İpek Aral tarafından yazılmış tüm yazılar

Başbakan’ın Beyn.org’a Hakaret Davası

Dün kötü bir haber aldım. Üzüldüm, şaşırdım, kızdım.Türkiye blogosferinin en eskilerinden, ara ara benim de yorum yazdığım Beyn.org’un sahibi Barış Ünver’e Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakaret davası açmış.

Barış Ünver’in yazısı şu an yayında olmadığı için okuyamadım. Ancak farklı kaynaklarda yazının içeriğindeki başbakanı “hakaret” gerekçesi ile rahatsız eden söylem şöyle belirtilmişti:

… Başbakan Tayyip Erdoğan’ın meydanlarda söylediği “CHP, MHP, terör örgütü ruh üçüzü oldu” sözlerine atıfta bulunan Ünver, Abdullah Öcalan’ın devlet ile olan temasının da değerlendirildiği yazıda Erdoğan ile aynı kelimeler kullanılarak, “Erdoğan da Öcalan ile ruh ikizi oldu” dedi.

Bu yazı üzerine Erdoğan, üniversite öğrencisi hakkında suç duyurusunda bulundu. Erdoğan suç duyurusunda, “kişilik haklarına saldırı kastıyla fevkalade ağır, katlanılması ve tahammülü gayri kabil hakaretlerde bulunulduğunu” iddia etti. Suç duyurusu üzerine Ankara Cumhuriyet Savcısı Osman Atalay, Ünver hakkında 2 yıl hapis istemiyle Sulh Ceza Mahkemesi’ne dava açtı. Ünver, soruşturmada alınan ifadesinde, yazının amacının sadece eleştiride bulunmak olduğunu, hakaret amacı taşıyan kelimeleri kullanmadığını vurguladı. Ünver, ceza alırsa, atama veya seçilmeye tabi tüm memur hizmetlerinden de yararlanamayacak.”

Barış Ünver’in yazısını okuyamasam da, başbakanın“CHP, MHP, BDP ruh üçüzü oldu” sözlerinin geçtiği Adana mitingini buldum. Başbakan şöyle demiş:

Biz bir haksızlığın karşısında direniyoruz. Burada şu parti bu parti meselesi yok. Bu anayasa darbe anayasası mı milletin anayasası mı? Milletin anayasası. Bu değişiklik bir millet projesidir. Bu güne kadar bir araya gelemeyenler. CHP, MHP, BDP, YARSAV, bir kısım medya ve bakıyorsunuz terör örgütü bir araya geliyor. Ama biz bunların karşısında dimdik duruyoruz. Biz bu ülkede darbe anayasası ile bu güne kadar gelen süreci durduracak millet projesine evet diyoruz. Sevdamız millet, kararımız evet olacak. Oyumuz evet olacak.” diye konuştu.

Isparta mitinginde ise benzer sözlerini söyle bitirmiş:

Bu oyunu bozacak mıyız? O fitne odaklarının heveslerini kursaklarında bırakacak mıyız? 12 Eylül’de yeniden büyük Türkiye’ye evet mi? İleri demokrasiye evet mi? Daha fazla özgürlüğe evet mi?”

Devlet Abdüllah Öcalan’la dolaylı olarak görüşüyor mu? Görüşüyor. Televizyonlarda İmralı’dan gelen haberleri dinliyoruz, izliyoruz, tartışma programlarında gelişmeleri takip ediyoruz. Yani bir devlet dolaylı olarak  Abdullah Öcalan ile hem diyaloğa girer, hem de neden onun isminin geçtiği yeri hakaret kabul eder, ben anlamadım. Madem hakaret niteliği taşıyor Abdullah Öcalan, o zaman neden görüşüyorsunuz?. Ne büyük çelişki.

Barış Ünver’i eleştirisi nedeniyle dava etmek başbakanın mitingde bahsini ettiği “ileri demokrasi”ye bir örnek mi? … eğer öyleyse vah bizim halimize.

Abdullah Öcalan 10 yıl sonra serbest kalırsa ben o zaman meydanı göreceğim.

İnsan Kaynakları Yönetimi & Kalite Yönetimi Sistemleri Terimler Sözlüğü – Zafer Erkoç

Hepimiz Türkçe biliyoruz ama yine de kütüphanemizin en rahat ulaşılabilir noktasında iyi bir Türkçe dil bilgisi ve terimler sözlüğü olmasına özen gösteriyoruz. En azından ben gösteriyorum. Sıklıkla, farklı nedenlerle ihtiyaç duyuyorum. Kullandığım dili zenginleştirmek ve/veya doğruluğundan da emin olmak için.

O zaman, bir İnsan Kaynakları Danışmanı olarak mesleğime dair en temel bilgileri yani İK terminolojisini inceleyen bir veya birkaç kaynağı da kütüphanemde barındırmam faydalıdır diye düşündüm. Karşıma çıkan Türkçe kaynaklardan biri Zafer Erkoç’un ‘İnsan Kaynakları Yönetimi & Kalite Yönetimi Sistemleri Terimler Sözlüğü‘ adlı eseri oldu. (Alfa Yayınları, 2006)

Kitabın sadece İnsan Kaynakları Yönetimi değil, sürekli önemli işbirliği ve alışveriş halinde olduğumuz Kalite Yönetimi Sistemleri’ne ait içeriğe de sahip olması önemli avantaj. Terimler sözlüğü deyip geçmeyin sakın. Karşınıza çıkacak bilgi zenginliğine şaşırabilirsiniz. Her iki disipline ait birçok uygulama, teori, teknik, şema ve tablolara ulaşabilmeniz mümkün Zafer Erkoç’un özenli çalışmasında.

İnsan Kaynakları Yönetimi & Kalite Yönetimi Sistemleri Terimler Sözlüğü‘nün bütün İnsan Kaynakları ve Kalite Yönetimi çalışanlarının elleri altında olmasını tavsiye ederim.

Kariyer Beklentisi

Bunca yıl okuyoruz, kitaplar arasında dirsek çürütüyoruz. Sonrasında girdiğimiz profesyonel hayattan da aldığımız eğitim nispetinde bir karşılık beklemek hakkımız olmaz mı? Olur tabii ki, buna kimse karşıt bir söylem geliştiremez.

Ben de geliştirmiyorum zaten. Ancak profesyonel hayata girişten bir süre sonra karşımıza farklı bir kırılım çıkıyor. İşte bu kırılımda özellikle ülkemizdeki çoğunluk profesyonel kaba tabiri ile dökülüyor. Nedir bu kırılım? Açıklayayım:

Kariyer yolumuza okul yıllarında aldığımız bilgiler, ufak tefek iş tecrübeleri ile başlıyoruz. Okul kaynaklı teorik bilgilerin pratik hayata uygulanabilirlik yöntemlerini keşfetmek başlı başına bir tecrübe. Gel gelelim kariyer yolunda sadece okul kaynaklı bilgilerin bir ömür yeterli olacağını düşünmek büyük hata. İşte kırılım bu noktadan sonra başlıyor.

Nice profesyonel arkadaşım var, okul bittikten sonra kendisini, bilgisini geliştirmek için bir tane bile kitap kapağı açmamış. ‘Sürekli eğitim’ kavramı şirketlerinin onları çoğunlukla da zorla gönderdiği eğitim programlarından ibaret. Hele bir de şirketlerde böyle bir eğitim verme açılımının olmadığını düşünün. Yıllar öncenin bilgileri ve gündelik iş tecrübeleri ile kariyer yollarını devam ettiren, hatta büyük kariyer beklentilerine giren kalabalık bir kitle mevcut iş piyasasında.

Oysa daha farklı olmalı profesyonellerin kariyerlerine bakışları. Üniversiteli gençler bana “başarılı bir kariyere sahip olmak için ne yapmalıyız?” diye sorduklarında onlara şiddetle bir iş kütüphanesi kurmalarını söylüyorum. Bu öyle bir iş kütüphanesi olmalı ki, farklı disiplinlerden kaynakları içinde barındırsın ve bütün kariyer yolları boyunca sırtlarını ona güvenle dayasınlar.

Zamanında şirketin eğitim sistemi üzerine çok katı bir yönetici ile çalışmıştım. Her gelen eğitim talebine “bu konu için kendisi ne yapmış, kitap okumuş mu, araştırmış mı?”sorusunu yöneltirdi. Eğer cevap “hayır” gelirse, “gitsin çalışsın gelsin, anlamadığın birşey kalırsa eğitime gider” derdi. Bir İnsan Kaynakları profesyoneli olarak belki de çok onaylamayacağım bu tutumun eğer ölçüsü iyi ayarlanırsa gerçekten işe yaradığını gördüm sonradan. Çalışanlarda gelişim yolunda bireysel çaba sarfetme bilincini doğurmuştu bu ölçülü katılık.

Sürekli eğitim prensibini özümseyebilmiş, bireysel gelişimi için kendisi emek ve para harcayan   profesyonellerin  kariyer yolunun iki katı açık olduğunu öğrendiğimiz zaman, eminim etrafta “kariyerimden mutsuzum” diyerek dolaşan insanların sayısı hızla azalacak. Kendi kariyerimizin iplerini ele almak için hiçbir zaman geç değil, inanın.

Bu yazım Martı Dergisi Şubat 2011 sayısında yayınlanmıştır.

Engelliler Ve Mobbing

Geçtiğimiz sene bir araştırma yapılmıştı. Araştırmanın sonucuna göre engellilerin %65’i tanımadıkları insanların alaycı sözlerine ve davranışlarına, %42,7’lik kesim ise kamu görevlilerin kötü davranışlarına maruz kaldıkları açıklandı.

İnsanlar bunu duyunca tabii ki doğal ve banal olarak “ah..vah..yazık..günah” gibi tepkiler göstermekten öteye gitmediler. Bunu en iyi ben bilirim çünkü ben İŞİTME ENGELLİ bir insanım. Kimlerden ne gibi laflar işittiğimi ne gibi davranışlara maruz kaldığımı iyi bilirim.

5 senedir iş hayatının içindeyim. İlk 3 sene bana çok iyi ve saygılı davranan büyük bir şirketle çalıştım. Birkaç kendini bilmez dengesiz dışında hiç bir kötü muamele görmedim. Benim ilk deneyimim ve engelli olarak iş hayatında ayakları sağlam basma görevimdi. Bunun altından kalkabildim.

Çalıştığım son şirketten ise raporladığım amir dahil, çalıştığım takımdan tutun İK’ya kadar hepsinden önyargılı davranışlar gördüm. Hayatımda ilk defa “mobbing”in gerçeğiyle yüzleştim. Başta hani olur ya işe başladığınız zaman çalıştığın takımı, ortamı, şirketin işleyişini anlama aşamasındasındır. Daha ilk günden başlayan yanlış anlaşılmalar karşısında yılmadım, sabrettim. Bu insanların dediklerine göre “ilk defa benim gibi biriyle-engelli-çalıştıkları için nasıl davranacaklarını bilememelerinden” kaynaklıydı. Gel zaman git zaman sözlerinin sadece “boş laf” tan ibaret olduğunu davranışlarıyla gösterdiler. Ben her ne kadar işe zamanında gelip işimi yapıp, daha fazlasını öğrenip, takıma yardımcı olup, mesai vaktinde zamanında çıksam da bu yaptıklarım onlara yanlış geldiğini hakaretlerle, bağırış çağırışlarla, korkutma yöntemleriyle, cezalandırmalarla gösterdiler.

Sonuç bu beni yıldıracağına ilk işim bana karşı önyargılı davranan İK’ya şikayet etmek değil Çalışma ve Sosyal Güvenliğe şikayet etmek olmuştur. Şikayetimde bana yazılmış olan chat yazışmalarını, maillerini, yapılan davranışlarının günlüğünü tuttuğumu belirttim. 1 sayfalık şikayet mektubum etkili bir sonuç alarak şirket ile anlaşmalı olarak tüm bağlarımı kopardım.

Engelsiz insanların yaşadıkları mobbing sorunlarının aynısının 2 katını yaşayan engelliler yanlış yönlendirilme ve bilinçlendirilmeme sonucu nasıl bir yol izleyeceğini bilmiyorlar. Gerek ebeveynlerinin ve çevrenin yardımcı olamamalarından dolayı uğradıkları haksızlıklar karşısında ya hayata küsüyorlar ya da psikolojik travmalar yaşıyorlar.

Türkiye’de bu konuda ne yazık ki bilinçlendirme ve öğretiler verecek kurum ya da kişiler yok. Engellilerle ilgili kurumların tek yaptığı iş yerlerinde engelli istihdamı sağlamak ve engelli indirimleri sağlamak v.s. olmamalı.. Engellilerin sosyal sorumlukların arttırılmasına, işyerinde ayakları sağlam basmaları sağlamasına gibi projeler ve ücretsiz toplantılar arttırılmalı..

Bir diğer yanlış ise engellilerlerin sadece engellilerin bulunduğu ortam ile değil engelsiz insanların bulunduğu ortama da uyum sağlayabilmeli.. Engelsiz toplumun da engelli toplumunu kabul etmeyi öğrenirlerse bunun dengede olabileceğinin en güzel örneği olacaktır.

Sağırkedi
http://sagirkedi.blogspot.com

Stratejik Liderlik Fonksiyonları

Şu an John Adair‘in Etkili Stratejik Liderlik kitabını okuyorum. 3000 yıllık askeri gelenekten gelen strateji kelimesinin liderlik yetenek ve yetkinlikleri bağlamında siyaset alanındaki yansımaları ve sanayi devrimi ile birlikte işletmeler boyutuna taşınmasına dair öğretici, ilham verici, yönlendirici, ikna edici, nefis bir eser.

Kitabın dördüncü bölümünde yer alan Stratejik Liderlik Fonksiyonları başlığının özetini Kaynağım İnsan’a taşımaktan kimse beni alıkoyamaz.

Aşağıda yazılanların hiçbirinin size yabancı gelmeyeceğini biliyorum. Ama zaten nüans bilmekte değil başarılı uygulayabilmekte, değil mi?

😉

Stratejik Liderliğin Üç Ana Fonksiyonu:

1. Ortak gayeyi başarmak

2. Takım kurmak ve muhafaza etmek

3. Ferdi motive etmek ve geliştirmek

Stratejik Liderliğin Detaylandırılmış Fonksiyonları

– Teşkilatın tamamı için bir yön tayin etmek ….. Gaye/Vizyon

– Başarılı bir strateji ve politika tayin etmek ….. Stratejik düşünme ve planlama

– İcraatin gerçekleşmesini temin etmek (geniş kapsamlı idari sorumluluk) ….. Operayonel/İdari

– Teşkilatlama ve yeniden teşkilatlanma (bütün ve kısımlar arası denge) ….. Teşkilatın duruma bağlı ihtiyaçlara uygunluğu

– Müessse ruhunu ortaya çıkarmak ….. Enerji, moral, itimat, takım ruhu

– Teşkilatı diğer teşkilatlara ve toplumun tamamına bağlamak ….. Müttefikler, ortaklar, hissedarlar, siyasi teşkilat

– Bugünün liderlerini seçmek ve yarının liderlerini yetiştirmek ….. Numune yoluyla öğrenmeyi öğretmek, öğrenmeyi idare etmek







Sıfıra Sıfır, Elde Var Mobing – Çağlar Çabuk

Elma Yayınevi’nden çıkan Çağlar Çabuk’a ait ‘Sıfıra Sıfır, Elde Var Mobing ‘ kitabı iş hayatında sıklıkla rastlanmakla beraber, çok az dile getirilen mobing sorununu çok boyutlu ele alıyor.

Heinz Leynann “işyerinde gerçekleşen psikolojik taciz ve yıldırma” olarak tanımlıyor mobing sürecini. Çağlar Çabuk’un sık sık örneklendirerek aktardığı süreci okuyan birçok kişinin zihninde “bunlar benim de başıma gedi … geliyor” düşüncesi büyük ihtimalle uyanacak.

Bu kitapta yer almayan ancak 1 Temmuz 2012 itibariyle yürürlüğe girecek Borçlar Kanunu‘ndaki yeni düzenlemeler ile birlikte işçinin kişiliğini korumak, ona saygı göstermek, psikolojik ve cinsel tacize uğramaması için gerekli önlemleri almak işverenin görevleri arasında yerleştiriliyor. Borçlar Kanunu’ndaki bu düzenlemeyi İş Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılacak değişiklerin takip etmesi bekleniyor. Mobing’le mücadele için ‘Alo Mobing Mağduruyum’ hattı kurulması da gündemdeki konular arasında. Çağlar Çabuk eminim kitabının yeni baskısında mobbingin hukuki boyutunu elde aldığı bölümüne bu olumlu gelişmeleri ekleyecektir.

Mobingin ne olup, ne olmadığı, hukuki boyutu, neler yapılabileceği konusunda bilinçlenmek üzere bütün profesyonellerin, yöneticilerin ve patronların kütüphanesine katması gereken bir kitap, tavsiye ederim.

Kitabın İçeriği:

Bölüm Bir: Merhaba Mobing

Bölüm İki: Mobingin Etki Ve Sonuçları

Bölüm Üç: Hukuki Açıdan Mobing

Bölüm Dört: Mobingle Mücadele

Bölüm Beş: Bilinç, Eğitim, Koruyucu Eğitim

Sonsöz

Ekler: Kısa Tarihçe, Avrupa Hukuku, AB Hukukuna Paralel Olrak İsveç ve Fransa’da Gelişimi

Bir Outplacement Örneği

Bu hafta medya sektöründe çok üzücü günler yaşandı. Habertürk ve Sabah Gazeteleri toplu işten çıkartma yaptılar. Habetürk’te 80, Sabah’ta ise 60 gazetecinin işverenleri ile ilişkisi kesildi. İki medya grubu tarafından yürütülen bu işten çıkarma operasyonlarında izlenen metodoloji de ise büyük farklar var.

Nasıl mı?

Medyada Gazete Habertürk’ün işten çıkartacağı gazetecilerine içerideki kıdem tazminatlarını 31 Ocak 2011 son gün olacak şekilde Şubat ayında teslim edeceği haberi çıktı. Sabah ise bu üzüntü verici süreç dahilindeki kadrosuna nispeten telafi edici aşağıdaki destekleri sunmuş:

– İşten çıkartılanlara tazminatları yanında dört aylık maaşları tutarında ekstra ödeme,

– İşten çıkartılanların iş bulmaları için profesyonel danışmanlık şirketinden destek – outplacement (yeni kariyere geçiş imkanları) çözümleri

Elbette keşke işten çıkarmalar hiç yaşanmasaydı ama Türkiye’de çoğunlukla yabancı sermayeli büyük şirketlerin çalışanlarına sundukları outplacement hizmetini bir Türk medya kuruluşunun kullanmış olması benim çok hoşuma gitti.

Kaynak: Emeklilikhaber

Teşekkür Mektubu Nedir?

Ülkemizde katılınan mükalat sonrasında işverene Teşekkür Mektubu gönderme adabı bulunmamakta. Oysa ki, işe girmeye istekli aday böylesi bir iletişim kanalı açarak ‘fark yaratmak’ adına güzel bir nokta atışı yapmış olabilir. Neden? Çünkü yöntemi kullanan henüz yok.

Ne gerek var? diye düşünebilirsiniz. Elbette şart değil ama aday olarak zarif yaklaşım sergilemenin de hiç sakıncası olmaz.

Sizi akşam yemeğine çağırmış arkadaşınıza ertesi gün telefon açıp nasıl “çok güzel bir yemekti, teşekkürler, bir daha ki sefere bende buluşalım” diyorsanız, sizi görüşmeye davet eden işe alımcıya da “faydalı bir görüşmeydi, teşekkürler” çok rahat diyebilirsiniz.

İşte size bir Teşekkür Mektubu örneği, (pozisyon detayı içermiyor)

Sayın XYZ,

Dün gerçekleştirdiğimiz iş görüşmesinden duyduğum memnuniyeti size bildirmek istemekteyim. Firmanız ve sizinle karşılıklı konuşabilmek imkanına sahip olmak benim adıma önemli bir tecrübeydi.

Görüşme esnasında belirtmiş olduğunuz başvurduğum pozisyona dair detay bilgiler ile sahip olduğum iş tecrübeleri ve yetkinlikleri birlikte değerlendirdiğimde, pozisyonun benim için çok uygun olduğuna inancım artmıştır. Bu nedenle firmanızda çalışmak isteğimi bir kere daha tarafınıza bildirmek istedim.

Değerlendirmeleriniz sonrasında ikinci aşamada yer alan adaylardan biri olmak için heyecanla bekleyeceğim.

Saygılarımla,

ABC

Bir Adayın Neleri İşe Alımcıyı Etkiler?

Sıralayayım:

– Başvuru formunun temiz ve eksiksiz doldurulması,(angarya işe girdiğinizde çok daha fazla olacak, unutmayın)

– Adayın güleryüzlü ve coşkulu olması, (Karadeniz’de gemileriniz batmış olmasın)

– Güven veren, iki avucun birbirini kavradığı, ölçülü gücün sergilendiği el sıkış, (ne elimizi koparın, ne de tüy konmuş hissi uyandırın)

– Erkek adayların kadın işe alımcının oturmasını bekledikten sonra yerine yerleşmesi, (biraz centilmenlik, medeniyet lütfen …)

– Tecrübe aktarımının özellikle sayısal veriler eşliğinde, başarılar ön plana çıkartılarak yapılması,(yıllık satışınız ne kadardı? sorusu sonrasında tavana bakarak düşüncelere dalmayın)

– Klişe olan sorulara çalışılmış gelinmesi, (mutlaka en az bir tane sorulur, lütfen hayatınızda ilk defa soruları duyuyormuş gibi afallamayın)

– İngilizceye dönülen anlarda panik olunmaması, sakin bir şekilde dil değişiminin yapılması,(dil bildiğinizi yazıp, iş konuşmaya gelince birden bire onu unutmayın)

– Olumsuz içerikli sorularda kontrollü tutum,(stres iş hayatında her daim var)

– Başvurulan şirket hakkında detaylı bilgi sahibi olunması,(lütfen 15 dakikanızı ayırın, internette bulduklarınızı okuyun ve görüşmeye gelin)

– Özellikle ilk görüşmede ücret konusunun aday tarafından hemen masaya getirilmemesi,(iş hep önce gelir)

– Adaya yöneltilen “bir sorunuz var mı?” sorusuna pozisyonun içeriği veya şirket hakkında soru üretilmesi, (mesai saat ve günlerinin nasıl olduğunu lütfen sormayın, işe başlamadan ne zaman biteceğini merak etmeyin)

– Tecrübe paylaşımları esnasında eski firmalara, yöneticilere, patronlara ait dedikoduya varan olumsuz söylem geliştirilmemesi,(çok kötü, neler neler dinliyoruz bir bilseniz…)

– Aday için öngörülen görev tanımına yönelik seçici, olumsuz içerikli yaklaşımlar getirilmemesi, (onu yapmam, şunu istemem, hepsini ben mi yapacağım … demeyin lütfen)

– Üst, baş, ayakkabı temizliği, saç, sakal düzgünlüğü,(ve lütfen ter kokmayın!!!)

– Üst seviyede tecrübe sahibi adaylarda mütevazi ama tavizsiz duruş, (şu dağları, bu ovaları ben yarattım, bir ben varım gerisi yok deyince olmuyor işte … ama bilgi ve tecrübeniz en kıymetli varlığınız, onu biz çok iyi biliyoruz zaten)

– Az tecrübeli adaylarda pozisyona yönelik dile getirilen isteklilik,(‘almasanız da olur, beni isteyen çok, her gün bir görüşmeye gidiyorum’ tavırları da olmuyor, doğruya doğru …)

– Mülakatın sonucunu gerek mülakat esnasında, gerek mülakat sonrasında takip eden aday (geri dönüş için net bir tarih/süre verilmedi ise bekledim de haber gelmedi demeyin, işinizin peşinden gidin)

– Mülakat sonrasında gönderilen “Teşekkür mektubu” (hiç gelmiyor, gelse panoma asacağım)

– Yersiz geliştirilen iddialaşmalar (işe alımcı ile rekabete lütfen girmeyin çünkü ortada bir yarış yok ! )

.

.

.

Evet, İK profesyonelleri sizden de katılım bekliyorum? Neler sizi etkiliyor?