Bugün Friendfeed’deki İnsan Kaynakları profesyonelleri üzerine olan bir yazışma esnasında bir üye yakın zamanda başından geçen olayı paylaştı. İsmini kullanma izni almadığım için “üye” olarak isimlendireceğim kişi girdiği mülakatta İşe Alım Uzmanına soru sormak istediğinde, “Siz bizim sorularımızı cevaplarsanız daha iyi olur” şeklinde bir tepki aldığını yazdı.
Tabii olayı birebir yaşamadığım için kesin yargılarda bulunmak çok da doğru olmayabilir. Ama her ne olursa olsun, eğer bir aday soru sormak istiyorsa, sorar.
Unutmamak gerekir:
Bir adayın sorduğu soruların içeriği, niteliği adayın algısının, bilgisinin, ilgisinin, beklentisinin ne yönde olduğuna dair ana parantezleri açar. Bu parantezlerin içini doldurmak iyi bir İnsan Kaynakları profesyoneli için çok kolaydır. Adayın soru üretmesi bir işe alımcı için nimettir. Eğer bu nimetin önünü keserseniz ben adayın değil, İnsan Kaynakları profesyonelinin mesleki becerisini sorgularım.
Değerli İnsan Kaynakları profesyonelleri lütfen adayları soru sormaya teşvik edin, aldığınız cevapları ve cevapların satır aralarını okuyun. Eğer bu konuda kendinizi eksik buluyorsanız da, lütfen geliştirin.
13-14 Mart günlerinde gerçekleşen Young Guns 1.1 Atölye çalışması 30 saatlik maratonun ardından Pazar günü saat 14:00’de sona erdi.
Pazar günü saat 11:00 gibi Project House ofisine vardığımda bütün gece çalışmaktan yorgun düşmüş bazı aday gençler uyukluyor, bazıları ise bilgisayar başında hazırladıkları kampanyaların son rötüşlerini atıyorlardı. Beş grubunda neler yaptığına göz gezdirme fırsatım oldu ve çıkan işlerden gerçekten etkilendim. Birbirini tanımayan 25 gencin beşerli bölünerek takım çalışmasına girmesi ve böylesine yaratıcı düşünceler üretebilmesi şaşırtıcı doğrusu. Takım kurmak zor iştir, takım üyelerinin kimyalarının birbirini tutması, takım üyelerinin yetkinliklerinin birbirlerini tamamlaması gerekir. Böylesine ayarlanmadan oluşturulan takımlarda verimi sağlamak zordur ve Young Guns adayları zoru başarmışlardı.
Saat 14:00’de gerçekleşen kampanya proje teslimlerinden sonra da hem Young Guns adayları, hem Project House yetkilileri, hem de biz misafirlerin hafızalarına geçtiğimiz 30 saati kazımak için bir de anı fotoğrafı çektirdik.
Eh, şu aşamadan sonra benim temennim de ancak “en iyiler kazansın” olabilir kanımca 😀
Geçtiğimiz gün sevgili Uğur Özmen beni 13-14 Mart 2010 tarihlerinde yapılacak olan Young Guns 1.1 Atölye sürecine davet etti. Aldığım davetin beni ne kadar heyecanlandırdığını ve mutlu ettiğini anlatamam. Hemen aklımdan bir sürü soru geçti; benim sürece ne gibi bir faydam olabilir? Benden ne bekleniyor? Bir hazırlık yapmalı mıyım? 30 saat sürecek atölye çalışmasının hangi aşamasında orada olacağım? …
Ama Uğur Özmen heyecanla yönelttiğim sorularıma karşılık yazdığı birkaç kelime ile gerekli yönlendirmeyi yaptı ve ben bugün saat 11:15 itibariyle Young Guns 1.1’in gerçekleştirileceği Project House’un pazarlama üssündeki özel ofis alanındaydım.
25 genç, 5’erli gruplar haline kendilerine verilen kampanya üzerine çalışmaya başlamışlardı bile. Her grupla tanışmak, söyleşmek, hayallerimizden dem vurmak çok keyifliydi. Mesleki açıdan bakarsam, işe alım sürecinde biz İnsan Kaynakları Uzmanlarının sıklıkla başvurduğumuz “Değerlendirme Merkezi” yöntemini Young Guns 1.1 gayet başarılı şekilde uyguluyordu. Her grupla geçirdiğim ortalama yarım saat sonunda adaylar üzerinde bıraktığım etki üzerine ise geri bildirimleri bilahare önümüzdeki günlerde Uğur Özmen’den alacağım. 😉
Ben bu satırları yazarken aday gençler harıl harıl çalışmaya devam ediyor ve yarın saat 14:00’e kadar da edecekler. Onlara buradan zihin açıklığı diliyorum. Daha önlerinde uzun bir gece var, enerjileri bol olsun, yarın yine görüşeceğiz. 😀
Duyurusunu geçmiş günlerde yapmış olmakla beraber açılış için Mart ayını uygun bulduğumuz Kaynağım İnsan Kariyer yayında ! 🙂
Kaynağım İnsan 9 Ekim 2009’da açıldı. Bugün 9 Mart 2010, aradan geçen beş ay içinde Soru/Cevap ve Profesyoneller bölümlerini devreye soktuk. İnsan Kaynakları mesleğim için artı değer yaratmak adına son adımım ise Kaynağım İnsan Kariyer iş ilanı platformu oluyor. Beni çok heyecanlandıran bu girişimimde bana destek veren URBSZ ekibine teşekkür ederim.
Peki, Kaynağım İnsan Kariyer nedir? Sorunun cevabı “Hakkında” başlığı altında;
*
Hakkında
Kaynağım İnsan Kariyer, iş arayan ile işvereni karşılaştıran bir iş ilanı platformudur.
Kaynağım İnsan Kariyer, işverenlere birkaç adımda ihtiyaç duydukları insan kaynağına ulaşabilecekleri ilan çalışmasını hazırlamak ve yayına almak imkanını vermektedir. İş arayanlar ise kendilerine uygun buldukları iş ilanlarındaki iletişim adresleri kanalıyla özgeçmişlerini, portföylerini veya her türlü talep edilen diğer evrağı işverene ulaştırabilmektedir.
Kaynağım İnsan Kariyer, ilan verme ve iş başvurusu yapma işleyiş sürecinde aşağıdaki çalışma prensipleri benimsemiştir:
1. Kaynağım İnsan Kariyer‘in, iş arayan adaylara yönelik herhangi bir üyelik veya üyelik aidatı uygulaması yoktur. Adayların kendilerine uygun buldukları ilana başvurabilmeleri için sisteme üye olmaları gerekli değildir.
2. Kaynağım İnsan Kariyer‘e iş arayan adaylardan hiçbir şekilde özgeçmiş almamakta, aday özgeçmişleri üzerinden işlem yapmamaktadır.
3. Kaynağım İnsan Kariyer’de işverenin ilk vereceği ilan çalışması ile eş zamanlı platforma üyelik işlemleri de başlar.
4. Kaynağım İnsan Kariyer‘de yayınlanmak istenen bütün ilanlar için işveren ile Platform Yönetimi karşılıklı e-posta kanalıyla teyidleşir.
5. Kaynağım İnsan Kariyer, işveren ile iş arayan arasında herhangi bir veri, bilgi akışı sağlamamakta, aracılık yapmamaktadır.
6. Kaynağım İnsan Kariyer‘de verilen bir iş ilanı en fazla 30 gün yayında kalır. Sonrasında ilan otomatik olarak yayından kaldırılır. İşveren, ilanın içeriğinde (pozisyon adı hariç) ilanın veriliş tarihinden itibaren 7 gün içinde istediği değişikliği yapabilir.
7. Kaynağım İnsan Kariyer‘in verimli kullanımı için işverenlerin kendilerine verilen bütün firma bilgisi ve logosu bölümlerini özenle doldurmaları rica olunur.
Kaynağım İnsan Kariyerkısa bir süre için ücretsizdir.
*
İlan vermek isteyen işverenler ve iş arayan profesyoneller, Kaynağım İnsan Kariyer‘e HOŞGELDİNİZ 🙂
İş görüşmeleri yeni mezun olmuş yada şu an üniversite okuyan öğrenciler için çok merak edilen bir konu. Üniversitede okuyup mezun durumunda olan arkadaşların soruları beni bu yazıyı yazmaya teşvik etti 🙂
Şu ana kadar toplam 5 adet iş görüşmesi yaptım ve hepsinde işe girdim. İlk iş görüşmem çokta parlak değildi aslında, iş görüşmesi için randevu almamıştım, yanımda CV’m yoktu ve tam olarak ne iş yapacağımı bile bilmiyordum. 300 kişi başvurmuştu ve sadece 8 kişi işe alınacaktı. Bana ilk önce cv’m olup olmadığını sordular, “yok” dedim. İkinci olarak “Broşürümüzü okudun mu, ne yapacağını biliyor musun?” dediler, ben yine tam olarak bilmemekle beraber “Arkadaşlardan .NET ve Oracle uzmanı arıyormuşsunuz diye duydum” dedim, önüme broşürü uzatıp kontrol etmemi istediler, birkaç saniye göz attım ve konuşmaya başladık. Bütün görüşmelerinizde sizden kendinden bahsetmeniz istenecektir. İş görüşmesinin kilit noktası da budur, kendinizi iyi sunmalısınız. Ben kişisel özelliklerimden, Grup olarak proje geliştirmeye hazır olduğumdan başlayıp, yaptığım projelere kadar yaklaşık 10 dakika konuştum ve ilk baştaki o güven vermeyen havayı dağıttım, yaptığım projeler ve bendeki proje yapma isteği onları etkiledi ve işe aldılar. 🙂 1.5 yıl boyunca arkadaşlarım ile beraber o kadar verimli projeler geliştirdik ki, şu an 2. proje grubu oluşturuyorlar. Sonradan görüştüğüm kişilerin çok önemli müdürler olduğunu öğrendiğimde işe alındığım için kendimi çok şanslı hissettim.
İlk iş yerimden okuldan mezun olduğum için ayrıldı. Devam etmem koşulunda piyasadan daha düşük bir maaş teklif ettikleri için Sakarya’da durmak istemedim, asıl işin kaynağı olan İstanbul’u istiyordum. Bu sizin de karşınıza çıkabilecek önemli sorulardan olabilir. Memlekete mi gitmeliyim? Yoksa işin kaynağına mı? Ben seçimimi İstanbul olarak yaptım ve çok mutluyum. Çalıştığım işyerindeki proje müdürlerinden bir tanesi beni bir sigorta şirketine önerdi ve görüşmelere yeniden başlamış oldum 🙂 İlk görüşmede yine kendimden bahsedip yetkilileri etkiledim. Bana riskli bir tablo çizdiler, bunu da sonradan öğrendim. Firma sahipleri ve yetkilileri en kötü senaryoda ne tepki vereceğimizi görmek istiyorlar. Ben tabi ki herşeye göğüs gerebilirim felsefesiyle hepsine “yaparım” dedim. Eski çalıştığım iş yerimden neredeyse 2 katı maaş ve yetki ile bu firmada işe alındım. 2 ay sonra ekonomik krize giren firma battı ve bana yeniden iş arama yolları gözüktü. Şu an çalıştığım yer benimle görüşmek istedi. O arada Türkiye’nin en büyüklerinden bir firma yine beni görüşmeye çağırdı, kısmetim açılmıştı, bu büyük firmayla ilk görüşmemde direk işe alındım, hatta bırakmak zorunda kaldığım işimden daha iyi bir maaşa. Talih bana gülmüştü, ya da ben öyle zannediyordum. 1 hafta sonra istifa ettim 🙂 Bana görüşmede “kullanacağız ve seni bu yüzden işe alıyoruz” dedikleri projeyi iptal edip, beni 10 yıl önce kullanılan teknolojiye entegre edeceklerini söylediler ve o an işi bıraktım. Bu davranışım çok riskliydi ve büyük bir firmadan ayrılıyordum ama mutlu olmadığım bir yerde duramam, siz de buna dikkat edin. Sektöre ilk girdiğinizde “ne olursa yaparım” demeyin, geleceği olan ve uzman olduğunuz teknolojilerde çalışın, yoksa sabah servise bindiğinizde ya da bilgisayarınızın başına geçtiğinizde herşey size acı verir.. bu arada bir hafta içinde beni arayan firmalara da işe girdim artık demiştim..
Toplamda 2 hafta işsiz kaldım. O 2 hafta işte bu iki haftaydı.. dayanamayıp şu anki çalıştığım yeri arayıp “ben işten çıktım pozisyon açıksa talibim” dedim ve şansıma açıktı. Ama beni aramadılar. Hala bekliyordum ki, yine ülkemizdeki büyük firmalardan biri aradı, gittim görüştüm. Bu görüşmede oldukça basit geçti, birkaç teknik soru soruldu. Sorulara “Biz bu işin imalatını, yeri geldiğinde ithalatını yapıyoruz” şeklinde cevaplar verdim ve ertesi gün işe başladım. Sosyal haklar, maaş ve çalışma ortamının çok dandik olduğunun farkına varmam bir haftamı aldı ve üzgündüm, çalışasım hiç yoktu, mesleğimden soğumuştum. 5 dakika lavaboya gitsem proje müdürü “neredeydin?” diye soruyordu.. Sonra beklenen oldu ve beni bir kez görüştüğüm ve işe giremediğim tek yer aradı. 🙂 Hemen istifamı bastım koştum, tam dört kez görüştük; Proje müdürleri, insankaynakları sorumluluarı ve müdürü. Kişilik testleri yapıldı ve bu maratondan sonra işe girdim. Maaşım ayrıldığım yerin yine 2 katıydı 🙂 Görüşmeler çok çetin geçti.
Olumsuz tablolar çizildi, teknolojik olarak bilgim yoklandı, projelerim incelendi ve ayrıntılı olarak açıklamalar istendi. Bunların sonucunda şu an çok mutlu olduğum ve sahiplendiğim firmamda işe girdim. Siz de hedeflerinize uyan bir yerde çalışın. İş görüşmelerinizde kendinize güvenin, çabuk öğrenebileceğinizi ve isteğinizi ortaya koyun. Bilginiz yoksa bile farklı yararlı yönlerinizi ön plana çıkarın, uyum, öğrenme isteği gibi.
Umarım okuyan arkadaşların mezun olduktan sonra sektörde neler ile karşılaşacağı hakkında verimli bir yazı yazmayı başarabilmişimdir. Beni okuduğunuz için teşekkürler 🙂
Yeni iş hayatına girecek veya kariyerinin ilk yıllarında olan gençlerle yaptığım gerek mülakatlar esnasında, gerekse söyleşilerde şu üç “çok klişe” sorunun altının bir türlü doğru düzgün doldurulamadığını görüyorum, üzülüyorum;
“Neden bu mesleği seçtin?”
“Neden bize başvurdun?”
“Neden seni işe alayım?”
Nitekim dün katıldığım Kadir Has Üniversite’sindeki eğitimde de benzer bir durum yaşadım. Öğrencilerin bu üç ‘neden’ sorusuna cevap üretmekte zorlandıklarını gözlemledim. Yazılarım bir parça sitem içerse de aslen sorunlara çözüm üretmek odaklı olduğu için hemen üç ‘neden’e ne gibi cevaplar vermenin tatminkar olabileceğini yazayım.
Neden sorularının alt gerçekçelerini oluşturabilmek için en iyi yol örneklerden hareket etmektir. Örnekleri kullanırken adaylar seçtikleri meslekler, başvurdukları şirkerler için ne kadar coşkulu ve bilgili olduklarını sergileyebilirler (tabii eğer gerçekten bilgili ve coşkulularsa …).
Soru: Neden mühendis olmayı seçtin?
Cevap: Matematik ve fen bilimlerine yatkınlığım aileden geliyor. Babam da mühendis ve onun yaptığı projeleri dinleyerek ve ‘bir gün ben de mühendis olacağım’ diyerek büyüdüm. Mesela babamın çalıştığı fabrikadaki xxxxxx makinasındaki problem nedeniyle …. (diyerek aday teknik bilgisini masanın üstüne çıkartabileceği bir anısını anlatır)
.
Soru: Neden reklam sektöründe çalışmayı istiyorsun?
Cevap: Lise yıllarımdan beri en büyük hobilerimden biri firmaların reklam kampanyalarında neler yaptıklarını, ne gibi enstrümanlar kullandıklarını takip etmek oldu. Bana reklam sektörünün dinamik yapısı büyük heyecan veriyor. Örneğin bir otomobil markasının yeni çıkardığı bir model için çektiği reklam, yaptığı lansman çalışmaları, tüketiciye yönelik hazırladığı test sürüşü kampanyaları, medyadaki her türlü görünüşü bir paket ve büyük bütçeli işler. Medya planlaması ayağı, yaratıcı boyutu ile bu mutfağın içinde olmalıyım diye düşündüm, istedim yıllardır … Mesela xxxxx markasının geçen sonbahar başlatığı kampanyası çok etkileyiciydi …(diyerek aday xxxx firmasının kampanyasının teknik içeriğinden kendi gözlemleri ve araştırmaları çerçevesinde bahseder. )
.
Soru: Neden bize başvurdun?
Cevap: İlanınızı gördüğümde heyecanlandım. Firmanızı uzun süredir biliyorum. Web sitesini de detaylı araştırdım. Geçen yıllarda almış olduğunuz ihaleler ve yapmış olduğunuz sosyal sorumluluk projeleri çok etkileyici. Özellikle Hindistan’da geçen ay alınan xxxxx projesi büyük bir başarı. Dünya çapında rekabetin çok olduğu bir sektörde birçok dünya devini geçerek projeyi alabilmek firmanızın ne kadar güvenilir ve işleri konusunda başarılı olduğunun en büyük göstergesi. Bu firmada almış olduğum eğitim ve geçmiş tecrübelerim sayesinde artı değer yaratabileceğime inanıyorum … (bu adayın firmayı ne kadar bildiği, araştırdığı, firmada çalışmak için ne kadar istek duyduğunun tartıldığı sorudur. “Her yere başvuruyorum, size de başvurdum” derseniz, kusura bakmayın işi alamazsınız.)
.
Soru: Neden seni işe alayım?
Cevap: Firmanızın yaptığı işler çerçevesinde katabileceğim çok fazla artı değer olduğunu düşünüyorum. Örneğin üniversitede her türlü öğrenci organizasyonunda önemli görevler almaktan, riske girmekten hiç kaçmadım. Okulun her yıl düzenlediği xxxx sempozyumunu en ince detaya kadar iki yıl boyunca ben ekip lideri olarak yürütttüm. Problemlerle karşılaştığımda “bu problemi kim yarattı?” diye bakmam, “nasıl çözeceğiz?” diye düşünürüm. Hiç bir olumsuzluk benim optimizmimi yok edemez. Bu yapıcı enerjim iş bilgisi ile birleştiğinde imkansızı bile başarır, bunun örneklerini yaşadım, bu nedenle kendime güvenim tam. Firmanızı ileriye götüren takım üyelerinden biri olacağıma inancım sonsuz. Örneğin iki yıl önceki sempozyıumda şöyle bir problemi başarı ile tek başıma hallettim …. (diyerek aday ne kadar sistemli, sonuç odaklı çalıştığını, vs. aktarabilir)
.
Evet, görüldüğü gibi cevaplarda üç unsur var: Örnek, Bilgi, Coşku. İşte bu üç unsuru cevaplarınıza yerleştirebilirseniz karşınızdaki İşe Alımcı’yı rahat bir şekilde ikna ederseniz.
İşe Alım Üçlemesi’nin ilk iki yazısı ‘İntihar‘ ve ‘Rüşvet‘in ardından sıra üçüncü anımda; ‘Tehdit‘.
Metropollerde yine pek karşımıza çıkmayacak bir durumdur işe almadığınız bir kişinin gelip sizi “beni işe alacaksın” diyerek tehdit etmesi. Ama kimi zaman aşırı duyarlı, alıngan olabilen Anadolu insanı, olmayan durumları oldurabilmek adına böyle yöntemlere başvurabiliyor.
Migros’da yine Anadolu şehirlerinden birinde mağaza açılışı öncesi. Mülakatlar bitmiş, yüzlerce insanla görüşülmüş. Kadro hazır, eğitimler bitmiş. Açılış gününe bir, iki gün kalmış. Ankara’da ofisteyim. Telefonum çalıyor.
“Migros, ben İpek”
“İnsan Kaynakları mı?”
“Evet, buyrun, ben İpek”
“Ben ….. (şehir)’den arıyorum. Bizim çocukla görüştünüz. İşe alınmadı.”
“Beyefendi, çok yoğun görüşme etabı yaşıyoruz, çok aday var ve kadromuz kısıtlı. Önümüzdeki günlerde açılabilecek kadrolar için başvurabilirsiniz.”
“Benim çocuğumu niye almadınız? Ben oğlumu aldırabilirim istediğim gibi. Belediye Başkanı …….. (isim) , MMM (Parti İsmi) İl Başkanı …… (isim) herkesi yakından tanırım bu şehirde. Beni arattırmayın.”
“Beyefendi, biz şirketimize bu yolla alım yapmıyoruz”
Telefonun diğer ucunda başlayan kaba bağırma …
“Beni zorlamayın, çok kötü olur. Dikkat edin, o dükkanı açtırmam size”
“Beyefendi, bu şekilde bağırarak ve tehdit ederek çocuğunuzu işe aldırmaya çalışmak ne derece doğru?”
“Bu burada kalmayacak, göreceksin”
Telefon yüzüme kapanıyor.
Evet. Oldukça sıradışı bir telefon görüşmesi olduğunu söylemeliyim. Sık sık yaşadığımız bir durum kesinlikle değil. Ama olayın çok farklı boyutları da olmuyor değil. Örneğin bir akşam üstü Ankara’daki apartmanımın kapısından içeri girmek üzereyken bir ses duyuyorum;
“İpek Hanım …”
Hızla arkamı dönüyorum.
18-19’larında bir genç. Mülakata almıştım.
“Sizin bekliyordum” diyor genç.
Şaşırıyorum …
“Evet” diyorum soran bakışlarla.
Kafamdan bir dolu düşünce geçiyor. Evimi nereden biliyor? Beni mi takip etmiş? Amacı nedir?
“İşe alımlar hakkında konuşacaktım”
“İşe alımlarla ilgili olarak sonuçları telefon veya ofise gelerek öğrenebilirsin.”
“Merak ettim de …”
“Yarın beni ara” diyorum ve apartmandan içeri gidiyorum.
Ne ertesi gün, ne de daha sonra beni aramadı aday. Benimse günlerce işten eve dönüş yolumda huzurum kaçtı. Adeta belayı bekledim. Ama birşey olmadı. O genç neden beni apartmanıma kadar takip etti, iş içinse neden daha sonra aramadı hiç bilmedim, bilemeyeceğim …
İşe alım Üçlemesi; ‘İntihar – Rüşvet – Tehdit’ dizisinin ilk yazısını birkaç gün önce yazdım. Sıra Üçlemenin Rüşvet ayağında.
Bölgemiz yine Anadolu ve sektör perakendecilik.
İş programımız dahilindeki ismini yazmak istemediğim bir Anadolu şehrinde mağazamızı açma aşamasındaydık. Yoğun mülakat etabından sonra kadroyu kurmuş, eğitimlerini veriyorduk. Ankara ofiste sıradan bir mesai günüydü ve telefonum çaldı.
“Migros, ben İpek”
“İyi günler, ben ……….. (şehir) arıyorum.”
“Buyrun beyefendi”
“Siz benim oğlumu görüşmeye çağırdınız ama işe alınanlar arasında çıkmadı.”
“İyi gençler arasından seçim yapmak bizim için de zor oluyor ancak sınırlı sayıda kadromuz var. Önümüzdeki günlerde açılabilecek kadrolar için tekrar başvurabilir oğlunuz.”
“Ne istiyorsun?”
“Ne mi istiyorum?!”
“Ne istiyorsun söyle?”
Şaşırıyorum. Telefonun diğer ucunun ne demek istediğini anlayamıyorum.
“Kaç para istiyorsun?”
Bu soru sonrasında beynimdeki belirli nöronların uyarılması için üç beş saniye geçmesi gerekiyor. Gayeyi anladığımda donup kalıyorum.
“Ne diyorsunuz siz beyefendi?” diyorum şaşkınlık içinde ama donuk bir sesle.
“Bu işler böyle yürüyormuş”diyor karşı taraf.
“Bu şirkette öyle yürümüyor beyefendi” diyorum sert bir sesle. “Size iyi günler dilerim” Telefonu kapatıyorum.
Ne kadar süre masamda oturdum hatırlamıyorum.
Ardından uzun yıllardır Eğitim bölümünden sorumlu arkadaşıma anlatıyorum olayı. Gülüyor ve bazı bölgesel market zincilerinde bu yolla işe alım yapıldığı söylüyor. Şaşkınlığım iki katına çıkıyor.
“Yahu, İnsan Kaynakları’da mı rüşvet alıyor artık? Nasıl çivisi çıkmışlıktır bu?” diyorum ve hayatında ilk defa rüşvet teklifi almış olmak tecrübesi ile birlikte masama kafamı sallaya sallaya dönüyorum.
İnsan Kaynakları profesyonellerinin özenle dikkat etmesi gereken bir kuraldır kimseden “hediye kabul etmemek”, hediyenin muhteviyatı ne olursa olsun.
Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olmak üzere aday. Birliğe üye olur veya olmaz, Kaynağım İnsan bu tartışmanın yapılacağı platform değil. Ancak sonuç her ne olursa olsun hepimiz az, çok Avrupa Birliği’ne Uyum Süreçlerini merakla takip ediyoruz.
Peki hiç düşündünüz mü, siz Avrupa Birliği’ne uyum süreçleri kapsamında birşeyler yapabilir misiniz?
Evet, yapabilirsiniz.
Örneğin özgeçmişinizi Avrupa Birliği İnsan Kaynakları uygulamalarına hızla entegre olabilecek şekilde hazırlayabilirsiniz.
Europass sitesi özgeçmişinizi ister Türkçe, ister herhangi bir Avrupa dilinde hazırlayabilmenize imkan veriyor. Özgeçmişime ne yazsam, ne yazmasam diye düşünmenize gerek kalmadan standart yapıda olması gereken başlıkları, benim başarılı bulduğum kapsamda karşınıza çıkartıyor.
Site özgeçmiş hazırlanması dışında yabancı dil pasaportu oluşturmanıza ve AB içindeki eğitim programlarını takip etmenize de imkan veriyor.
Avrupa Topluluğu deyince atlamamak gereken bir diğer önemli konu, özellikle ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora yapanlara veya belirli niteliklerdeki çalışanlara yönelik açılan hibe eğitim ve çalışma programları. Bu konulardaki gelişmeleri takip edebilmek için ise T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı’na ait Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı sitesine üye olmanız yeterli ve gerekli. Siteyi özellikle 18-25 yaş grubundaki gençlere şiddetle tavsiye ediyorum. Takip edilmesi faydalı bir diğer site ise Hezarfen
Bir veya birkaç pozisyon için kimi zaman yüzlerce kişi ile görüşme yapmak gerekebilir. Hele ki perakendecilik sektöründe, kadrosu kalabalık mağaza açılışlarında görüşme etapları çok tempolu geçer. Genel itibariyle başvuru yapmış lise mezunu veya üniversite öğrencisi, yaşları ağırlıkla 18-22 arasında değişen gençler görüşmeye çağırılmayı merakla beklerler. Bu merakın seviyesi Anadolu şehirlerinde İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollere kıyasla kat kat fazladır.
Samsun’da bahsettiğim tempoda bir görüşme etabı geçirmiş, mağaza kadrosu netleştirmiştik. Ankara’daki ofisime döndükten birkaç gün sonra olumlu adaylara işe alındıklarının bildirimlerini yapmıştım. Derken bir öğleden sonra telefonum çaldı.
“Migros, ben İpek” diyerek klasik telefon karşılamamı yaptım.
Karşı tarafta söylediklerini anlayamadığım derecede bağıran bir kadın vardı. Aradan net duyabildiğim birkaç kelime kadarıyla telefondaki kişi bir anneydi ve kızından bahsediyordu.
“Hanımefendi, lütfen biraz sakin konuşun, ne dediğinizi takip edemiyorum” dedim kibarca.
Sesinin şiddetini bir parça azaltmakla birlikte bağırma tonunu değiştirmeyen kızgın anneyi dinledim.
Anlattığına göre kızı Samsun mağazasının açılışı öncesi görüşmeye alınan gençlerden biriydi. Kızıyla beraber en yakın arkadaşı da görüşmeye alınmıştı. En yakın arkadaşı işe girmişti ama kızı girememişti. Kızı bu gurur kırıcı duruma dayanamayıp ‘intihar etmişti‘. Anne bana bunu nasıl yapabildiğimi, bunun hesabını vereceğimi söylüyordu, daha doğrusu haykırıyordu telefonda.
Duyduklarımı seri şekilde düşünüyor ve annenin ifadelerindeki “intihar etti” tanımlamasının gerçek anlamını çıkartmaya çalışıyordum. Kızı hayatta mıydı, değil miydi?
“Hanımefendi, Samsun’da birbirinden iyi adayla görüştük, karar vermek çok zordu, ancak bize başvuran bütün gençleri işe almamıza imkan yok …”
Anne sözümü kesti.
“Kızım bunalımda, bütün gün ağlıyor, bu ne hakla yaparsınız?”
Anlıyorum ki, kızımız hayatta … derin bir iç geçiriyorum ve en sakin, en ikna edici ses tonumla açıklamalarıma devam ediyorum. Anne bir şans daha verilmesini istiyor kızına. Önümüzdeki günlerde açılacak kadrolar olabileceğini ama şu aşamada işe alınan bir kişiyi işten çıkarmamı beklememesini istiyorum artık bağırmayı kesmiş anneden.
Konuşmamız dakikalarca devam ediyor ve saygılarımı sunarak telefonu kapatıyorum.
Büyük şehir insanının reddedildiği için üstünde belki bir dakika bile düşünmediği, üzülmediği “perakendecide kasiyer olmak ” işi, Anadolu’nun diğer bir köşesinde intihara teşebbüs, bunalıma girme nedeni olabiliyor. Yapılacak işe yüklenen anlam zamana, kişiye, yere göre ne kadar değişebiliyor…