Meslek hayatımız boyunca çok farklı profillerle yolumuz kesişiyor. İş nedeniyle her el sıkıştığımız insanın ilk başta fiziksel görüntüsü; hacimsel etkileyiciliğini algılıyoruz. Konuşma aşamasında iletişim becerileri, kişinin beden dilini nasıl kullandığı dikkatimizi çekiyor. Zaman ilerledikçe ise bilgi ve tecrübe girdisi, uygulamacı yetkinliği sahneye çıkıyor. Ve o aşamadan itibaren karşımızdaki kişi ile iş ilişkimize devam edip etmeyeceğimize karar veriyoruz.
Geçmişe dönüp zihnimin içinde bugüne kadar iş hayatımda tanıştığım, ilişki içine girdiğim binlerce insanı düşündüğümde onları bende bıraktıkları etkiye göre yediye ayırabiliyorum:
1. Zirvedekiler: Görüntüsü, duruşu, konuşması, bilgi, tecrübe ve uygulamarıyla beni %100 etkisi altına alanlar.
2. Ustalar: Bilgi, tecrübe ve uygulamaları ile tartışmasız bir numara ama görüntü, konuşma, etkileyicilik anlamında beni bütünüyle kavrayamayanlar.
3. Uzmanlar: Bilgi, tecrübe,uygulama seviyeleri, konuşma, görüntü olarak dikkate ve takibe değer bulduklarım.
4. Profesyoneller: Her açıdan mesleki formasyonunu standardize etmiş olanlar.
5. Korunanlar: Görüntü ve iletişim becerileri ortalama olup bilgi, tecrübe ve uygulamada yetersiz kalanlar. Görüntü ve iletişim becerileri onları korur.
6. Düşme Hattındakiler: Hiçbir açıdan iddialı olamayıp, hayatta tek kaygıları elde ettikleri konumdan düşmemek olanlar, hep mutsuzdurlar, hep dır dır ederler.
7. Kurbanlar: Hiçbir niteliği bünyesinde barındırmayanlar.
‘Zirve‘de yer almak ne kadar zorsa aslen ‘kurban‘ olmak da aynı derecede uçtur. Bu saptamadan hareketle genel yığılmanın 3,4,5. maddelerde olduğunu söyleyebilirim.
Profesyonellik ortalama olmak ise aşağıya veya yukarıya hareket sizin elinizde. Ama unutmamak gerek, ne davranışsal becerileri, ne bilgi ve tecrübeyi, ne de uygulamacı karakterinizi geliştirmek dünden bugüne bir anda olmuyor. Çok ama çok çalışmak lazım.
😀