Kariyer lafından çok korkarım. Belki de üzerimde hiçbir zaman olmayıp, hiç de olmayacak bir mevhum olduğundan olsa gerek. “Profesyonel” diye de çağırılmak benim için ürkütücü. Bundan dolayı da burada, bu başarılı profesyonel insanların arasında yazı yazmaktan ötürü de pek telaş içindeyim. (Tevazu falan değil, o yolları da kapatayım) İşte bu yüzden, sırf bu yüzden işte hayatımı üzerine kurduğum ama hiçbir zaman tam hissetmediğim, nereye gittiğini anlayamadığım ve hep eksik kalan mevzular hakkında iki çift laf edeceğim.
Hayatımı geçindiren iki işim var. Çalgıcılık ve internet işçiliği. Dikkat edin müzisyenlik ve web girişimcisi (hele ki afili laf: entrepreneur) demiyorum. Çünkü ikisi de anlam veremediğim bir havada salınma halinde hayatımda. Ciddiye alınası değiller.
Şöyle açıklayayım. Müzik icrasıyla alakalı olanlar bilir. Bar müzisyenliği komik bir mevzudur. “Cover” diye tabiredilen, başkalarının yaptığı şarkıları her hafta çalar durursunuz. Temcit pilavı gibi ortaya çıkarırsınız, karşınızdaki insanlar değişir, bazıları aynıdır. Asıl amacı “eğlendirmektir”, eğlendirdiğin kadar iyisindir. Üretilen bir şey yoktur (emprovizasyon belki), çoğunlukla sevdiğiniz, normalde evde/arabada dinlediğiniz şarkıları çalmazsınız. E sevdiğiniz şarkıyı çalsanız da, ellince kez çalıştan dolayı bir nefret doğar. Kendi açımdan olduğum durum; çok da dibe vurmadan (yani tam olarak isteneni vermeden) ortamla, eğlence arayışında olanlarla uzlaşmaktır. Hiçbir sorun yok, her şey güllük gülistanlıktır. Ama yukarıda tanımladığım şekilde bir havadalık sezdiniz değil mi? Bu işi 18 senedir yapıyorum. Bu bir kariyer mi ve hatta bir başarı mı? Yok, sadece süregelim.
Web işleri ile alakalı olanlar bilir internet işi komik bir mevzudur. Bu işi ciddi ciddi emek vererek ve dirayetli olarak yapmaya çalışırken teknoloji, politika, sanat sitenize ya da kariyer blogunuza; “rus kızlar” arayarak gelen hatırı sayılır miktardaki tayfa ile bir anda dağılırsınız. E zaten biliyorsunuzdur; internet hormon üzerine kurulu ama siz aklı başında olan %1’e hitabetmek istiyorsunuz. Yaparsınız güzel bir şeyler sonra 15 yaşındaki kerata basar bir programın “Saldır!” butonuna hayatınız kayar. Bir diğeri ne yazdıysanız 1 saat sonra bloguna kopyalayan sistem kurar apışıp kalırsınız. Harika olduğunu düşündüğünüz fikirleriniz vardır ama Türk işi her işi bilen/yapan 1 adamla o işleri yapmak hiçbir zaman olmayacak hayallerin peşinde koşmaktır. İnanılmaz ekibiniz ve kurumsallaşmış işinizle ayakları yere basan projeler yaparsınız bürokrasi belinizi büker. Bunların bazılarını yaşadım, bazılarını da sadece gözlemledim. Nasıl bir iştir ki bu, nasıl ciddi ciddi koşulur peşinden (koşarken Rus kızları da peşimize takarak). Ben yıllardır (14) önce başkalarına sonrasında da kendim için yaptığım işlerden hasbelkader web’den ekmek yedim. Bu bir kariyer mi ve hatta bir başarı mı? Yok, sadece süregelim.
Merak etme, araştırma, öğrenme ve paylaşma. Kendimi tam bir profesyonel gibi hissettiğim sıralama budur. Hayatımda ansiklopedi okumakla başlayan merak ve öğrenme zevki, internet ve aramaya inanmakla beraber sınırsız kaynağa büründü. Ayrıca artık yayma gücü de ele geçti ki bu, paylaşmanın dayanılmaz hafifliği ile tadından yenmez hale geldi.
Hayatta 2 işi biliyor ve yapıyorum. İkisinde de başarı ve kariyer elde edebilmem söz konusu değil ama mutlu ve huzurluyum. Merak edip öğrenecek ve ardından paylaşacak şeyler arayışındayım. Annem hâlâ adam olmamı bekliyor.
Dipnot: Burda genç dimağlara yön verecek şeylerden bahsetmek isterdim ama sahte bir kartal hikayesi ile bunu yapmak istemedim. 😉