Eski insanlar özellikle aşırı duygu anlarında; sevindiklerinde, şaşırdıklarında, üzüldüklerinde, sinirlendiklerinde hislerine tercüman olması için atasözlerini çok kullanırlardı. Mesela anneannemin, Allah rahmet eylesin, atasözü dağarcığı o kadar genişti ki, şaşardınız. Beraber geçirdiğimiz saatler boyunca, çoğu da amiyane olan bu sözcük kümeleriyle beni kahkahalara boğardı. “Nereden buluyorsunuz bu lafları?” derdim, “eeee, sen de öğren, sen de kullan” diye cevap verirdi.
Bilemiyorum, anneannem kadar hakim olabilir miyim atasözlerine ama iş hayatında denk geldiğinde kullanmaktan çok hoşlanırım onları. Hele ki hemen hemen hepsinin çeşitli insanlık hallerini özetlediğini düşünürseniz, bir mülakatı, bir projeyi, bir problemi, bir olayı bazen anlatmanın en kestirme yoludur atasözlerini kullanmak. En beklenmedik olanı bile sözünüze cabize, dinlenilirlik katar, ilgi çeker.
Eğer hitabet sanatında ilerlemek, insanların ilgisini çekmek, bazen gülümsetmek ve çoğunlukla da onları düşündürmek istiyorsanız kendinize bir atasözleri ve deyimler sözlüğü alın ve sık sık karıştırın.
Bazı atasözlerini hepimiz iyi biliyoruz. İşte size iş hayatımda denk geldikçe kullanmayı sevdiğim pek de artık kullanılmayan bazı atasözleri;
Bakmakla usta olunsa, köpekler kasap olurdu.
Şeyh uçmaz, mürid uçurur.
Tarlada izi olmayanın, harmanda gözü olmaz.
Ar yılı değil, kar yılı!
Araba ile tavşan avlanmaz.
Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir.
Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.
İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.
Kar kuyuda, para pintide yeğleşir.
Sorma kişinin aslını, sohbetinden bellidir.
Boş çuval dik durmaz.
Çekişmeden pekişilmez.
Erenlerin sağı solu belli olmaz.
Ağacın kurdu içinde olur.
Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış.
Derin dere, yavaş akar.
Doğmadık çocuğa don biçilmez.
Zenginin horozu bile yumurtlar.
Zurnada peşrev olmaz.
Rüzgar eken, fırtına biçer.
Latife latif gerek!
Kurt dumanlı havayı sever.
Ahmak misafir ev sahibi ağırlar.