Şirketinizde kime sorsanız “çok iyi çalışıyor”, o zaman insanın aklında bir sürü soru beliriyor? … mesela “madem herkes süper, neden bölümde bir sürü problem var? veya “yüksek performanslı bunca insana rağmen bu şirkette neden büyümüyor? ”
Demek ki bu söylemlerde bir terslik var. İşte bu aşamada tecrübeye değil, kitap bilgisine gidiyoruz.
Bir şirkette gerçekte kaç kişi gerçekten üretkendir, artı değer yaratandır?
Sorumuz Pareto Kuralı ile karşılığını buluyor. Kuralın sahibi Vilfredo Pareto 1897’de İtalya’daki servetin %80’ine nüfusun %20’sinin, İngiltere topraklarının %80’ine nüfusun %20’sinin sahip olduğunu saptıyor. İngiltere’de servet dağılımının da bu orana paralellik gösterdiğini beliterek önemsiz çoğunluk ile önemli azınlığa yönelik bir model oluşturuyor. Pareto bununla da yetinmiyor, doğaya el atıyor. Bahçesine ektiği bezelye tohumlarının %20’sinin toplam ürünün %80’ini sağladığı tespitini yapıyor.(Laura Peters, What’s happening to the 80/20 rule?, 2002)
Pareto Kuralı’nın çalışma hayatındaki yansımalarını ise 2. Dünya Savaşı sonrasında görüyoruz. Yapılan araştırmalar bir şirketteki toplam işin %80’inin şirket çalışanlarının %20’si tarafından yapıldığı ortaya koyuyor. Yani yetenekli %20, işin %80’ini bitirmektedir.(Richard Koch, 80/20 İlkesi, Varlık Yayınları)
Siz bu saptamaya itiraz edebilirsiniz ama Bill Gates etmiyor ve diyor ki: “Bizden en iyi 20 çalışanımızı alın, böyle bir durumda Microsoft önemsiz bir şirket haline gelirdi” (Berger & Berger, Talent Management Handbook, 2003)
Buradan biri çalışanlara, ikincisi yönetici veya patronlara iki önemli mesaj çıkıyor:
1. Bir çalışan olarak şirketinizde sizi değerli, iyi iş çıkartan, yetenekli kılan ve %20’lik gruba sokan ne gibi işler çıkarttınız, çıkartıyorsunuz, çıkartacaksınız?
2. Bir yönetici veya patron olarak ‘biri gider, diğeri gelir‘ zihniyeti nedeniyle kıt kaynak olarak kabul ettiğimiz yetenekli, üretken çalışanları şirketin kaybetmesi sizin başarısızlık hanenize yazılmaz mı?
İpek hanıım güzel bir yazı. çOĞU şirkette de aynen bu şekilde ughulama var. “Beğenmiyorsan git, başkası gelir”. O başkasına işi öğretmek, iş görüşmeleri ile geçen vakit kaybı, yeni insanı tanımak ..bu gibi süreçlerin işleri ne kadar aksattığını düşünen yok ama..
Evet, Bettyblue, yeni bir işgücünün sisteme dahil olmasının şirkete zamansal, işgücü ve maddi maliyetini hiç düşünen yok.
İpek hanım arşivlerinize göz gezdirip bilmediğim konular hakkında fikir sahibi olmaya bayılıyorum Arşivinizde emek ve deneyim saklı.Ne güzel bir değer bu.
Yaklaşık bir sene önce 80/20 kuralınıı ilk kez blogunuzda ki bu yazıyla öğrenmiştim.
Çalıştığım dönemlerimi,iş yükümü ve başarılarımı düşündüm evet dedim bu kural gerçekten her şeyi açıklıyor dedim kendi kendime. 🙂
Biri gelir biri gider mantığı bir gün değişir umarım.Günün birinde bir kurumda yönetici pozisyonunda veya işveren olursam bu kuralı en güzel şekilde uygulayacağım.
En derin hürmet ve sevgilerimle…