Şirketlerin Gezi Parkı Direnişinden Alması Gereken Dersler – 2

Taraftar

“Şirketlerin Gezi Parkı Direnişi’nden Alması Gereken Dersler” yazı dizime Y kuşağı gençliğinin şirketlerimizde en çok arayışta olduğumuz yetkinlikleri istediklerinde, motive olduklarında fazlasıyla sergileyebildiklerine vurgu yaparak dün kaldığım yerden devam etmek istiyorum:

1. Anlam Arayışı 

2. Açık İletişim

3. Saygı

4.Pozitivizm

5. Sosyal Sorumluluk Bilinci 

6. Mizah / Eğlence

7. Cesaret

Cesaretin sözlük anlamı güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven, yani korkak olmanın tam tersi. Yüzbinlerce genç, günlerdir, tek yürek olmuş sokaklarda canları pahasına mücadele ediyor.

Yazabileceğim hiçbir şirket süreci benzetmesi yukarıda betimlediklerimin karşılığı olamaz. Dolayısıyla Y kuşağının bu cesaretine sadece şapka çıkartıyorum.

ÇÖZÜM: İnanç, cesaretin besin kaynağıdır. Şirketinin misyon ve vizyonuna, değerlerine, hedeflerine inanan bir Y kuşağı gencinin üstesinden gelemeyeceği zorluk olmadığını düşünüyorum. Önemli soru şu: Acaba patron ve yöneticiler misyon, vizyon, değer ve hedeflerine ne derece hakimler? Onları ne derece bilinçli, gerçekçi yapılandırdılar ? Tabana yani gençlere nasıl yaydılar ? Dikte mi ettiler, yoksa onları ikna etmeye mi çalıştılar?

8. Teknoloji Dostu Küresel Vatandaş

KONDA araştırma şirketinin 4411 Gezi Parkı Direnişi katılımcısıyla yaptığı araştırmada ‘Olayı nereden duydunuz?’ sorusuna katılımcıların %69 sosyal medya, %8 internet haberlerinden diye cevap vermiş.

15 Haziran 2013 tarihine kadar Gezi Parkı Direnişi ile ilgili toplam 13,5 milyon tweet atılmış.

Ustream TV üzerinden onlarca farklı insanın sokaklardan canlı yayınını evlerimizden takip ettik.

Direnişçiler Zello programı ile cep telefonlarını telsiz olarak kullanarak haberleştiler.

What’s Up kullanarak gerçek zamanlı birbirleri ile yazıştılar.

Facebook, Friendfeed, Youtube, bloglar neredeyse 24 saat durmaksızın hem yurtiçinde, hem de yurtdışında insanları birbirine bağladı.

Ana medya susarken bütün dünya Türkiye’yi canlı takip etti. İşte küresel olmak bu değil mi? Y kuşağı, teknoloji dostu, küresel boyutta hayatı yaşayan vatandaşlar olduklarını hepimize göstermediler mi?

ÇÖZÜM: Şirketler patron ve yöneticileri, teknolojiyi bütün dünyayı kapsayacak kalitede ve etkinlikte kullanabilen Y kuşağı ile aynı dili konuşabilmek için acilen bilişim teknolojileri eğitimleri almalı ve aktif birer kullanıcı haline gelmelidir. Diğer türlü ‘sözde’ teknolojiyi bilerek, özde iş süreçlerine sağlayabileceği katma değer üzerine öngörülerde bulunamaz, analizler yapamazlar.

Takım çalışması

9. Takım Çalışması

Yukarıdaki fotoğraf (Der Spiegel) bir barikat yapımı esnasında çekilmiş. Yanyana duran gençler elden ele barikat malzemelerini geçiriyorlar. Biz buna en yalın hali ile takım çalışması diyoruz. Bu gençlerin başında onlara yanyana dizilmelerini söyleyen bir lider veya yönetici yok. Bir hedef doğrultusunda kendi kendilerine organize olup çalışmaya başlıyorlar. Bu gibi sahneler Haziran ayı boyunca defalarca yaşandı İstanbul’da.

Neymiş?

Demek Y kuşağını dersliklere doldurup “Takım Çalışması” eğitimleri aldırmaya hiç gerek yokmuş. Onlar zaten inandıkları bir hedef olursa gerekeni yapacak kapasite, bilgi ve enerjiye sahiplermiş.

ÇÖZÜM: Bence bu fotoğraf kelimelerin anlatamayacağı mesajı şirket patron ve yöneticilerine veriyor. Y kuşağı, takım çalışmasına hazır, önlerine inandıkları bir vizyon konulursa,  ikna oldukları hedefler verilirse.

10. İşbirliği

İşbirliktelikler, 21. yüzyıl iş dünyasının olmazsa olmaz koşulları arasında yer alıyor. Birbirinden farklı altyapıları, ihtiyaçları, beklentileri olan şirketlerin bir veya birden çok ortak payda üzerinden güçlerini bir araya getirmeleri, birlikte çalışmaları, kazan-kazam modelini hayata geçirmeleri, tek başlarına elde edemeyecekleri sonuçları hayalini bile kuramadıkları kadar ileri noktalara taşıyabiliyor.

Peki, size Türkiye’de asla işbirliğine gidemeyeceğini düşündüğünüz yapılar hangileridir? diye sorsam …

Benim cevabım Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray taraf grupları olurdu … Mayıs ayı sonuna kadar.

2012-2013 Süper Lig bitiminde özellikle üç büyük İstanbul takımı arasında hiçbir zaman kapanamayacağı düşünülen uçurumlar açıldı. Bir Fenerbahçe taraftarı olarak, Burak Yıldırım’ın maç çıkışı hayatını kaybetmesi benim belki de hiçbir zaman futbolla yıldızımın barışmamasına neden olacak. Böylesine birbirinden kopmuş, şiddetle yüklenmiş, nefret dolu, cepheleşmiş taraftar kitlelerinin bir araya gelebilmesi ancak mucize olur derken 31 Mayıs 2013 tarihinde Gezi Parkı Direnişi başladı.

Sonrasında Türkiye birbirinden kıyasıya nefret eden üç büyüklerin taraftarlarının bir araya gelip, işbirliği yaparak hareket ettiklerini gördü.

Y kuşağı taraftar grupları, Gezi Parkı Direnişi ile geçmişte birbirlerine karşı “nefret yüklü” olsalar dahi ortak bir hedef için nasıl başarıyla işbirliği yapabileceklerini gösterdiler.

ÇÖZÜM: Şirketler ve bölümler arası işbirliktelikleri iş verimliliği, yenilikçi yaklaşımlar için önemli bir zemin oluşturuyor. Bu zemini, Y kuşağının hız, görüş ve pozitivizm katkısına açarak elde edilebilecek sonuçların geliştirilebileceğine inanıyorum.  Diğer taraftan şirketler ve çalışanlar, ortak paydalarını belirleyebilirlerse, ‘belirsiz süreli işbirliği’ yapmak üzere el sıkışırlar. Görünüyor ki, Y kuşağı ile el sıkışmak, kazan-kazan ilkesini destekler nitelikte. 

istanbullu-toma-sini-seciyor-4755928_5748_b

11. Yaratıcılık

Bütün Gezi Parkı Direnişi boyunca Y kuşağının ellerindeki pankartları, duvar/kaldırım yazılarını, attıkları tweetleri, yazdıkları yorumları okuduk, yayınladıkları videoları izledik, haykırdıkları sloganları, söyledikleri şarkıları dinledik. Hayret ettik, hayran kaldık. Eminim özellikle pazarlama iletişimi üzerine çalışanlar inanılmaz ilham aldılar bu süreçten.

Bizim Y kuşağında ne cevherler varmış da, biz farkında değilmişiz ?! Kimbilir yaratıcılık ve üretkenlik konusunda doğaçlamadan çıkıp, biraz daha sistemli ve organize çalışsalar ne işler çıkartacaklar !

Yaratıcılığın tabanı çok yönlü olmak, çok yönlü yaşamaktan geçiyor. Her konuda meraklı olmak, okumak, araştırmak, sormak, öğrenmek, biriktirmek ve harmanlamak. Bizler bulunduğumuz coğrafyanın, yaşadığımız toplulumun zenginlikleri nedeniyle çok şanslıyız. Böylesi bir renk alegorisi dünyanın çok az yerine olabilir. Zenginliklerimizi güdükleştirmemeliyiz. Tek düzeleşmemeliyiz. Biz birbirimize benzetilmeye çalışılmamalıyız.

Eğer çalışkanlığımız ile zenginliklerimizi birleştirebilirsek yaratıcılığımızın kimse önüne geçemez. 

ÇÖZÜM: Şirketler zellikle pazarlama, satış, üretim, ar-ge, iletişim, İK fonksiyonlarına ait iş süreçlerinde yaratıcı yaklaşımlara sürekli ihtiyaç duyuyor. Y kuşağı çalışanları, uzmanlık alanları her ne olursa olsun, iş süreci tasarımı ve iyileştirmesi, ürün/hizmet tasarımı, reklam, PR projelerinde katılımcı olabilmeliler. Şirketler çalışanlarını çok yönlü olmak, yaşamak konusunda teşvik etmeli, yönlendirmelidir.  

12. Yenilikçilik

Y kuşağı, Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir kuşağın yapmadığını yaptı.

Bir park içindeki ağaçları korumak istediler, kendilerine saldırılmasını ve hakaret edilmesini kabul etmediler ve direndiler. “Birkaç gün sonra dağılır, evlerine giderler” diyen bütün eski kuşakları parka çadırları kurarak ve alanı panayır yerine dönüştürerek şoke ettiler. Her geçen gün daha organize oldular. Ama aralarından hiçbir zaman bir “lider” çıkarmadılar. Kolektif bir hareket olarak başladılar, öyle de devam ediyorlar. Taksim Dayanışması, direnişin sözlüğünü yapmaya başladığında itiraz etmediler.

Türkiye bugüne kadar hiç böyle bir yenilikçi organizasyonel açılım, yürütüm gördü mü?

Hayır.

Gezi Parkı Direnişi’nin Y kuşağının tanımladığı yenilikçi bir oluşum olduğu kesin.

ÇÖZÜM: Özellikle proje çalışmaları yapan şirketlerin Y kuşağının Gezi Parkı Direnişi sürecinde nasıl çalıştığını çok iyi analiz etmesi gerekir. Bu tip yalın proje ekibi çalışmalarına ağırlıklı yazılım firmalarında rastlıyoruz. Proje yürütüm süreci kurallarının çok net tanımlandığı, proje ekibi üyelerinin herhangi bir hiyerarşik düzen içinde olmadan kendi görevlerini icra ettiği, paslaştığı, birbirine back-up olduğu yapılar. Bu tip yapılarda bir araya gelen işinin uzmanı gençler zihinlerindeki bilgiyi rahatça ortaya koyabiliyor, kendisini geliştirebiliyor, yenilikçi fikirler üretebiliyorlar.

13. Risk Alma

Gezi Parkı Direnişi boyunca 5 insan hayatını kaybetti. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum.

Gezi Parkı Direnişi boyunca 12 insan gözünü kaybetti, yüzlercesi yaralandı. Hepsine acil şifalar diliyorum.

Hayatları, sağlıkları pahasına Y kuşağınin sokaklara dökülmesi, bu riski almaları çok ciddi düşünülmesi gereken bir durum. İnsanlar ancak inandıkları zaman kendilerini riske atarlar. İnsanın aldığı riskin büyüklüğü, inandıklarının o kişi için olan değer seviyesinin göstergesidir. Y kuşağının demokrasi ve özgürlüğe verdiği değer, onlar için harcadıkları bütün emek karşılığını bulacaktır.

ÇÖZÜM: Y kuşağı, eğer inanırsa cesurca risk alıyor. Onları inandırmak, eski kuşakların bundan böyle en zorlu sınavı olacak.

14. Adalet

.

 

Yazının devamı için 24 Haziran 2013 Pazartesi günü Kaynağım İnsan’a uğrayın.

Yazının 1. bölümü için lütfen buraya tıklayın.  

Yazının 3. bölümü için lütfen buraya tıklayın. 

“Şirketlerin Gezi Parkı Direnişinden Alması Gereken Dersler – 2” üzerine 2 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir