İpek Aral tarafından yazılmış tüm yazılar

HR Venue Kullanarak Dijital İş Görüşmesi Yapmak

Ekim ayı hayatımda mesleki olarak pek çok ‘ilk‘i yaşattı bana. İlk defa televizyona çıktım, PERYÖN’ün ilk kez düzenleğini Blog Ödülleri 2013’de yarışıyorum (oylarınızı bekliyorum ! ) ve ilk defa HR Venue sayesinde dijital iş görüşmesi yaptım.

Dijital iş görüşmesi yapmanın aday üzerindeki etkilerini, bana yaşattıklarını soracak olursanız; birincisi, cevap için verilen süreyi iyi kullanmak için ciddi çaba harcıyorsunuz. Bir çeşit asansör mülakatı gibi. İkincisi, kişinin karşısında kendisini görerek konuşması başlı başına bir gelişim aracı. Duruşunuzun, mimiklerinizin nasıl olduğunu takip ederek, daha iyisini yapmak için uğraşıyorsunuz. Üçüncüsü, hem aday, hem de şirket için büyük bir kaynak tasarrufu. Çok lokasyonda ve İstanbul gibi büyük şehirlerde işe alım süreci yürüten şirketlerin ve mülakat daveti alan adayların, ilk aşama yapılandırılmış iş görüşmeleri için ideal bir platform HR Venue.

HR Venue‘nun diğer güzel tarafı, adaylarla yapılan dijital iş görüşmesinin birden çok değerlendirici tarafından incelemeye alınabilmesi. Bu adayların tek bir İK uzmanının onay veya red insiyatifinden çıkmaları demek. Ayrıca dijital iş görüşmesi sürecinde adaylar “karşımdaki İK uzmanı ile hiç kanım uyuşmadı, hiç sevmedim” probleminden kurtulmuş oluyorlar.

Bana yöneltilen üç soruya cevap verirken oldukça heyecanlandığım dijital iş görüşmesi tecrübesini bana yaşatan HR Venue‘ye çok teşekkür ederim.

HR Venue’nun bana yönelttiği sorular:

1. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
2. Dijital iş görüşmelerinin Türkiye’deki geleceğini nasıl görüyorsunuz?
3. Bir İK profesyoneli olarak blog yazmanızın nedenleri nelerdir?

Şimdi ben size soruyorum, verdiğim cevapları dinlediniz, sizce ilk aşama görüşmeyi geçebildim mi? 🙂

Stratejik Planlama Nedir?

Stratejik planlama, iş yönetimi ve liderlik literatüründeki en popüler tanımlamalardan biri. “Stratejik planlama yapmayan şirketler başarılı olamaz”, “stratejik planlama yapayan yöneticinin liderlik yetkinliği düşüktür” gibi cümleleri hepimiz defalarca okumuşuzdur.

Eğitimlerimde katılıcımlara yöneltmeyi en sevdiğim sorulardan biri budur:

Stratejik planlama nedir?

Fazla uzatmadan cevabı yazayım. Stratejik planlamanın ne olduğunu anlamak için tanımlamayı oluşturan iki kelimenin ne anlama geldiğini açmalıyız.

Strateji, işimizi mikro ve makro anlamda etkileyen koşulları inceleyerek (ekonomi, sektör, pazar, müşteriler, işgücü, vs.) neler yapacağınıza dair seçimlerinizi belirlememizdir. Strateji, şirketlerimizin vizyon ve amaçlarını kavrayarak, karşımıza çıkabilecek problemleri sezme ve aşma yolumuzdur.

Planlama ise, saptadığımız stratejinizi hayata geçirmek için, hangi kaynakları, nasıl kullanacağımız ve ne gibi aksiyon(lar) alabileceğinize dair ölçümlenebilir seçimlerinizi yapmanızdır.

Peki, bu yazdıklarımı biz İK’cılar neden bilmeliyiz?

1. İK bölümünün stratejik planlamasını doğru yapabilmek,

2. Şirketlerimizin stratejik planlama sürecinin bir parçası olmak konusunda net tutum sergileyebilmek için.

Çünkü eğer İK bölümleri olarak şirketimizin stratejik planlamasında aktif şekilde yer alamazsak kurumsal performans ve iş süreci ölçümlemelerinin neye dayandığını anlayamayız. Kurumsal performans ve iş süreci başarı göstergelerinin nelere dayandığını anlamazsak, stratejik planlamanın en önemli değeri olan insanın performansını ölçecek sistemimizi doğru kuramayız.

 

 

Bu Blog PERYÖN İK Blog Ödülleri’nde Yarışıyor !!

Kaynağım İnsan olarak PERYÖN İK Blog Ödülleri 2013‘e başvurum kabul edildi ve yarışmanın web sitesinde oylama süreci başladı.

Birbirinden değerli İK bloglarının yarıştığı PERYÖN Blog Ödülleri 2013’de oylarınıza talibim. Tek yapmanız gereken yarışma sitesindeki oylama sayfasına giderek 21 blog arasından Kaynağım İnsan’ı bulmanız ve solda yer alan kutuçuğu işaretlemeniz. 

Vereceğiniz destek için şimdiden çok teşekkür ederim.

😀

#ikblogödülleri2013 #peryonkongre

.

Not: Yazı başlığı yarışma kuralları gereği yerleştirilmiştir.

Kaynağım İnsan 4 Yaşında !

4

 9 Ekim 2009 Cuma günü büyük bir heyecan ile açtığım Kaynağım İnsan, bugün 4. yaşını doldurdu.

Bir iş görüşmesi esnasında adaydan meslek hayatını 1-2 cümle ile tanımlamasını isterseniz, aday masaya kariyer yolundaki değerlerini ve önceliklerini koyacaktır. Eğer bana aynı soruyu soracak olursanız size kuracağım iki cümleden biri Kaynağım İnsan ve blogumun iş hayatımdaki her geçen gün sağlamlaşan yeri üzerine olurdu.

Kaynağım İnsan, benim bireysel üretim, gelişim ve kitlesel iletişim aracım, ar-ge platformum, kariyer haritamdaki en önemli stratejik amaçlardan biri ve hobim. Hayatımdaki varlığından çok memnunum, daha nice yaşgünlerini eşimin teknik desteği ile kutlamayı planlıyorum, hedefliyorum.

Kaynağım İnsan’ı takip eden, yorumlarını ve beğenilerini eksik etmeyen herkese teşekkür ederim.

😀

 

İK’da Bir İlk: PERYÖN İK Blog Ödülleri 2013

PERYÖN bir ilk’e imza atıyor: İK Blog Ödülleri 2013

Bu ödül organizasyonu eminim mesleğimizi sosyal medyada içerik üreterek tanıtmaya, yaşatmaya çalışan bütün İK bloggerlarını benim kadar çok heyecanlandırdı, mutlu etti.

Mesleki blog yazmanın ana amacı, bilgimizi, tecrübemizi, araştırmalarımızı, görüşlerimizi sosyal medyada paylaşmak,  birlikte düşünmek, tartışmak, birlikte gelişmek, büyümek.

PERYÖN, İK Blog Ödülleri organizasyonu ile kanımca üç büyük çarkı mesleğimizin en büyük sivil toplum kuruluşu olarak işletmeye başlıyor:

1. Serbest zamanını mesleki içerik üretmek için harcayan, mesleği için çaba gösteren İK blog ve bloggerlarını tanıtmak,

2. Mesleğimizin gelişimine büyük faydası olan blogları ve bloggerları daha kaliteli ve sık içerik üretmek konusunda motive etmek,

3. İK mesleğinde nefes alıp veren bütün İK profesyonelleri, yöneticileri ve danışmanlarını İK blogları açmaya teşvik etmek.

Bu yarışmaya yeni, eski bütün İK bloggerları olarak katılmalı ve bütün İK dünyasının İK blogları farkındalığını arttırmalıyız. Ödül organizasyonunun sürdürülebilirliği için sayısı çok da fazla olmayan İK bloggerları olarak bize düşen katılım payını gerçekleştirmeliyiz.

Haydi İK Bloggerları, yarışmaya 1-10 Ekim 2013 tarihlerini kaçırmadan kayıt olarak tatlı rekabete girme zamanıdır. 🙂

The Little Book Of Talent – Daniel Coyle

Daniel Coyle’un The Little Book Of Talent adlı kitabı ‘küçük’ gibi görünen, içeriği itibariyle ise ciddi araştırmalar sonrasında yapılandırılmış bir eser. Kitap, bir insanın becerilerini geliştirmek için uygulayabileceği elli iki ipucundan oluşuyor.

Coyle, bu kitabı hazırlayabilmek için Moskova’da iddialı bir tenis okulunda, çocukların bir yılda öğrenebileceği müzik eğitimini yedi haftada veren bir müzik kampında, A.B.D’de en başarısız konumundan en başarılı haline gelen bir lisede, milyon dolarlar değerindeki yeteneklerle çalışan bir müzik stüdyosunda ve son kırk yılın en başarılı kayakçılarını yetiştiren bir kayak okulunda uzun süren araştırmalar yapmış. Ayrıca yetenek geliştirme üzerine deneyler yapan laboratuvar ve araştırma merkezleri ile çalışmış.

Bütün deney ve araştırmaların sonucu Daniel Coyle’u tek noktaya getirmiş: Beyin bir kastır. Eğer kendinizde veya çocuğunuzda bir yetenek geliştirmek istiyorsanız, bunun tek yolu planlı ve yoğun çalışma ile beyni yeniden şekillendirmektir.

Bu süreç üç aşamalı ilerleyebilir:

1. Başlangıç; geliştirmek istediğiniz becerinin altyapısı oluşturmak ve motivasyonunu sağlamak

2. Beceriyi geliştirmek; beceriyi geliştirici metot ve teknikler

3. Sürecin sürdürülebilirliği; motivasyonu yüksek tutabilmek ve uzun vadeli başarı için alışkanlığa dönüştürmek

Kitapta bahsi geçen elli iki ipucu bu üç aşamaya dağılmış durumda ve her biri şaşırtıcı, düşündürücü ve ikna edici.

The Little Book Of Talent, kişinin kendisini, İK ekiplerinin ve yöneticilerin çalışanları geliştirmesi yanında, benim gibi küçük çocuğu olan ebeveynlerin özellikle okuması gereken bir kitap. Tavsiye ederim.

.

Not: Aşağıda yer alan “Yorumlar” bölümde sevgili Gökhan Yılmaz’ın kitap ve yazar hakkında paylaştığı linkleri incelemenizi tavsiye ederim.

 

KAGİDER’de Enver Aysever’den Kadınları Dinledim

Geçen hafta HR Venue’nun yönetici ortaklarından sevgili Ümit Pembecioğlu ile KAGİDER’in Biz.’de Kahvaltı Toplantı’sına katıldım. KAGİDER, sabahın erken saatlerinde başlayan kahvaltı organizasyonunu her ay düzenliyor ve toplantının son bölümünü de ayın konuğuna ayırıyor. Eylül ayının konuğu televizyondan hepimizin çok iyi tanıdığı ve benim severek takip ettiğim Enver Aysever’di.

Kendimi Enver Aysever’in yerine koyduğumda, bir salon dolusu girişimci kadının karşısına oturmak ve onlara ‘kadınlardan’ bahsetmek kolay olmasa gerek diye düşünüyorum. Peki, Enver Aysever’in performansı nasıldı? Bence etkileyici. Bir insanın tabanda ‘edebiyatçı’ kimliğine sahip olması sadece yazdıklarına değil, konuşmalarına da çok besleyici şekilde yansıyor. “Bir başka yaşam da varolabilir” diyerek bir salon dolusu kadını konuşması boyunca kendisine odaklamayı başardı Aysever.

Aysever’in konuşmasına başlangıcında savunduğu “tembellik hakkı” aslında esnek çalışma modelinden başka birşey değildi. Bir insan, gün içinde yapması gereken işleri bitirdikten sonra arkadaşları ile boğazda buluşabilmeli, edebiyattan, müzikten, sanattan konuşabilmeliydi. Katı kapitalimizin bütünüyle insanı tüketmek üzerine kurulu sisteminden başka bir hayat mümkündü onun için.

Eğitim ve sağlık konusunda Enver Aysever’in nicelik değil, nitelik vurgusu çok yerindeydi. Öğretmenin itibarsızlaştırıldığı, hekimin alçaltıldığı bir sisteme karşı olduğunu söyledi. Bütün çocukların parasız, eşit derecede kaliteli eğitim almak, temiz tuvaletlere girmek hakkı olmalı, doktorların başarısı günde baktıkları hasta sayısına göre değil, hastalık teşhis ve tedavi edebiliyor olmaları üzerinden tartışılmalıydı. Sosyal güvenlik sisteminin çöktüğü, insanın kazandığını harcamak durumunda kalarak giderek insandan mahlüka dönüştüğü bir ortamda şirketlerin duyurdukları misyon ve vizyon cümlelerini çok saçmaydı. Ülkemizin sergilediği mevcut manzarada kadının görüntüsünün de pek parlak olmadığını söylemek yanlış olmazdı.

Aysever, konuşmasına kadın hakkında ‘ahkam kesmekten’ kaçındığını belirterek devam etti. Ancak bu tatlı açılışından sonra kadınlara çok ciddi bir eleştiri getirdi. Aysever, kadınların kişisel gelişimleri için yaşam koçlarına gitmelerinin anlamsızlığını anlattı ve çözümünü de sarsıcı, hatta yürek burkucu şekilde masaya koydu. Bizler, Aysever’in “hiç tanımadım ama tanısaydım aşık olurdum” diyerek hayatında konumlandırdığı Sevgi Sosyal‘ın ‘Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’ kitabını okuyarak dünyayı ve yaşamı çok daha iyi anlayabilirdik. Biz kadınlar, Türkiye tarihi içindeki aydın, devrimci kadınlar Behice Boran, Ayşe Emel Mesci, Büşra Ersanlı, Zeynep Kuray, Nilgün Marmara, Tomris Uyar, Leyla Erbil’i, Osmanlı’daki ilk kadın hareketini başlatan ve erkekler tarafından tımarhaneye atılan Nezihe Muhittin’i bilerek, okuyarak kendimizi geliştirebilirdik. Bu yolla, korkularımızla yüzleşip, mücadele edip bir başka yaşamın varlığını farkedebilirdik.

Enver Aysever’e göre dünya bilgi çağı’nda değil, sezgi çağını yaşamaktadır. Bilgi sıradandır, iktidarlaşmıştır, bilgiyi elinde bulunduran saldırganlaşmıştır. Oysa sezgi, insanı anlama çabasıdır. Artık ürettiğimiz ürünleri alan insanların, neden ürünümüzü tercih ettiğini bilebildiğimiz zaman yaratıcı, yenilikçi olabildiğimiz bir çağdayız. Ve insanları anlayabilmek için Behice Boran’ı, Cumartesi Anneleri’nin çocuklarının kemiklerini arayışlarını, Rachel Dink’ın eşi arkasından haykırışlarını duyumsayabilmemiz gerekir.

Aysever’in konuşmasındaki en dikkat çekici bölümlerden biri annesine olan hayranlığı betimlediği bölümdü. Annesine olan saygısı, ona karşı hissettiği sığınma duygusunu anlatımı, gücüne ve kendisine yerleştirdiği etik değerlere bağlılığı ve annesini “kıblem” olarak sıfatlandırması salondaki anneleri eminim benim kadar duygulandırdı.

Kadınları eve tıkmaya çalışanlara karşı olduğunu çok net belirtti Aysever:

“Kadın sokakta olmalıdır. Kadınlara övgüler “cennet annelerin ayakları altında” söylemleri ile gelişirilir. Neden kadına gün yüzü sadece cennette görünür? Bu dünya neden cehennem olmak zorundadır?  Kadın bir çiçek, bir ot değildir, kadın bir bireydir. Erkeklerin bir insanla karşı karşıya olduğunu ciddi şekilde anlama sorunu buluyor. Kadın bedeni üzerinden küfür ediliyor, kadın bedeni üzerinden siyaset yapılıyor. Kadın kutsal değildir, kadın bir insandır. Erkek ve kadın insandır. Kadın üretiyor, kadın sevişiyor, kadın üzülüyor, kadının güzellik sorunu var, kadının ahlaki zaafları var, kadın erkekten hiçbir konuda farklı değil. İşte eşitlik dediğimiz mesele bu. Döğüşmeye gelince, pek zor durumda erkeklerin kuyruklarını sıkıştırıp kaçtıklarını, kadınların hep en ön saflarda olduğunu gördük, örneğin Gezi olayları.”

Enver Aysever’in siyasetteki kadın konusundaki yaklaşımında da mevcut manzarayı eleştirdi, kadın siyasetçinin niteliğinin önemini ön plana çıkarttı. Siyasetteki kadına iki açıdan yaklaştı. Birincisi temsil hakkıydı. Kadın kotasını reddetti. Kadın kolları gibi bir yapıya karşı olduğunu belirtti. Nüfusun %50’sinden fazlasını temsil eden kadınların, meclisinde %50’sini oluşturmasının doğal bir durum olduğunu, hiçbir siyasi partinin %50 milletvekili adayını kadın göstermesinin önünde bir engel olmadığını ve kadın kotası gibi bir uygulamanın yanılgısına düşülmemesi gerektiğinin özellikle altını çizdi. Diğer açı ise, siyasette kullanılan “erkek dili” idi. Erkek dili sadece erkekler tarafından değil, hali hazırdaki kadın siyasetçiler tarafından da kolay geldiği için kullanılmaktaydı. Erkek dili, baskıcı, otoriter, buyurgan, saldırgan, ötekileştiren, yalnızlatırandı. Kadın dili ise çoğulcu, demokratik, dinleyen, anlamaya çalışan, farklılıklardan hoşlanan, birlikte yaşama isteğini vurgulayan. Nasıl bir kadın erkek dili kullanabiliyorsa, erkek de kadın dili kullanabilmeliydi. Kadın siyasetçiden, kadın dili kullanması ve toplumsal bir hayali ve öngürüsü olması beklenmeliydi.

Aysever, toplumdaki ‘analar ağlamasın’ söylemine de karşı çıktı. Bütünüyle erkeklerin geliştirdiği bu söylemde kadının ‘ağlamaması yeten’ gibi konumlandırılması doğru değildir. Kadının yüzü, sadece çocuğunu kaybetmediğinde değil, istihdamı sağlandığında, örgütlenebildiğinde, yerel yönetimlerden başlayarak hayatın her alanında etkin olabildiği zaman ancak gülebilir.

Aysever, kadının barışı çağrıştırdığını ancak pek çok kadının bunun tersi tutumlar sergilediği için “Siyasette hangi kadın?” sorusuna “hepsi” deme enayiliğini göstermeyeceğini de dürüstçe ifade etti.

Benim genel hatları ile Kaynağım İnsan’a taşıyabildiğim konuşmasını Enver Aysever, “İyi sorularım var, cevaplarını bilmiyorum” diyerek ve bir salon dolusu kadını kendisine hayran bırakarak bitirdi.

Konuşması sonrası Enver Aysever’in üç kitabını aldım; Nisan’a Mektuplar, Yaralısın Türkiye, Ayrıntıdaki Şeytan, ve imzalatmayı da ihmal etmedim.

Türkiye’de kadın konusunda düşünen, üreten, eşitlikçi, aydın erkeklerin sayısının artması dileğimle, teşekkürler Enver Aysever, teşekkürler KAGİDER 🙂

 

Eğitim ve Etkinlik Duyurularım

Kaynağım İnsan blogunun gelişim sürecinde önemli bir bölümü ana sayfa üzerinde bugün yayına aldık: Eğitim ve Etkinlikler

Artık Kaynağım İnsan’da vermekte olduğum mesleki eğitimleri ve katıldığım etkinlikleri duyuracağım sabit bir bölüm var. Blogun bu fonksiyonu sayesinde istenildiği zaman ana sayfa üzerinden her eğitim ve etkinliğin detay bilgilerine ulaşılabilecek.

Teker teker değil, aylık programı görmek isteyenler de duyuru alanının sağ üst köşesindeki “TÜM EĞİTİMLER” yazısına tıklayarak kuşbakışı manzarayı inceleyebilecek.

Verdiğim eğitimler sayesinde her geçen gün mesleki ağımı genişletmek, eğitime katılan İK meslekdaşlarımın iş ve kurum tecrübelerini dinlemek, düşüncelerimizi paylaşmak, fikir fırtınası yapmak beni de çok besliyor, geliştiriyor. Uygulama odaklı yaptığım eğitimlerde katılımcıları meslek üzerine düşündürmek ve onları üretken kılmak en büyük amacım.

Katıldığım üniversite etkinliklerinde ise beni davet eden öğrenci kulüplerine soruyorum: Ne duymak, ne öğrenmek, neyi tecrübe etmek istiyorsunuz? Tercihler ağırlıklı özgeçmiş hazırlamak, iş görüşmesi yapmak, kariyer ve sosyal medya kullanımı üzerine geliyor. Ben de gençlerin zihinlerini açacak, farkındalıklarını arttıracak, belki biraz da güldürerek öğretecek içerikler ile karşılarına çıkmaya uğraşıyorum.

Eğitim ve seminer vermek beni inanılmaz derecede dünya gündemini takip etmek konusunda tetikliyor. Daha iyisini eğitim katılımcılarına ulaştımak için sürekli okuyorum, çalışıyorum. Buradan da eğitim ve seminerlerime katılan herkese tekrar teşekkür ediyorum. Ben her an sorularınız, sorunlarınız, paylaşımlarınız, haberleriniz için buradayım 🙂