Öğretmen Olmak İstiyor musun?
Birazdan size öğretmenliğin tanımını yapacak, nasıl öğretmen olunur deyip, toplumda öğretmen kavramına yaklaşımlar konusuna odaklanıp, hala öğretmen olmak isteyip, istemeyeceğinizi sorgulayacağım. Belki güzel bir tablo çıkmayacak karşınıza, belki yolun başında o dönemeçten kaçarak uzaklaşacaksınız… Peki, öyleyse ben neden öğretmen oldum?
Öğretmen, bir eğitim kurumunda bilgi, görgü ve yaşantıları ile çocukların veya gençlerin öğrenme yaşantılarına rehberlik eden veya yön veren kişi olarak tanımlanabilir.
Öğretmen, öğrenmeyi kılavuzlayan kişidir. Öğretmen, çeşitli yöntem ve tekniklerden yararlanarak öğrenme yaşantıları düzenler ve öğrencilerin istendik davranışları kazanıp kazanmadığını değerlendirir.
Öğretmenlerde bulunması gereken bazı özellikler tanımlıdır. Bunlara uymak zorunluluktur.
Kerschensteiner, Öğretmenlerin çocuğun ilgilerini göz önüne almalarını gerektiğini söyleyerek onların ilgi duymadıkları işlere zorlanmamalarını söyler.
Ona göre, …öğretmenlik, doğuştan getirilen yetenek ve eğilimlere büyük ölçüde dayanan bir meslektir. Öğretmen olabilmek için her şeyden önce Tanrının insana bazı yetenekler vermiş olması gereklidir. Bunlar:
1- Gerçek öğretmen saf bir çocuk ruhu taşır, gençlerden kopamaz.
2- Gerçek öğretmen, kendini çocuğun yerine koyabilir ve çocuğa karşı davranışlarında uyanık ve incelik gösterir.
3- Gerçek öğretmen, çocukları gözleyip onları bütünlükleri içinde kavrayabilir ve onların kişiliklerini anlayabilir.
4- Gerçek öğretmen, kendi iradesine sahip ve karakter sahibidir.
5- Gerçek öğretmen, neşeli ve iç huzura sahiptir
Öğretmen olma fikri hayatıma ilkokul sıralarında girdi. Herkes gibi öğretmenine hayran biriydim. Birinci sınıftan itibaren çocuk için, ailenin ve diğer aile büyüklerinin yerini öğretmen alır. En büyük idol öğretmendir, onay alınması gereken, gözlerinin içine bakılan, tek bir cümlesinde dünyanızı değiştiren o kişi. Derste bize sorulan, “ileride hangi mesleği yapacaksın?” sorusunun tek cevabı vardı benim için “Öğretmen”. Öğretmen olacağım diyen tek kişi ben değildim elbette, sınıfın çoğu peşimden geliyordu ya da ben onlarla birlikte hareket ediyordum ama belliydi işte kafamda “Öğretmen” olacaktım. Sınıfın tek hakimi, kahramanı, her şeyi bilen çok akıllı biri, çarpım tablosunda sorulanları önündeki deftere bakmadan söyleyebilen biri. Elbette öğretmen olabilmek için ilkokul sıralarında tutkuyla bağlı olmanız gerekmiyor bu mesleğe, peki ya sonrası?
Öğretmen Olmak İstiyor musun?
Okul hayatında çok ders çalışmalısın, öğretmenlerini gözlemlemelisin, kılık ve kıyafetine baktın mı öğretmeninin? Sence neden o son moda kıyafetleri giymiyor? Nasıl çalışmayan öğrenciyi daha ödevleri kontrol etmeden bir bakışta anlıyor? Bu soruların cevaplarını düşünmelisin. Liseyi iyi bir dereceyle bitirdin, sınava hazır mısın? Öğretmenlik yapmak istiyorsan sana daha önce söylenenlere inanma… Örneğin; Fikir danıştığım biri, puanı daha düşük olduğu için Coğrafya Öğretmenliği yerine Coğrafya bölümünü tercih et, nasıl olsa öğretmenlik yapacaksın derse, hayır de buna. O bölümden alacağın diplomanla bir kere mezun olursun ama okulda öğretmenlik yapamazsın. Kanunlar sürekli değişir, sakın bunu unutma. Doğal bir süreç bu; İnsanlığın varoluşundan günümüze her geçen gün öğrenilmesi gereken yeni şeyler ortaya çıktığı gibi, bu bilgileri öğretecek öğretmenlerin yetiştirilmesinde, görevlerinde, rollerinde gelişme ve değişmeler olmaktadır. Tercih formunda okuyacağın bölümü doğru seç, elbette üniversite sınavında iyi bir puan alabildiysen. Mezun bile oldun mu artık. Ne güzel, peki bitti mi sanıyorsun? Hayatın boyunca üç harfli ve dört harfli sınavlar hep olacak, alış buna. Mezun olunca öğrenci dolusu sınıfı verecekler mi sana? KPSS (Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olan tüm eğitim kurumlarında gerek sözleşmeli ve gerekse kadrolu olarak öğretmenlik yapacak olan tüm adayları kapsamaktadır) ile tanış. KPSS öğretmenlik sınavında genel yetenek – genel kültür sınavına ek olarak 120 sorudan oluşan pedagojik formasyon sınavı yapılır. Her soru için 1 dakikan var!
Öğretmen Olmak İstiyor musun?
Öğretmenin üniversiteye alınmasından, yetiştirilmesine, atanmasına ve atama sonrası takibine kadar çok önemli eğitim aşamalarının gerekliliği önemli bir etkendir. Öğretmenin toplum içindeki görevinin anlamı kavranamamıştır. Ona sadece okuma yazma öğreten bir memur sıfatıyla bakılmaktadır.
Sınavları geçtin, merdivenin tepesindesin, elbette bitmiyor yazacaklarım ama ben zorluk aşamasını burada bitiriyorum, kadroda yer bulduğunu, atamanın yapılmasını yıllarca beklemediğini, zorunlu hizmet süreni tamamladığını düşünerek. Eminim adaylığın da kalkmıştır, mesleğe başladığın ilk yılda girdiğin stajyerlik sınavında… Artık öğretmensin, halkın arasına karış. Kolay bir mesleğin var onlara göre… Öğretmenim dediğin her kişi sana diyecek ki; Öğretmenlik kutsal meslek, ne güzel bir sürü tatiliniz var, kadınlar için harika meslek, ya beni öğretmenim çok döverdi, öğretmenimi çok severdim, ben de öğretmen olmak isterdim, hafta sonları da çalışmıyorsunuz siz, hadi iyisiniz bu sene bayramlar hep hafta içine denk gelmiş… Bitmez. Bir yandan kutsal meslek olur, bir yandan bol bol dinlendiğiniz, hep akıllarda olmak istenilen ama bir şekilde tercih edilmeyen bir mesleğiniz var artık.
Öğretmen öğrencilerini ve çevresini devamlı uyanık tutan ve olaylar karşısında duyarlı bir yapıda olmalarını sağlayacak bir etki bırakmalıdır. Nasıl ki Mimar Sinan taşları yontmadaki ustalığı ve bilgisi ile hâlâ insanları hayrete düşüren eserler vererek taşların şairi unvanını almışsa, öğretmende bilgisi, becerisi ile ellerine teslim edilen öğrencileri, her çağa ve her ortama cevap verebilecek şekilde yetiştirmeli, geleceğe hazırlamalıdır.
İstenmeden de olsa insan eğitiminde yapılacak bir hata, sadece yetiştirilen bireye zarar vermeyecektir. Aynı zamanda topluma da zararlı sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle de, günümüzde birey eğitiminde çok önemli görev üstlenen öğretmenlerin sorumlulukları oldukça fazladır.
Hata yapma şansımız yok, sorumluluklarımız fazla, şekillendirdiğimiz canlı bir varlık, duyarlı olmalıyız, iradeli olmalıyız, coşkulu davranmalıyız, güncel bilgi sunmalıyız. Hep bir zorunluluk, hep bir mecburiyet ve şartlar… Peki, sevmeden yapabilir misin bu mesleği!
İçten bir sarılışın, sabah günaydınıyla birlikte sunulan gülümsenin bana verdiği huzur tarifsiz. Karşılık beklemeden, sana uzatılan hala öğrenilememiş o ayakkabı bağcığını düğümler, akan burunları temizlersin, önce bacaklarına dolanırlar teneffüste, sonra belinize sarılırılar, bir bakmışsınız aynı boydasınızdır… Gözünüzün önünde büyürler… Başarılarıyla gururlanır, sıkıntı ve sorunlarına onlar kadar üzülürsünüz. Yaşam boyu sürer bu, yolda karşınıza çıkarlar, mutlaka önce numaralarını söyleyerek, en güzel anılarını anlatarak hatırlanmak isterler, her iki taraf için de hüzünlüdür bu.
Bir saniye öncesinde ne yaşamış olursanız olun, sınıfınıza girdiğinizde her hareketinizi takip eden meraklı bir sürü göz sizi hayata döndürür. Anlatacaklarınızı emecek sünger beyinler her an bilginize açtır. Bazıları göz teması ister, bazılarına dokunulmalıdır, bazılarına arada gülümsemek gereklidir. Hepsine ulaşmak için bir yol bulabilirsin.
Sabırlı olmalısın!
Her gün, tekrar tekrar aynı cevaplarla yanıtlayacağın o bildik sorulara hazır ol.
Çocuk yöntem bilmeyen bilim adamı gibidir sürekli sorgular… Soruları hiç bitmez, google gibisindir onun için, sor ve öğretmen yanıtı söylesin. Verdiğin her cevapta öğrencinin gözünde beliren o mutluluk ifadesi ve coşkunun yerini hayatta hiçbir şeyle değiştiremezsin.
Belki konu amacını çok aştı, belki yazdıklarım çok uzun geldi ama bunları anlatmasam olmazdı. Meslektaşlarım ve mesleğimi seçecekler, çok sevileceksiniz… Sevgi çok önemli! Ben, öğrencilerime önce saygı duyarım, sevmemek mümkün değildir zaten onları, sesinizin tonundan, mimiğinizden hemen etkilenirler. Bir dersi sevmelerine ya da nefret etmelerine sebep olursunuz, meslek seçimlerinde en önemli unsurlardan biri olursunuz. Öğrendiklerinin üstüne bir tuğla daha koymaları sizin sayenizde olur. Hep sorumluluk duymalısınız, çok sabırlı olmalısınız. Topluma daha ilk basamağından itibaren bizler şekil veriyoruz.
Japon eğitim felsefesini oluşturan şu sözler toplumların öğretmene neden değer verilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır: Yetiştirdiği her insanı yeniden kullanabilen toplum, akılcı, uygar, ileri bir toplumdur. Ancak, yetişkin insanların en iyilerini öğretmenlik mesleğine seçebilen toplum en güçlü toplumdur. Toplumun güçlü olması bireyin güçlü olmasıyla orantılıdır. Bireyin güçlü olması ise onun bireysel yeteneklerini kullanabilen, bağımsız karar verebilen, kişiliğini bulmuş, başkalarına bağımlı olmadan yaşayabilen bir kişi olarak yetiştirilmesi ile sağlanabilmektedir. Eğitim alanında da amaç, kişinin eleştirel güçlerinin gelişimine destek olmak ve kişiliğinin yaratıcı açılımlarına ortam sunabilmektir. Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız, bilgili canavarlar, becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma, yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa, yalnızca o zaman önem taşır. Tertemiz bir yapıda dünyaya gelen insan yavrusunun istenirse bir zalim, istenirse yararlı bir birey olarak topluma katılabileceğinin örneğidir.
Öğretmenler unutulmaz! İmzanı attığın, gelişimine, başarısına katkı yaptığın o varlık için hep özel ve önemli olacaksın. İşini doğru yaptıysan saygı ve sevgiyle hatırlanacaksın. Değmez mi? Öğretmen olmak istiyor musun? Benim için başka türlü bir meslek seçimi olamazdı. Mesleğimi büyük bir aşkla yapıyorum, öğrencilerimin arasında her gün, hayata yeniden başlıyorum, tutkuyla…
Funda GÜLEÇ
Bilişim Teknolojileri Öğretmeni