Internette Sizi Nasıl Bilirler?

tablo5

Sevgili dostum Müge Çerman bana adayların internetdeki itibar(reputasyon) durumları ve bunun işe alım sürecindeki etkileri üzerine çok faydalı bir link gördermiş.

Torben Rick blogunda A.B.D., İngiltere, Fransa, Almanya’da 1200 işe alım yöneticisi ve 1200 müşteri(aday) üzerinden yapılmış araştırmalarının İnsan Kaynakları ile ilgili olan bazı başlıklarını tablolaştırarak paylaşmış. Bende tabloyu Türkçe’ye çevirdim.

Yukarıdaki tabloda yer almayan ama yapılan araştırmanın gösterdiğine göre A.B.D ile Avrupa arasında bireylerin internet üzerindeki itibar(reputasyon) durumlarına yaklaşımları gerek işe alımcı, gerekse aday tarafında farklılaşıyor. A.B.D’de işe alımcıların %79’u adayların internetteki reputasyonuna bakarken bu oran Fransa’da %47’lere düşüyor. Fransa’da reputasyona bakmanın doğru olmadığını düşünen İK’cıların oranı da azımsanmayacak kadar fazla; %45.

Benzer bir araştırma Türkiye’de yapılsa eminim A.B.D. için çıkan sonuçların tam tersinin bizde yaşandığını görürdük. Ne İnsan Kaynakları profesyonelleri, ne de aday konumundaki internet kullanıcıları bireysel tanıtımları ve aday araştırması bakımından internetin öneminin henüz yeterince farkında değiller.

Araştırma sonuçlarını çok detaylı olarak veren aşağıdaki sunumu lütfen inceleyin. Türkiye’de dahil olmak üzere kanımca elde edilen sonuçların verdiği ana mesaj:

Internetteki itibarınız(reputasyon), bilinilirlik şekliniz önümüzdeki günlerde, yıllarda işe alımlarda ve kariyerinizde çok büyük rol oynayacak. DİKKAT !

Bu bir tehlike gibi başlangıçta algılansa da, interneti akıllıca kullanan profesyoneller kariyerlerinde kendilerine önemli fırsatlar yaratabilecekler. Aslına bakacak olursanız şimdi bile yaratmıyorlar mı ?

🙂

Kaynak: Torben Rick Writes

Hey Gidi Dedikodu, Sen Nelere Kadirsin !

gossip

Ben hayatta dedikodu yapmam mı diyorsunuz?

Bana göre en iyisi bir daha şöyle etraflıca düşünün.

Dedikodu illa ki hepimizin gündelik yaşantısında öyle veya böyle, bir parça veya çok parça yerini alıyor. Bu nedenle dedikodu var mı, yok mu tartışması değil, zararlı dedikodu, zararsız dedikodu ayrımına gitmek kanımca daha yerinde olur.

Özel hayatımızda girdiğimiz dedikodu sarmalı bu yazımızın konusu değil elbet. Konumuz şirketlerdeki gayri resmi iletişim yöntemlerinden en aktifi, hatta kimi zaman da en zararlısı olan dedikodu üzerine.

Siz eğer A kişisinin olmadığı ortamda, B kişisi ile A kişisi hakkında konusuyorsanız veya yazışıyorsanız biz buna kısaca “dedikodu” diyoruz. Şirketlerde bu paylaşımlar çapı ve içeriği itibariyle çok enteresan boyutlara ulaşabiliyor. Hatta artık hiçbir bağlantınızın kalmadığı ortamlarda bile kulaklarınız çınlatılabiliyor.

Dedikodu deyince benim aklıma öyle bir anım geliyor ki, her hatırlayışımda halen “pes, nasıl bir şey bu?” demeden geçemiyorum:

Ayrıldığım işyerinden bir mesai arkadaşımla akşam yemeği için buluşmuştuk. Yemeğin ilerleyen dakikalarında arkadaşıma inovatif becerileri çok üst seviyede olan patronumun beni iki projesine kattığından ve bu projelerin beni ne kadar çok geliştirdiğinden bahsetmiştim büyük keyifle.

Aradan iki, üç hafta geçmişti ki eski şirketimden bir başka mesai arkadaşımdan bir mesaj aldım. Mesajda özetle şöyle yazıyordu :

İpek, aşkolsun sana. Patronunla evlenmişsin, bizim haberimiz yok

shock

Mesajı okuduğumdaki durumumu en güzel özetleyen fotoğraf yandaki olsa gerek 😀

Bir akşam yemeğinde iş üzerine yaşanılan paylaşımlar döner dolaşır ve nasıl bu derece çarpıtılabilir hala aklım almaz … düşünür düşünür şaşarım.

Paylaştığım “dedikodu” örneği zararlıdır, ahlak dışıdır. Kişinin gerek iş, gerekse özel hayatına yönelik çok farklı boyutta olumsuzluklara zaman içinde neden olabilir. Bu tip zararlı dedikodu yapan kişilerle eğer yollarınız kesişirse tavsiyem yolunuzu derhal değiştirin, dedikoduya alet olmayın. Üçüncü kişiler hakkında asla gözünüzle görmediğiniz, kulağınız ile duymadığınız anlatılanlara inanmayın, duyduklarınızı etrafa yaymayın … kısacası zararlı veya zararsız bence hiç DEDİKODU YAPMAYIN.