21. yüzyılın tanımladığı, aradığı fark yaratan, iz bırakan insan olmak için Freemantle en öz şekilde elli başlık sunuyor okuyucusuna. Hem iş, hem de özel hayatınızda etkili olabilecek, sizi diğer insanlara göre görünür kılacak elli püf nokta.
Freemantle sıklıkla hayatın içinden kısa örneklere başvuruyor. Bu örnekler kitabı akışkan kılıyor.
Aslında kitabı okudukça sunulan birçok başlığı zaten az veya çok uyguladığınızı göreceksiniz. Bu bir çeşit onanmak keyfi. Bazı başlıklar ise gerçekten insanı düşündürüyor, vizyonunu genişletiyor. İşte bazıları:
– Aşık olun; başarılı insanları her nerede ararsanız, orada yaptıkları işi seven insanlar bulusunuz.
– Her gün %100 güvenilir olun; herkesin güvendiği bir kişi olmayı hedefleyin.
– İşinizi 3-B içine oturtun; neyi, nasıl, neden yaptığınızı bilin.
– Yankılanan; bir insanın yüreğine ve ruhuna dkunduğunuzda yankılanırsınız.
– Karşılıklılığı benimseyin; kendi iyiliğiniz için başkalarına iyi olun.
– Her gün birşey armağan edin; ne kadar verirseniz o kadar zengin olursunuz, vermeyi yanlnız maddi algılamayın.
– Müfredat dışı olun; kariyerinizde ilerlemek için resmi veya gayri resmi olarak fazladan ders almaya ihtiyacınız var.
– Her gün ilginç birşey öğrenin; aranılan insanlar gündelik hayatın üniversitesinden mezun olurlar.
– Müstesna olun; müstesna olabilmek için başka müstesna deneyimleri “canlı” olarak yaşayın. Fazladan %1’lik öğrenme bütün farkı yaratan olabilir.
– Herşeyi iki kez yaratın; biri zihninizde, diğeri fiziksel olarak gerçekte.
– Hikayeler anlatın; hikayeler anlatmak için büyük hikayeciler dinlemeniz gerekir, her hikayeniz için dokuz başka hikaye dinleyin.
– Not tutun; kilit enformasyonu yakalamakta bir bloknota kaydettiğiniz bir not hafızanızdan çok daha etkilidir.
– Sesinize ince ayar yapın; insanları heyecanlandıran ses tonu geliştirin.
– İyi olmak için iyiyi arayın; Meslekdaşlarınızda iyiyi bulmaya çalışmak sizi de iyi bir iş arkadaşı yapacaktır.
– Gönüllü olun; gönüllüler fark edilir, her kuruluşta aranan kişiler gönüllülerdir. Patron bir gönüllü istediğinde elinizi kaldıran siz olun.
– Kendinize sınırlar koyun; her insanın asla aşmaması gereken kişisel sınırları vardır.
– Bir diktatör için çalışın; diktatörler başkalarının zayıflıklarına odaklanır. Bir diktatör için başarılı bir biçimde çalışarak karakter açısından daha güçlü hale gelirsiniz.
– Kendinize sadık olun; sadece kendinize, ailenize ve dostlarınıza sadık olun, şirketinize değil.
– Her gün yeni bir şey yapın; daha fazla yeni şeyler yaptıkça, daha fazla tecrübeniz olacak, daha bilge hale geleceksiniz.
– Çok çalışın; çok çalışmak kötü birşey değildir.
– Meraklı olun; merak birinci dereceden motive edici bir etmendir.
– Kendinize ikinci bir beceri edinin; hiçbir zaman sahip olduğunuz beceriye güvenmeyin, hep yenisine sahip olmak için çabalayın.
Dünya üzerinde binlerce üniversite var. Türkiye’de bile mevcuttaki üniversite sayısı yüzü geçti. Elbette iş üniversite açmak değil. Olay üniversite kelimesine yakışır eğitim standartlarını hayata geçirmek.
Geçen gün YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın bir açıklamasını dinledim televizyonda. Üniversitelerde asistan kadrosunu arttıracaklarını ve kadroları doldururken yabancı dil bilgisini zorunlu tutmayacaklarını söylüyordu. Enteresan bir gelişme.
Bildiğim kadarıyla akademik kariyer yaparken ulusal ve uluslararası platformlarda bilim, makale üretmek akademisyenin önemli performans ölçütlerinden biri. Asistanlık yolu ile akademik kariyerine başlayan bir gencin yabancı dil bilmeden dünyadaki bilimi nasıl takip edip, kendisini geliştirebileceği konusu aklıma takıldı. Dünyadaki gelişmeleri takip edemeyen akademik kadroların gençlere hangi nitelikte eğitim verebileceği ise bir başka kafa karıştıran soru. YÖK’ün bu kararında ciddi bir analitik düşünce eksikliği görüyorum. Akademik kadroların niteliklerinden çok niceliklerine odaklanmış bir bakış açısı.
Sanırım yabancı dil bilmeyen akademik kadrolar oluşturmaktaki tek amaç da sayısı yüzü geçen ve niteliği dört duvar olmaktan öteye geçemeyen birçok Anadolu üniversitesinin içini yine az nitelikli eğitici kadro ile doldurmak. Ne dahiyane çözümler … liseleşmiş üniversiteler.
Üniversite ve akademik kadro niteliği deyince sadece kötüleri düşünmemeliyiz. Gözümüz bence hep yukarılarda olmalı. İşte QS dünya üniversiteleri sıralamasında 2010 yılında sıralamaya giren Türk üniversiteleri:
360. Bilkent Üniversitesi, Ankara
405. Sabancı Üniversitesi, İstanbul
417. İstanbul Üniversitesi, İstanbul
419. Koç Üniversitesi, İstanbul
458. İTÜ, İstanbul
676. Çukurova Üniversitesi, Adana
679. Hacettepe Üniversitesi, Ankara
Boğaziçi, O.D.T.Ü, Yıldız Teknik, Marmara, Ankara, Akdeniz, Ege, 9 Eylül, Karedeniz Teknik, Gazi Üniversiteleri listede bulunmuyor. Neden acaba?
ve sonrasında dünyanın en iyi 100 üniversitesi: (üniversite değerlendirme ölçütlerine Top Universites sitesinden ulaşabilirsiniz):
Bugün Cumhuriyet Gazetesi‘nin Pazar ekinde Sinem Dönmez’in Sosyal Medya üzerine ilgi çekici bir makalesi yayınlandı: Blogunuzda Patronunuza Yağ Çekin !
Sinem Dönmez makalesinde üç ayrı kişinin görüşlerine başvuruyor; Radikal Gazetesi‘nde telifle yazan ve gazete hakkındaki olumsuz tweeti nedeniyle işinden olan Lube Ayar, blogunda işyeri üzerine olumsuz içerik üreten ve işinden olan İnci Vardar ve ben.
Sinem Dönmez’in sorularına verdiğim yanıtlar gazetede biraz kısaltılmış olsa da özünü korumuş. İşte tam cevaplarım:
– Bir çalışan sosyal medyada şirketi hakkında konuşurken temkinli mi olmalıdır?
Mutlaka olmalıdır. Şirketler herkesin aklına her geleni geleni dilediği gibi, dilediği yerde söyleyebileceği özgür, demokatik ortamlar değildir. Şirketler otokrasi ile yönetilir. Şirketi yönetme erkine sahip olan kişiler kurumun iç süreçlerini, doğrularını, yanlışlarını belirler. Bu nedenle özellikle şirket alehinde söylediğiniz her söz sizi bağlar, sizi aşağı çekebilir.
– Eğer mutsuzsa ya da bir şeyden memnun değilse bunu dile getirmemeli midir? Getirirse sizce yaptırımı olmalı mıdır?
Mutlaka her çalışanın şirketi hakkında olumsuz düşünceleri, söylemleri vardır. Şirketler, çalışanların yaşadığı olumsuzlukları, mutsuzukları tespit ederek gidermek için İnsan Kaynakları bölümlerini sorumlu kılmıştır. Çalışan Memnuniyeti Anketleri başlığı altında toplayabileceğimiz araçlarla İnsan Kaynakları bölümleri çalışanların kafalarından geçen olumlu veya olumsuz bütün düşüncelere ulaşmaya çalışır.
Anketler haricinde de, çalışanlardan birebir gelen işe veya özele dair hiçbir olumsuz düşünce, tespiti bizler reddetmeyiz. Mutlaka dinleriz ve çözüm üretmek için sonuna kadar çaba sarfederiz.
Ancak derdine şirket iç süreçleri ile çare aramak yerine, dışarıda genele yakınmak yönteminin ne dertliye, ne de derdin kaynağı konumundaki şirkete bir faydası olur. Hatta zararı olabileceğini görüyoruz.
– Mesela böyle bir durum olduğunda karşılıklı konuşmak gibi bir çözüm varken işten uzaklaştırmak sizce ne kadar doğru?
Anketler veya yüzyüze görüşmelerde belirtilen olumsuz düşüncelerden ötürü hiçbir çalışan asla sorgulanmaz. Tam tersi bu açıklık için teşekkür edilir. Olumsuzların nasıl giderilebileceğine dair öneriler istenir, projeler geliştirilebilir.
Kurumların çalışanlara ulaşmak için geliştirdikleri enstrümanlar yanında açık kapı politikasını bütün İnsan Kaynakları bölümleri uygular. Karşılıklı konuşmak çabası içindeki hiçbir çalışanı İnsan Kaynakları veya yönetici reddetmez. Ben açıkçası bu tip çabanın da çok az olduğunu söyleyebilirim. Çözüm değil, çözümsüzlük için çaba gösteriliyor genelde.
Burada çalışanın konuşmak için seçtiği ortamın şirket yönetimi değil, sosyal medya olduğunu görüyoruz. Sosyal medya mı çalışanın sorununa çare bulacaktır? Hiç sanmıyorum. Sosyal medya onu unutup gidecektir. Bir yola çıkılırken ister çalışan, ister şirket olarak büyük manzarayı görmek gerek kanımca. İş Hukuku ve Borçlar Hukuku kapsamında her iki tarafın birbirine karşı (imzaladıkları iş sözleşmesi gereği) yükümlülükleri vardır. Kısacası taraflar özgür değildir.
– Bir çalışan şirketi hakkında kötü bir şey söylerse sizce kurumsal kimlik ne derece zedeleniyor?
Ciddi zedeliyor. Şu anda dünyada İnsan Kaynakları dünyası bu konuyu tartışıyor. Sosyal medyada işveren markasının konumlandırılması. Yurtdışında şirketlerin çalışanlar tarafından en ince detayına kadar değerlendirildiği siteler var. Hiçbir şirket kendisi hakkında olumlu veya olumsuz yazı yazılmasını, görüş bildirilmesini engelleyemez. Ama buna karşı çeşitli stratejik sosyal medya planları geliştirebilir. Şu an Türkiye’de sosyal medya dünyaya kıyasla şirketlerde uyuklama döneminde. Hatta yasaklı. Ama bu değişecek. Sosyal medya platformları önümüzdeki beş yıl içinde işverenlerin çok aktif yer alması gereken yerler haline dönüşecek. Neden? Olumsuz repütasyonların önüne geçmek için. İşverenler sosyal medyayı yasaklamak bir yana, çözüm ortağı olarak kullanmayı eninde sonunda öğrenecek. Kurumsal kimliğinin gücünü sergileyecek şekilde sosyal medyada varolarak olumsuz söylemleri bertaraf edebilecek.
– Peki interneti, sosyal mecraları bir çeşit özgürlük gibi görüyoruz, aslında değil miyiz?
Sosyal mecralar aslında gerçek hayatın bir yansıması. Kanımca sosyal mecraları sınırsız özgürlük alanı olarak kabul edenler büyük hata yapıyorlar. Gerçek hayatlarımızdaki edimlerimiz bizi nasıl bağlıyorsa, sosyal mecralardaki hal, görüş, yazışmalarımız da eş değer bizi bağlıyor. Kişilik bölünmesi yaşamamak gerek. Ben sokakta ne isem, ekran karşısında da oyum. Hele olay profesyonel hayata gelince, bu konuda şirketlerin esneklik göstermesi zaten beklenemez. Dediğim gibi, şirketler otokratik yapılardır. Bu yapılarda işveren ile işgören bir akit ile bir araya gelir. Bu akit iki tarafa da çeşitli yükümlülükler getirir.
– Sosyal mecralarda yer alanlar bir şey paylaşırken ne kadar güvende? Patronları “blocklamak” mı lazım?
Hayır, tam tersi. Bence patron bir güvence olur. Zannetmeyin ki sizin sosyal medya aktivitelerinizi patron görür. Onların kafalarını kaşıyacak vakitleri yok. Genelde bu tip bilgiler diğer çalışanlar tarafından taşınır yönetime. İşte iş hayatının gerçekleri bunlar. İş hayatındaki rekabetin sanal veya gerçek hayat diye bir ayrımı yok. Ama sanal aktivitelerin sonuçları gerçek hayatı çok olumsuz etkileyebileceği örnekten de hareketle kesinleşiyor.
Altın Türk Ödülleri – Golden Turk Awards, temelleri 2008 yılında atılmış, başarılı Türklere ve Türk şirketlerine, aynı zamanda Türkiye’ye destek olan birey ve kurumlara verilmek üzere kurulmuş ilk ve tek bağımsız organizasyonu. Organizasyonun amacı ise A.B.D. genelinde başarıyı ödüllendirerek yeni nesillere örnek alabilecekleri ve Türk Amerikan toplumunun gurur duyabileceği bir platform yaratmak.
2010’da birincisi düzenlenen Altın Türk Ödülleri’nde kategorileri ve adayları merakla inceledim. En Başarılı Müzisyen ve En Başarılı Global Türk kategorilerinde ismi olan sevgili ilkokul sınıf arkadaşım Rahman Altın‘a ise gurur duyarak oy verdim. Bulunduğu kategorilerdeki rakipleri çok güçlü, başta Fahir Atakoğlu olmak üzere 🙂
1- Alican Tosyali – Benchmark Yönetim Kurulu Başkanı
2- Engin Arik – Luminit Yönetim Kurulu Başkanı, President ve CEO
3- Huseyin Ozyurtcu – Picasso Travel Kurucusu
4- Nevin Sanli – Sanli Pastore & Hill Kurucusu, Partner
5- Rahmi Soyugenc – Amerika’nın en eski dönerkapı üreticisi International Steel Company’nin sahibi.
6- Turker Hidirlar – iConn Yönetim Kurulu Başkanı
7- Varol Ablak – Vocelli Pizza Yönetim Kurulu Başkanı
EN BAŞARILI İŞKADINI
1- Borluca Oztimurlenk – 25 yıllık sürücü kursu sahibi ve işletmecisi.
2- Derya Taşkın – Danışmanlık ve insan kaynakları şirketi Derya Staffing’in kurucusu.
3- Emine Savasir – Snow White Linen Services, Inc. kurucusu.
4- Nurten Ural – İç mimarlık şirketi Ural Interiors, Inc. sahibi.
5- Hulya Koc – Çocuk bakım şirketi ve insan kaynakları şirketi sahibi.
6- Huma Alpaytac Gruaz – Chicago merkezli halkla ilişkiler şirketi ve pazarlama ajansı sahibi.
7- Yasemin Koyunoglu – Amerika’da banka sahibi olan ilk Türk işkadını.
8- Yıldız Blackstone – Kadın lüks giyim markası Luca Luca’nın Yönetim Kurulu Başkanı.
1- Bulut Ersavas, ClimateMinderTM Kurucu Ortağı ve CEO’su.
2- Harun Sevimli – AmerTurk, Inc. Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su.
3- Ibrahim Yazici & Ugur Ugural – Tiyatro grubu Turkish American Art Society of New York’un kurucusu.
4- Koray Yilmaz – Tulumba.com’un CEO’su.
5- Melih Abdulhayoglu – Comodo CEO ve Kurucusu.
6- Murat Ozsu – innRoad web sitesinin arkasındaki beyin.
7- Selim Yargici – iTunes aplikasyonları geliştiren
8- Serdar Ilhan – New York müzik, sanat ve gece hayatının tanınan ismi.
9- Sinan Kanatsiz – KCOMM Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su.
EN BAŞARILI START-UP
1- BidBox – Eğitimle ilgili mobil aplikasyonlar geliştiriyor.
2- Climate Minder – Tarım sektörü için kablosuz iklim takip ve kontrol sistemi geliştiren şirket.
3- Grou.PS Inc – Kendin Yap tarzı sosyal paylaşım platformu.
4- I am Modern – Kadınlar için dergi.
5- Kodingen – IT departmanları için Google aplikasyonları.
6- Like.com – Bir Türkün sahip olduğu Google tarafından satın alınan ilk şirket.
7- Tulumba.com – Uluslararası mal ve servis hizmeti sunan etnik online market.
EN BAŞARILI AKADEMİSYEN
1- Ali Erdemir – Bilimadamı, Argonne National Laboratory Energy Systems Division.
2- A. Ozer Arnas – Profesör (Mechanical Engineering U.S. Military Academy)
3- Cem Giritli – Bilimadamı.
4- Daren Acemoglu – Charles P. Kindleberger Professor of Applied Economics at Massachusetts Institute of Technology
5- Feryal Ozel – Yardımcı Doçent (Astronomy and Physics. University of Arizona)
6- Gokhan Hotamisligil – Profesör (Genetics and Metabolism, Department of Genetics and Complex Diseases Department of Nutrition)
7- Mehmet Toner – Profesör (Harvard Medical School ve Biomedical Engineering, Harvard-MIT Division of Health Sciences and Technology (HST)
8- Miral Dizdaroglu – The National Institute of Standards and Technology (NIST) Fellow, Group Leader, Doctor Honoris Causa, Doctor of Natural Sciences (Dr. rer.nat.) Biochemical Science DivisionDNA Science Group
9- Nur Yigitoglu – Georgia State University
10- Omer Yilmaz – Harvard’s Massachusetts General Hospital
11- Selim Arcasoy – Columbia University/New York Presbyterian Hospital as the Medical Program Director
12- Semahat Demir – Program Director for Biomedical Engineering at National Science Foundation (NSF)
13- Suleyman Gokoglu – Kıdemli Bilimadamı (Senior Scientist at NASA Glenn Research Center)
14- Utkan Demirci – Harvard-MIT Health Sciences and Technology, Brigham and Women’s Hospital, Harvard Medical School.
15- Vamik Volkan – Emeritus Professor of Psychiatry at the University of Virginia.
1- Bonnie Kaslan, Turkish Cultural Foundation Danışmanı, Assembly of Turkish American Associations Mütevelli Heyet Üyesi, Los Angeles Eski Fahri Konsolosu
2- David Saltzman, Avukat
3- Ed Withfield, Kongre Üyesi, Türk-Amerikan Dostluk Grubu Kurucusu
4- Lincoln Mc Curdy, Turkish Coalition of America Yönetim Kurulu Başkanı
5- Lydia Borland, Danışman
6- Mark Meirowitz, Avukat
7- Virginia Foxx, Kongre üyesi (NC)
EN BAŞARILI TÜRK-AMERİKAN AKTİVİST
1- Ceren Olga Gokdeniz, Amerika Türk Kadınlar Birliği ve İÜ Mezunlar Derneği Üyesi
2- Ergun Kirlikovali, ATAA Gelecek Dönem Başkanı
3- Kaya Boztepe, Federation of Turkish American Associations Başkanı
4- Nevin Sanli, Medeterrinian Dinner Kurucusu
5- Nurten Ural, Assembly of Turkish American Associations Eski Başkanı
7- Saduman Gurbuz, TURANT Başkanı
8- Serdar Ilhan, Organizatör
EN BAŞARILI TÜRK-AMERİKAN TOPLUM LİDERİ
1- Hatice Dinc, Turkish American Cultural Alliance, Chicago Eski Başkanı
2- Saduman Gurbuz, TURANT Eski Başkanı
3- Serap Odabas Yigit, Florida Turkish-American Association Başkanı
4- Yavuz Atila, Turkish American Association of California Kurucu Üyesi
1- Alev Necile Dinc, Sanatçı, ressam, dizayner, şair
2- Asha Ozbey, Sanat direktörü
3- Ayse Birgul Atay, Philadelphia Türk Tiyatro Klubü Kurucus
4- Bingul Sevimli, Ebru sanatçısı
5- Burhan Dogancay, Ressam
6- Ertug Tufekcioglu, Film Yönetmeni
7- Hakki Subentekin, Film yapımcısı
8- Ibrahim Yazici & Ugur Ugural – Turkish American Art Society of NY kurucuları
9- Meta Akkus, Yönetmen
10- Metin Bereketli, Ressam
Günler, aylar, yıllar geçiyor. Sınırlı ömürlerimizde ileri gidiyoruz her zaman, geriye değil.
… ve kucak açıyoruz 2011’e, hoşgeldin diyoruz mutlu ve ümitlice.
“Bak, sen gelmeden önce neleri hazır, neleri def ettim ?” diye ekliyoruz aklımızdaki envanteri karıştırarak, kolay olmuyor önemli hayat ve iş notlarını tutmak. Bakalım neler yazmışız:
Geçtiğimiz yıllarda temeli atılan başarılı projelere devam, yeni leri ise yolda; daha fazla araştırmalı, daha fazla öğrenmeli ve üretmeliyiz. Çok çalışmalıyız sanki 2012 yarın gelecekmişcesine.
Hayal kırıklıkları, umutsuzluk yaşandığı o kasvetli geçmiş günlerde kaldı; gerekli dersler alındı, gözyaşlarımızı ise sadece ruhumuzu temizlemek için kullandık.
Kararsızlıklarımızı sorguladık yine, bazısı çözüm yoluna girdi, bazısı halen beklemede, açılacak onların da yolları elbet. Sabır.
Hayaller hep kurduk, hep de kuracağız. Var mı aralarından bir nebze olsa da yaklaştıklarımız? Benim var sanki. Kim demişti ‘hayaller bizim yegane gerçeklerimizdir’ diye?
Birçok soru sorduk. Bazısının yanıtlarını zaten biliyorduk veya öğrendik, bazıları ise halen cevapsız. Onları aydınlatmalıyız. Belirsizlik insanı en çok tüketen. Boşluğu dolduracak kelimeleri kendin bul, daha fazla zaman kaybetme.
Fırsatlar yakaladın, kaçanlardan çok. Hep tetikte ol, sen kendini işledikçe, sen kendini büyüttükçe, daha çok fırsatlar gelecek ayağına bil.
Şanslı olmak bir şans. Gelen şansı değerlendirebilmek ise bilgi, tecrübe ve yüksek ahlak demek. Bir ressamın tuvalinden sonsuzluğa ulaşan ilham gibi, anlık gelen şansını yaşama yayabilmeyi öğren.
Senden büyük, senden güçlü, senden akıllı… Kıyasladığında kendini ‘az’ hissettiklerinden korkma. Onlardaki erdem, kudret sana ders. Bir çırağın ustasına sarıldığı gibi sarıl onların fazlasına. Sarılmak, kaçmaya, yoksaymaya çalışmaktan her zaman daha kolay bil.
Dedikoducu, suistimalkar insanlardan uzak dur. Bu gibi kendilerini sevmeyenlerin kurduğu yaşam dengeleri mutsuzluk, umutsuzluk, kötülük ve tembellik ile yoğurulur. Sen onlardan biri hiçbir zaman olmadın, olamazsın da, değil mi?
Sevdiklerin var her yanında; ailen, arkadaşların, tanışların. Ama biraz da özgür kal, kendinle başbaşa zihninde. Birey olmak tüm sorumlu ve hatta sorunlu olarak, beni ben, seni sen yapıyor. ‘Biz’ asla ‘ben’siz veya ‘sen’siz olmaz. Başkalarını taşımadan önce, insan kendisini taşıyabilmeli özgürce.
Son olarak aklını ve yüreğini eş zamanlı aç, o aydınlık yol sana doğru ile yanlışı mutlaka gösterecektir. Hiçbir büyük başarı yürek olmadan, hiçbir büyük aşk da akıl olmadan yürümez.
2011’de yılında aklınız ve yüreğinizden geçen bütün güzelliklerin gerçekleşmesi dileğimle …
İşsizliğin %10’unun üstünde olan memleketimde şu aşağıda yazacağım pozisyonlara İnsan Kaynağı bulabilirseniz siz muhteşemsiniz, samanlıktaki iğneyi buldunuz !
– İngilizce bilen Ziraat Mühendisi,
– Büyük-küçük baş hayvancılıktan anlayan (kedi-köpek değil) Veteriner, İngilizce bilirse başına taç takacağız,
– İngilizce bilen, tarım makinaları tecrübesi olan Ziraat Mühendisi veya Makina Mühendisi de olabilir,
…
Aslında görüldüğü gibi alınan lisans derecesi değil, yabancı dil bilgisi pozisyonlardaki kırılım noktası.
Aralık ayı boyunca Türkiye’nin en iyisi diyebileceğim devlet üniversitelerine gittim. Binin üstünde genç ile bir araya gelerek sohbet etme fırsatı buldum. Her üniversitede ortak bir soru yönelttim kalabalığa:
“Kaçınız İngilizce konuşabiliyor?”
Toplamdaki oran 1/5 bile değildi.
Şimdi bu aşamadan sonra lütfen bana kimse ‘Türkiye globalleşiyor, dünya devi oluyor’ demesin veya Türkiye’de tarım, hayvancılık niye berbat durumda diye kafasını kaşımasın. Bilimi, uygulamayı geliştiren batılının ne dediğini, ne yaptığını anlayamadıktan, uygulayamadıktan sonra kim nereye gelişsin ki?
Biz ‘kendimize’ rağmen birşeyler oluyoruz ya, bu topraklar gerçekten bereketli !!!
.
(Yukarıdaki fotoğrafta var bir iğne, kamyonun burnu havada, ağır çekmiş, demek ki iğne arkada 😀 )
Yılın ilk yazısı bugün kayıt olduğum bir web sitesi hakkında Threewords.me
18 yaşındaki web girişimcisi Amerikalı Mark Bao’nun sitesinin içeriği, bir kullanıcının bir diğer kullanıcı hakkındaki düşüncelerini üç kelime ile yansıtması ile oluşuyor. Çok basit, eğlenceli ama riskli. Hiç beklemedik şaşırtıcı, hatta çok olumsuz kelimeler de sarfedilebilir.
Benim siteyi Kaynağım İnsan’a taşıma nedenim ise Threewords.me’nin bana çok klasik ve benim hiç kullanmadığım birkaç mülakat sorusunu hatırlatması:
“Bana kendisinizi üç kelime ile anlatın lütfen”
“Sizi arkadaşlarınıza sorsak hakkınızda ne derler?”
Aslında Threewords.me için İK terminolojisini kullanarak ‘üyelerinin (insan kaynağının) nitelik incelemesi yapan bir site’ diyebiliriz. Hatta bu site sonrasında bir fikir bile kafamda oluştu. Üyelerin mülakat sorularına cevap verdikleri ve mülakat egzersizi yaptıkları bir site açsam sizce tutar mı? … veya Kaynağım İnsan’dan böyle mülakata gireceklere destek veren bir bölüm oluştursam ? 😀