Bazen bir iş arkadaşınıza “Günaydın” demek,
Bazen sabah kahvenizden aldığınız bir sıcak yudum,
Bazen bilgisayarınızın masaüstünden size gülerek bakan çocuğunuzun gözleri,
Bazen termini gelmiş bir raporun son noktasını koymak,
Bazen o en önemli projede verilen görev,
Bazen geliştirdiğiniz önerinin kabul edilmesi,
Bazen öğlen yemeğinde arkadaşlarla atılan iki üç kahkaha,
Bazen de uzun bir toplantıdan net sonuçlarla çıkmak size yetebilir.
İş hayatının özel hayatınızdan tek farkı, mutlu olmak yolunda harcadığınız emek için size para ödenmesidir. Çünkü eğer çalışmaksa sergilenen edim, iş veya özel, hayatı kategorize etmenin anlamsız olduğunu düşünenlerdenim.
Asıl cevap verilmesi gereken soru;
Siz hayatı amatörce mi, profesyonelce mi yaşıyorsunuz?
Mutlu olabilmenin getirdiği ağır sorumluluğu kaldırabiliyor, gereken emeği sarfedebiliyor musunuz?
Yoksa tembelliği seçip kronik mutsuzluğu mu tercih edenlerdensiniz?
Optimizm, pesimizm?
Düşünün …
Siz kimlerdensiniz?
Optimizim, hayatın her alanında bizim faydamıza olan ve çevremizdekilere mutluluk dağıtmamızı sağlayan yegane felsefedir. Bu kadar basitçe hatırlattığınız için teşekkürler. Her gün bir kere okumalı bu yazıyı
Sevgili Doruk Demirsar, çalışırken ne kadar mutlu olduğumu düşünürken klavyeme dökülen kelimleri beğenmeniz beni çok mutlu etti. Takdiriniz için teşekkür ederim. 😀
ipekcim, yazılarının email versiyonu var mı? abone olabiliyor muyuz. newsletter gibi. hergün posta kutumuzda görsek, başkalarına fwd etsek ne güzel olur. ben bazılarını yapıyorum ama bazısını da atlıyorum..
Nevra,
Sonunda E-Bülten devreye girdi … bakayım … aradan 1,5 yıl geçmiş ! 🙂