“Gücün bittiği yerde kader başlar” demiş bir usta.
Sen güçlüsün. Güçlü olmasan bilim gibi en çok sabırı isteyen bir sürecin içine atmazdın kendini. Ben senin kadar sabırlı ve güçlü değilim, çabuk sonuç istiyorum.
Diğer taraftan hayatın kendisi her ne iş yaparsan yap çoklukla pazarlamaya bağlanıyor. Ben İK mesleğimi, bir diğeri güzelliğini, sen ise bilimini beğeniye sunacak, satmaya çalışacaksın. Elindeki içeriği allayıp pullamak belki de asıl beceri şimdilerde. Senin işin bu tarafına odaklanman lazım biraz. Senin sadeliği, doğallığı sevdiğini biliyorum ve bu aşırı makyajlı dünyada belki de kendini çok bulamıyor, kendini kendini hissedemiyorsun ama bana göre yanılgı sen de değil, makyajda. Özgüvenin sarsılmasın.
Ben bir İK uzmanı olarak herkese “fark yaratın” diyorum. Ve seni örnek veriyorum. Bir bilim kadını, biz İstanbul’da keyfimizi seçip, önümüze gelene burun kıvırırken, yerleştiği dağ başında deneyler yapıp, ince detaylar arasından bambaşka idealist gerçeklikler yaratıyor. Sen bir kahramansın ve biliyorum ki, her kahramanın ara sıra da sigortaları atar. 😉
Hemen toparlan. Benim sana yüklediğim misyonun büyük, yola devam 😀
25-26 Kasım 2010 tarihlerinde Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleşen 2. İstanbul Bilişim Kongresi’nin ilk günü ben de İş Bulma ve Kariyer Yolculuğu konu başlığı ile bir atölye çalışması yaptım. Çoğunluklu gençlerin katıldığı çalışmanın süresinin biraz daha uzun olmasını isterdim doğrusu.
Yukarıda atölye çalışmasında kullandığım sunumum yer alıyor. Sunumun hazırlanmasında teknik ve tasarımsal olarak bana destek veren eşime de teşekkür ederim. Keşke ikinci sayfanın bir yıl önceki değil, güncel halini kullansaymış 😉
Sevgili Ömer Faruk Özer geçtiğimiz günlerde yayınladığım Bir Mobbing Vakası yazım sonrasında konu üzerine bir sunum hazırladığını yorum bölümünde iletmişti. Ben de kendisinden çalışmasını Kaynağım İnsan okurları ile de paylaşmasını rica etmiştim. Ömer Faruk Özer isteğimi geri çevirmedi sağolsun ve ben de sizlerle içeriği geniş ve son derece faydalı sunumu paylaşıyorum.
Merak bir insanı geliştiren, gelişmesine neden olan en önemli dürtü. Bu dürtünün varlığı çalışmak edimi ile birleşince de ortaya muhteşem işler çıkıyor. Bu muhteşem işler ise bir sonraki adımda ‘fırsat‘ faktörünü hayatımıza katıyor.
Uzmanlık alanlarında ‘dahi‘ sıfatına sahip insanların temelindeki bu üç girdinin eksikliğinde peki neler oluyor?
Merak olmadığında gelişme, çalışmak olmadığında ise üretim gerçekleşmiyor. Fırsat zaten ilk iki olmayınca asla karşınıza çıkamıyor çünkü bireyde fırsat algısını besleyecek altyapı oluşmuyor. Bunları neden yazdığımı bilemiyorum ‘merak‘ ettiniz mi ama ben yine de açıklayayım.
Son zamanlarda özellikle diyaloğa girdiğim gençlerde çok ortak bir eksikliğe şahit oluyorum: Meraksızlık. Hatta ‘merak etsem ne farkeder, etmesem ne farkeder’ şeklinde bir boşvermişlik, bir kendini bırakmışlık. Bahsini ettiğim gençler için çalışmak bir zul. Hatta beceriksizler, zeki olmayanar çalışır, ‘hamallık’ (çalışmak oluyor) yapar şeklinde emeğe karşı bir tutum.
Karamsarlığa kapılmak istemiyorum ve kendi kendime soruyorum;yoksa nesil farkını yaşamaya başlamak böyle birşey mi? Ben gerçekten yaşlanıyor muyum?
Kendime sorduğum soruların cevabı her ne olursa olsun, teknoloji yaşam koşul ve standartlarını istediği kadar değiştirsin, kolaylaştırsın, nesilleri itibariyle ‘genç’ olarak adlandırılacak bireylerin hiç bir zaman unutmaması gereken bir sabit yaşam kuralı var:
Merak ve üstüne yoğun çalışma olmadan kimse ilerleme kaydedemez, fırsatları karşısına çıkartamaz.
IV. İstanbul Bilişim Kongresi 25-26 Kasım 2010 tarihlerinde Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlenecek.
Bilişim Şehirleri “Akıllı Yaşam ve Şehir Stratejileri” başlığı altında kamu, özel ve sivil toplum kuruluşlarının geniş katılımı ile gerçekleşemesi planlanan Kongrede birbirinden önemli konular üzerine toplam on beş panel ve toplam altı atölye çalışması yapılması öngörülmüş.
Bilişim Kongresi’nde beni heyecanlandıran ana konu ise altı atölye çalışması’ndan birini de benim yapacak olmam. Odaklanacağım konu elbette İnsan Kaynakları ile ilintili olarak ‘İş Bulma ve Kariyer Yolculugu”.
25 Kasım 2010 Perşembe günü saat 15:40-17:30 saatleri arasında Fener Sanonu’nda gerçekleşecek çalışmada Bilişim Kongresi’nin de özünden uzaklaşmadan özellikle bilişim sektörü profesyonelleri, öğrencileri ve meraklılarına hitap etmek amacındayım. Bilişim sektörünün doğasındaki hızlı gelişim ve değişime ayak uyduracak nitelikte insan kaynağına ulaşırken ne gibi zorluklar yaşadığımızı paylaşmamın da çalışmaya katılacaklarda vizyon oluşturabileceğini umuyorum. İlgilenenleri atölye çalışmasına beklerim. 🙂
Atölye çalışmasının bitimi ile ise koşa koşa jüri görevi üstlendiğim ‘Bilişim Yıldızları E-Dönüşüm Ödül Töreni’ne yetişeceğim. Doğrusu kimlerin dereceye girdiğini çok merak ediyorum. 😀
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de meme kanseri görülme oranı çok yüksektir. Her 8 kadından birine meme kanseri tanısı konmaktadır. Erken teşhis ile iyileşme oranı %90’ ın üzerindedir.
Meme kanseri konusuna kadınların dikkatini çekerek erken tanı ve teşhis için yönlendirmek, tanı almış hastaları da tedavileri konusunda cesaretlendirmek amacıyla “Harekete Geç! Hikayeni Gönder” kampanyası geliştirilmiştir.
Europa Donna Türkiye’nin (Türkiye Meme Hastalıkları Koalisyon Derneği),T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı ve Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu destekleri ve Novartis Onkoloji’ nin katkıları ile başlatmış olduğu “Harekete Geç! Hikayeni Gönder” kampanyası ile meme sağlığına ilişkin deneyimlerin paylaşılması yolu ile; yaşanmış hikayelerden yola çıkarak bu hastalığı yaşayanlara ve yakınlarına umut aşılamak ve toplumu meme kanseri hakkında bilinçlendirmek amaçlanmaktadır.
Kampanyaya başvuru www.hikayenigonder.com adresinden veya Europa Donna Türkiye posta adresine gönderim yolu ile yapılacaktır (Meme Hastalıkları Koalisyonu Derneği – Europa Donna Türkiye, Operatör Raif Bey Sok. 19 Mayıs Mahallesi No:26/3 Şişli-İstanbul). Son başvuru günü 31 Aralık 2010’dur.
Hikayeler, Gazeteci-Yazar Meral Tamer, Prof. Dr. Gökhan Demir (Florance Nightingale Gayrettepe Medikal Onkoloji), Prof. Dr. Nuran Beşe (İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi-Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı), Women’s Health Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deran Özer ve Europa Donna Türkiye Başkanı Violet Aroyo’ nun katılımı ile oluşmuş bir seçici kurul tarafından değerlendirilecektir. Dereceye giren hikayeler 01 Şubat 2011 tarihinde saat 18.00 itibariyle kampanya web sitesinden duyurulacaktır. Seçici kurul tarafından seçilen ilk 10 hikayenin yazarlarına Europa Donna tarafından çeşitli ödüller verilecektir. Birinci seçilecek hikayenin yazarı İstanbul’da Selda Alkor ve Violet Aroyo ile birlikte bir akşam yemeği yiyecektir. Birinci, ikinci ve üçüncü hikayelerin sahiplerine birer yürüyüş bandı hediye edilecek, takip eden yedi hikayenin sahibine ise Women’s Health Dergisi bir yıllık ücretsiz abonelik hediye edecektir. Kampanya detayları için www.hikayenigonder.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Europa Donna’nın mesajı: “Lütfen hikayenizi bizimle paylaşın, yaşadıklarınızla diğer yaşamlara umut olabilirsiniz. Sizin veya yakınlarınızın hikayesi, bir başka hikayenin mutlu sonla bitmesini sağlayabilir.”
Kampanya kapsamında 4 ilde uzmanlarca meme kontrolü, meme kanseri teşhisi/tedavisi hakkında halka açık ücretsiz bilgilendirme toplantıları yapılacaktır.
Halkımızın kampanyadan haberdar olması ve kampanyaya katılımın yüksek olması için sizin haber desteğiniz çok önemlidir. Katılım ve desteğinize teşekkür ediyoruz.
Sistemli çalışmayı seven şirketlerde bir sonraki yılın stratjik planları ve bütçesi sonbahar ayları itibariyle hazırlanmaya başlanır ve en geç Aralık ayı içinde de biter. Bu nedenle ben Aralık ayına ‘yok’ ay derim. Kimse, çok sıradışı bir durum olmadıkça yıl, boyunca tutturamadığı bütçesini Aralık’ta toparlayamaz. Çoğunluk iyi veya kötü bir yılı daha kapatmış olmak adına derin bir nefes alır ve sonraki senenin heyecanını, sorgulamalarını yaşamaya başlar.
Kaynağım İnsan olarak ben de Ekim ayı başından beri 2011 yılı planlarını yapmakla meşgulum. Hatta planlarımı birinci yaşgünü yazımda da kısmen paylaşmıştım. Günler ilerledikçe aklımda netleşen yeni yılı yedi ana başlıkta ele alıyorum:
1. Danışmanlık – Mevcut danışmanlık proje ve hizmetlerinin devamı.
2. Eğitim – İK üzerine tablet eğitim vermek.
3. Blog gelişimi – Kaynağım İnsan’ın yeni versiyonunu devreye almak
4. Proje katılımları – Farklı projelerde ekip üyesi olarak yer almak
5. Üniversite etkinlikleri – Konuşma, workshop, eğitim katılımları
6. İtalyanca – yarım kalan İtalyanca dil eğitimime devam etmek
7. Fırsatlar – şu an öngöremediğim gelişmeler
2011 yılı bütçesi ise gizli bilgi … 😉
Ya siz?
2011 yılı planlarınızı hazırlayıp, hedeflerinizi tespit ettiniz mi? Tespitlerinizi takvime oturttunuz mu? Başarı ölçüt ve aralıklarınızı belirlediniz mi?
Cevabınız “evet” ise ne ala, ama cevabınız “hayır” ise mottomuz şu:
“Serseri mayın olma, organize ol, hedeflerini cesurca koy”
Yetenek Yönetiminde en fazla ön plana çıkan uygulamalardan birisi Koçluk.
Peki, Koçluk nedir?
Koçluk, yönetici konumundaki çalışanların seçilmiş astlarına iş performanslarını arttırmak ve olası yaşanan iş problemlerini çözmek amaçlı, teknik, yetkinliksel ve bireysel gelişim konularında destek vermesidir. Paylaşım karşılıklıdır. Süreçten tek yararlanan desteği alan da değildir, fayda çift yönlüdür.
Koçluk sistemi kurmak hiç de kolay bir iş değildir. Kadronuzda yetenekli, koçluk desteği alması çok faydalı olabilecek kabarık bir çalışan listesi varken, koçluk desteğini verecek nitelikte yönetici bulmakta sıklıkla zorlanabilirsiniz. Bu nedenle olası koç adaylarının süreç hakkında ciddi bir eğitimden geçirilmeleri şarttır.
Koçluk sistemi deyince genel olarak herkesin aklına beyaz yaka çalışanlar gelir. Ben ise şu anda mavi yaka için Koçluk sistemi kurmakla meşgulum. Ancak mavi yakadaki sistem kurgulamasını tetikleyen ihtiyaç çok farklı: iş bilgisinin paylaşılması, yayılması, gelişmesi.
Günümüzde mavi yaka kadrolarda ilköğretimden başlayarak üniversite mezunlarına kadar çok geniş bir yelpzede insan profili ile karşılaşıyoruz. Bu çeşitliliğin idaresinde ise karşımıza çıkan en büyük problem, üretim süreçlerine dair ürün ve makina bilgisinin kadro içinde yeterince paylaşılmaması, kritik teknik bilgilerin özenle saklanması. Sözkonusu ‘ketum’ tavrın üç ana nedeni olduğunu biliyoruz; birincisi pozisyon kaybetme korkusu, ikincisi iş arkadaşını sevmemek, üçüncüsü “bu alemin kralı benim” egosu. İstenildiği kadar tespit edilen olumsuzlukları gidermek üzere eğitimler verilsin, makina başına geçtiğinde işçinin kendisini yine hislerinin akışına bırakmakta olması, alttan adam yetişmesini yavaşlatmakta, adeta yolu tam anlamıyla tıkamakta.
İşte bu hayati problemi gidermek üzere beyaz yakaya kurgulamaya alıştığımız Koçluk sistemini mavi yakada Ödül sistemi ile de sübvanse ederek hayata geçirmek arifesindeyiz. Tümüyle şirket ihtiyaçları doğrultusunda geliştirdiğimiz içerik algoritmasının yazılıma aktarılması ise toplanan verinin iyi analiz edilmesini sağlayacak.
Bir İnsan Kaynakları Danışmanı olarak %100 şirket iç kaynaklarını kullanarak ve kurgulayarak yarattığımız Koçluk sistemi ve yazılımı beni gerçekten çok heyecanlandırıyor. İlerleyen zamanlarda uygulamaya dair paylaşımlarıma devam edeceğim.
Atatürk’ün son kırk gününe ait sağlık durumunu, ziyaretçilerini, yanlarında kaçar dakika kaldıklarını, verilen bazı gıdaları ve tedaviyi bildirir malümatı günü gününe tutulmuş olan ‘Nöbet Defteri’inden alınmıştır.
EKİM 1938
1 Ekim – Dalgın yatmaktadır. Ekstra hepatik yapılmıştır. Harareti 37,2. Ziyaret kabul olunmamıştır. 2 Ekim – Sıhhi durumunda değişiklik yoktur. 3 Ekim – Bugün kendilerini iyi hissetmişlerdir. Başbakan ve Ruşen Eşref 65 dakika, bayanlar 40 dakika yanlarında kalmışlardır. 4 Ekim – Saat 5:30’da hafif bir üşüme ile uyanmışlardır. Ekstra hepatik yapılmış, mevya suları verilmiş, buz tatbik edilmiştir. Bayanlar 55 dakika yanında kalmışlardır. 5 Ekim – Traş olmuşlar ve 30 dakika banyoda kalmışlardır. General İzzettin Çalışlar 50 dakika, Mareşal Fevzi Çakmak 40, bayanlar 45, Afet 10 dakika yanlarında kalmışlardır. 6 Ekim – Bayan Afet 10 dakika, Hasan Rıza Soyak 25 dakika yanlarında kaldılar. Pirinç çorbası, tereyağlı kabak, makarna, muhallebi yemişler ve komposto içmişlerdir. 7 Ekim – Doktorlar 25, H.R. Soyak 36, Ali Kılıç 60, bayanlar 63 dakika yanında kalmışlardır. 8 Ekim – 45 dakika radyo dinlemişlerdir. Bayanlar 35, Afet İnan 30 dakika ziyarette bulunmuşlardır. 9 Ekim – Banyo yapmışlar, traş olmuşlardır. Başbakan 70 , bayanlar 80 dakika yanında kalmışlardır. 10 Ekim – Doktor Neşet Ömer İrdelp 30, Bayan Afet 15, Sabiha Gökçen 5, Fethi Okyar ve Salik Bozok 45 dakika ziyarette bulunmuşlardır. 11 Ekim – 19:15 den 23:00 e kadar radyo dinlemişlerdir. Bayan Afet ve Sabiha’yı kabul etmişlerdir. Doktor Neşet sağlık durumunu kontrol etmişlerdir. 12 Ekim – Doktorlar 45 dakika yanlarında kalmış, muayene etmişlerdir. T. Rüştü Aras ziyarette bulunup 45 dakika kalmışlardır. 13 Ekim – Saat 21:45’de 38, doktorlar 20 dakika yanlarında kalmışlardır. Ziyaretçi kabul edilmemiştir. 14 Ekim – Hararet 36,9 a düşmüştür. Bayan Borsan ve Hasan Rıza Soyak beşer dakika yanlarında kalmışlardır. Afet ve Sabiha Hanımlarda ziyarette bulunmuşlardır. Kendilerini iyi hissettikleri için saat 19.00 dan sonra radyo dinlemişlerdir. 15 Ekim – Hastalık günü gününe uymuyor. Öğürtü ve bulantı var. Gasyan ettiler. Ziyaret kabul olunmadı. 16 Ekim – Öğürtü ve istifra devam ediyor. Gece yarısından sonra doktorlar 35, Afet İnan 35 dakika ziyarette bulunmuştur. Dalgın yatıyor. 17 Ekim – Gayri ihtiyari def’i hacet. İğnenin acısını duymuşlardır. Sonda ile idrar alınmıştır. Bugün Profesör Fissenger’le telefonla muhavere yapılmıştır. Bazı sihhi tavsiyelerde bulunmuştur. Ziyaret yok. 18 Ekim – “Aman dil, aman dil, bu geceden efendim” diye sayıklamaktadır. 19 Ekim – Çamaşır ve yatak çarşafı değiştirilmiştir. Bazı sualleri anlıyor ve istenilen hareketleri yapıyorlar. Zaman zaman uykuya dalıyorlar. Şişe isteyerek idrar ettiler. Gıda olarak üzüm ve elma suları verildi. 20 Ekim – Bugün başvekili kabul etmiş, 6 dakika görüşmüşlerdir. 21 Ekim – Saat 2’de vücudunda kaşıntıdan ve kemiklerinin ağrısından şikayet etmişlerdir. On dakika Ülkü ile meşgul olmuşlardır. 22 Ekim – Bugün konsültasyon yapılmıştır. Ziyaret kabul edilmemiştir. 23 Ekim – Bugün Ülkü ve annesiyle 15 dakika görüşmüşlerdir. 24 Ekim – Bugün kendilerini iyi hissetmektedirler. Mutad ziyaretleri kabul etmişlerdir. 25 Ekim – Büyük Bayan Afet inan, Gökçen, Vasfiye, Ülkü ziyarette bulunmuşlardır. 26 Ekim – Başvekili kabul edip nutku dinlediler, tashih ettiler ve bazı ilaveler yaptılar. 15 dakika yatakta oturdular. 27 Ekim – Bütün doktorlar, Hasan Rıza ve Salih Bozok yanlarında. 28 Ekim – Dalgın yatıyorlar. Ziyaret yok. 29 Ekim – Hafif asabi araz. Hafif bulantı ve hıçkırık. Akşama doğru iyiceler. Doktorlar yanlarında. Ziyaret yok. 30 Ekim – Gasyan, bulantı. Hafif sayıklama, 19:30 da biraz sakinleştiler. Doktorlar yanlarında. Ziyaret yok. 31 Ekim – Geceyi rahat geçirdiler. Doktorlar yanlarında.
KASIM 1938
1 Kasım – Lavman yapıldı. Öksürük var. Kodein verildi. Dr. İdelp yanlarında. 2 Kasım – Aynı hal. Hararet 37,1. Ziyaret yok. 3 Kasım – Doktorların hepsi yanında. Asabi haller ve ürperme. 4 Kasım – Başbakan 12 dakika yanlarında kaldı. 5 Kasım – Hafif inleme. Altı saat kadar fasılalı uyku. Doktorlar yanlarında. 6 Kasım – Aynı hal devam ediyor. Doktorlar yanlarında. 7 Kasım – Bu gece ancak bir saat uyuyabildiler. Sıkıntıdan ve öksürükten şikayetçi. Ayaklar ve ellerinde soğukluk var. Ziyaret kabul edilmedi. 8 Kasım – Bulantı, gasyan, asabi araz. Ziyaret yok. 9 Kasım – Derin komada. Nabız 128, teneffüs 45. Sonda ile idrar alındı. 10 Kasım – Nabız çok yumuşak. Oksijen verildi. Saat 08:30 da serum giycose yapıldı. Saat 09:05’de vefat etti.
Bu kayıt, 1961 basımlı “Her Yönüyle Atatürk” adlı kitaptan alıntıdır. Yukarıdaki fotoğrafı ise pek bilinmemektedir. Bu fotoğraf bana Ata’nın ” Bir millet sanat ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz” ve ” Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” sözlerini hatırlatıyor.
Not: Bu yazım Aya Merdiven Kurduk adlı kültür sanat blogumda 10 Kasım 2007 tarihinde yayınlanmıştır.