Sosyal medya kariyer ağı Linkedin bütün dünya kadar Türkiye’de de çok popülar. Geçen yaz Linkedin çok akıllıca bir strateji ile ağı Türkçe kullanıma açtı. Sonrasında da ülkemizden ağa kaydolan nitelikli insan kaynağının sayısı katlanarak arttı, artmaya da devam ediyor.
Nitelikli profesyonellerin böylesi bir platformda bir araya gelmesi sadece sosyal işe alım süreçlerini beslemiyor. Kurulan meslek gruplarında son derece faydalı, geliştirici, düşündürücü paylaşımlar, tartışmalar ve anketler yapılıyor.
Ben de Kaynağım İnsan blogumun bir uzantısı olarak Linkedin’de grup işletiyorum. Ocak ayında Linkedin Kaynağım İnsan grubumda tek sorudan oluşan bir anket uygulaması yaptım. Soru ve seçenekleri şöyle idi:
Yeni işinizi arıyorsunuz. İki şirket alternatifiniz var. Hangisine gore tercihinizi yapardınız?
a. İyi yönetici
b. İyi şirket
c. Tatminkar maaş
d. Nitelikli ekip arkadaşları
e. İyi sosyal imkanlar
Ankete bir ay içinde 162 kişi cevap verdi, 53 yorum geldi. Sonuçlar hakkında tahmin yürütebilirsiniz ama ben sizi fazla merakta bırakmayayım ve yazayım:
a. İyi yönetici – % 29
b. İyi şirket – % 31
c. Tatminkar maaş – % 14
d. Nitelikli ekip arkadaşları – % 18
e. İyi sosyal imkanlar – % 5
Anket şıklarındaki ‘iyi’ sıfatı pek çok kişi için bulanık gelebilir. Zaten amacım da herkesi düşündürmekti: ankete katılan her bir profesyonel için ‘iyi’nin karşılığı neydi, kimdi?
İyi Yönetici Kimdir?
Kendi anket sorumu cevaplarken ben seçimimi ‘iyi yönetici’ den yana kullandım. Bu seçimi yapmamın iki nedeni vardı:
Birincisi benim zihnimdeki iyi yönetici tanımı idi. Benim iyi yöneticim liderdi, kendisini geliştirirdi, bana geri bildirim yapar, beni yönlendirir, ilham ve coşku verir, beni zorlar, beni takdir eder, beni geliştirirdi, Üstelik iyi bir yöneticinin iyi bir şirkete de ihtiyacı yoktu. O zaten vasat, hatta kötü bir şirketi pırıl pırıl parlatacak yetkinliklere ve optimizme sahipti.
İkinci nedenim ise ‘iyi şirket’ olarak kabul edilen pek çok organizasyonun yaşamakta olduğu bence en büyük problem: kemikleşmiş orta veya üst kademe yöneticilerin nitelik ve yetkinlik azlığı. Uzun yıllar aynı organizasyon içinde kalmayı ve yükselmeyi bir şekilde başarmış bu kitlenin en büyük becerisi altlarına gelen filizlerin hayatlarını zindana çevirmektir. Hatta biz İK’cılar bu gerçeği şöyle bir saptama ile ilgililerine sunarız: Profesyonel kişi bir marka ile çalışmaya başlar, yöneticisi nedeniyle işverenden ayrılır.
İyi Şirket % 31 İle Şampiyon
Anket sorusuna katılan 162 kişiden 52’si iş arayışında ‘iyi şirketi’ tercih edeceğini belirtti. Ankete gelen yorumlarda bu tercihin nedeni şöyle açıklandı: İyi bir şirkette zaten iyi yöneticiler, tatminkar maaş, nitelikli ekip arkadaşları ve iyi sosyal imkanlar vardır. Tutarlı ve güçlü bir gerekçe olmakla birlikte pratikte pek çok ‘iyi’ olduğu düşünülen organizasyonda büyük verimsizliklerin, memnuniyetsizliklerin olduğunu yıllar sonra çeşitli kaynaklardan vaka çalışması olarak okuyoruz ve şaşırıyoruz. Ürün/hizmet marka imajının işveren markasının önüne geçebildiğini gösteriyor aslında kanımca bu şampiyonluk.
Tatminkar Maaşın Pabucu Dama
Linkedin’in nitelikli insan kaynağının bulunduğu bir sosyal ağ olduğunu yazmıştım. Dolayısıyla nitelikli insan kaynağının niteliksizden en büyük farkı belki bu anket sorusu ile ortaya çıkıyor. Nitelikli insan kaynağı paradan ziyade işe, işin sahibine, işi yönetene yöneliyor.
Nitelikli İş Arkadaşları Şart
“Bana arkadaşını göster, sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözümüzün iş hayatına da bire bir yansıtılabileceğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla nitelikli iş arkadaşları ile çalışmayı seçmek benim de ikinci tercihim olurdu.
İyi Sosyal İmkanlar Mı, O Da Nesi?
Henüz taban maaşının düşüklüğü problemini aşamamış insan kaynağımızın anket sorusunda sosyal imkanlara odaklanması hayalcilik olurdu. Ancak ankete gelen yorumlardan birisi çok düşündürücüydü: Eğer bir şirket iyi sosyal imkanlar sağlıyorsa, diğer dört seçeneği çoktan en tepe noktaya taşımış demektir. Ya sizce ? Bu yorumda haklılık payı olabilir mi?
Anket sorusunu görüntülemek için: http://lnkd.in/abGeRQ
“İyi Şirket Mi, İyi Yönetici Mi?” üzerine bir yorum