İnsan Kaynakları profesyonellerinin birçok derdi vardır ama herhalde en azılısı bölüm yöneticileri ve kadrolarının İK uygulamalarına gönülsüz katılımıdır.
İşe alım dersiniz, sizden habersiz kadrolarına insan almaya çaba gösterirler, performans değerlendirme dersiniz, gerekli dokümanları zamanında doldurmazlar, eğitim dersiniz, bildirilmiş gün ve saatlere rağmen eğitim salonunuz yarı yarıya boş kalır, vs vs.
Sorun büyük ama amacım sorunla okuyucuyu boğmak değil, sorunun nedenini ve çözümü birlikte verebilmek. Aslen neden de ve çözüm de tabii ki yine İnsan Kaynakları profesyonellerinin ellerine bakıyor.
Sorunun kaynağı biziz, İK’cılar. Ne şirket yöneticileri, ne de kadroları ile yeterli iletişim kurmuyor, onlara İnsan Kaynakları sistemimizi, vizyon ve misyonumuzu aktaramıyoruz. Hedefi, faydaları üzerine ikna etmeden önlerine “bunu uygulayın” diye götürdüğümüz bütün fonksiyonlar elimizde adeta patlıyor, kağıt üzerinde yürüyen ama özüne inanılmayan veriler kalabalığı halini alıyor.
O zaman ne yapacağız?
İlk başta gün boyu içinde oturduğumuz odalarımızdan, masalarımızdan kalkacağız ve şirket içine karışacağız. Sadece işe alım esnasında gördüğümüz yüzleri artık iş üstünde de birebir takip edeceğiz. Sadece Performans Değerlendirme evrakları üzerinden izleme devri kapanalı çok oldu, artık Yetenek Yönetimi süreçleri bizden şu an yapmakta olduğumuzdan çok daha fazlasını istiyor.
Sonrasında ise hep ne diyoruz?
“Eğitim şart”
Öncelikli olarak kurumun üst ve orta kademelerine yönelik en az 12 saatlik “Kurumumuzda İnsan Kaynakları Yönetimi” ana teması ile bir eğitim paketi hazırlıyoruz ve eksiksiz katılımı kesinlikle sağlıyoruz. Sonrasında kurumun bütün kadrosuna 2-3 saatlik cep İK Yönetimi eğitim paketi hazırlıyoruz.
Amacımızın da:
“İnsan Kaynakları uygulamalarının İK’cılar için değil, yöneticiler ve bütün kadro için varolduğu üzerine herkesi ikna etmek”
olduğunu ‘İK Yönetimi Eğitimi’ proje dosyasının tepesine yazıyoruz. İşte ‘Stratejik Yönetim Ortağı‘ olmak kanımca böylece başlıyor.
Kolay gelsin.
😀