Etiket arşivi: İnternetime Dokunma

40 Bin Kişi “İnternetime Dokunma” Dedi

Dün İnternetime Dokunma Yürüşü için ailece Taksim İstiklal Caddesi’ndeydik. Muhteşem bir kalabalık, birbirinden vurucu sloganlar, tek yürek olmuş insan seli … günün özeti.

Ben 12-15 bin kişi gelir diyordum yürüyüşe, sayı 40 bini geçti. İstiklal Caddesi başından Tünel’e kadar kah bağırarak, kah zıplayarak, kah şarkı söyleyerek ilerledik. Hiçbir taşkınlık yoktu. Rengarenk bir karnaval geçidi gibiydi cadde boyu. Bu kitlesel tepkiyi yaratan etkenleri aşağıdaki basına bildirisi açıklıyor, lütfen okuyun.

Bugün ise 16 Mayıs, şimdi önümüzdeki günlerde neler yapacağımızı düşünmeli, düşündürmeli ve istikrarlı şekilde tepki vermeye devam etmeliyiz. Hatta tepkilerimizi uluslarası boyuta taşımalıyız. Çünkü birçok yerel medya kuruluşunun yürüyüşe olan zoraki ilgisini gördük. Onların katılımcılığına bel bağlamak hata olur. Devlet otoritesinin üstüne baskı oluşturmanın farklı metodlarını yaratmalıyız en kısa sürede.

Unutmayın; bugün geldiğimiz nokta geçmiş on yılın etkilerinin yansımasından başka birşey değildir ve önümüzdeki on yıl da bugün yaratacağımız organize tepkilerin sonucu oluşacaktır.

.

15 MAYIS 2011 DEKLARASYONU

Temel Hak ve Özgürlükler Engellenemez.

1. İnternet kullanıcılarının ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı engellenemez.

Güvenli İnternet Filtreleme Uygulaması Kaldırılmalıdır.

2. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, 22.02.2011 gün ve 2011/DK-10/91 sayılı düzenleyici işlemi yasal dayanaktan yoksundur. Yasal dayanağı olmayan işlem BTK’ya yasalarda öngörülmeyen bir yetki vermektedir. Aynı zamanda düzenleyici işlem Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelerle korunan temel hak ve özgürlükleri doğrudan kısıtlamaktadır.Uluslararası kuruluşlar tarafından açık ve filtresiz İnternet erişimi temel bir insan hakkı olarak görülmeye başlanırken, filtreli İnternet Türkiye’de “standartlaştırılmaya” çalışılmaktadır.

3. BTK Başkanı’nın standart profilin mevcut profil olduğu, isteyenin filtrelemenin dışında kalabileceğine ilişkin açıklamaları doğru değildir. Hali hazırda standart profil diye bir kavram olmadığı gibi filtreleme de söz konusu değildir. Yeni gelen mekanizma ile filtreleme sistemi dışında kalmak mümkün olmayacaktır. Yetkililer gerçekten samimi iseler filtreleme olmayan bir alternatifi İnternet kullanıcılarına sunmak zorundadırlar.

4. Filtreleme sistemi ile izleme yapılmayacağına dair açıklamalar da güven vermekten uzaktır. Şüphesiz filtreleme sistemi ile her bir kullanıcının tek tek izleneceği iddia edilmemektedir. Ancak herkes filtreleme sistemine tabi olduğunda potansiyel olarak tüm kullanıcıların idarenin uygun gördüğü zamanda izlenmesinin yolu açılmış olacaktır. Devletin insanların evlerini izlemeye hakkı olmadığı gibi İnternetini de izlemeye hakkı olmamalıdır.

5. 22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan BTK filtreleme uygulaması kullanıcılar tarafından öngörülebilir değildir, keyfidir, ve yapısal olarak bir kontrol ve sansür mekanizmasıdır. Filtreleme sistemi çerçevesindeki profillerden hangi sitelere erişim engelleneceği konusundaki kriterler kullanıcılara bildirilmemiştir. Filtreleme listelerinin oluşturulması için tam yetki BTK tarafından yine BTK’ya verilmiştir. Halihazırda uygulamada bulunan 5651 sayılı yasanın yol açtığı aşırı engellemenin ötesinde şimdi BTK tamamen keyfi tercihlerle yüzbinlerce İnternet sitesini ulaşılamaz hale getirecektir. Hukuka aykırı, ölçüsüz ve keyfi idari işlem demokratik hukuk devletinde kabul edilemez.

6. Türkiye’nin üyesi olmaya çalıştığı Avrupa Birliği, üyesi olduğu Avrupa Konseyi ve AGİT’e üye devletler içinde kullanılması zorunlu benzer bir devlet politikası bulunmamaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kamu otoritelerinin genel engelleme ya da filtreleme önlemleriyle, kamu bilgilerine erişimi ve İnternette sınır tanımayan diğer iletişimi kesintiye uğratmamaları gerektiğinin altını önemle çizmiştir, ve devletin ön denetimine dayalı bu ve benzeri uygulamalar kesinlikle kınanmalıdır ifadelerini kullanmıştır.

7. Daha önce erişim engelleme kararlarında olduğu gibi yetkililer hukuken gerekçelendiremedikleri kararlarını ilgisiz ülke örneklerini kullanarak meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Neden seçildiği anlaşılmayan bu ülke politikalarının aktarımında da kasıtlı saptırmalar yapılmaktadır. Israrla başkalarının hayatlarına müdahale etme isteğinde bulunan idari yetkililerin meşruiyetlerini dünyadaki olumsuz örneklerde araması kabul edilemez.

Çocukların Zararlı İçerikten Korunması için Öngörülen Devlet Politikası Yetişkinleri Etkilememelidir.

8. Gerek Avrupa Birliği gerekse Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Komisyonu çocuklar gibi zarar görmesi mümkün grupları korumak için yasal önlemler almaktansa öz-denetim yollarına gidilmesini teşvik etmektedir. Bu bağlamda, yine her iki örgüt de çocukların erişimi için uygun olmadığı düşünülen ve hukuka uygun içeriğe yetişkin kullanıcıların ulaşmasını engellemeyecek önlemler alınmasının önemini vurgulamıştır. Bu nedenle, üye ülkeler ev ve okul bilgisayarları ile İnternet kafelerde filtre programlarının kullanılmasını teşvik etmeli ama devlet düzeyinde ülke çapında zorunlu filtreleme girişimlerinden her ihtimalde kaçınmalıdır. Eğer filtre kullanımı aileler tarafından gerekli görülüyorsa, bu kullanım bireyler tarafından kendi kişisel bilgisayarları üzerinde gerçekleştirilmelidir.

Açık, Şeffaf ve Katılımcı Politikalar Geliştirilmelidir.

9. TİB’in ısrarlı taleplere rağmen erişime engellenen sitelerle ilgili istatistikleri açıklamaması, idarenin şeffaflıktan uzak ve keyfi tercihleri politikasını belirleme konusunda ana yöntem olarak seçtiğini ortaya koymaktadır. Hükümet, mevcut politikası ve uygulamaları yerine çocukları gerçekten zararlı İnternet içeriğinden korumak için yeni bir politikayı katılımcı bir şekilde geniş kamuoyu desteği (sivil toplum, akademi, ve özel sektör) ile geliştirmelidir. Ancak bu yeni yapılanma, çoğunluğun ahlaki değerlerini diğerlerine dayatacağı bir çalışma olmamalıdır. Bu açıdan, BTK Başkanı’nın filtreyi meşrulaştırmak için kullandığı “Anadolu’nun ücra köşelerinden mütedeyyin insanların şikâyetini görmezden gelemeyiz” ifadesi kabul edilemez. İdarenin tüm Türkiye’ye Anadolu’nun muhafazakar değerlerini dayatma gibi bir görevi ve yetkisi yoktur. İnternet düzenlemesine ilişkin yeni politika, ifade özgürlüğüne ve yetişkinlerin her türlü İnternet içeriğine erişim ve tüketim haklarına saygı temelinde geliştirilmelidir. Bu ilkeleri içeren yeni politika, şeffaf, açık,katılımcı ve çoğulcu bir yöntemle belirlenmeli ve hayata geçirilmelidir.

22 Ağustos

15 Mayıs’da üçü ülke dışında olmak üzere 35 kadar şehirde İnternetime Dokunma! diye yürüyoruz, malum. Çünkü 22 Ağustos tarihinde filtre paketleri devreye giriyor ve bir ayağı çukurda internetimiz, mezara düşüp toprak atanını bekler hale geliyor. Bu yüzden sözlüklerin, çeşitli sitelerin, sansür karşıtı bağımsız oluşumların, internet ile ilgili derneklerin deteği ile, hukuksuz internet düşmanı kararlara karşı yürüyoruz!

Ben 22 Ağustos konusunda yazmayacaktım aslında. Televizyonlarda Sedat Kapanoğlu, İsmail Hakkı Polat, Gökhan Ahi, Başak Purut, Yaman Akdeniz gibi konunun uzmanı insanlarla birlikte, konuya dahil olmuş pek çok isim (sözlük kurucuları, yer sağlayıcılar, dernek yöneticileri, sosyal medyacılar) 22 Ağustos’da neler olacağını ve BTK başkanı Tayfun Acarer’in nasıl göz göre göre yalan söylediğini açıkça anlattı.

Buna rağmen BTK’ya inanıp paketlerin tercihli olduğuna ve standart paket ile hiçbir şeyin değişmeyeceğine ikna olan insanlar var. O halde ben de anlatayım dedim. Sen de anlat! Herkes bir kere daha anlatsın farklar ve derdimiz anlaşılana kadar.

Filtre paketlerinin tercihe bağlı olduğu doğru. Standart pakettekiler için fazladan bir filtreleme olmayacağı da doğru. Ancak standart pakette kalanlar için hiçbir şeyin değişmeyeceği yalan. Bugün hangi siteler yasaksa, standart pakette de onlar yasak olacak. Tek farkı uygulamadaki teknik detaylar. Bu teferuatları basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım.

Mevcut sistemde apartman dairemizde bir kapı görevlisi var. “Satıcı ve dilenci giremez” diyor. Tamamen apartmanın içinde, dairemin önünde görev alıyor ve “Recep efendi, bırak gelsin. Ben tencere alacağım ondan” dediğimiz zaman, satıcıyı içeri alabiliyoruz. Yani siteler yasak da olsa, girebiliyoruz. Kiminle muhattap olacağımıza karar verebiliyoruz.

Filtre sisteminden sonra ise apartmanın dışına “aile”den, “çocuk”tan, “yurtiçi”nden ve “standart”tan sorumlu güvenlik görevlileri yerleştiriyor. İçeri kimin gireceğine ise bu görevliler ya da onların eline liste tutuşturanlar karar veriyor. Standart pakette olduğumuzu farzediyorum. Amcamızın oğlu (mesela Youtube) kapıya kadar geliyor. Standarttan sorumlu güvenli görevlisi artkadaşımız, amca oğlumuzuz tipini beğenmiyor. Diyor ki: Giremezsin! Sahiden de giremiyor. Üstelik, kimse bize “senin akraba geldi” de demiyor.

Artık tüm sitelere erişim, tamamen bizim kontrolümüz dışında, bizden uzakta; bir borunun içinden, bir kapının arkasından sağlanacak. Kapının dışındakilerin uygun bulduğu sitelere girebileceğiz. Yoksa siz, kendi ahlakınızı koruyamayacak kadar aciz misiniz? Bunu dayatmalarına izin mi vereceksiniz? Ya yarın(?) yediğinize-içtiğinize, giydiğinize, ne okuyup ne izleyeceğinize de karışırlarsa? Yoksa karışıyorlar mı?

Daha fazlasını söyleyeyim. Bugün yasaklı sitelere DNS ile girebiliyoruz. Yarın giremeyeceğiz. Hatta bugünde, erişmeye çalıştığınız bazı sitelerin dakikalarca bekleyip açılmadığını görüyorsunuzdur. İşte onlar filtreye takılan siteler ve DNS kullanmak işe yaramıyor. (atrparantez: DNS bir yasak aşma yöntemi değildir. Ben işim için de kullanıyorum) Dahası, yasağı aşmaya çalışmak suç olacak. Yani Youtube’da Çılgın Proje’nin muhteşem sunumunu izlemeye çalışırsanız mesela, suçlu duruma düşebilirsiniz. (şu an Youtube açık) Ben işim için DNS kullanmama rağmen, suçlanabilirim. Sadece bir video izlediniz diye suçlanmaya hazır mısınız?

Üstelik hangi pakette hangi sitelerin yasak ya da serbest olacağını, standart pakette hangi sitelere giremeyeceğimizi, standart ya da diğer üç pakette erişime engelli kaç site olduğunu, erişime engelli sitelerin neden engelli olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Bir şekilde doğruluğunu teyit edemeyeceğiz. Hatırlatma: TİB, mahkeme kararı olmaksızın istediği siteyi kapatma yetkisine hukuksuz bir şekilde sahip.

Tabii meselenin özü sadece 22 Ağustos değil. 4 yıldır süren bir macera bu. Farkettirmeden tek tük siteleri engellediler. Sonra Youtube engeli ile insanları uyandırdılar. Bir baktık ki binlerce site engelli. Üstelik katalog suçlardan herhangi birini de içermiyorlar. Bu sayı hala durmadan artıyor. Derken saçma sapan yasak kelimeler çıkıyor ortaya, hiçbir gerekçe olmadan yer sağlayıcılara “bu siteleri kapatın yoksa mahkemelerde papaz oluruz” emri veriliyor. Ve biz bu hengamede 22 Ağustos’u tartışıyoruz.

22 Ağustos sansürü şekillendirmek için bugüne kadar yerleştirilen en büyük taştır.

22 Ağustos sadece bir semboldür.

Simto Alev
http://www.simtoalev.com/