Türkiye’de özellikle hizmet sektörü çalışanlarının maaşı her ne olursa olsun sigorta priminin işveren tarafından asgariden yatırılmasına çok yabancı değiliz. Ama bu durum son zamanlarda çok farklı bir boyuta taşınmış durumda.
Mülakatların sonuna doğru adaylara işveren, pozisyon hakkında öğrenmek istedikleri bir konu olup olmadığını sorduğuma aldığım cevap çoğunlukla:
“Sigorta primini asgariden mi ödüyorsunuz? ”
İşin bana göre trajik tarafı, bu soruyu geçmiş/mevcut işverenleri son derece tanınmış sanayi kuruluşları olan orta seviye yöneticilerin dahi yöneltmesi.
Türkiye’deki çalışma hayatı standartlarında ciddi bir erozyon olduğunu düşünüyorum.
İş arayanlar aman dikkat, sosyal haklarınızı koruyun !
Ben çok hastalanan bir insan değilim. Olsa olsa ufak tefek soğuk algınlıkları, vs. Bu nedenledir ki, sağlık konusunda sosyal güvence kavramının önemini çok da hissetmeden geçiriyorum günlerimi. Arada özel sağlık sigortası yaptırmak için fiyat topluyor, ardından günlük koşuşturmalar içinde sonunu getirmeyi eşim de, ben de unutuyoruz. Bu ihmalkarlığın sadece bana has değil, pek çoğumuzda varolduğunu düşünüyorum.
Derken geçen Cuma günü beni sosyal güvenlik kavramı üzerine çok düşündüren bir ailevi sürecin içine girdim. Annem kalbinden rahatsızlandı. Dört gün boyunca hastanenin yoğun bakım bölümünün önünde annemi beş dakika görebilmek için bekledik, hemşireleri yakalayabildikçe “nasıl, nasıl?” diye sorduk.
Nihayetinde bugün annemin kalbine başarılı bir operasyon sonucu daimi pil takıldı, hepimiz rahatladık. Gelelim sadece bir örnek olarak anlattığım hikayemin sonucuna:
İki ay önce SGK kalp pili uygulamasını güvence kapsamından çıkarmış. Kısacası eğer kalbiniz teklediyse veya yavaş atıyorsa, hatta durma aşmasına gelmiş ise, devlet vatandaşına “kendi başının çaresine bak” diyor. Özel sağlık sigortasının poliçe kapsamını incelemedim ama annem gibi sigorta şirketlerinin özel sağlık sigortası yapmaya yanaşmadığı 65 yaş üstü hastalar, hele ki maddi durumu yetersizse resmen direkt ölüme terk ediliyor.
Peki yıllarca Sosyal Güvenlik Kurumu’na prim ödemiş ve devletin ihtiyacı oduğunda yanında olacağına her seçimde ‘inandırılmış’ bu halk, gün geçtikçe nasıl bir güvencesizlik kapsamına kaydırıldığının farkında mı?
Sanmıyorum, ben değildim. Öğrendim. Şaşırdım, üzüldüm, kızdım, şimdi de yazıyorum ve yetkililere soruyorum:
Sırada kırpılacak, kaldırılacak, içi boşaltılacak çalışanlara yönelik başka ne var?