görevi söz konusu görevi en iyi şekilde icra edecek adayı bulmaktır, seçmek değil. Bir çalışanı işe almak gibi önemli bir kararı bu yüzden sizler değil birim müdürü ve şirket yöneticisi icra ediyor (daha önce farketmişmiydiniz bilmem) ancak kalifiye pek çok eleman elendiği için söz konusu işe IK cıların eşi dostu ve pozisyonu haketmeyen insanlar giriyor. IK cılar başka bir değişle koltuk simsarları kendini şirketin sahibi ve ekmek parasının kasası olarak görmemelidir neticede herkes maaşlı çalışandır. Bırakın ter kokmasını, aday mülakatçıyla kavga dahi etse profesyonellik adayın pozisyona uygun kişi olması durumunda kişisel menfaatlerin her daim şirket menfaatlerinin gerisinde olması gerektiğinden mütevelli adayın sonraki aşamaya geçmesini gerektirir, tabi bunu uygulayan IKcısayısı da maalesef bir elin parmaklarını geçmez. Hepimizin bildiği gibi Türkler sıcak kanlı samimi insanlardır, bu insanlara amerikada yayımlanan bizim insan yapımızla alakası olmayan uygulamalarda bulunmak bunlar o dinamiklerle ölçmek çoğu konuda olduğu gibi bu alanda da bir şey üretemediğimizin yegane belirtisi ve müslüman mahallesinde salyangoz satmanın diğer adıdır (bunları okuyup havasını atanlara da ayrıca gülüyorum 2 tane makale okumakla insan sarrafı olunmaz). Mülakatlarda araya ingilizce kelime ekleme furyasını da mülakatçıların dayanılmaz şekilci yapılarından icat olduğunu bildirmemde fayda var, büyüklerinize sorun eskiden böyle bir furya varmıymış? Bu trendleri çıkaran da belirleyen de şirketlerde ne işe yaradığını anlamadığım IKcılardır, ne işe yararlar çok merak etmekteyim. Yurtdışında başladığı üzere ülkemizde de mutlaka IK ile ilgili fakülteler kurulmalı ve bu insanların tıpta olduğu gibi TUS vari bir sınavla egoları ve profesyonel bakış açıları ölçülerek mezun edilmelidir, bu yapılmaz ise hiçbirşeyden anlamayandan iyi IK cı olur prensibi devam eder. Adaylara sordukları soruların nekadarını kendileri de sağlamaktadır çok merak ediyorum, hiç bir şey bilmedikleri alanlarda cahilce işin uzmanı adaylara sorular yöneltmeleri, o patron vari tavırları meramımın ıspatıdır aslında, bu tip cüret maalesef cehaletten gelmektedir. Lütfen tüm bu yazdıklarımı genç IK cı arkadaşlarım okusun kendilerine örnek olarak bu işi profesyonel olarak yapan danışmanlık firmalarını alsınlar çünkü bunlar bu işten para kazandıkları için işi mümkün olduğunca layıkıyla icra etmeye çalışıyorlar. Tüm bunları kim mi söylüyor? 100 civarında görüşme yapmış, bunların sadece 1 tanesinde dayanamayarak IK cının bilgisiizliğini yüzüne vurup rezil etmiş, dünyanın en iyi universtelerinden birini birincilikle bitirmiş, dünyanın en büyük firmalarından birinde çalışan bir yüksek mühendis. Neden mi yazdım? Çünkü kral çıplak, bu adamlar patron değil ve geçtiğimiz aylarda fakirliği nedeniyle işe şekilsiz giden ve alay malzemesi olan birinin hikayesi aklıma geldi