İpek Aral tarafından yazılmış tüm yazılar

Hamit Basık

Bir Köy Öğretmeni

Ben Çok Şanlıyım !!!

Fırtınalarla dolu dört yılın ardın ardın kepler havaya atılmış diplomalar alınmıştı. Eee şimdi ne olacaktı? Piyasada o kadar çok bekleyen öğretmen  varken benim göreve başlayabilmem için büyük ölçüde şansa ihtiyacım vardı. Şansa diyorum çünkü eğer o diplomayı almaya hak kazanmışsan, senin benden hiçbir farkın yoktur mesleki yeterlilik konusunda, belki de bu işi bende daha da iyi yapabilirsin ancak saçma sapan bir sınav yüzünden ben senin önüne geçebilirim maalesef ve bu durum beni oldukça üzüyor.

İlk Görev İlk Heyecan

Bahsi geçen sınava girilmiş ve ortalamanın biraz üzerinde bir puan alınmıştı. Yirmi tane okul tercih ediliyordu atama döneminde, ondokuz tanesini ben seçtim puanıma göre doğu ve güneydoğu ağırlıklı olarak. Sadece bir tanesini kız arkadaşım seçti, Ankara’da üniversite öğrencisi olduğu için Çorum’dan bir okulu yazmış yakın olduğunu düşünerek Ankara’ya ve uğurlu  rakamımız olan dördüncü sıraya yerleştirmiş bu tercihi. Puanıma göre gelme ihtimali olmadığı için önemsenmeden ve araştırılmadan yapılan bir tercihdi ancak nasıl olmuşsa şans bana güldü (önce hepimiz öyle zannettik çünkü) ve ilk atamam Çorum’un Bayat ilçesinin bir köyüne sözleşmeli öğretmen olarak çıktı.

Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra köye vardık. İlçe Ankara ya 2 saatlik mesafede olmasına rağmen köye çıkmak için de bir o kadar yol gitmek zorundaydık. Zannediyorum ilin o yoldan ve o yolu kullanan 20 köyden haberi yoktu. Köyümüz kırkbeş haneden oluşan erkeklerinin hemen hepsi Ankara’da inşaat işçisi olarak çalışan, sadece yaşlılar kadınlar ve çocuklardan oluşan bir köydü. Tam bir doğa harikası olduğu söylenebilirdi:Ormanıyla dereleriyle tepeleriyle…

Köy imamı bizi okulun bahçesinde karşıladı, hava kararmıştı, muhtarın temizlettiği odaya eşyalarımızı yerleştirdik ve imamın evine misafir olduk orada kaldığım bir yıl içinde en çok zaman geçirdiğim en çok dertleştiğim en çok sohbet ettiğim insan köyümüzün imamıydı ve ondan çok şey öğrendiğimi düşünüyorum en azından kafamdaki imam profilini silip atmış hatta yerlebir etmişti Atatürk’e olan bağlılığıyla çağdaş duruşuyla güncel konuşmalarıyla.

İlk defa gerçek manada öğretmenlik yapacaktım üniversitede aldığımız teorik bilgileri şimdi uygulama zamanıydı ve bu genç hatta çocuk beyinlerin ufkunu genişletip onları olmaları gerektiği seviyeye çıkartmalıydım. İlk intiba çok önemlidir her zaman diye öğrenmiştim bu sebepten zaten vücudumu sarsarak çarpan kalbim; bu endişeyle iki katına çıkmış sanki ağzımdan fırlayıp sınıfın ortasına düşecekti. Sınıfım birleştirilmiş sınıftı yani 1.,2. ve 3.sınıflara aynı anda tek  derslikte eğitim öğretim veriyordum. İlkönce çok zor gibi görünse de daha sonra bu durumu avantaja çevirmesini bildim. Ben üç sınıfın da öğretmeniyken herkes bir alt sınıfının gözetmeni oldu bu durumda zaten ödev ve çalışmalardan ilgili ve haberdar olmayan ailelerin yükünü hafifletmiş oldu.

Çocukların gözleri ışıl ışıldı hepsi en az benim kadar heyecanlıydılar ve ne ben ne de onlar bu köydeki son günüme kadar bu heyecanımızı yitirmedik. Ben ki hayatında çok az kar gören bir insan olarak gelmiştim bu yaşıma kadar tipik akdenizli kimliğimle, 6 ay çatımdaki karla, tavan aramdaki farelerle döşemenin arasından yatağıma sıçrayan pirelerle, evimin banyosunun olmayışıyla köyüme üç günde bir gelen suyla yağışlarda ulaşımın kapanmasıyla hayatımın en güzel ve en özel bir yılını geçirdim ve bu zaman dilimi sadece bir göz kırpması kadar kısaydı benim için kapanırken yanaklarıma süzülen gözyaşı damlasıyla…

Öğretmenlik mesleği para için, statü sahibi olmak için, saygınlık kazanmak için yapılabilecek diğer bütün mesleklerden çok farklıdır çünkü bu saydıklarımın hiçbiri sizin özverinizin, emeğinizin fedakarlığınızın yerini dolduramaz. Hanginiz evladından ayrılabilir bir daha görmeyeceğini bile bile? Hanginizin gece uykusu kaçar acaba Ali yarın toplamayı yapabilecek mi diye? Veya hanginiz korkar babası en parlak öğrenciniz Ayşe’yi ya liseye, üniversiteye göndermezse diye… Her öğrencimiz için farklı bir endişemiz, her evladımız için başka bir sebebimiz var uykusuz kalmak için. Hiç birinin bir önemi yok canları sağolsun uykusuz da kalırım, günlerim endişelenmekle de geçer hiç sorun değil ama BU AYRILIKLAR OLMASA keşke…

Şırnak Serüvenim: Heyecan Kaldığı Yerden Devam Ediyor

Çorum’da görev yaparken askere gitmeye karar verdim kısa dönem olarak Kıbrıs’ta askerliğimi tamamladıktan sonra kadrolu öğretmen alımı yapıldı ve ben de tercih yapma hakkına sahiptim sözleşmeli olarak çalıştığım için. Terhis olduktan sonra iznimi memlekette geçirirken Şırnak’ta öğretmenlik yapan kuzenim geldi arkadaşının düğünü için ve onunla görüşürken bana Şırnak’ı da yazabileceğimi kendisinin 3 yıldır orada herhangi bir sorun yaşamadığını söyledi ve ben de onun referansıyla Şırnak’ı tercih ettim ve atamam buraya çıktı.

Buradaki köyüm oldukça küçük 20 hane civarında ancak çocuk sayısı oldukça fazla. Tüm çocukların yedi-sekizden çok kardeşi ve hemen hepsinin ikişer annesi var. İnsanların yaşam felsefesi saygı duymak zorundayız. Onlar belki bu kadar çocuk yapmasa bizler de buraları görme şansını yitirecektik. Bu yüzden içimde gizli bir minnet de yok değil onlara karşı.

İl merkezinde oturuyorum köye servisle gidip geliyoruz burada dört öğretmeniz 4. ve 5. sınıflar hariç hepsi müstakil yani ayrı ayrı tek sorunumuz çocukların Türkçe’yi yeterince kavrayamamış olmaları ancak bunu geliştirmek için de farklı bir yol buldum bilemem ne kadar doğru olduğunu ama bence işe yarıyor. Normalde okuduğu bir kitabı anlattırarak kavrama ve anlama yeteneğini geliştirebiliriz çocukların en basit olarak  maalesef çocuklar burada eve gidince kitap okumaya pek zaman ayırmıyorlar okusalarda anlatmaya gelince bir yerde tıkanıyorlar ancak şunu fark ettim bu çocuklar izledikleri dizileri çizgi filmleri çok güzel anlatıyorlar bu sebepten ben de onlara dizi izleme ödevi veriyorum kendi seçtiğim, çocukların yaşlarına uygun, kaliteli yapımları gününde söylüyorum ve yarın anlatacaksınız diyorum açıkcası oldukça olumlu sonuçlar verdi kendi adıma.

Herkesin Şırnak’ta görev yaptığımı duyunca verdikleri tepki Allah yardımcın olsun veya İnşallah biran önce oradan kurtulursun oluyor. Buraya kendi isteğiyle, tercihiyle gelen nadir öğretmenlerden biri olarak söylüyorum: Oldukça mutluyum hiçbir sıkıntım yok siz gönlünüzü ferah tutun arkadaşlar ayrıca herkese tavsiye ederim. Türkiye’nin bir çok ilinden daha konforlu bir yaşam sürebilirsiniz burada tabiki eksikleri yok değil ancak Mevlana’nın bir sözü var “Kusursuz dost ararsan, dostsuz kalırsın.” diye eğer uyarlama yaparsak kusursuz yurt ararsan yurtsuz kalırsın da diyebiliriz.

Henüz meslek hayatımın başında bir insan olan ben: Öğretmen olarak emekli olmak istiyorum ne okul müdürlüğü ne de müfettişlik bana göre değil öğretmek gibisi yok sizler de bunun tadına vardığınız zaman eminim bu tutku içinizde sönmeden bir ömür yanmaya devam edecektir. Şimdi Şırnak’tayım birkaç yıl sonra nerede olurum bilmiyorum ama öğretmeyi başardığım sürece nerede olduğumun hiç önemi yok. Çocukların gülüşleri, sizinle konuşunca, bir şeyler anlatınca gözlerindeki heyecanları bunlar insana Cehennemde bile Cenneti yaşatır….

Hamit BASIK
http://cihanteaching.blogspot.com/

Sigorta Primini Asgariden Mi Ödüyorsunuz?

Türkiye’de özellikle hizmet sektörü çalışanlarının maaşı her ne olursa olsun sigorta priminin işveren tarafından asgariden yatırılmasına çok yabancı değiliz. Ama bu durum son zamanlarda çok farklı bir boyuta taşınmış durumda.

Mülakatların sonuna doğru adaylara işveren, pozisyon hakkında öğrenmek istedikleri bir konu olup olmadığını sorduğuma aldığım cevap çoğunlukla:

“Sigorta primini asgariden mi ödüyorsunuz? ”

İşin bana göre trajik tarafı, bu soruyu geçmiş/mevcut işverenleri son derece tanınmış sanayi kuruluşları olan orta seviye yöneticilerin dahi yöneltmesi.

Türkiye’deki çalışma hayatı standartlarında ciddi bir erozyon olduğunu düşünüyorum.

İş arayanlar aman dikkat, sosyal haklarınızı koruyun !

Tek Bir Gün

Yıl 1990

Endüstri Meslek Lisesi, ikinci sınıfta okurken: Ben ve sınıf arkadaşlarım,

Staja başladık,

Renkli fotoğraflarımızın yer aldığı mavi SSK kartlarımızı dağıttılar.

Artık sigortalıydık, ne güzel…

Öğretmenlerimiz de böyle söylemişti:

Sigortalısınız: Erken yaşta sigortalı olmanız sizin için avantaj

Üç gün çalışıyor, iki gün okula gidiyorduk,

Derslerimizi az da olsa görüyor,

Üç gün çalışıyorduk…

Gerçekten çalışıyorduk,

Canla başla, staj defterlerimizi doldurmak için de değil ama: Çalışmayı öğrenmek, sosyalleşmek, sorumluluk almak ve çalıştığımız kuruluşa da faydalı olmak üzere çalışıyorduk. Kuralları da asla bozmadan: firmanın personeli nasıl çalışıyorsa yoktu farkımız.

Bir de maaşımız vardı, asgari ücretin üçte biri: Bize yetiyor da artıyordu 🙂 ,  harçlığımız çıkıyor, okul kantininden aldığımız çikolatayı “kendi maaşımla aldım” diyerek gururlanıyor, sevdiklerimize aldığımız hediyelerle de mutlu oluyorduk.

Mutluyduk işte,

16 yaşında okul, iş hayatı hepsi birden 🙂

Hatta çabamızı gören işletme, ikinci staj yılımızda bize “Tam Asgari Ücret” ödemeye başlamıştı.

Ne sevinç: Vergi iadesi bile alıyorduk. (Belgelerini hala saklıyorum.)

Okul bitti…

Yıllar geçti, kimimiz okula devam, kimi evlendi, kimi çalışmaya devam etti…

————–

İnternet devri 🙂

SSK dökümlerime bakmak istiyorum, “Başlangıç tarihim gerçekten 1990 görünüyor. Şanslıyım” diyorum.

Ve bir süre sonra öğreniyorum ki, aslında dahil olduğumuz sigorta emeklilik hesabında 1990 yılı başlangıç olarak alınmıyor,

Nasıl ?

Olamaz…

Biraz daha araştırınca: “Gerçekmiş”

Aynı SSK numaramı kullanıyorum,

O halde burada bir yanlışlık yok mu?

Başlangıcım görünüyordu, o ne demekti peki?

Keşke bir gün normal sigorta primi ödeseymişiz.

–Tek bir gün–

Bilmiyorduk ki,

Kimse söylemedi, yol göstermedi ki,

Bugün öğrendiklerimiz ise;

Stajyerlik ve çıraklık döneminde, uzun vadeli sigorta kolları olarak adlandırılan ve sigortalıyı emekli eden, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına prim ödenmediğinden, bu dönemde yapılan sigorta emeklilik açısından başlangıç sayılmaz. Bu dönem de hastalık, iş kazası ve meslek hastalığı gibi kısa vadeli sigorta kollarına prim ödenir. Hastalanma, iş kazası ve meslek hastalı riskleri sigortalanmış olur. Ayrıca bu dönemde alınan sigorta kartı ve sigorta sicil numarası emekli olana kadar kullanılır.

——————

O gün bugündür,  benim gibi mağdur olan arkadaşlarımın çabalarını bir blog üzerinden takip ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na, Teknik Elemanlar Derneği’ne dilekçe gönderdim.

Cevap yok,

Sosyal Medyada konu ile ilgili gruba üye oldum.

Bugün de toplu mail gönderdik,

Resmi kurumlara, gazetecilere,

Bekliyoruz,

Umutla…

———————–

Bu  satırları paylaşmamı sağlayan

Sn İpek Aral Kişioğlu’na teşekkürlerimle,

Arzu Hüsrev
Kalite Güvençe Şefi

İlgili Facebook Grubu: Stajlar Sigorta Başlangıcı Sayılsın

Zor İnsanlarla Zorlanmadan Baş Etmek – Özden Aslan

Özden Aslan’ın severek okuduğum akıcı kitabı ‘Zor İnsanlarla Zorlanmadan Baş Etmek‘, Elma Yayınları‘ndan 2009 Kasımı ayında yayınlandı, ikinci basımı ise 2010 yılında yapıldı.

İş hayatı baz alınarak öykülendirilmiş üç insan tipi; ‘ertelemeci’, ‘terörist’, ‘benim işim değil’, aslında özel hayatlarımızda da sıklıkla karşımıza çıkabilen karakterler. Dolayısıyla her hikayeyi okurken kendinizi o mizansenin içine kolaylıkla yerleştirebiliyor ve ben şimdi ne yapardım diye kendinize soruyorsunuz.

Ertelemci Alper’in ekip arkadaşları Elif ve Onur’a çektirdiklerini, terörist Gürkan Bey’in organize şekilde sürdürdüğü mobbing ile Aslı’nın hayatını zehir edişini ve ‘bu benim işim değil’ Sami Bey’in bütün yönetim kadrosunu ve işleri birbirine katışını ve her işin içinden de sonunda “bu benim işim değil” diye çıkışını aynen kitaptaki mağdur karakterler kadar bazen sinirlenerek, bazen şaşırarak, bazen de çaresizlik içinde okudum.

Hikayelerin sonlarını doğru tahmin etmekle beraber, her birinin ulaşacağı noktayı görmek için kitapta çok hızlı ilerlediğimi de belirtmeliyim. Gerçekliğe kıyasla çok iyimser kurgulanmış her öyküde nihayetinde adaletin yerini bulması “keşke gerçek hayatta da bu kadar mutlu sonlar yaşanabilse” dedirtiyor insana.

Ayrıca hoşuma giden bir diğer konu öykülerden çıkartılması gereken sonuçların yine öyküler içinde sistematize edilerek okuyucuya sunulması. Kısacası Özden Aslan’ın Zor İnsanlarla Zorlanmadan Baş Etmek kişisel gelişim kitabını almanızı tavsiye ederim.

🙂

Buluştrend 2011

Buluştrend buluşmaları 2010 yılı yaz başı tatile girdi. Tatilden çıkması 2011’i buldu. Ne tatilmiş Ömerciğim 😉

Şaka bir yana, özledik Buluştrend’de sohbet etmeyi, tanışmayı, tartışmayı.

O halde bugün saat 15.00′de Astoria Caffe Nero’da buluşalım, görüşelim.

Belki yeni iş fikirleri, birliktelikleri doğar, yeni girişimlere yelken açarsınız.

😀

Aranıyor – David Freemantle

Optimist Yayınlarından Kasım 2010’da çıkan David Freemantle‘ın Aranıyor’u okuması çok rahat bir kişisel gelişim kitabı olarak kütüphaneme girdi.

21. yüzyılın tanımladığı, aradığı fark yaratan, iz bırakan insan olmak için Freemantle en öz şekilde elli başlık sunuyor okuyucusuna. Hem iş, hem de özel hayatınızda etkili olabilecek, sizi diğer insanlara göre görünür kılacak elli püf nokta.

Freemantle sıklıkla hayatın içinden kısa örneklere başvuruyor. Bu örnekler kitabı akışkan kılıyor.

Aslında kitabı okudukça sunulan birçok başlığı zaten az veya çok uyguladığınızı göreceksiniz. Bu bir çeşit onanmak keyfi. Bazı başlıklar ise gerçekten insanı düşündürüyor, vizyonunu genişletiyor. İşte bazıları:

Aşık olun; başarılı insanları her nerede ararsanız, orada yaptıkları işi seven insanlar bulusunuz.

Her gün %100 güvenilir olun; herkesin güvendiği bir kişi olmayı hedefleyin.

İşinizi 3-B içine oturtun; neyi, nasıl, neden yaptığınızı bilin.

Yankılanan; bir insanın yüreğine ve ruhuna dkunduğunuzda yankılanırsınız.

Karşılıklılığı benimseyin; kendi iyiliğiniz için başkalarına iyi olun.

Her gün birşey armağan edin; ne kadar verirseniz o kadar zengin olursunuz, vermeyi yanlnız maddi algılamayın.

Müfredat dışı olun; kariyerinizde ilerlemek için resmi veya gayri resmi olarak fazladan ders almaya ihtiyacınız var.

Her gün ilginç birşey öğrenin; aranılan insanlar gündelik hayatın üniversitesinden mezun olurlar.

Müstesna olun; müstesna olabilmek için başka müstesna deneyimleri “canlı” olarak yaşayın. Fazladan %1’lik öğrenme bütün farkı yaratan olabilir.

Herşeyi iki kez yaratın; biri zihninizde, diğeri fiziksel olarak gerçekte.

Hikayeler anlatın; hikayeler anlatmak için büyük hikayeciler dinlemeniz gerekir, her hikayeniz için dokuz başka hikaye dinleyin.

Not tutun; kilit enformasyonu yakalamakta bir bloknota kaydettiğiniz bir not hafızanızdan çok daha etkilidir.

Sesinize ince ayar yapın; insanları heyecanlandıran ses tonu geliştirin.

İyi olmak için iyiyi arayın; Meslekdaşlarınızda iyiyi bulmaya çalışmak sizi de iyi bir iş arkadaşı yapacaktır.

Gönüllü olun; gönüllüler fark edilir, her kuruluşta aranan kişiler gönüllülerdir. Patron bir gönüllü istediğinde elinizi kaldıran siz olun.

– Kendinize sınırlar koyun; her insanın asla aşmaması gereken kişisel sınırları vardır.

Bir diktatör için çalışın; diktatörler başkalarının zayıflıklarına odaklanır. Bir diktatör için başarılı bir biçimde çalışarak karakter açısından daha güçlü hale gelirsiniz.

Kendinize sadık olun; sadece kendinize, ailenize ve dostlarınıza sadık olun, şirketinize değil.

Her gün yeni bir şey yapın; daha fazla yeni şeyler yaptıkça, daha fazla tecrübeniz olacak, daha bilge hale geleceksiniz.

Çok çalışın; çok çalışmak kötü birşey değildir.

Meraklı olun; merak birinci dereceden motive edici bir etmendir.

Kendinize ikinci bir beceri edinin; hiçbir zaman sahip olduğunuz beceriye güvenmeyin, hep yenisine sahip olmak için çabalayın.

Dünyada 2010’un En İyi 100 Üniversitesi

Dünya üzerinde binlerce üniversite var. Türkiye’de bile mevcuttaki üniversite sayısı yüzü geçti. Elbette iş üniversite açmak değil. Olay üniversite kelimesine yakışır eğitim standartlarını hayata geçirmek.

Geçen gün YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın bir açıklamasını dinledim televizyonda. Üniversitelerde asistan kadrosunu arttıracaklarını ve kadroları doldururken yabancı dil bilgisini zorunlu tutmayacaklarını söylüyordu. Enteresan bir gelişme.

Bildiğim kadarıyla akademik kariyer yaparken ulusal ve uluslararası platformlarda bilim, makale üretmek akademisyenin önemli performans ölçütlerinden biri. Asistanlık yolu ile akademik kariyerine başlayan bir gencin yabancı dil bilmeden dünyadaki bilimi nasıl takip edip, kendisini geliştirebileceği konusu aklıma takıldı. Dünyadaki gelişmeleri takip edemeyen akademik kadroların gençlere hangi nitelikte eğitim verebileceği ise bir başka kafa karıştıran soru. YÖK’ün bu kararında ciddi bir analitik düşünce eksikliği görüyorum. Akademik kadroların niteliklerinden çok niceliklerine odaklanmış bir bakış açısı.

Sanırım yabancı dil bilmeyen akademik kadrolar oluşturmaktaki tek amaç da sayısı yüzü geçen ve niteliği dört duvar olmaktan öteye geçemeyen birçok Anadolu üniversitesinin içini yine az nitelikli eğitici kadro ile doldurmak. Ne dahiyane çözümler … liseleşmiş üniversiteler.

Üniversite ve akademik kadro niteliği deyince sadece kötüleri düşünmemeliyiz. Gözümüz bence hep yukarılarda olmalı. İşte QS dünya üniversiteleri sıralamasında 2010 yılında sıralamaya giren Türk üniversiteleri:

360. Bilkent Üniversitesi, Ankara
405. Sabancı Üniversitesi, İstanbul
417. İstanbul Üniversitesi, İstanbul
419. Koç Üniversitesi, İstanbul
458. İTÜ, İstanbul
676. Çukurova Üniversitesi, Adana
679. Hacettepe Üniversitesi, Ankara

Boğaziçi, O.D.T.Ü, Yıldız Teknik, Marmara, Ankara, Akdeniz, Ege, 9 Eylül, Karedeniz Teknik, Gazi Üniversiteleri listede bulunmuyor. Neden acaba?

ve sonrasında dünyanın en iyi 100 üniversitesi: (üniversite değerlendirme ölçütlerine Top Universites sitesinden ulaşabilirsiniz):

Cumhuriyet Pazar’da Sosyal Medya

Bugün Cumhuriyet Gazetesi‘nin Pazar ekinde Sinem Dönmez’in Sosyal Medya üzerine ilgi çekici bir makalesi yayınlandı: Blogunuzda Patronunuza Yağ Çekin !

Sinem Dönmez makalesinde üç ayrı kişinin görüşlerine başvuruyor; Radikal Gazetesi‘nde telifle yazan ve gazete hakkındaki olumsuz tweeti nedeniyle işinden olan Lube Ayar, blogunda işyeri üzerine olumsuz içerik üreten ve işinden olan İnci Vardar ve ben.

Sinem Dönmez’in sorularına verdiğim yanıtlar gazetede biraz kısaltılmış olsa da özünü korumuş. İşte tam cevaplarım:

– Bir çalışan sosyal medyada şirketi hakkında konuşurken temkinli mi olmalıdır?

Mutlaka olmalıdır. Şirketler herkesin aklına her geleni geleni dilediği gibi, dilediği yerde söyleyebileceği özgür, demokatik ortamlar değildir. Şirketler otokrasi ile yönetilir. Şirketi yönetme erkine sahip olan kişiler kurumun iç süreçlerini, doğrularını, yanlışlarını belirler. Bu nedenle özellikle şirket alehinde söylediğiniz her söz sizi bağlar, sizi aşağı çekebilir.

– Eğer mutsuzsa ya da bir şeyden memnun değilse bunu dile getirmemeli midir? Getirirse sizce yaptırımı olmalı mıdır?

Mutlaka her çalışanın şirketi hakkında olumsuz düşünceleri, söylemleri vardır. Şirketler, çalışanların yaşadığı olumsuzlukları, mutsuzukları tespit ederek gidermek için İnsan Kaynakları bölümlerini sorumlu kılmıştır. Çalışan Memnuniyeti Anketleri başlığı altında toplayabileceğimiz araçlarla İnsan Kaynakları bölümleri çalışanların kafalarından geçen olumlu veya olumsuz bütün düşüncelere ulaşmaya çalışır.

Anketler haricinde de, çalışanlardan birebir gelen işe veya özele dair hiçbir olumsuz düşünce, tespiti bizler reddetmeyiz. Mutlaka dinleriz ve çözüm üretmek için sonuna kadar çaba sarfederiz.

Ancak derdine şirket iç süreçleri ile çare aramak yerine, dışarıda genele yakınmak yönteminin ne dertliye, ne de derdin kaynağı konumundaki şirkete bir faydası olur. Hatta zararı olabileceğini görüyoruz.

– Mesela böyle bir durum olduğunda karşılıklı konuşmak gibi bir çözüm varken işten uzaklaştırmak sizce ne kadar doğru?

Anketler veya yüzyüze görüşmelerde belirtilen olumsuz düşüncelerden ötürü hiçbir çalışan asla sorgulanmaz. Tam tersi bu açıklık için teşekkür edilir. Olumsuzların nasıl giderilebileceğine dair öneriler istenir, projeler geliştirilebilir.

Kurumların çalışanlara ulaşmak için geliştirdikleri enstrümanlar yanında açık kapı politikasını bütün İnsan Kaynakları bölümleri uygular. Karşılıklı konuşmak çabası içindeki hiçbir çalışanı İnsan Kaynakları veya yönetici reddetmez. Ben açıkçası bu tip çabanın da çok az olduğunu söyleyebilirim. Çözüm değil, çözümsüzlük için çaba gösteriliyor genelde.

Burada çalışanın konuşmak için seçtiği ortamın şirket yönetimi değil, sosyal medya olduğunu görüyoruz. Sosyal medya mı çalışanın sorununa çare bulacaktır? Hiç sanmıyorum. Sosyal medya onu unutup gidecektir. Bir yola çıkılırken ister çalışan, ister şirket olarak büyük manzarayı görmek gerek kanımca. İş Hukuku ve Borçlar Hukuku kapsamında her iki tarafın birbirine karşı (imzaladıkları iş sözleşmesi gereği) yükümlülükleri vardır. Kısacası taraflar özgür değildir.

– Bir çalışan şirketi hakkında kötü bir şey söylerse sizce kurumsal kimlik ne derece zedeleniyor?

Ciddi zedeliyor. Şu anda dünyada İnsan Kaynakları dünyası bu konuyu tartışıyor. Sosyal medyada işveren markasının konumlandırılması. Yurtdışında şirketlerin çalışanlar tarafından en ince detayına kadar değerlendirildiği siteler var. Hiçbir şirket kendisi hakkında olumlu veya olumsuz yazı yazılmasını, görüş bildirilmesini engelleyemez. Ama buna karşı çeşitli stratejik sosyal medya planları geliştirebilir. Şu an Türkiye’de sosyal medya dünyaya kıyasla şirketlerde uyuklama döneminde. Hatta yasaklı. Ama bu değişecek. Sosyal medya platformları önümüzdeki beş yıl içinde işverenlerin çok aktif yer alması gereken yerler haline dönüşecek. Neden? Olumsuz repütasyonların önüne geçmek için. İşverenler sosyal medyayı yasaklamak bir yana, çözüm ortağı olarak kullanmayı eninde sonunda öğrenecek. Kurumsal kimliğinin gücünü sergileyecek şekilde sosyal medyada varolarak olumsuz söylemleri bertaraf edebilecek.

– Peki interneti, sosyal mecraları bir çeşit özgürlük gibi görüyoruz, aslında değil miyiz?

Sosyal mecralar aslında gerçek hayatın bir yansıması. Kanımca sosyal mecraları sınırsız özgürlük alanı olarak kabul edenler büyük hata yapıyorlar. Gerçek hayatlarımızdaki edimlerimiz bizi nasıl bağlıyorsa, sosyal mecralardaki hal, görüş, yazışmalarımız da eş değer bizi bağlıyor. Kişilik bölünmesi yaşamamak gerek. Ben sokakta ne isem, ekran karşısında da oyum. Hele olay profesyonel hayata gelince, bu konuda şirketlerin esneklik göstermesi zaten beklenemez. Dediğim gibi, şirketler otokratik yapılardır. Bu yapılarda işveren ile işgören bir akit ile bir araya gelir. Bu akit iki tarafa da çeşitli yükümlülükler getirir.

– Sosyal mecralarda yer alanlar bir şey paylaşırken ne kadar güvende? Patronları “blocklamak” mı lazım?

Hayır, tam tersi. Bence patron bir güvence olur. Zannetmeyin ki sizin sosyal medya aktivitelerinizi patron görür. Onların kafalarını kaşıyacak vakitleri yok. Genelde bu tip bilgiler diğer çalışanlar tarafından taşınır yönetime. İşte iş hayatının gerçekleri bunlar. İş hayatındaki rekabetin sanal veya gerçek hayat diye bir ayrımı yok. Ama sanal aktivitelerin sonuçları gerçek hayatı çok olumsuz etkileyebileceği örnekten de hareketle kesinleşiyor.

Altın Türk Ödülleri 2010

Amerika Birleşik Devletleri’nde birçok başarılı Türk’ün yaşadığını biliyoruz. Belki şu anda bile bazıları aklınıza gelmiş olabilir. Fahir Atakoğlu, Vamik Volkan, Ömer Faik Tunçbilek, Burhan Doğançay, Yıldız Yüksek Blackstone ve Rahman Altın…

Şimdi Amerika’daki başarılı Türkleri biraz daha yakından tanımak için bir kaynakça var: Altın Türk Ödülleri – Golden Turk Awards

Altın Türk Ödülleri – Golden Turk Awards, temelleri 2008 yılında atılmış, başarılı Türklere ve Türk şirketlerine, aynı zamanda Türkiye’ye destek olan birey ve kurumlara verilmek üzere kurulmuş ilk ve tek bağımsız organizasyonu. Organizasyonun amacı ise A.B.D. genelinde başarıyı ödüllendirerek yeni nesillere örnek alabilecekleri ve Türk Amerikan toplumunun gurur duyabileceği bir platform yaratmak.

2010’da birincisi düzenlenen Altın Türk Ödülleri’nde kategorileri ve adayları merakla inceledim. En Başarılı Müzisyen ve En Başarılı Global Türk kategorilerinde ismi olan sevgili ilkokul sınıf arkadaşım Rahman Altın‘a ise gurur duyarak oy verdim. Bulunduğu kategorilerdeki rakipleri çok güçlü, başta Fahir Atakoğlu olmak üzere  🙂

Aşağıdaki linklerden adayları tanıyarak siz de oyunuzu kullanabilirsiniz. (Oy kullanmak için buraya tıklayınız)

İşte kategoriler ve adaylar:

EN BAŞARILI İŞADAMI

1- Alican Tosyali – Benchmark Yönetim Kurulu Başkanı
2- Engin Arik – Luminit Yönetim Kurulu Başkanı, President ve CEO
3- Huseyin Ozyurtcu – Picasso Travel Kurucusu
4- Nevin Sanli – Sanli Pastore & Hill Kurucusu, Partner
5- Rahmi Soyugenc – Amerika’nın en eski dönerkapı üreticisi International Steel Company’nin sahibi.
6- Turker Hidirlar – iConn Yönetim Kurulu Başkanı
7- Varol Ablak – Vocelli Pizza Yönetim Kurulu Başkanı

EN BAŞARILI İŞKADINI

1- Borluca Oztimurlenk – 25 yıllık sürücü kursu sahibi ve işletmecisi.
2- Derya Taşkın – Danışmanlık ve insan kaynakları şirketi Derya Staffing’in kurucusu.
3- Emine Savasir – Snow White Linen Services, Inc. kurucusu.
4- Nurten Ural – İç mimarlık şirketi Ural Interiors, Inc. sahibi.
5- Hulya Koc – Çocuk bakım şirketi ve insan kaynakları şirketi sahibi.
6- Huma Alpaytac Gruaz – Chicago merkezli halkla ilişkiler şirketi ve pazarlama ajansı sahibi.
7- Yasemin Koyunoglu – Amerika’da banka sahibi olan ilk Türk işkadını.
8- Yıldız Blackstone – Kadın lüks giyim markası Luca Luca’nın Yönetim Kurulu Başkanı.

EN BAŞARILI PROFESYONEL YÖNETİCİ

1- Aydin Senkut
2- Kerem Kendigelen
3- Leon Abudaram
4- Mustafa Abadan
5- Nur Ercan Magden
6- Sevin Otgunc

EN BAŞARILI ŞİRKET

1- Amerturk
2- Comodo
3- DFH Network
4- I am Modern
5- Mavi Jeans
6- Nex Worldwide
7- Snow White Linen Service
8- The Marmara Manhattan
9- Turkon America, Inc
10- Ural Interiors, Inc.

EN BAŞARILI GİRİŞİMCİ

1- Bulut Ersavas, ClimateMinderTM Kurucu Ortağı ve CEO’su.
2- Harun Sevimli – AmerTurk, Inc. Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su.
3- Ibrahim Yazici & Ugur Ugural – Tiyatro grubu Turkish American Art Society of New York’un kurucusu.
4- Koray Yilmaz – Tulumba.com’un CEO’su.
5- Melih Abdulhayoglu – Comodo CEO ve Kurucusu.
6- Murat Ozsu – innRoad web sitesinin arkasındaki beyin.
7- Selim Yargici – iTunes aplikasyonları geliştiren
8- Serdar Ilhan – New York müzik, sanat ve gece hayatının tanınan ismi.
9- Sinan Kanatsiz – KCOMM Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su.

EN BAŞARILI START-UP

1- BidBox – Eğitimle ilgili mobil aplikasyonlar geliştiriyor.
2- Climate Minder – Tarım sektörü için kablosuz iklim takip ve kontrol sistemi geliştiren şirket.
3- Grou.PS Inc – Kendin Yap tarzı sosyal paylaşım platformu.
4- I am Modern – Kadınlar için dergi.
5- Kodingen – IT departmanları için Google aplikasyonları.
6- Like.com – Bir Türkün sahip olduğu Google tarafından satın alınan ilk şirket.
7- Tulumba.com – Uluslararası mal ve servis hizmeti sunan etnik online market.

EN BAŞARILI AKADEMİSYEN

1- Ali Erdemir – Bilimadamı, Argonne National Laboratory Energy Systems Division.
2- A. Ozer Arnas – Profesör (Mechanical Engineering U.S. Military Academy)
3- Cem Giritli – Bilimadamı.
4- Daren Acemoglu – Charles P. Kindleberger Professor of Applied Economics at Massachusetts Institute of Technology
5- Feryal Ozel – Yardımcı Doçent (Astronomy and Physics. University of Arizona)
6- Gokhan Hotamisligil – Profesör (Genetics and Metabolism, Department of Genetics and Complex Diseases Department of Nutrition)
7- Mehmet Toner – Profesör (Harvard Medical School ve Biomedical Engineering, Harvard-MIT Division of Health Sciences and Technology (HST)
8- Miral Dizdaroglu – The National Institute of Standards and Technology (NIST) Fellow, Group Leader, Doctor Honoris Causa, Doctor of Natural Sciences (Dr. rer.nat.) Biochemical Science DivisionDNA Science Group
9- Nur Yigitoglu – Georgia State University
10- Omer Yilmaz – Harvard’s Massachusetts General Hospital
11- Selim Arcasoy – Columbia University/New York Presbyterian Hospital as the Medical Program Director
12- Semahat Demir – Program Director for Biomedical Engineering at National Science Foundation (NSF)
13- Suleyman Gokoglu – Kıdemli Bilimadamı (Senior Scientist at NASA Glenn Research Center)
14- Utkan Demirci – Harvard-MIT Health Sciences and Technology, Brigham and Women’s Hospital, Harvard Medical School.
15- Vamik Volkan – Emeritus Professor of Psychiatry at the University of Virginia.

EN BAŞARILI VAKIF / SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ

1- American Turkish Association of Washington DC
2- Bridge to Turkiye
3- İstanbul Üniversitesi Mezunları Derneği
4- Rochester Türk Cemiyeti
5- The Turkish Women’s League of America
6- TURANT
7- Turkish Coalition of America
8- Turkish Cultural Center
9- Turkish Cultural Foundation

TÜRK TOPLUMUNA EN ÇOK DESTEK VEREN AMERİKALI

1- Bonnie Kaslan, Turkish Cultural Foundation Danışmanı, Assembly of Turkish American Associations Mütevelli Heyet Üyesi, Los Angeles Eski Fahri Konsolosu
2- David Saltzman, Avukat
3- Ed Withfield, Kongre Üyesi, Türk-Amerikan Dostluk Grubu Kurucusu
4- Lincoln Mc Curdy, Turkish Coalition of America Yönetim Kurulu Başkanı
5- Lydia Borland, Danışman
6- Mark Meirowitz, Avukat
7- Virginia Foxx, Kongre üyesi (NC)

EN BAŞARILI TÜRK-AMERİKAN AKTİVİST

1- Ceren Olga Gokdeniz, Amerika Türk Kadınlar Birliği ve İÜ Mezunlar Derneği Üyesi
2- Ergun Kirlikovali, ATAA Gelecek Dönem Başkanı
3- Kaya Boztepe, Federation of Turkish American Associations Başkanı
4- Nevin Sanli, Medeterrinian Dinner Kurucusu
5- Nurten Ural, Assembly of Turkish American Associations Eski Başkanı
7- Saduman Gurbuz, TURANT Başkanı
8- Serdar Ilhan, Organizatör

EN BAŞARILI TÜRK-AMERİKAN TOPLUM LİDERİ

1- Hatice Dinc, Turkish American Cultural Alliance, Chicago Eski Başkanı
2- Saduman Gurbuz, TURANT Eski Başkanı
3- Serap Odabas Yigit, Florida Turkish-American Association Başkanı
4- Yavuz Atila, Turkish American Association of California Kurucu Üyesi

YILIN EN BAŞARILI MARKASI

1- Akdo
2- Istikbal
3- Mezun Calling Card
4- Sarar
5- Turkish Kitchen

EN BAŞARILI AMERİKALI İŞ PARTNERİ

1- Baxter Healthcare- Eczacibasi
2- Ford & Koc
3- GE & Gama
4- International Paper- Sabanci
5- Johns Hopkins & Anadolu Endustri Holding

EN BAŞARILI SOSYAL SORUMLULUK SAHİBİ ŞİRKET

1- Bonbon Magazine
2- Comodo
3- Tulumba
4- Turkish American TV

EN BAŞARILI MÜZİSYEN

1- Cem Duruoz, Klasik Gitarist
2- Fahir Atakoglu, Uluslararası ödüllü besteci, piyanist
3- Hasan Isakkut, Bestekat, kanuni, violinist
4- Mehmet Ali Sanlikol, Bestesi, piyanist, müzikolog, vokalist
5- Omar Faruk Tekbilek, Sufi Ney sanatçısı, bestekar
6- Rahman Altin, Opera sanatçısı, besteci, yapımcı
7- Sila Eser, Solist, oda müzisyen.
8- Sinem Banna, Heykeltraş
9- Sinem Saniye, müzisyen, şarkı sözü yazarı

EN BAŞARILI SANATÇI (GÖRSEL SANATLAR)

1- Alev Necile Dinc, Sanatçı, ressam, dizayner, şair
2- Asha Ozbey, Sanat direktörü
3- Ayse Birgul Atay, Philadelphia Türk Tiyatro Klubü Kurucus
4- Bingul Sevimli, Ebru sanatçısı
5- Burhan Dogancay, Ressam
6- Ertug Tufekcioglu, Film Yönetmeni
7- Hakki Subentekin, Film yapımcısı
8- Ibrahim Yazici & Ugur Ugural – Turkish American Art Society of NY kurucuları
9- Meta Akkus, Yönetmen
10- Metin Bereketli, Ressam

EN BAŞARILI GLOBAL TÜRK

1- Ayse Oge
2- Fahir Atakoglu
3- Hakki Subentekin
4- Halil Yüksel
5- Melahat Bilge Demirkoz
6- Meta Akkus
7- Rahman Altin

YOUNG TURK

1- Aykut Karaalioglu
2- Cenk Uygur
3- Devrim Yasar
4- Esra Alemdar
5- Kerem Kendigelen
6- Meryem Ibrahim
7- Salih Eroglu
8- Serol Agazat
9- Tugba Karademir
10- Yusuf Ekin