Berbat bir 1 Mayıs kutlaması geçirdik. Sokaklar polis kaynıyor. Biber gazı bombaları havada uçuşuyor. İnsanlar yaralı, koşuşturuyor.
Cepheler açılmış, nefret her yerde.
Güçsüz olan direniyor, güçlü olan “fena döverim” diyor.
Ne mutlu değil mi? Türkiye ilerliyor böyle böyle. Ama sakın bana “nereye?” diye sormayın. Bilmiyorum, çünkü etki alanım dahilinde değil olaylar, ancak ilgi alanımda olabilir, ancak kelimeleri kullanarak görüşlerimi yazabilirim.
1 Mayıs’da işçilerin bayramlarını Taksim Meydan’ında kutlamak isteyeceğini herkes biliyordu. Devlet ile sendikalar arasında görüşmeler yapılmıştı. İstanbul Valiliği “inşaat var, tehlikeli” derken sendikalar “yok, meydanda kutlayacağız” noktasından ayrılmamışlardı. Uzlaşılabilirdi. Gücü elinde bulunduranlar sopaya sarılmaktansa daha akıllı, daha stratejik, daha sağduyulu hareket edebilmeliydi.
Derken Bakan diyor ki “ideolojik”. Yani aslında bakan diyor ki “benim ideolojim değil, sen ötekisin”.
Kim kimi sonunda kucaklayacak bu memlekette?
Birileri birilerini anlamaya çalışmaya, saygı duymaya ne zaman başlayacak?
Çok değer verdiğim tepe yönetici bir toplantı esnasında bana demişti ki:
Düşünce dörde ayrılır ve aşağıdan yukarı sıralanır:
- Stratejik düşünce
- Analitik düşünce
- Normal düşünce
- Anormal düşünce
Sizce biz hangisini sergiliyoruz? Ben cevabımı kırmızı ile belirttim.
ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkeler kendilerini ve dünyayı yönetmek üzerine stratejik düşünceler üretiyor. Her nedense onlarda 1 Mayıs biber gazları eşliğinde, savaş havasında geçmiyor.
Demek ki, muasır medeniyetler seviyesine çıkmak sadece tünel kazmak, gökdelen dikmek, AVM açmakla, benim anladığım dilden anlamayana sopa çekerim demekle olmuyor. Muasır seviyeye ulaşmak zor zamanda, zor insanla burun buruna gelince, insan kalmayı ve onu her ne koşulda olursa olsun insanca yönetmeyi başarmakla oluyor.
Gelecek yıl Taksim Meydan’ında insanca bir 1 Mayıs İşçi Bayramı geçirmek dileğimle.