Kategori arşivi: Seçme Yerleştirme

Mülakatta Başarılı Olmak

İş arayan kişi için mülakata davet edilmek işe alınma yolunda önemli bir basamağı geçmektir. Sonrasında gelen mülakat sürecindeki adayın başarısında ise birçok faktör vardır. Bu faktörlerden tabii ki en önemlisi adayın kendisi, gösterdiği performanstır. Peki, bir aday mülakat performansını yükseltebilmek için görüşme öncesinde ve/veya esnasında neler yapmalıdır, sıralayalım:

1. Aday görüşmeye gideceği şirket/topluluk hakkındaki bilgilere bir önceki gece çok iyi çalışmalıdır. O kurumda üst düzeyde kimler çalışmaktadır, pazar durumları, başarıları, yatırımları nedir? Üst düzey yöneticilerle yapılmış röportajlar, kurum hakkında çıkan haberler … bunlar kesinlikle internet üzerinden araştırılmalı ve okunmalıdır.

2. Aday internet veya çeşitli İK kitaplarından rahatlıkla ulaşabileceği, benim “klişe” olarak nitelediğim mülakat sorularına hazırlıklı olmalıdır. Ör/ neden bize başvurdun? beş yıl sonra kendini nerede görüyorsun? Güçlü/zayıf yönlerin nelerdir? Liderlik vasıflarını sergilediğin geçmişinde bir olay var mı? nedir? , vs. vs. Klişe sorulara verilecek orijinal, yaratıcı cevaplar adayların sıklıkla diğerlerine göre parlamalasını sağlar.

3. Aday iş terminolojisini, mühendis ise teknik terminolojiyi mutlaka iş görüşmesi süresince kullanabiliyor olmalıdır.

4. Aday , hep güleryüzlü olmalıdır. İşe alım uzmanı agresif, olumsuz tutumlu olsa bile optimizmden asla ödün verilmemelidir.

5. Aday mülakata sanki baştan sona ingilizce olacakmışcasına hazırlıklı gelmeli, İngilizce soru sorulduğunda “çok heyecanlandım, cevap veremedim” gidi yanlış/saçma bahaneler üretmemelidir.

6. Aday, işe alım uzmanının olası “sizin bir sorunuz var mı? sorusuna nitelikli cevaplar üretebilmelidir. Ör: Firmanızın sektördeki pazar payı nedir? Firmaız bu yıl yüzde kaç büyümeyi hedefliyor? Bölümümde kaç kişi çalışıyor? Benden önce pozisyonda biri var mıydı? Performas değerlendirmesi yapılıyor mu? nasıl? vs. vs.

7. İş görüşmesinde para veğil, iş odaklı olunduğu ve işin çok istendiği işe alım uzmanına hissettirilmelidir.

8. Adaya mülakat öncesi çeşitli dokuman, sunum, mini proje hazırlattırılmışsa, bunlara büyük özen gösterilmelidir.

9. 2.,3. aşamaya kalmış olan aday işi garntilediği gibi bir hisse kapılmakta ve tavırları itibaryle sıklıkla gevşemektedir.

10. Emeğe karşılık kendi aklınızda bir bedel(ücret) belirlerken gerçekçi olunmalı, konu önce araştırılmalı, kıyaslamalar yapılmalıdır.

11. İşe alım uzmanı ile asla tartışmaya girilmemelidir.

12. Fiziksel görüntü, temizlik, giyime büyük özen gösterilmelidir, abarıdan kaçınılmalıdır.

13. Adaya doldurması için verilen başvuru formuna büyük özen gösterilmelidir.

14. Mülakat öncesi, mülakat teknikleri ve süreci hakkında mutlaka araştırma ve okuma yapılmalıdır.

15. Test uygulamaları esnasında ilk başta soru kağıdı bütünüyle gözden geçirilmeli, soru içerikleri kavranmalı, buna göre de zaman planı yapılmaldır.

Adayların İş Arama Sürecindeki Hataları

İki gündür Satış Mühendisi pozisyonu için mülakat yapıyorum. Yüzlerce aday arasından onlarcasını görüşmeye çağırdım, aralarından da altı tanesini ikinci aşamaya yükselttim. Hazır iş süreci bu kadar sıcakken de adayların iş arama sürecinde yaptıkları ortak hataları yazayım istedim:

Başvuru esnasında;

1. Farklı bir ilan için hazırlanmış önyazıyı ile içeriği örtüşmeyen başka bir ilana başvurmak.

2. Gayri resmi/ciddi fotoğrafları kariyer portallarına yüklemek.

3. Kariyer sitelerindeki özgeçmiş şablonlarınızı özensiz ve eksik doldurmak.

4. Orijinal özgeçmişin kariyer portallarına yüklenmesı faydalı olmaktadır, ama adaylar tarafından sıklıkla ihmal edilmektedir.

5. Orijinal özgeçmişin içeriğinin yetersiz, şeklinin bozuk olması.

6. Şirketlerin mülakata davet için açtığı telefonları ters, kaba, ilgisiz, ciddiyetsiz karşılamak.

Mülakat öncesi;

7. Olası bilinen/klişe mülakat soruları için önceden hazırlanmamış olmak.

8. Mülakata geç kalmak.

9. Mülakata katılamama durumu halinde önceden şirketi konu hakkında bilgilendirmemek.

10. Mülakat için resmi giyim, temizlik, saç ve sakal bakımına gerekli özeni göstermemek.

11. Şirketlerin doldurulması için verdiği başvuru formlarını özensiz ve eksik doldurmak, doldurmayı reddetmek.

12. Mülakata gidilecek şirketi, sektörünü araştırmamak, hazırlıksız olmak.

13. Mülakat öncesi olası ofis içi bekletmelerde sabırlı olmamak.

Mülakat esnasında;

14. İşe alım uzmanının elini güçlü, kendine güvenli şekilde sıkmamak.

15. Mülakat boyunca işe alım uzmanı ile göz temasından kaçınmak.

16. İngilizceyi iyi seviyede bildiğini yazarak mülakatta esnasında yetersiz performans çıkarmak, mülakata çalışmadan gelmek.

17. İşe alım uzmanı ile iddialaşmak, gereksiz tartışmalara girmek.

18.  Sorulmadan istenilen ücret seviyesini belirtmek, ücret hakkında bilgi istemek.

19. Çalışılan önceki işveren/yöneticiler alehinde söylemler geliştirmek. (SSK yapılmaması, mobbing durumları hariç)

20. Yalan söylemek.

21. Mülakatın sonucunun nasıl bildirileceğine dair işe alım uzmanına soru sormamak.

22. İşe alım uzmanının “stres mülakatı” içerikli sorularına sinirlenmek, ters cevaplar vermek.

23. Sorulan soruları iyi dinlememek, ilgisiz cevaplar üretmek.

24. Mülakatın bir alışveriş süreci olduğunu unutmak, işe alım uzmanına düşman gözüyle bakmak, aşırı gergin olmak.

25. Mülakat esnasında iş, görev tanımı üzerinden pazarlığa girişmek.

26. Her işe alım uzmanının mesleğinin iyisi olamayabileceğini unutmak. Olumsuz giden mülakatlarda yersiz üzülmek, demoralize olmak.

Mülakat sonrası;

27. İşverene sık sık sonuç hakkında telefon açmak (sınırlı arama işe yönelik ilgiyi, isteği göstermektedir)

28. 2. veya 3. aşama mülakatlarda ciddiyeti, disiplini kaybetmek.

29. 2. veya 3. aşamada şirketin isteyeceği olası sunum, proje üretim taleplerinde vasat işler hazırlamak, talebi ciddiye almamak.

30. İçine sinmeyen, anlaşamayacağını düşündüğü bir bölüm, görev tanımı, yönetici  ile çalışmayı kabul etmek.

Şirketler Neden İş Başvuru Formu Doldurtur?

Şirketler mülakata çağırdıkları adayların önüne doldurmaları için iki veya dört sayfadan oluşan İş Başvuru Formu verirler. Bazı adaylar bu formları itirazsız doldurur, bazısı ise doldurmayı reddeder. “Ben size özgeçmişimi gönderdim, neden aynı bilgileri tekrar tekrar yazıyorum?” diye çıkışırlar.

O halde meraklısı için neden adaylara İş Başvuru Formu doldurttuğumuzu madde madde açıklayayım:

1. İş Başvuru Formunun doldurulması isteği şirketin potansiyel çalışanından ilk talebidir. Bu ilk iş talebi aday nezninde bir angarya niteliği taşıyabilir ama zaten iş hayatında da ne angaryalarla karşılaşmıyor muyuz? İlk angaryayı reddeden işe girdiği takdirdekarşılaşacağı büyük veya küçük bütün angaryalarda problem çıkatacak, işi aksatabilecektir.

2. İş Başvuru Formuna gösterilen özen; temiz ve eksiksiz doldurulması adayın işe genel yaklaşımının bir aynasıdır, uyum, uzlaşma ve çalışanlık göstergesidir.

3. İnsan Kaynakları Uzmanları İş Başvuru Formu doldurulurken kullanılan yazı karakterlerini analiz edebilmektedir.

4. İş Başvuru Formları İnsan Kaynakları bölümünün kurumsal kimlik kapsamındaki kıymetli evraklarından biridir. Mülakata alınan adayların bilgilerinin belirli standartlarda arşivlenmesini sağlar. Aday formda beyan ettiği bilgilerin doğru olduğuna dair formun altına imzasını atar. Şirket ise bilgilerin gizliliği üzerine adaya güvence verir. Karşılıklı bu taahhüt özgeçmiş üzerinden yapılamaz..

5. Özellikle özenerek İş Başvuru Formunu dolduran adaylar, formu kurumun ciddiyetinin bir göstergesi olarak algıladıklarını net olarak ifade etmektedirler.

6. İş Başvuru Formları kurumsal pazarlama anlamında büyük değer taşır. Aday formu dolduruğu süre boyunca elindeki evrak vasıtasıyla kurum ile resmi bir bağlantı içine girer. Bu bağ kurum ve marka bilinilirliği açısından önemlidir.

7. İş Başvuru Formlarının tasarımı ve içeriği vasıtasıyla adayın özgeçmişinde bulunmayan bilgilere ulaşılabilmekte, adaya çeşitli kişisel sorular yöneltilebilmektedir.

Sıraladığım temel doldurulma nedenleri dışında şirket bazlı farklı detaylar da listeye eklenebilir.

Sevgili iş arayanlar, lütfen iş görüşmesine gittiğinizde sizden doldurmanız istenen İş Başvuru Formunu dikkatle, temiz ve doğru içerikle, üşenmeden doldurun. İnsan Kaynaklarının bu ricasını reddetmeyin.

Örneğin ben çok güzel doldurulmuş bir form elime gelirse adaya teşekkür ederim. + 1 puan alır.  Zaten adayı beğenip çağırmışım, elimdeki form da pırıl pırıl … süper 😀

Olumsuz Referans

Şirketlerde işe alım sürecinin sonunda, uygun bulunan adayın referansları ile iletişime geçilmesi ve referans verilen kişilere aday hakkında sorular yöneltilmesi sıklıkla uygulanan bir araştırma/değerlendirme yöntemidir. Ben de bu yöntemi kullanırım veya ben de bu yönde birçok telefon sorusuna cevap verdim.

Genelde hiçbir insan evladı bir diğerinin işe girme yolunu tıkamak istemez. Bu nedenle çok istisnai durumlar haricinde (teknik bilgi, tecrübe) olumsuz referans verilmez, bana göre verilmemelidir de. Çalışanın kimyası bir firma ile uyuşmamış olabilir, bu diğeri ile de uyuşmayacağı anlamı gelmez. Unutulmamalıdır ki, yetkinlik değerlendirmeleri sıklıkla subjektiftir

Ama bazı istisnai durumlardan bahsetmiştim. Ben de böyle bir durum yaşadım.

Biz İşe Alımcılar nadiren de olsa üst yönetimin/patronun direktifi ile uygun bulmadığımız kişileri işe almak zorunda kalabiliriz. Meslek hayatım boyunca böylesi gelişmeler ile 3-4 defa karşılaştım.

Bu kişilerden sonuncusu şirkette çalıştığı iki yıl boyunca ekibini darla duman etti, istifalara neden oldu. Gerek teknik bilgisi, gerekse İngilizcesi zayıf olan mühendis kişi en son istifasını verirken ekip arkadaşlarına “Buradan kurtuluyorum” demişti. İşin komiği, onun istifasını aldığım gün şirketin geri kalanı gibi ben bile(!) bayram etmiştim… biz İnsan Kaynaklarının amacı insan kaybetmek değil, kazanmaktır oysa ki !

Derken aradan bir süre geçti. Beş, altı ay belki. Bir gün ofiste telefonum çaldı. Telefonun diğer ucundan gelen erkek sesi bana ‘Personel bölümü ile görüşmek istediğini, ……. (isim) hakkında referans çalışması yapmak için telefon açtığını’ söyledi. Ben de ‘Referans çalışmasını benimle yapmasının daha uygun olacağını, firmanın İK’sından sorumlu olduğumu’ söyledim.

Telefondaki adam bana “adayın neden işten çıktığını” sordu. Ben de “Mutsuzdu, işlerini yeterince iyi yapamıyordu” dedim. Adam şaşırdı. “Nasıl yani?” diye sordu. Ben de “Biz bütün iş süreçlerimizi İngilizce yürütüyoruz, kişinin İngilizcesi çok zayıftı” dedim. Adam “Bize İngilizcesinin çok iyi olduğunu söyledi” dedi. Ben de hafifçe güldüm, “Siz kendisini bir İngilizce mülakat veya teste alın” dedim ve telefonu “İyi çalışmalar” diyerek kapattım.

Sonuç ne oldu bilmiyorum.

Benim yaptığımı değerlendirecek olursak? … Hakkında referans çalışması yapılan kişinin İngilizcesi gerçekten çok vasattı ve bize şirkette davranışsal bozuklukları nedeniyle çok sıkıntılı zamanlar yaşatmıştı. Neden bütün şirketi mutsuz etmiş ve giderken “buradan kurtuluyorum” diyen insan için bir de ‘ben’ yalancı konumuna düşeyim ki? …

Dedikodu Mu, Mülakat Mı?

Mesleğe başladığım ilk aylardı. Hızlı öğrenme ve empati kurma becerilerim sayesinde kısa sürede giriş ve girişin bir üstü seviyedeki mülakatları yanlız başıma yapma yetkisini almıştım.

Elimdeki pozisyon yönetici sekreterliği idi. Adaylarda iş tecrübesi ve İngilizce dil bilgisi arıyorduk. Özgeçmiş taramasından sonra uygun adaylarla mülakat etabına başladım. Normal tempoda giden görüşmelerin rengi kapıdan sapsarı saçları ile orta yaşlarında güzel bir kadın girince değişti.

Aday kelimenin tam anlamıyla alımlıydı. Konuşması etkileyiciydi. Özgeçmişi ve geçmiş işverenleri merak uyandırıcıydı. Özellikle son altı, yedi yıldır çalıştığı patronu benim sıklıkla ismini farklı ortamlarda duyduğum bir işadamıydı.

Konu konuyu açtı ve söz doğal olarak son işverenine geldi. Ve geldiği andan itibaren benim kelimenin tam anlamıyla “şok” olduğum süreç başladı. İlk başta genel bir iş memnuniyetsizliği anlatımı olarak başlayan diyaloğumuz yerini iş adamının özel hayatının detaylarına bırakınca benim kafamı da kaygı dolu düşünceler kaplamaya başladı:

“Bu anlatılanların ne kadarını dinlemeliyim? Bu çeşit konuşmalara izin vermeli miyim? Bu konuşmalar nereye varacak ?”

Mülakatın tecrübe paylaşımından ziyade %100 bir dedikodu ortamına döndüğünün farkettiğimde iş işten geçmişti. Aday o kadar coşku ve hırsla ile anlatıyordu ki, o günlerin tecrübesizliği ile onu susturamadım.

Sonuç:

İşverenini bu derece berbat konuma düşüren aday tabii ki ikinci aşamaya geçemedi. Ama psikolojik olarak deşarj olduğundan eminim…

Ben ise İstanbul’un önde gelen iş adamlarından birinin kulağa pek de hoş gelmeyen özel hayatını en ince detaylarına kadar öğrenmiş oldum.

Oldum da birşey oldu mu?

Hayır … mülakatta konuşulan “özeller” aday ile işe alımcı arasında kalır, işe alımcılar ketumdur 😉

Bana Adayı Getir, İşe Alırsam iPad Senindir

Geçen gün eşim İlhan bana bu linki gönderdi.

Uygun adaya ulaşabilmek için yeni yöntemler üretmek lazım. Web sitelerindeki, gazetelerdeki ilanlar artık yetmiyor. Artık adaylara ulaşabilmek için onları tanıyan üçüncü kişilere de dokunmak, onları da heyecanladırmak gerek.

MessengerFX hepimize “Bana uygun adayı getir, işe alırsam iPad senindir” diyor.

“Kazan-kazan” yaklaşımına güzel bir örnek. Destekliyorum.

🙂

Kariyer Hedefi Yazılmalı Mı?

Bu aralar İnsan Kaynakları dünyasında özellikle iş hayatının başında olan adayların özgeçmişlerinde “Kariyer Hedefi” tanımlamasının gerekli olup olmadığı üzerine bir tartışma yürüyor. Yani … eğer siz tartışmıyorsanız bile, ben tartışmak istiyorum. 🙂

Ben diyorum ki, gerekli. Ama diğer taraftan birbirine tıpatıp benzeyen kariyer hedefi cümlelerini okumaktan ne kadar sıkıldığımı da yazmadan edemiyorum. Özgün üretim bu kadar mı zor, yoksa adaylar mı biraz özensiz diye düşünüp duruyorum.

Bir çok genç okuldan mezun olurken ne yapmak istediğini kafasında netleştirmemiş oluyor. Zamanında ben de bu gençlerden birisiydim. Okul boyunca bir sürü işte çalışmış olmama rağmen ne istediğimi keşfedememiştim. Böyle zamanlarda önünüzdeki beyaz kağıda bir kaç kelime karalamak bile üç yüz sayfalık roman yazmaktan zor gelir. O zaman ne yapmak lazım?

Ben diyorum ki, eğer gerçekten gitmek istediğiniz yolu bulduğunuza inanıyorsanız “Kariyer Hedefim” başlığının altını ‘özgün’ cümlelerinizle doldurun. Ama eğer ne yapmak istediğinizi bilmiyorsanız, özgeçmişinizin başına kendinizi, yetkinliklerinizi tanıtan bir paragraf ve eğer bir ilana başvuruyorsanız, iş ilanının/şirketin neden ilginizi çektiğini yaratıcı cümlelerle açıklayan ikinci bir paragraf ekleyin. (Bu iki paragraf önyazı ile karıştırılmamalıdır) Sonuçta özgeçmişiniz sizin bir numalaralı pazarlama aracınız, unutmayın !!!

Pazarlama:  Pazarlama firmaların, hangi malların veya hizmetlerin müşterilerinin ilgisini çekeceğini tayin etmeleri ve satışlar, iletişim ve işletme idaresi geliştirmeleri için stratejileri belirlemeleri sürecidir. Pazarlama süreci, bir bütünleştirilmiş süreç olup bunun vasıtasıyla firmalar musterileri için değer yaratmakta ve bunun karşılığında müşterilerden deger kapabilmek için güçlü müşteri ilişkileri kurmaktadırlar.  (Vikipedi’den alıntıdır)

Uyarlaması:

Özgeçmişle Pazarlama: Özgeçmişle Pazarlama, iş arayan adayların, hangi nitelik veya yetkinliklerin İK’cıların ilgisini çekeceğini tayin etmeleri ve iletişim, mülakat ve işe alım sürecinde seçilen kişi olabilmek için stratejileri belirlemeleri sürecidir. Özgeçmişle Pazarlama süreci, bir bütünleştirilmiş süreç olup bunun vasıtasıyla adaylar İnsan Kaynakları bölümü için değer yaratmakta ve bunun karşılığında İnsan Kaynaklarından deger kapabilmek için güçlü İnsan Kaynakları ilişkileri kurmaktadırlar.

😉

Siz siz olun, yaratacağınız artı değerin ne olacağını Kariyer Hedefiniz de bizlere güzel, yaratıcı cümlelerinizle anlatın.

🙂

Benim Neyim ‘Ortalama’?

Mülakatlarda çok sık sorulan sorulardan ikisi “en güçlü taraflarınız” veya “en zayıf yönleriniz” dir. Sorular klişe olunca cevaplar da onlardan pek farklı çıkmaz; “işkoliğim”, “biraz dağınığım”, “sabırsızım”, vs …

Oysa ki, bence en iyi veya en kötüyü değil “ortalama” olanı sormak çok daha sıradışı ve düşündürücü olabilir. Verilen cevaplar da bir o kadar yaratıcı ve doğru çıkabilir. Çünkü adaydan ne kendisini göklere çıkarmasını, ne de yerin dibine batırmasını istersiniz bu soruyla. “Ayakların hangi konularda yere basıyor?” diye sormak kanımca çok daha gerçekçi ve insancıl.

Sizce?

Hürriyet Gazetesi Kampüs Eki Röportajı

İnsan Kaynakları konusunda ülkemizde yanlış algılar var. Bu kavramı bir de sizin anlatmanızı rica edebilir miyim?

İnsan Kaynakları bölümü en özet hali ile bir kurumdaki mevcut veya kuruma girmeye aday insan kaynağının beklenti ve ihtiyaçlarını karşılamakla sorumludur. Belirttiğim ihtiyaç ve beklentileri karşılamak süreci ‘işe alım’ fonksiyonu ile başlıyor. Yanlış demesek bile eksik algı kanımca bizim işimizin işe alımla başlayıp, bittiği düşüncesi. Oysa ki, eğer İnsan Kaynaklarını bir binaya benzetirsek ‘işe alım’ sadece giriş katı. Bir çalışan kadroya girdiği andan itibaren binanın diğer katlarına çıkıyor ve katlar arasında dolaşmaya başlıyor.

Üniversite öğrencilerinin mezun oldukları bölümle alakalı iş bulmaları gün geçtikçe zorlaşıyor. Bu açıdan öğrencilere neler tavsiye edersiniz?

Eğer gençler okudukları bölümle ilgili bir işte çalışmak istiyorlarsa, okul yılları süresince para kazanmak kaygısı taşımadan mümkün oldukça fazla sayıda staj yapmalılar. Diğer taraftan günümüzde internet ve teknoloji gençlere büyük imkanlar sunuyor. Öğrenci olarak eğitimini aldıkları konular üzerine bir blog açarak mesleki yazı üretimine girmeleri iş arayış süreçlerinde onlara artı puan kazandıracaktır. Üçüncü olarak, özgeçmişlerde gençlerin okul hayatları boyunca yer aldıkları sosyal sorumluluk projeleri, sosyal aktiviteler onların davranışsal yetkinliklerinin analizinde bizlere önemli kaynakça oluşturuyor ve adayları birbirinden farklılaştırıyor. Eğitim altyapısı ile denk iki özgeçmişte sosyal duyarlılıkları fazla olan aday otomatik olarak ön plana çıkıyor. Son olarak vurgulamak istediğim konu ise yabancı dil bilgisi. Kariyer başlangıcını sağlam atmak istiyorsa bir genç, İngilizceyi anlıyor, yazıyor ve konuşabiliyor olması gerekiyor. Bunun altrnatifi yok, olmazsa olmaz.

Sizce öğrenciler 3 ya da 4. Sınıfta çalışmaya ya da staj yapmaya başlamalılar mı?

Bence staj konusu artık ‘yapılmalı mı?’ diye bile sorulmamalı. İş hayatı bir rekabet arenası. Arenada fark yaratarak ancak iyi işe girilebiliyor. “Ben seni neden işe alayım?” sorusunun altını doldurabilmek için her bilinçli genç yaz tatilinin en az bir ayını mutlaka staj yaparak geçirmeli, iş hayatının atmosferinin içine girmeli, gözlemler yapmalı. Üstelik bir çok firma artık stajyerleri kadrolu çalışan gibi değerlendiriyor. Stajyerler o kısa süre içinde bile çok önemli tecrübeler yaşayabiliyorlar.

Okurken çalışmanın öğrencilere en büyük katkısı neler oluyor?

Tabii ki iş hayatı ve işleyiş süreçleri ile tanışmak en büyük katkı. Kurumsal yapı nedir, iş ve hiyerarşik ilişkiler, süreçler nasıl yürür, kurum içinde neler yapılır, neler yapılamaz, bunları görür, yaşar öğrenciler.

Öğrenciler okudukları bölümle ilgili olsun olmasın geleceklerini planlama yolunda ne yapabilirler?

Kaynak araştırmak, okumak, toplamak konusunda kendilerini disipline etmeliler. Bilgi 21. yüzyıldaki bireyin kendisine yapabileceği en büyük yatırım. Bir profesyonel ne kadar çok uzmanlık alanında bilgiliyse o kadar kıymetli. Uzmanlık alanına paralel konularda kendisini ne kadar geliştiriyorsa iki katı daha kıymetli. Kısacası gençler bilgiye sahip olma, ona ulaşma, depolama, güncelleme konularında çalışkan olacaklar.

Günümüzde iş hayatı, bilim ve teknoloji, insan ihtiyaç ve beklentileri çok hızlı değişiyor. Bugün doğru, yeterli olan, bir ay sonra yanlış-eksik hale dönüşebiliyor. Bu değişimin bilincinde olmak ve kendilerini sürekli geliştirmek, güncellmek, esnek olmak zorundalar.

Öğrenciler bir yandan okurken derslerini aksatmayacak şekilde çalışmak istediklerinde ne tür işleri tercih etmeliler?

Kenilerine yarı zamanlı işler bulabililer. Kasiyer veya tezgahtar olarak çalışmak verilen hizmetin dışında çalışılan kurum yapısını, iş ilişkilerini incelemek adına bir fırsat. Teknik konularda eğitim görenler uzmanlık alanlarındaki firmalarda yarı zamanlı iş yarayışına girebililer. Artık bir çok firma yarı zamanlı çalışmak isteyen gençlere kapılarını açıyor. Firmaların bu konudaki tek beklentisi istikrar.

Gençlere iş hayatıyla ilgili en büyük tavsiyeniz ne olur?

İşsizliğin ve rekabetin yoğun olduğu iş piyasasında gençlerin ve bütün profesyonellerin başarıya ulaşmak yolunda çok çalışmaları ve fark yaratmaları gerekiyor. Herkesin iş hayatına çıkış noktası ve ilerleme sürecindeki konsantrasyonları çok çalışmak üzerine olmalı, para kazanmak merkezli yaklaşım beklentiler karşılanmayınca özellikle gençlerin kısa sürede motivasyon düşüklüğüne ve işte verimsizliğe neden oluyor. Günümüzde çok çalışmadan, fark yaratmadan hayallerdeki kadar çok para kazanmak hemen hemen imkansız, bu gerçeği başta gençlerin bilmesi gerek.

Nihan Bora’nın yaptığı bu röportaj Hürriyet Kampüs ekinde 4 Mayıs 2010 tarihinde yayınlanmıştır.

Akıl Göreceli

Son zamanlarda beni en şaşırtan mülakatları düşünüyorum. Aklıma hemen bir genç makine mühendisiyle yaşadığım diyalog geliyor.

Kurumsal kimlik ve pozisyonun ağırlığı gereği aradığımız kişiden erkek ise takım elbise, kadın ise dengi resmi kıyafet giymesi beklentimiz var. Ama bazen görüşmeye adaylar her ne kadar üniversite mezunu olsalar ve siz her ne kadar “bunu bilmeli” diye düşünseniz de, çok rahat kıyafetlerle gelebiliyorlar. İşte o gün karşımda böyle rahat, jean pantolonunu giyip gelmiş bir aday oturuyordu.

Genç makina mühendisi ile okulu, stajları, mezuniyeti, beklentileri hakkında konuştuktan sonra kibarca

“Bazı sektörlerde günlük mesaide de serbest kıyafet normal karşılanıyor. Bizim firmamız ise resmi kıyafeti tercih ediyor. Yani sizin şu an görüşmeye geldiğiniz kıyafet bizim standartlarımıza fazla uymuyor”

dedim. Aday

“Ben böyle rahat ettiğim için bu şekilde geldim. Takım elbise giymeyi sevmiyorum”

dedi. Ben iki saniye kadar durup hafifçe güldüm.

“Peki biz sizi işe almak istersek nasıl giyinip geleceksiniz işe?”

Adayın cevabı şaşırtıcı

“Ben bu şekilde rahatım”

İşte böyle zamanlarda kafamdan bir sürü düşünce geçer. Aday çok nitelikli olsa kurumsal kimliği mi onun için esneteceğim? … Hayır … Aday neden şirketin kimlik talebine kafa tutuyor? … Bilmiyorum, olasılıkları detaylandırmayacağım … Bunu bilinçli yapıyor olabilir mi? …. Olabilir, olasılıkları detaylandırmayacağım …. Böylesi iyi bir pozisyonu jean giyeceğim diye tepmek akıllı bir davranış mı? … Akıl bazen göreceli, detayları detaylandırmayacağım …

Evet, akıl bazen gerçekten göreceli …