Geçtiğimiz ay bugün yani 3 Kasım’da “Sevdiğim Mülakat Soruları – I”i yazmışım. Yani bu ne demek? 3 Aralık’a 1 kala yazının devamını getirmek gerek demek … 🙂
Beş altı yıl önce işyerimizin müşterisi olduğu bankanın kurumsal temsilcisi ofise periyodik ziyaretlerinden birini gerçekleştiriyordu. Çok önemli bir durum olmadığı sürece her zaman açık olan kapımın önünden geçerken “tık, tık” yaparmış jesti ile “Bir iki dakikanızı alabilir miyim?” diye sordu. Müsaittim, sevinerek içeri buyur ettim. Hemen konuşmaya başladı.
“Size birşey soracağım?”
“Tabii”
“Geçenlerde özgeçmişimi göndermediğim halde ZZZ bankası İnsan Kaynakları’ndan aradılar ve görüşmek istediklerini söylediler. Ben çok şaşırdım ama bayağı da hoşuma gitti bu durum; başvurmadan görümeye çağırılmak. Kabul ettim ve görüşmeyi İnsan Kaynakları Müdürü ile yaptım. Ama hayatımda yaşadığım en berbat görüşmeydi. Müdür resmen bana sürekli hakaret etti. ‘Siz niye görüşmeye geldiniz ki? Niteliklerinizin bizim bankamızda çalışmak için yetebileceğini mi zannettiniz?’ gibi bir sürü laf işitmek zorunda kaldım, sonunda sinirlendim “Bana bakın, beni çağıran sizsiniz, ben böyle rezil bir ortamdan sonra dünyaları verseniz zaten bu bankada çalışmam” deyip kapıyı vurup çıktım. İki gün sonra beni aradılar ve ikinci görüşmeye davet ettiler. Birinci görüşmedeki soruların beni sınamak için sorulduğunu söylediler. Size sorum şu: bu normal midir İnsan Kaynaklarında?”
Doğrusu çok şaşırmıştım. Ben bile hayatımda ilk defa bir adaya “sınamak” adına bu derece terbiyesizce muamele edildiğini duyuyordum.
“Ne diyebilirim? Çok geçmiş olsun, gerçekten korkunç anlattıklarınız. Hatta inanmak bile zor. Ama bu kişinin bırakın yaptığını, o koltukta nasıl oturabildiğine şaşırdım…”
Aradan yıllar geçti. Halen o gün dinlediklerimin doğru olup olmadığından emin değilim ama eğer doğru idiyse ve gerçekten etrafta görüşmeye davet ettiklere adaylara böyle davranan İnsan Kaynakları profesyonelleri varsa, lütfen sözkonusu şirketin en tepesinde oturan her kim ise ona şikayetlerini ulaştırsınlar. İnsan Kaynakları mesleğinin yüz karalarını meslekte bırakmamak lazım. Bilin ki, ilk kurban siz değilsiniz ama belki sonuncusu olabilirsiniz.
Evet, gelelim sormayı sevdiğim mülakat sorularına …
“Asansöre binmek üzere hareketlendiniz, kapı açıldı, bir baktınız herkes sırtını kapıya dönmüş, ne yaparsınız?”……..
“İş hayatının yarattığı stresin olumsuz etkilerinden kurtulmak için neler yapıyorsunuz?”
“Sizi iş ortamında en çok neler motive eder?”
“Bana objektivitenizi korumakta zorlandığınız bir durumu anlatır mısınız?”
“Sizce en ideal yönetim tarzı nasıldır?”
“Bana şimdiye kadar çalıştığınız en etkili yönetici profilini anlatır mısınz?”
“Bana hayran olduğunuz bir lideri anlatır mısınız?”
“Bugüne kadar karşınıza çıkan en büyük problemi anlatır mısınız?”
“Bugüne kadar yaptığınız sizce en önemli iş hangisidir?”
“Şimdiye kadar herhangi bir sosyal sorumluluk projesinde yer aldınız mı?”
Bundan yıllar önce bahsi geçen kişi ile yanılmıyorsam ben de görüştüm, aynı şeyleri ben de yaşadım ve ikinci görüşmeye de davet edildim. Ben de sırf sizin gibi biriyle aynı ortamda çalışmayı asla kabul etmem demek için görüşmeye gittim. Bu tepkiyi görünce çok şaşırdı, bu stres mülakat tekniği sizden önce hiç böyle tepki veren olmadı dedi. 🙂 Kendisi şuanda gsm operatörlerinden birinde çok iyi bir pozisyonda çalışıyor. Yorumsuz 🙂
Ben gerçekten böyle İK’cılara haret ediyorum. Ne yazacağımı bilemiyorum ama bir kendisi ile karşılaşsam “iki çift” laf ederdim yüzüne.
Bildiğim kadarıyla benzeri teknik ilaç firmalarının satış ekibine alınacak kişilerine de uygulanıyor. Masanın üzerine çıkıp bağırıp çağıran yöneticileri bile duydum – amaç potansiyel satış reprezanını germek ve duruma olan tepkisini ölçmekmiş. Tıp dünyasında gerçekten garip şeyler ile karşılaşmak mümkün olduğundan her şeye hazırlıklı olup olmadıklarını bu şekilde anlıyorlar sanırım.
Sevgili Handem, benim çalıştığım perakende sektöründe de örneğin müşterisinden tokat yiyen kasiyer vardır. Bu ne demek oluyor? Yani biz potansiyel kasiyerlerimize görüşmede fiziksel tartaklama mı yapacağız? …. böyle saçma gerginlik, baskı ölçme tekniği olmaz, olamaz. Benim kaynağım olan insana bakış açım bu olursa, şirkete girmeye aday olan insanlara bu tip davranışsal hatalar yapılırsa o kişiler daha işe girmeden şirkete kin beslemeye başlar. Saygısızlığın bana göre hiçbir şekilde açıklaması olamaz. Bu tip yöntemler benimseyen İK’cılara “sağlıklı” gözü ile bakamıyorum.
Mulakatta ilgili bölümün yöneticisi lafı bir şekilde matematiğe getirdi. lise ortalamam 4.80 85 gibi birşey olacak. bana tekrar takrar “matematiğin kötü müydü fen lisesinde sana matematık oğretemediler mi” diye sordu. sakin sakin not ortalamamı en cok tarih dersının dusurdugunu izah ettim. bir kaç dakıka sonra yine aynı konuya geldi. Hiç gerilmedim gülümsedim. Mulakatta beni germeye çalıştı diğer kişilerin de sayesinde mülakat bence keyifli geçti.
Kişi şimdi yöneticim. Benimle aynı üniversiteden aynı bölümden mezun olmuş. Kazanmak için ÖSS de tama yakın net çıkarmam gerektiğini biliyordu. Lisede matematiğimin kötü olması söz konusu olamazdı. fen lisesi zaten “ben şu şu lisede bu bu üniversitede okudum farkında mısınız?” türünden büyüklenebilirdim, sinirlenebilirdim. o zaman işe kabul edilmezdim belki. Diğer ufak tefek, beni bozmaya çalışan laflarına aldırsaydım ya da.. Bence beni sınadı. Yanlış yaptı diyemem. Hakaret etmedi çünkü. Müşteriyle olmasa da grup içinde ve diğer gruplarla beraber çalışıyoruz.
Sevgili Alice Ka,
Güzel anınızı paylaştığınız için teşekkürler. Siz zaten sorunun gerisinde bir arayış olduğunu anlayacak derinliktesiniz. Ayrıca yöneticinizi de kendisini “unutkan”mış gibi gösteren uygulaması için tebrik etmek lazım. Bana gelip “aynı soruyu defalarca sordu, daha ne sorduğunun farkında bile değildi” şeklinde görüşmeyi küçümseyerek anlatan ve ‘her ne hikmetse’ 2. görüşmeye çağırılmayan çok kişi var. 🙂
Asonsör sorusunun mantığı nedir ipek hanım?
Aradığımız ne ,adaya bunu sorarken.
Sevgili Mehmet,
Bu tip sorularda doğru veya yanlış diye bir yaklaşım yoktur. Üretilen cevaplar adayın yaratıcı ve pratik zekasını sergilemek için fırsatlar içerir.