Kendimi bildim bileli büyük hayallerim oldu. Ben uzayda dolaşandım, ben milyonların önünde konuşandım, ben büyük işlerin altına imza atandım.
Hayal kurmak bir disiplin. Hayallerin aydınlığında düşünmek, hayallerin kılavuzluğunda işten işe koşmak, hayallere ulaştıkça coşmak ve onlara daha da fazla bağlanmak. Büyük veya küçük, hayaller, bireyin yegane gerçekleridir, kimliğidir, geleceğidir aslında. Bir insan kaynakları uzmanı olarak ben böyle yaklaşırım hayallere.
İş görüşmelerinde adaylarıma hayallerini sorarım. Çoğunluk bana “öyle büyük hayellerim yok” veya “ben gerçekçiyim, hayal kurmam” şeklinde cevap verir. Şaşırırım, üzülürüm. Elbette hayal kurmamak da bireysel bir seçimdir hayat adına. Ama, düşünüyorum da, iş görüşmelerinde genelde en beğendiğim adaylar, bu sorumu yönelttiğimde de en özgün, en iddialı cevapları üretip, beni kendilerine hayran bırakanlardır.
Hayaller sınırsızlıktır, özünde en büyük haslet ve hasretlerimizi biriktirirler içlerinde. Hayallerimiz gündelik hayatımıza değerlerimiz ve meraklarımız şeklinde yansırlar. Ve insanlar aslında yetenekli oldukları konularda meraklıdırlar. Çünkü bir konuda yetenekli olmak, o konuda herkes on birim enerji harcarken yeteneklinin bir birim harcayarak bütüne hakim olabilmesi gibi bir sonuç doğurur. Dolayısıyla, yetenek merakı, merak üretme motivasyonunu tetikler. Üreten insan başarır, hedeflerini tutturur ve adım adım hayallerine ulaşır.
Çok basite indirgeyerek aktardığım süreç ömüre yayılır. İşte bu yüzden bir bireyin hayallerinin içeriği gündelik yaşamının ve geleceğinin de aynasıdır.
Bana “hangi konu ile ilgileneyim, hangi konuda yetenekliyim bilemiyorum” diyenlere hayal kurma özgürlüklerini kullanarak kendilerini keşfedebileceklerini söylüyorum. Beynimiz bize hayal kurma yetisini elbette boşuna vermedi. Bu becerimizi kendimizi, hayatımızı, ilişkilerimizi, işimizi, çevremizi, dünyamızı geliştirmek için kullanalım, hayallerimizi yaşamımımızın baş besini haline getirelim.
İnsanın hayal ve vizyona sahip olması yaşama değer katan bir olgudur diye düşünüyorum….