Bazen insanın günlük hayatın sınırlarını veya insan yapabilirliklerini zorlayacak düşünce fırtınasına girmesi gerekir. Kimisi buna saçmalamak diyebilir, kimisi yüksekten uçmak, kimisi ise hayalcilik. Ama zaten bütün büyük işler başlangıçta saçmalayarak, yüksekten uçarak, hayal ederek başlamıyor mu?
Ben de diyorum ki, eğer genetik bilimi üzerine bütün cevapları biliyor olsaydım şu aşağıdaki beş İK ve yönetim sorusunun yanıtını patır patır verirdim;
1. İnsanların gen haritaları üzerinden hangi iş(ler)de, nasıl bir öğrenme – gelişim modeli ve hangi genetik özelliklere sahip bir yönetici ile başarılı olabileceklerini analiz edebilecek miyiz?
2. Örneğin beş kişinin gen haritasını yüklediğimiz bir yazılımdan bu ekibin birlikte, hangi koşullar sağlanırsa, nasıl performans çıkartabileceğine dair cevaplar alabilecek miyiz?
3. Bir şirkette çalışan insanların gen haritaları üzerinden hangi bölümde/ekipte hangi yönetim modelinin daha etkili olabileceği analiz edilip, çoklu yönetim sistemi işletebilecek miyiz?
4. Bir şirketteki iş süreçlerinin birim fayda hesaplarını yaparken, bir iş sürecinde çalışan insanların bireysel ve ekibin toplu performans standartları üzerinden esnek hesaplamalar yapabilecek miyiz?
5. İK ekiplerinde işletmeci, ekonomist, çeko, endüstri/işletme mühendisi, psikolog, sosyolog, istitastikçiden sonra gen mühendisleri de mi istihdam edeceğiz?
Bir soru da şirket avukatına:
Yoksa bütün bu sorular ayrımcılık kabul edilip, hukuken yasak mı olacak?
Bayılıyorum sizin bu tür fütürüstik yazılarınıza 🙂
5 madde 5’ide ilgi çekici bir o kadarda önemli.
13 Aralık 2012 tarihli “Yıl 2032’de Dünya ve İnsan” adlı paylaşımınızı hatırladım bir an
http://www.kaynagiminsan.com/2012/12/13/yil-2032-de-dunya-ve-insan/
Aslında insanoğlunun sosyal ve iş hayatı değiştikçe değişim oranında hukuki boşluklar ortaya çıkıyor.Sanırım değişim ve hukuki boyutu entegre olabilmeli, eksiklikleri, doğabilecek sorunları giderebilmeli.
Sevgilerimle 🙂
Sevgili Gökhan,
Çok teşekkür ederim. Biliyordum senin bu yazıyı beğeneceğini