İpek Aral tarafından yazılmış tüm yazılar

Radikal Gazetesi Yazarı Akif Beki’ye Mektup

Bu ‘mektubum’ Radikal gazetesi yazarı Akif Beyi’ye İnternetime Dokunma Yürüyüşü‘ne dair yazısına cevaben gönderilmiştir.

.

Sayın Akif Beki,

15 Mayıs 2011 Pazar günü İnternetime Dokunma Yürüyüşü’ne katıldım.

Katılmadan önce ve sonra neler yaptığımı size sıralayayım:

1. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Dr. Tayfun Acarar’in Güvenli İnternet Hizmeti basın toplantısına dair içeriği okudum.http://www.tk.gov.tr/Etkinlikler/Ulusal_Etkinlikler/basin-toplantilari/2011/bt05052011.htm

2. İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslarına dair taslağı okudum. http://www.tk.gov.tr/duzenlemeler/hukuki/kurulkararlari/2011/2011%20dk-10-91sss.pdf

3. İnternetime Dokunma sitesini okudum http://internetimedokunma.com/

4. Sansüre Sansür hareketine ait web sitesini okudum http://www.sansuresansur.org/index.php

5. Serkan Tezcanoğlu’nun sorulmayan 10 sorusunu okudum. http://www.cnnturk.com/2011/bilim.teknoloji/teknoloji/05/13/btk.baskanina.sorulmayan.10.soru/616584.0/

6. Yasaklamak Yasaktır sitesini okudum http://www.yasaklamakyasaktir.com/

7. Sansürsüz İnternet sitesinin İnternet Sansürü Hakkından Bağlantılar bölümünde yer alan dosya ve makaleleri okudum. http://www.sansursuzinternet.org.tr/internet-sansuru-hakkinda-baglantilar/

8. Sonra içinde bulunduğum şu akan seli izledim, http://www.youtube.com/watch?v=3pfB0C7EN6U

9. Ekteki fotoğrafları çektim.

10 İzledim http://video.ntvmsnbc.com/banu-guvenle-arti-29-nisan-2011.html

11. Derhal dahil oldum http://www.facebook.com/event.php?eid=152334771499561&notif_t=event_invite

12.  Makaleyi ve ekranın solundaki bütün makaleleri okudum http://www.cnnturk.com/2011/bilim.teknoloji/teknoloji/05/16/internete.filtre.de.ygs.sifresi.gibi.kazaymis/616878.0/index.html

13. İmzaladım http://imza.la/22agustos/

14. Okudum ve güldüm. Filtre programlarındaki rant !!! …. Allah’ım sen büyüksün, bu tüccar adamların algılarını niye böyle kıt tuttun ki?  http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1030

15. Yabancı kaynakların hepsinde çıkan yazı ve haberleri okudum. Onları ve diğer linkleri sıralarsam madde adedi 100’u aşar.

16. Sonra bir de sizin yazıyı okudum. “Bu adam bilgisi olmadan fikri olanlardan” dedim.

Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Hiçbir zaman bilgilenmek için geç değil. Şu verdiğim linktekileri üşenmeyin okuyun, izleyin. Bugüne kadar üşendiğinizi anladım yazdıklarınızdan.

Bir konu hakkında yazı yazacaksınız okuma ve izleme yapın, karşılaştırın, inceleyin, değerlendirin, düşünün … bilmiyorum ki, bunları benim mi size söylemem gerek, yoksa sizi gazeteye yazar diye yerleştirenlerin mi?

Saygılarımla,

İpek Aral Kişioğlu
İK ve Yönetim Danışmanı
www.kaynagiminsan.com

Not: Benzer bir mektubu “10 yaşında Ayet Bilmek Yasak Porno Serbest” başlıklı yazıyı yazan Esra Elönü’ye de görderdim. Dilerim açar, okur linklerin içeriklerini.

40 Bin Kişi “İnternetime Dokunma” Dedi

Dün İnternetime Dokunma Yürüşü için ailece Taksim İstiklal Caddesi’ndeydik. Muhteşem bir kalabalık, birbirinden vurucu sloganlar, tek yürek olmuş insan seli … günün özeti.

Ben 12-15 bin kişi gelir diyordum yürüyüşe, sayı 40 bini geçti. İstiklal Caddesi başından Tünel’e kadar kah bağırarak, kah zıplayarak, kah şarkı söyleyerek ilerledik. Hiçbir taşkınlık yoktu. Rengarenk bir karnaval geçidi gibiydi cadde boyu. Bu kitlesel tepkiyi yaratan etkenleri aşağıdaki basına bildirisi açıklıyor, lütfen okuyun.

Bugün ise 16 Mayıs, şimdi önümüzdeki günlerde neler yapacağımızı düşünmeli, düşündürmeli ve istikrarlı şekilde tepki vermeye devam etmeliyiz. Hatta tepkilerimizi uluslarası boyuta taşımalıyız. Çünkü birçok yerel medya kuruluşunun yürüyüşe olan zoraki ilgisini gördük. Onların katılımcılığına bel bağlamak hata olur. Devlet otoritesinin üstüne baskı oluşturmanın farklı metodlarını yaratmalıyız en kısa sürede.

Unutmayın; bugün geldiğimiz nokta geçmiş on yılın etkilerinin yansımasından başka birşey değildir ve önümüzdeki on yıl da bugün yaratacağımız organize tepkilerin sonucu oluşacaktır.

.

15 MAYIS 2011 DEKLARASYONU

Temel Hak ve Özgürlükler Engellenemez.

1. İnternet kullanıcılarının ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı engellenemez.

Güvenli İnternet Filtreleme Uygulaması Kaldırılmalıdır.

2. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, 22.02.2011 gün ve 2011/DK-10/91 sayılı düzenleyici işlemi yasal dayanaktan yoksundur. Yasal dayanağı olmayan işlem BTK’ya yasalarda öngörülmeyen bir yetki vermektedir. Aynı zamanda düzenleyici işlem Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelerle korunan temel hak ve özgürlükleri doğrudan kısıtlamaktadır.Uluslararası kuruluşlar tarafından açık ve filtresiz İnternet erişimi temel bir insan hakkı olarak görülmeye başlanırken, filtreli İnternet Türkiye’de “standartlaştırılmaya” çalışılmaktadır.

3. BTK Başkanı’nın standart profilin mevcut profil olduğu, isteyenin filtrelemenin dışında kalabileceğine ilişkin açıklamaları doğru değildir. Hali hazırda standart profil diye bir kavram olmadığı gibi filtreleme de söz konusu değildir. Yeni gelen mekanizma ile filtreleme sistemi dışında kalmak mümkün olmayacaktır. Yetkililer gerçekten samimi iseler filtreleme olmayan bir alternatifi İnternet kullanıcılarına sunmak zorundadırlar.

4. Filtreleme sistemi ile izleme yapılmayacağına dair açıklamalar da güven vermekten uzaktır. Şüphesiz filtreleme sistemi ile her bir kullanıcının tek tek izleneceği iddia edilmemektedir. Ancak herkes filtreleme sistemine tabi olduğunda potansiyel olarak tüm kullanıcıların idarenin uygun gördüğü zamanda izlenmesinin yolu açılmış olacaktır. Devletin insanların evlerini izlemeye hakkı olmadığı gibi İnternetini de izlemeye hakkı olmamalıdır.

5. 22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan BTK filtreleme uygulaması kullanıcılar tarafından öngörülebilir değildir, keyfidir, ve yapısal olarak bir kontrol ve sansür mekanizmasıdır. Filtreleme sistemi çerçevesindeki profillerden hangi sitelere erişim engelleneceği konusundaki kriterler kullanıcılara bildirilmemiştir. Filtreleme listelerinin oluşturulması için tam yetki BTK tarafından yine BTK’ya verilmiştir. Halihazırda uygulamada bulunan 5651 sayılı yasanın yol açtığı aşırı engellemenin ötesinde şimdi BTK tamamen keyfi tercihlerle yüzbinlerce İnternet sitesini ulaşılamaz hale getirecektir. Hukuka aykırı, ölçüsüz ve keyfi idari işlem demokratik hukuk devletinde kabul edilemez.

6. Türkiye’nin üyesi olmaya çalıştığı Avrupa Birliği, üyesi olduğu Avrupa Konseyi ve AGİT’e üye devletler içinde kullanılması zorunlu benzer bir devlet politikası bulunmamaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kamu otoritelerinin genel engelleme ya da filtreleme önlemleriyle, kamu bilgilerine erişimi ve İnternette sınır tanımayan diğer iletişimi kesintiye uğratmamaları gerektiğinin altını önemle çizmiştir, ve devletin ön denetimine dayalı bu ve benzeri uygulamalar kesinlikle kınanmalıdır ifadelerini kullanmıştır.

7. Daha önce erişim engelleme kararlarında olduğu gibi yetkililer hukuken gerekçelendiremedikleri kararlarını ilgisiz ülke örneklerini kullanarak meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Neden seçildiği anlaşılmayan bu ülke politikalarının aktarımında da kasıtlı saptırmalar yapılmaktadır. Israrla başkalarının hayatlarına müdahale etme isteğinde bulunan idari yetkililerin meşruiyetlerini dünyadaki olumsuz örneklerde araması kabul edilemez.

Çocukların Zararlı İçerikten Korunması için Öngörülen Devlet Politikası Yetişkinleri Etkilememelidir.

8. Gerek Avrupa Birliği gerekse Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Komisyonu çocuklar gibi zarar görmesi mümkün grupları korumak için yasal önlemler almaktansa öz-denetim yollarına gidilmesini teşvik etmektedir. Bu bağlamda, yine her iki örgüt de çocukların erişimi için uygun olmadığı düşünülen ve hukuka uygun içeriğe yetişkin kullanıcıların ulaşmasını engellemeyecek önlemler alınmasının önemini vurgulamıştır. Bu nedenle, üye ülkeler ev ve okul bilgisayarları ile İnternet kafelerde filtre programlarının kullanılmasını teşvik etmeli ama devlet düzeyinde ülke çapında zorunlu filtreleme girişimlerinden her ihtimalde kaçınmalıdır. Eğer filtre kullanımı aileler tarafından gerekli görülüyorsa, bu kullanım bireyler tarafından kendi kişisel bilgisayarları üzerinde gerçekleştirilmelidir.

Açık, Şeffaf ve Katılımcı Politikalar Geliştirilmelidir.

9. TİB’in ısrarlı taleplere rağmen erişime engellenen sitelerle ilgili istatistikleri açıklamaması, idarenin şeffaflıktan uzak ve keyfi tercihleri politikasını belirleme konusunda ana yöntem olarak seçtiğini ortaya koymaktadır. Hükümet, mevcut politikası ve uygulamaları yerine çocukları gerçekten zararlı İnternet içeriğinden korumak için yeni bir politikayı katılımcı bir şekilde geniş kamuoyu desteği (sivil toplum, akademi, ve özel sektör) ile geliştirmelidir. Ancak bu yeni yapılanma, çoğunluğun ahlaki değerlerini diğerlerine dayatacağı bir çalışma olmamalıdır. Bu açıdan, BTK Başkanı’nın filtreyi meşrulaştırmak için kullandığı “Anadolu’nun ücra köşelerinden mütedeyyin insanların şikâyetini görmezden gelemeyiz” ifadesi kabul edilemez. İdarenin tüm Türkiye’ye Anadolu’nun muhafazakar değerlerini dayatma gibi bir görevi ve yetkisi yoktur. İnternet düzenlemesine ilişkin yeni politika, ifade özgürlüğüne ve yetişkinlerin her türlü İnternet içeriğine erişim ve tüketim haklarına saygı temelinde geliştirilmelidir. Bu ilkeleri içeren yeni politika, şeffaf, açık,katılımcı ve çoğulcu bir yöntemle belirlenmeli ve hayata geçirilmelidir.

Kadınlarımızın Durumu: Kocamdır, Döver De, Sever De.

Human Rights Watch‘un Mayıs 2011’de yayınladığı “Kocandır, Döver De, Sever De – Türkiye’de Aile İçi Şiddet ve Korumaya Erişim” başlıklı raporu okudum. İçimde karmakarışık duygular var; nefret, sinir, kin, hüzün, üzüntü, hırs …

Ülkemizde aile içi şiddettin çok büyük bir problem olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu rapor mevcut durumu istatistikler, trajik örnekler, hukuk, uygulamalar, eleştiriler ve tavsiyeler ile karşımıza bütün çıplaklığı ile çıkartıyor.

Daha biraz önce televizyonda 14 yaşında bir genç kızın aşkına karşılık vermediği için bir genç tarafından 14 yerinden bıçaklanarak öldürüldüğüne dair haber geçti. İşin kötü tarafı bu genç kız “beni rahatsız ediyor” diye polise başvursaydı, polis “4320 Sayılı Ailenin Korunması kanuna dahil değilsin, çünkü evli değilsin” cevabını verip başından savuşturacaktı onu. Yani genç kızın hiçbir şansı yoktu, devlet onun yanında asla olmayacaktı mevcut kanun ve uygulamada.

Rapor 65 sayfa. Lütfen açıp okuyun. Ben Kaynağım İnsan’ın hafızasına takibimi kolaylaştırabilmek için bazı istatistiksel sonuçları ve tavsiyeler bölümünü kaydediyorum.

NOT: Tavsiyeler bölümünde Türkiye’nin bir diğer kanayan yarasına vurgu yapılıyor: diğer birçok konuda olduğu gibi aile içi şiddet konusunda da yetkili merciler veri toplamıyor. (Kırmızı ile belirtilmiş alanlar) Veri toplamazsanız analiz yapamaz, veriyi anlamlandıramaz, bilgiye dönüştüremezsiniz. Bilgisiz toplumlar geri kalmaya mahkumdur.

.

Türkiye’de Aile İçi Şiddetin Yaygınlığı

Ocak 2009’da Hacettepe Üniversitesi Türkiye’nin ülke çapında ilk kapsamlı kadına yönelik şiddet araştırmasını yayınladı. Ülkenin tüm bölgelerinde 12,000 üzerinde kadınla yapılan görüşmeler sonucunda Türkiye’de 15-60 yaş arası kadınların %42’sinin ve kırsal alandaki kadınların %47’sinin hayatlarının bir döneminde kocalarından ya da partnerlerinden fiziksel ve/veya cinsel şiddet gördükleri ortaya çıkmıştır. Bunun anlamı Türkiye’de en az onbir milyon kadının fiziksel ya da cinsel şiddete uğradığı ya da uğramakta olduğudur. Bu rakamlara diğer şiddet biçimleri ya da diğer aile fertlerinden görülen şiddet dahil değildir.

Çalışmada ayrıca cinsel ya da fiziksel şiddete uğramış kadınların sadece % 8‘nin herhangi bir kurum, sivil toplum örgütü ya da başka bir destek kaynağına başvurduğu ortaya çıkmıştır. 2009 yılında yapılan bir başka akademik çalışmaya göre kadınların sadece %3‘ü yaşadıkları aile içi şiddeti muhtar, polis, jandarma, avukat ya da savcıya anlatmıştır.

.

Eşitsiz Statü

Kadınların yaşadığı şiddetin oranı ve yardım talep etmedeki tereddütleri Türkiye toplumundaki eşitsiz statüleriyle doğrudan ilintilidir.

2007’den bu yana kadınlar mecliste sadece %9 oranında temsil ediliyor ve ülke çapındaki yaklaşık 3,000 belediye başkanının sadece 27 tanesi kadın.

Ücretli iş gücünün %27’si kadınlardan oluşuyor.

Türkiye’de gelir getiren bir işle meşgul olan kadınların oranı %19 ve bu sayı doğuda yaklaşık %10 oranında.

Devletin yayınladığı yeni okur yazarlık oranlarına bakıldığında kadınla erkek arasında büyük bir oransızlık görülüyor: Türkiye’de okuma yazma bilmeyen 4,7 milyon kişinin 3,8 milyonu kadın.

2010 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın 2010 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde Türkiye 83. sırada – “yüksek insani gelişme” grubundaki ülkeler içinde sondan üçüncü ve 2008 endeksine göre altı basamak düşmüş durumda.

.

Yasal reformlar ve Eksiklikler

Bir yanda Meclis ceza kanunu ve medeni kanunda ayrımcı hükümleri kaldıran ve “namus” adına işlendiği iddia edilen cinayetlerde ceza indirimini iptal eden önemli değişiklikler yapıyor;
öte yanda kanunlardaki eksiklikler hala duruyor ve kolluk görevlileri aile içi şiddet mağdurlarını korumak yerine aile birliğinin korunmasına önem veriyorlar.

Bir diğer aykırılık da hükümetin kurduğu ve Türkiye’de kadın haklarıyla ilgili çalışmaları koordine etme görevi verdiği Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün bütçesinin düşüklüğü,
Ankara dışında bir ofisi bulunmaması ve aile içi şiddet yasalarının nasıl uygulandığını izleme yetkisinin bulunmaması.

Hükümetin aile içi şiddete ve kadın haklarına yönelik bu istikrarsız cevabı, kadının değişen rolleri hakkında toplumun çelişik duygularını yansıtıyor. Bir savunucunun dile getirdiği gibi,
Türkiye’de birçok kişi “kadının yükselişinin ailenin düşmesi” anlamına geldiğine inanıyor.

.

Tavsiyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

• Hala Meclis’te bekleyen ve yasanın kapsamının genişletilmesi ve aile içi şiddetle mücadele çabalarının daha iyi koordine edilmesini de içeren bu tavsiyelerin bir çoğunu içeren 439
sayılı kanun teklifini kabul edin.

• 4320 Sayılı Kanun’un kapsamını evli olmayan, boşanmış ve dini nikahlı kadınları da kapsayacak şekilde genişletin.

• Yıllık ulusal bütçeden aile içi şiddetin her biçimiyle mücadele için anlamlı ve uygun miktarda fon aktarılmasını sağlayın.

İçişleri Bakanlığı’na

• Kolluk görevlilerine 4320 sayılı kanun ve uygulama yönetmeliği ve protokollerinin gerekleri hakkında düzenli ve güncel eğitimler verin. Bu sayede yetkililerin

o aile içi şiddet vakalarında her zaman risk değerlendirme formu doldurmasını,
o aile içi şiddet mağdurlarını sosyal hizmetlere sevk etmesini,
o koruma kararı talebinde bulunan şiddet mağdurlarına koruma kararı sürecini anlatmasını ve yardım etmesini,
o koruma kararı çıkartıldığında kusurlu eşi ya da aile bireyini zaman geçirmeden bilgilendirmesini,
o hakkında koruma kararı çıkartılan kişinin evini haftada bir ziyaret ederek kararın uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmesini,
o koruma tedbirlerine riayet edilmediği takdirde mağdurun soruşturma dilekçesi vermesine gerek kalmadan soruşturma yürüterek sonucunu en kısa zamanda savcıya iletmesini sağlayın.

• Hem iki yıllık polis koleji hem de dört yıllık polis akademisi müfredatına aile içi şiddet ve 4320 sayılı kanun hakkında eğitimi ekleyin.

• Büyük kentler ya da bölgesel merkezlerdeki ve diğer uygun yerlerdeki polis karakollarında aile içi şiddet iddialarıyla ilgilenmek, şikayetleri işleme almak ve koruma tedbirlerine uyulup uyulmadığını izlemek konularında uzmanlaşmış özel birimler kurun.

• Yasalara uygun davranmayan memurların sorumluluğunu arttırmak için, kişilerin haklarını ihlal eden polis memurları hakkında bireysel şikayette bulunabilecekleri bir usul sağlayın.

4329 sayılı kanunun uygulanmasıyla ilgili detaylı bilgi toplayarak bu bilgileri kamuoyuna açıklayın. Bilgilerde en azından aşağıdaki unsurların yer alması gerekmektedir:

o polise veya savcıya başvuru yapan ya da doğrudan aile mahkemelerine başvuran aile içi şiddet mağduru sayısı,
o doldurulan risk değerlendirme formu sayısı,
o koruma tedbiri talebiyle aile mahkemelerine gönderilen başvuru sayısı,
o sosyal hizmetlere gönderilen kişi sayısı,
o savcı tarafından takip edilmesi için polise gönderilen koruma tedbiri sayısı,
o koruma kararı almış kadınların haftalık kontrollerinin yapılıp yapılmadığı bilgisi.

Adalet Bakanlığı’na

• Aile mahkemelerinin akşamları ve hafta sonları açık olmasını sağlayın.

• Katip ya da savcı koruma tedbiri talebini alırken şikayetçinin bilgilerinin gizliliğine özen göstermesini sağlayın.

• Aile mahkemelerinde Türkçe dışında sık kullanılan Kürtçe ve Arapça gibi diller için çeviri hizmeti olmasını ya da dışarıdan alınmasını sağlayın.

• Hakim ve savcılara 4320 sayılı Kanun ve uygulama yönetmeliği uyarınca sorumlulukları hakkında düzenli eğitim verin. Eğitimlerde aşağıdaki noktaların anlaşıldığından emin olun:

o koruma kararları yalnızca fiziksel şiddet değil, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözel ve ekonomik şiddet nedeniyle de çıkartılmalıdır;
o koruma kararları acil niteliktedir ve kararın hızla çıkartılması çok önemlidir;
o koruma kararı çıkartmak için tıbbi kanıt gerekmemektedir;
o savcılar re’sen koruma kararı için işlemleri başlatabilir;
o kararda yer alan tedbirlerin uygulanıp uygulanmadığını izlemekten, polis aracılığıyla savcılar sorumludur;
o savcılar, nafaka ödememek dahil koruma kararı tedbirlerine uymayanlar hakkında sulh ceza mahkemesinde dava açmakla sorumludur;

• Hakim ve savcılar için yüksek eğitim programı standart müfredatına 4320 sayılı Kanun’u ekleyin ve hukuk fakültelerini de bu konuyu müfredatlarına eklemeleri için teşvik edin.

4329 sayılı kanunun uygulanmasına ilişkin aşağıdaki bilgileri içeren, ancak bunlarla sınırlı olmayan bilgileri toplayarak açıklayın:

o koruma kararı talep sayısı,
o koruma kararı çıkartma ve reddetme oranları,
o koruma kararını ihlal sebebiyle başlatılan davalar ve bu davaların sonuçları;

• Koruma kararlarından ayrı olarak savcı ve yargı mensuplarının aile içi şiddet vakalarının kovuşturulması görevlerini yerine getirmelerini sağlayın.

Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na

• Sığınma evinden kendi evine geçmekte olan kadınlara destek hizmeti verin ve bu hizmete kolay erişimlerini sağlayın. Bu destek, barınma ve geçim ihtiyaçlarını çözmeye yönelik
olmalı ve temel bir maddi yardımı içermelidir.

• Uyruk ve ikamet durumunu dikkate almaksızın sığınma evlerine erişime olanak sağlayın.

• Fiziksel ve zihinsel engelli, hamile ya da sığınma evlerine girme konusunda engellerle karşılaşan aile içi şiddet mağduru kadınlara gereken düzeyde güvenli barınma olanağı sağlayın.

• Her belediyede, her aile içi şiddet mağduru kişi koruma talebinde bulunduğunda bilgi verilecek olan bir merkez nokta oluşturarak polis ve aile mahkemeleriyle koordinasyonu geliştirin.

• SHÇEK personeline aile içi şiddetin fiziksel ve psikolojik etkileri ve mağdurun acil fiziki koruma dışındaki ihtiyaçları hakkında eğitim verin.

Nüfusu 50,000 ve Üzerinde Olan Belediyeler ve Büyük Şehir Belediyelerine

• En azından 5393 Sayılı Belediyeler Kanunu’nun gereklerine uygun olarak kadınlar ve kız çocukları için gerekli sayıda sığınma evleri açın.

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne

• 5251 sayılı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Kanunu’yla uyumlu olarak yukarıda listelenen kurumlardan ilgili istatistikleri düzenli olarak toplayın.

• 4320 sayılı Kanun ve kadınların nasıl koruma tedbiri çıkarttırabilecekleriyle ilgili bilgilendirme kampanyaları yapmaya devam edin.

Avrupa Komisyonu’na

• Türkiye hakkındaki 2011 ve sonraki ilerleme raporlarında, aile içi şiddetle ilgili detaylı analizlere ve hükümetin mücadeledeki eksikliklerine yer verin.

• Türkiye’deki aile içi şiddet hakkında çalışan kadın örgütlerine düzenli fon olanakları sağlamaya devam edin.

22 Ağustos

15 Mayıs’da üçü ülke dışında olmak üzere 35 kadar şehirde İnternetime Dokunma! diye yürüyoruz, malum. Çünkü 22 Ağustos tarihinde filtre paketleri devreye giriyor ve bir ayağı çukurda internetimiz, mezara düşüp toprak atanını bekler hale geliyor. Bu yüzden sözlüklerin, çeşitli sitelerin, sansür karşıtı bağımsız oluşumların, internet ile ilgili derneklerin deteği ile, hukuksuz internet düşmanı kararlara karşı yürüyoruz!

Ben 22 Ağustos konusunda yazmayacaktım aslında. Televizyonlarda Sedat Kapanoğlu, İsmail Hakkı Polat, Gökhan Ahi, Başak Purut, Yaman Akdeniz gibi konunun uzmanı insanlarla birlikte, konuya dahil olmuş pek çok isim (sözlük kurucuları, yer sağlayıcılar, dernek yöneticileri, sosyal medyacılar) 22 Ağustos’da neler olacağını ve BTK başkanı Tayfun Acarer’in nasıl göz göre göre yalan söylediğini açıkça anlattı.

Buna rağmen BTK’ya inanıp paketlerin tercihli olduğuna ve standart paket ile hiçbir şeyin değişmeyeceğine ikna olan insanlar var. O halde ben de anlatayım dedim. Sen de anlat! Herkes bir kere daha anlatsın farklar ve derdimiz anlaşılana kadar.

Filtre paketlerinin tercihe bağlı olduğu doğru. Standart pakettekiler için fazladan bir filtreleme olmayacağı da doğru. Ancak standart pakette kalanlar için hiçbir şeyin değişmeyeceği yalan. Bugün hangi siteler yasaksa, standart pakette de onlar yasak olacak. Tek farkı uygulamadaki teknik detaylar. Bu teferuatları basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım.

Mevcut sistemde apartman dairemizde bir kapı görevlisi var. “Satıcı ve dilenci giremez” diyor. Tamamen apartmanın içinde, dairemin önünde görev alıyor ve “Recep efendi, bırak gelsin. Ben tencere alacağım ondan” dediğimiz zaman, satıcıyı içeri alabiliyoruz. Yani siteler yasak da olsa, girebiliyoruz. Kiminle muhattap olacağımıza karar verebiliyoruz.

Filtre sisteminden sonra ise apartmanın dışına “aile”den, “çocuk”tan, “yurtiçi”nden ve “standart”tan sorumlu güvenlik görevlileri yerleştiriyor. İçeri kimin gireceğine ise bu görevliler ya da onların eline liste tutuşturanlar karar veriyor. Standart pakette olduğumuzu farzediyorum. Amcamızın oğlu (mesela Youtube) kapıya kadar geliyor. Standarttan sorumlu güvenli görevlisi artkadaşımız, amca oğlumuzuz tipini beğenmiyor. Diyor ki: Giremezsin! Sahiden de giremiyor. Üstelik, kimse bize “senin akraba geldi” de demiyor.

Artık tüm sitelere erişim, tamamen bizim kontrolümüz dışında, bizden uzakta; bir borunun içinden, bir kapının arkasından sağlanacak. Kapının dışındakilerin uygun bulduğu sitelere girebileceğiz. Yoksa siz, kendi ahlakınızı koruyamayacak kadar aciz misiniz? Bunu dayatmalarına izin mi vereceksiniz? Ya yarın(?) yediğinize-içtiğinize, giydiğinize, ne okuyup ne izleyeceğinize de karışırlarsa? Yoksa karışıyorlar mı?

Daha fazlasını söyleyeyim. Bugün yasaklı sitelere DNS ile girebiliyoruz. Yarın giremeyeceğiz. Hatta bugünde, erişmeye çalıştığınız bazı sitelerin dakikalarca bekleyip açılmadığını görüyorsunuzdur. İşte onlar filtreye takılan siteler ve DNS kullanmak işe yaramıyor. (atrparantez: DNS bir yasak aşma yöntemi değildir. Ben işim için de kullanıyorum) Dahası, yasağı aşmaya çalışmak suç olacak. Yani Youtube’da Çılgın Proje’nin muhteşem sunumunu izlemeye çalışırsanız mesela, suçlu duruma düşebilirsiniz. (şu an Youtube açık) Ben işim için DNS kullanmama rağmen, suçlanabilirim. Sadece bir video izlediniz diye suçlanmaya hazır mısınız?

Üstelik hangi pakette hangi sitelerin yasak ya da serbest olacağını, standart pakette hangi sitelere giremeyeceğimizi, standart ya da diğer üç pakette erişime engelli kaç site olduğunu, erişime engelli sitelerin neden engelli olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Bir şekilde doğruluğunu teyit edemeyeceğiz. Hatırlatma: TİB, mahkeme kararı olmaksızın istediği siteyi kapatma yetkisine hukuksuz bir şekilde sahip.

Tabii meselenin özü sadece 22 Ağustos değil. 4 yıldır süren bir macera bu. Farkettirmeden tek tük siteleri engellediler. Sonra Youtube engeli ile insanları uyandırdılar. Bir baktık ki binlerce site engelli. Üstelik katalog suçlardan herhangi birini de içermiyorlar. Bu sayı hala durmadan artıyor. Derken saçma sapan yasak kelimeler çıkıyor ortaya, hiçbir gerekçe olmadan yer sağlayıcılara “bu siteleri kapatın yoksa mahkemelerde papaz oluruz” emri veriliyor. Ve biz bu hengamede 22 Ağustos’u tartışıyoruz.

22 Ağustos sansürü şekillendirmek için bugüne kadar yerleştirilen en büyük taştır.

22 Ağustos sadece bir semboldür.

Simto Alev
http://www.simtoalev.com/


Hayalimdeki Yolculuk Yarışması

Hayalimdeki Yolculuk Yarışması, British Council, T.C. Başbakanlık Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı ve ORG-DER Olimpiyat Ruhu ve Gençlik Çalışmaları Derneği’nin imzaladığı işbirliği protokolü çerçevesinde, Hürriyet Online ve Microsoft Türkiye’nin sponsorluğunda düzenlenmiş.

Evliya Çelebi ve onun gibi birçok gezginin dünya kültürüne, diyaloga, barışa, hoşgörüye ve kültürel zenginleşmeye katkısından esinlenen yarışma çağdaş gezginlerin seyahat hayallerini gerçeğe dönüştürmeyi planlıyor. Organizasyonun ana amacı ise Avrupa toplumunun İslam toplumlarına ve kültürüne karşı olan güvensiz duruşunu değiştirmek, ortak değerler, bakış açıları ve davranışlar inşa edebilmek.

Yarışmaya 18-30 yaş arasındaki herkes katılabiliyor. Yapılması gereken ise hayalinizdeki seyahati anlayan yazı, fotoğraf, amatör video üretmek. Yarışmaya katılma koşulları ve ödüller ile ilgili daha detaylı bilgi için web sitesini incelemenizi şiddetle öneririm.

Mobbing Hukuku

Geçtiğimiz Mart ayında yürürlüğe giren Borçlar Kanunu’nun 417. maddesi mobbinge (psikolojik baskı, yıldırma, taciz) ilk defa ‘İşçinin kişiliğinin korunması’ başlığı altında net bir açılım getirdi. Ardından yayınlanan ‘İşyerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi Genelgesi‘ kanunda yer almayan mobbingi önleme, mobbingden korunma, bildirim, takip ve cezalandırma gibi detayları içeriyordu. Bunlar çok yerinde gelişmeler, yeter ki bütün çalışanlar haklarının farkında olsun. Başlarına gelebilecek olası bir mobbing durumunda sessiz kalmasın.

Mobbingin T.C. mevzuatındaki karşılığı üzerine bir derleme yapmanın hem kendim, hem de merak edenler için faydalı olduğunu düşündüm. İşte T.C. Mobbing Hukuku:

1. T.C.Anayasa’sının 17-18. Maddeleri,

I. Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı

MADDE 17- Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye
tâbi tutulamaz.

(Değişik: 7/5/2004-5170/3 md.) Meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.

.

II. Zorla çalıştırma yasağı

MADDE 18- Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır. Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz.

.

2. 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 22. Maddesi,

Üyeliğin Kazanılması

MADDE 22 – (Değişik fıkra: 25/05/1988 – 3449/6. md.) Sendikaya üye olmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlanamaz. İşçi veya işverenler aynı zamanda ve aynı işkolunda birden çok sendikaya üye olamazlar. Birden çok sendikaya üye olunması halinde, sonraki üyelikler geçersizdir.

Bir işyerindeki işçiler yardımcı işte çalışsalar bile ancak işyerinin bağlı olduğu işkolunda kurulu sendikaya üye olabilirler.

İşçi sendikasına üyelik, işçinin beş nüsha olarak doldurup imzaladığı ve notere tasdik ettirdiği üye kayıt fişini sendikaya vermesi ve sendika tüzüğünde belirlenen yetkili organın kabulü ile kazanılır. Üyelik başvurusu, sendika tarafından en çok otuz gün içinde reddedilmediği takdirde üyelik istemi kabul edilmiş sayılır. Haklı bir sebep gösterilmeden üyeliği kabul edilmeyen işçinin, bu kararın kendisine tebliğinden itibaren otuz gün içinde iş davalarına bakmakla görevli mahalli mahkemede dava açmak hakkı vardır. Mahkemenin kararı kesindir.

(Değişik fıkra: 25/05/1988 – 3449/6. md.) Üyeliği kesinleşen işçinin üye kayıt fişinin birer nüshasının sendikaca onbeş gün içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ve işçinin çalıştığı işyerinin bağlı bulunduğu Bölge Müdürlüğüne gönderilmesi zorunludur. Üye kayıt fişinin bir nüshası da işçinin kendisine verilir.

İşveren sendikası üyeliği, üç nüsha üye kayıt fişinin doldurulup imzalanması ve sendikaya verilmesi ve sendika tüzüğünde belirlenen yetkili organın kabulü ile kazanılır. Üyelik başvurusu sendika tarafından en çok otuz gün içinde reddedilmeyen işverenin üyelik istemi kabul edilmiş sayılır. Haklı bir sebep gösterilmeksizin üyeliği kabul edilmeyen işverenin üçüncü fıkradaki usule göre dava açmak hakkı vardır. Üye kayıt fişinin birer nüshası, sendikaca onbeş gün içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ve işverenin işyerinin bağlı bulunduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge müdürlüğüne gönderilmesi zorunludur.

.

3. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 105. ve 117. Maddeleri

Cinsel Taciz

MADDE 105. – (1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Bu fiiller, hiyerarşi veya hizmet ilişkisinden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur işi terk etmek mecburiyetinde kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz.

.

İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli

MADDE 117. – (1) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlâl eden kişiye, mağdurun şikâyeti hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

(2) Çaresizliğini, kimsesizliğini ve bağlılığını sömürmek suretiyle kişi veya kişileri ücretsiz olarak veya sağladığı hizmet ile açık bir şekilde orantısız düşük bir ücretle çalıştıran veya bu durumda bulunan kişiyi, insan onuru ile bağdaşmayacak çalışma ve konaklama koşullarına tâbi kılan kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis veya yüz günden az olmamak üzere adlî para cezası verilir.

(3) Yukarıdaki fıkrada belirtilen durumlara düşürmek üzere bir kimseyi tedarik veya sevk veya bir yerden diğer bir yere nakleden kişiye de aynı ceza verilir.

(4) Cebir veya tehdit kullanarak, işçiyi veya işverenlerini ücretleri azaltıp çoğaltmaya veya evvelce kabul edilenlerden başka koşullar altında anlaşmalar kabulüne zorlayan ya da bir işin durmasına, sona ermesine veya durmanın devamına neden olan kişiye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

.

4. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. ve 24., 77. Maddeleri

Eşit davranma ilkesi

MADDE 5. – İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz.

İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz.

İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz.

Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.

İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.

İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi hükümleri saklıdır.

20 nci madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davrandığını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, işçi bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlü olur.

.

İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı

MADDE 24. – Süresi belirli olsun veya olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

I. Sağlık sebepleri:

a) İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa.

b) İşçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut başka bir işçi bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulursa.

II. Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:

a) İşveren iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstermek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltırsa.

b) İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa.

c) İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunur veya gözdağı verirse, yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler, yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnad veya ithamlarda bulunursa.

d) İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa.

e) İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse,

f) Ücretin parça başına veya iş tutarı üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye yapabileceği sayı ve tutardan az iş verildiği hallerde, aradaki ücret farkı zaman esasına göre ödenerek işçinin eksik aldığı ücret karşılanmazsa, yahut çalışma şartları uygulanmazsa.

.

İşverenlerin ve işçilerin yükümlülükleri

MADDE 77. – İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.

İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Yapılacak eğitimin usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

İşverenler işyerlerinde meydana gelen iş kazasını ve tespit edilecek meslek hastalığını en geç iki iş günü içinde yazı ile ilgili bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadırlar.

Bu bölümde ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tüzük ve yönetmeliklerde yer alan hükümler işyerindeki çıraklara ve stajyerlere de uygulanır.

.

5. 6098 sayılı Borçlar Kanun’nun 417. Maddeleri

İşçinin Kişiliğinin korunması

Genel olarak

MADDE 417- İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.

İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.

.

6. 19.03.2011 tarihli ve 27879 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan ‘İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi’ Genelgesi”

“İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi”

Genelge’nin içeriği: “Kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör işyerlerinde gerçekleşen psikolojik taciz, çalışanların itibarını ve onurunu zedelemekte, verimliliğini azaltmakta ve sağlığını kaybetmesine neden olarak çalışma hayatını olumsuz etkilemektedir. Kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde ortaya çıkan psikolojik tacizin önlenmesi gerek iş sağlığı ve güvenliği gerekse çalışma barışının geliştirilmesi açısından çok önemlidir.

Bu doğrultuda, çalışanların psikolojik tacizden korunması amacıyla aşağıdaki tedbirlerin alınması uygun görülmüştür.

1. İşyerinde psikolojik tacizle mücadele öncelikle işverenin sorumluluğunda olup işverenler çalışanların tacize maruz kalmamaları için gerekli bütün önlemleri alacaktır.

2. Bütün çalışanlar psikolojik taciz olarak değerlendirilebilecek her türlü eylem ve davranışlardan uzak duracaklardır.

3. Toplu iş sözleşmelerine işyerinde psikolojik taciz vakalarının yaşanmaması için önleyici nitelikte hükümler konulmasına özen gösterilecektir.

4. Psikolojik tacizle mücadeleyi güçlendirmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi, ALO 170 üzerinden psikologlar vasıtasıyla çalışanlara yardım ve destek sağlanacaktır.

5. Çalışanların uğradığı psikolojik taciz olaylarını izlemek, değerlendirmek ve önleyici politikalar üretmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde Devlet Personel Başkanlığı, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tarafların katılımıyla Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu kurulacaktır.

6. Denetim elemanları, psikolojik taciz şikâyetlerini titizlikle inceleyip en kısa sürede sonuçlandıracaktır.

7. Psikolojik taciz iddialarıyla ilgili yürütülen iş ve işlemlerde kişilerin özel yaşamlarının korunmasına azami özen gösterilecektir.

8. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı ve sosyal taraflar, işyerlerinde psikolojik tacize yönelik farkındalık yaratmak amacıyla eğitim ve bilgilendirme toplantıları ile seminerler düzenleyeceklerdir.”

Çocuktum, Hala Büyüyorum

Çocukken büyümeyi düşlemek büyüleyicidir. Ben hep annemin topuklu ayakkabılarını giyerdim örneğin. Topuklu ayakkabılar bir semboldü ilerlediğim yolda. Yıllar geçtikçe ayak numaramın anneminkini geçmesi de yıldırmadı ayna karşısı provaları. Büyümenin şekilsel cazibesi gerisini de hiç düşündürmedi doğrusu; nerede, nasıl giyilecekti bu yüksek ökçeler, aklımın ucundan geçmedi.

Yıllar peşi sıra devrildi elbet, şimdi dolabında çift çift topuklu ayakkabıları olan bir kadınım. Aynadaki görüntüme bakarken memnuniyetle kıvrılan dudaklarımın nedeniyse farkındayım çocukluğumdakinden çok farklı. Çünkü sadece topuklu ayakkabılarımda değil gözlerim. Kıyafetime, saçlarıma, makyajıma, duruşuma da bakıyorum eş zamanlı ve katılacağım toplantıyı düşünüyorum. Büyüdüğümün göstergesi olan nerede, neden ve nasıl soruları ile meşgul artık beynim, sorgulayanım ben, bir erişkinim.

Çocukken büyük olmaya özenmek, büyüdüğümüzde ise çocukluğumuzu anmak herhalde bir tek insanlara özgü bir ruh halidir. Kazanılanlar hanesine sorgulama yetimizi yerleştirirsek kaybedilenler tarafına neler yazabiliriz peki? Çocukken sahip olup da şimdi bir anı olarak kalan becerilerimiz hangileri? Hayal gücümüz ve yaratıcılığımız çokça, gönlümüzce gülebilme hallerimiz belki, az bilgiye sahip olmanın verdiği özgürlük ve sonunu düşünmeden kaygısızca geçirdiğimiz, hızla akıp giden saatler, günler, aylar ve yıllar …

Kelimelerim biraz buğulu görünse de, sorsanız tekrar çocuk olmak ister miydin? diye, cevabım çok net olurdu: hayır. Kanımca çocukluk yıllarını bir erişkin olarak hatırlamak ve onu ne kadar muhteşem geçirdiğime kanaat getirebilmek hayatın bana verdiği en güzel armağanlardan.

Şimdiki hedefim doksanlı yaşlarıma ait. O yıllara kadar zihinsel ve bedensel saatimi çalıştırabilirsem eğer, bu yazımı, yeni girdiğim otuz dokuz yaşımı hatırlayacağım ve dudaklarımda beliren hafif gülümseme ile dış dünyadan çok iç dünyamı görebilen gözlerimi hafifçe yumacağım. Ne şanslıyım ki, ben hep mutlu bir insan olacağım.

Bu yazı Martı Dergisi Mayıs ayı sayısında yayınlanmıştır.

Hedef Ve Zafer

Merhaba İpek Hanım,

Nasılsınız? Blogunuzu uzun zamandır takip ediyorum. Ben Uluslararası İlişkiler son sınıf öğrencisiyim ve tüm hayalim ve hedefim insan kaynakları alanında çalışmak. Bu alanla ilgili tüm üniversite hayatım boyunca araştırmalar yaptım, okudum ve kendimi geliştirmeye çalıstım. Birçok firmanın insan kaynakları bölümüne başvurdum ve yakın zamanda büyük ve ismi olan bir otelin kariyer gününe davet edildim. Bunun benim kendimi göstermem için bir fırsat olduğunu düşünüyorum ve gerçekten çok heyecanlıyım.

İK’cı olmak için birçok üst düzey yöneticinin karşına çıkacağım ve tabi ki aynı zamanda İK cıların. Bana kendimi doğru ifade edebilmem için tavsiyelerde bulunabilir misiniz? Nelere dikkat etmeliyim, nasıl davranmalıyım, ve heyecanımı nasıl kontrol edebilirim? Bu konularda bana yardımcı olabilirseniz cok teşekkür ederim.

Tavsiyelerinizi dört gözle bekliyorum, vakit ayırdığınız için şimdiden çok teşekkür ederim.

Ezgi G. – 21.04.2011

CEVABIM:

Sevgili Ezgi,

İK işine yönelik olan yoğun isteğin beni çok mutlu etti.

Sana tavsiyem;

Bir – Heyacanlı olman çok doğal, bunu kontrol altına almak kaygısı ile gerçek odaklanman gereken İK konusundan uzaklaşma.

İki – Seni bir otel çağırmış. Otelcilik İK’sı özeldir, kendisine has uygulamaları vardır. Bende Yrd. Doç Dr. Meryem Akoğlan Kozak’a ait “Otel İşletmelerinde İnsan Kaynakları Yönetimi” isimli bir kitap var. Bunu hemen getirt ve oku.

Üç – Kendine yapacağın konuşmaya dair bir program çıkart. Yukarıdaki kitabı okursan eminim konuşma içeriğini/başlıklarını daha güzel şekillendirebilirsin. Ardından da başlıkların altlarını doldur.

Dört – Evde mutlaka anneni, kardeşini, birini al karşına ve ona konuşmanı yap. Yani kariyer günü dinleyiciler karşısına çıktığında antremanlı ol. Evdeki antremanında mutlaka krizler geçireceksin .. olmuyor, yanlış söyledim, komik oldum, vs …. bunlar iyidir. Kendi kendine evde yaşadığın bu panikler sayesinde kariyer günü yapacağın sunumunda çok sakin olabileceksin. Heyecanını da antremanlı olduğun için daha rahat yenecesin.

Sevgilerimle,

İpek Aral Kişioğlu (21.04.2011)

EZGİ’NİN YANITI:

Sevgili İpek Hanım,

Beni hatırlıyor musunuz bilmiyorum, sizden katılacağım kariyer günü etkinliği hakkında yardım almıstım. Ve öyle bir sey gerçekleşti ki rüyamda görsem inanmazdım, bana iş teklif ettiler 😀

Sizin tavsiyeleriniz üzerine o kitabı edindim, daha sonra otel işletmeciliği ile ilgili akademik yayınları okudum, okuduklarımı sentezleyerek bir konusma hazırladım, konuşmamı hem İngilizce, hem Türkçe yazdım her duruma hazırlıklı olayım diye. Daha önceki yazılarınızın nerdeyse tamamını okudum, özellikle iş görümesine gidilmeden önce yapılması gerekenlere karsı tamamen hazırlandım. Tüm bu bilgilerimle kendi artı yönlerimi öne cıkaran bir özgeçmiş hazırladım ve görüşmeye gittim. Görüşmeye girer girmez, Kalite Müdürü ve İK beni İngilizce karşıladı ve sürekli beni konuşturdular. Tüm görüşme İngilizce devam etti. O an anladım ki bunca sene öğrendiklerimin, herkesin dil dil diye tutturması boşuna değilmiş. Sonuc olarak 22 yasında mezun olmasına daha 1 ay kalan ben İnsan Kaynakları bölümüne kabul edildim. yehuu 😀

Haftaya işe başlıyorum. Ama artık daha cok calısmam kendimi sürekli geliştirmem ve bunları uygulamaya geçirmeyi öğrenmem gerek. Bu anlamda sizin gibi deneyimli bir İK’ cının tavsiyelerine ihtiyacım var. Takip edilesi gereken yayınlar nelerdir ? Okumam gereken Türk\yabancı kitaplar(otelcilik ve rezidans işletmeciliği ile ilgili) bilginiz varsa bana bu anlamda yardımcı olabilir misiniz?

Size gerçekten cok ama cok teşekkür ederim. Lütfen blog yazmayı bırakmayın.

Sevgiler

Ezgi G. (05.05.2011)

.

Ezgi’nin izni ile yayınlıyorum yazışmamızı. Onun kelimelerinden yaşadığı mutluluğu ben de iliklerime kadar hissettim. Ezgi’nin otelde katılacağı kariyer gününe nasıl hazırlandığını aktardığı cümleler yakın zamanda Ezgi gibi iş aramaya başlayacak bütün gençler için harika bir örnek. Üniversitelerdeki eğitimlerde “Lütfen iş görüşmelerine elinizi kolunuzu sallaya sallaya, turistik geziye çıkmış havasında gitmeyin, hazırlanın, soralacak sorulara antremanlı olun” diyorum. Görülüyor ki, dersini çalışan hedefi on ikiden vuruyor.

Tebrik ederim Ezgi 😀

Eminim ki, sen çok çalışkan, ar-ge düşkünü, kendini ve mesleğini sürekli geliştirmek için çaba gösteren, tanımaktan gurur duyduğum başarılı bir meslekdaşım olacaksın 😀