Liderlik üzerine kitap okumayı seviyorum. ‘İyi lider’ olarak tanımlanan, yaşayan veya tarihe malolmuş insanların hayatlarını, yaptıklarını, nasıl yaptıklarını, neler yaşadıklarını, yaptıklarının sonuçlarını okumak bana hem heyecan, hem de ilham veriyor. Ama hayat her zaman toz pembe değil. Bu nedenle Barbara Kellarman’ın ‘Kötü Liderlik’ isimli eserini kitapçının rafında görünce iyilerden olduğu kadar kötü liderlerden de öğrenilecek çok şey olduğunu düşündüm. Nitekim kitabı çok hızlı ve bir o kadar da merakla okudum.
Barbara Kellerman kitabının başında insanların lider ve liderliğe neden ihtiyacı olduğunu gayet basit ve net bir şekilde tanımlıyor. Lider konumundaki kişilerin insanların bu çok temel sayabileceğimiz ihtiyacını karşılarken ‘kötü’ sıfatı ile taçlandırılmasının o kadar da kolay olmadığını söylüyor. Kötü nedir? diye soruyor Kellerman ve okuyucuya kendi kötü çeşitlendirmesini 7 başlıkta sunuyor:
1. Yetersiz liderler,
2. Bağnaz liderler,
3. Taşkın liderler,
4. Duygusuz liderler,
5. Ahlaksız liderler,
6. Umursamaz liderler,
7. Şeytani liderler.
Barbara Kellerman her başlığın altını bazısı yerel (Amerikan), bazısı uluslararası çapta tanınan liderlerle dolduruyor. Örneğin yetersiz lider olarak Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin yirmi yıl başkanlığını yapan Juan Antonio Samaranch’ı, bağnaz lider olarak Rusya devlet baskani Vladimir Putin’i, taşkın lider olarak Washington D.C.’nin dört defa belediye başkanlığını yapmış ağır kokain bağımlısı Jesse Jackson’ı, umursamaz lider olarak Ruanda’da 1,5 milyon Tutsi’nin Hutu’lar tarafından korkunç şekilde katledilmesine seyirci kalmayı tercih eden Bill Clinton’ı, şeytani lider olarak Bosna’da on binlerce müslüman Bosnalı’yı vahşice öldürten, on binlercesine işkence yaptıran, sistematik şekilde tecavüz ettiren Radovan Karadziç’i ve Kamboçya halkının üçte birini yokeden (1,5 milyon insan) Pol Pot’u okuyucunun dikkatine sunuyor.
Liderler taşıdıkları üstün nitelikler nedeniyle diğerlerini peşinden sürükleyebilen insanlardır. Eğer lider kötü ise söz konusu kötülüğün üst sınırlarının neler yapabileceğini bu kitapta okuyabilirsiniz. Okuduklarınızın hiçbiri hoşunuza gitmeyecek belki ama eminim bu kitabı okuduktan sonra benzer profiller ile karşılaştığınızda anında beyninizde alarm zilleri çalmaya başlayacak.
Diğer taraftan kitap okuyucuya şunu da soruyor: Tamam lider kötü. Ya onu yıllarca bütün kötülüğünü bilip azimle takip eden yandaşları? Kötülüğü bilip müdahale etmeyerek seyirci kalmayı tercih edenler… onları ne yapacağız? Biz bu noktada şu an nerede duruyoruz veya duracağız?
Kötülüğün ne olduğuna dair farkındalığınızı her açıdan arttırmak için tavsiyem bu kitabı okuyun.
İpek hanım paylaşım için teşekkür ederiz.Yazısınızın sonunda yer alan son paragraf bence düşünülmesi gereken bir hadiseye işaret ediyor.
Bireyler olarak mutlaka kendimize şu örnermeleri sormamız gerekir.”Olumsuz bir olguyu bilerek veya bilmeyerek desteklemek,kenara çekilip seyretmek ne kadar adil ve etik”
Toplumların değişime ve yenileşmeye karşı gösterdiği tepki ile nitelikli bir yapıya bürünüp bürünememesi iyi veya kötü liderleri doğurmaktadır.Liderler içinde yaşadığı toplumun bir manzumesidir.Bu bakımdan eğer kötü liderlerden sürekli şikayet ediyorsak en önce toplumun müşahade altına alınması lazım.Bataklığı kurutmak yerine sürekli sineklerle uğraşmak beyhude bir iştir.
Dünya genelinde ister ekonomik ister siyasi isterse ahlaki buhranların filizleride bu şekilde doğmaktadır diye düşünüyorum.