Etiket arşivi: A.Batur ÇOLAK

Enerjik Kariyer ve Sinerji

Ancak mühendislerin anlayabileceği, içinden çıkılmaz karışık denklemlere,termodinamiğin kompleks formülasyonlarına girmeksizin, herkesin anlayacağı türden bir tanımla enerji, bir sistemin iş yapabilme yeteneği olarak basitçe ifade edilebilir. Buradan hareketle basit bir mantıkla, her ne olursa olsun bir iş yapılacaksa bunun için gerekli olan ilk kaynak enerjidir demek yanlış bir tanım olmayacaktır. Yaratılmış olan en mükemmel ve eski canlı olan insanın dahi, (37 C vücut ısısına sahip, ortalama 80 kg, -23 C mahal sıcaklığında) ortama bir saat içerisinde 350 kcal’lik ısı enerjisi bırakması ve yukarıda da tanımladığımız şekilde yapılacak olan her iş için gerekli olan ilk kaynak olan enerjinin yeryüzünde ne kadar temel değer ve aynı zamanda bilim dalı olduğunun anlaşılmasında yeterli olacaktır.

Fıtratı gereği enerjisini, her zaman daha iyiye yönelmeye doğru harcayan insanoğlunun bu mücadeledeki kök sebebi mutlu olmaktır. Daha iyi okullarda okuma, daha iyi şartlarda çalışma, daha iyi gelir, daha iyi imkanlara ve standartlara sahip olma ideali, mutlu olma amacına yönelik araçlardır.

Bu noktada, nihai amaca yönelik araçlar arasında en önemli dönüm noktalarından birisi şüphesiz ki insanların yaşam biçiminde birincil rol oynayan meslek seçimidir. İstikbaldeki hayat standartları ve kalitesinin belirlenmesindeki bu önemli kritere yönelik tercihler yapılırken verilecek doğru ve isabetli kararın bireysel mutlulukta çok önemli bir yeri vardır.

Meslek seçiminde isabetli davranan kişilerin, işlerini severek yaptıkları, mesleklerinde ilerleyerek iyi bir kariyer yaptıkları, mutlu çalıştıklarından dolayı verimlerinin yüsek olduğu ve buna paralal olarak da iyi bir hayat kalitesi elde ederek mutlu oldukları görülmektedir. Bütü bu argümanlardan hareketle, hayatta mutlu olmanın temel yapı taşlarından birisi uygun meslek seçimidir demek yerinde bir tespit olacaktır.

Meslek seçiminde göz önünde bulundurulması gereken bir çok argümanın olduğu aşikardır. Orta öğrenimden itibaren analiz edilecek bu argümanlara yönelik olarak yapılacak tercihe yönelik verimli uygulamalar muhakkak ki alanında yetkin insan kaynakları uzmanları tarafınca yapılmalıdır. Bu yazıda, başlığımızda da refere edildiği üzere, enerji alanındaki kariyere yönelik tespitlerde bulunulmaya çalışılacaktır.

Enerji sektörü, giriş kısmında da ifade edildiği üzere çok geniş yelpazeye sahip, uzmanlık alanı hayli fazla olan, kimi zaman stratejik öneme haiz işlerin icra edildiği, yetkinleşmenin uzun zamana yayıldığı, çalışma şartlarının zorluğu ve risklerinin yanında standartları da bir o kadar yüksek olan bir kariyer alanıdır.

Enerji sektörü denince hemen herkesin aklına nükleer, yenilenebilir (güneş, rüzgar, su, toprak vb.) ve termik gibi metotlarla enerji üreten santraller gelmektedir. Aslına bakarsanız, sıkça duyduğumuz “enerji üretimi” terimi mühendislik açısından hatalı bir ifadedir. Yazımızın daha ilk cümlesinde termodinamik ifadelere girmeyeceğimizi belirtmemize rağmen, enerji ile ilgili yazdığımız makalamizin bu kısmında yeri geldiği için, evrenin en temel kanunu olarak ifade edilen termodinamiğin birinci kanunundan kısaca bahsetmek hem makalemizin içeriğine uygun hem de kültürel olarak bir katkı sağlamaya yönelik bir yapıtaşı olacaktır. Termodinamiğin birinci kanununa göre, evrendeki toplam enerji miktarı sabittir. Enerji yoktan var olmaz, vardan yok olmaz. Sadece form değiştirir. Bu kanun ışığında “enerji üretimi” ifadesini “enerji dönüşümü”şeklinde kullanmak daha doğru ve bilime uygun olacaktır. Zira, enerji santrallerinde genellikle hareket enerjisi elektrik enerjisine dönüştürülmektedir.

Bu küçük kültürel bilginin ardından konumuza dönecek olursak, enerji sektörü denildiği zaman sadece enerji santralleri ve elektrik enerjisi eldesi değil; petrol ve doğalgaz sondajı, rafineriler, boru hatları, ısıtma, soğutma, havalandırma, enerji geri kazanımı ve tasarruf sistemleri, tıbbi enerji sistemleri, iletim hatları, buhar sistemleri, yenilenebilir enerji sistemleri, enerji mimarlığı ve daha sayamadığımız bir çok dal girmektedir.

Enerji sektörüne yönelik olarak sayılan bu iştigal alanlarının her biri, sonu olmayacak bir uzmanlık gerektiren önemli konulardır. Nitekim, yaşamamız için bir enerjiye ihtiyaç duyduğumuz gibi; üretilecek ve tüketilecek her şey için de mutlaka enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Dünyadan enerji ve enerji kaynaklarını çıkardığımızı düşündüğümüzde yaşamın hiçbir şekilde devam edemeyeceği, enerji sektörünün büyüklüğünü, önemini ve enerji sektöründeki kariyerin ne kadar isabetli bir tercih olduğunu anlamaya yetecektir. Bunun yanında, gerek dünyada gerekse Türkiye’de her sene çeşitli kuruluşlarca yayınlanan en büyük şirketler sıralamasına bakıldığında da enerji şirketlerinin büyüklüğü anlaşılacaktır. Birçok ülkenin GSMH’sından çok daha büyük cirolara sahip dev enerji şirketleri milyonlarca çalışanları ile dünyanın her noktasında faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Dünyadaki tüm savaşların temel sebebi, devletlerin politika ve stratejilerini oluşturan ve ülkemizin ithalatının önemli bir bölümünü oluşturan petrol sektörü; enerji sektörünün en kritik, uzmanlaşması en uzun süreç alan ve özellikle Türkiye’de hayli az yetişmiş personele sahip olan, çalışma şartları çoğunlukla zor olan ama standartları en yüksek olan sektördür. Petrol ve dahilinde olan doğal gaz sektöründe sistem temel olarak iki bölüme ayrılmıştır:Arama-Üretim (upstream) ve pazarlama, nakte çevirme, ticaret ve yatırımlardır (downstream). Petrol sektöründe çalışmak zor, zevkli ve hayli kazançlıdır. Bunun sebebi de yetişmiş eleman azlığı, yüksek risk faktörü ve kar marjlarının yüksek olmasıdır. Özellikle birinci kısımda genellikle yerleşim merkezlerinden hayli uzak sahalarda, deniz platformlarında ağır ve kısıtlı imkanlarda çalışılmakta ama buna mukabil de yüksek gelir eldesi mümkün olmaktadır.

Yenilenebilir enerji sektörü, gerek son yıllarda dünyanın alternatif enerjilere yönelmesi, gerek buna yönelik teknolojinin sürekli gelişim halinde olması gerekse de (diğerlerine göre) yeni bir faaliyet alanı olması ve Türkiye’de yasal mevzuatın daha yeni şekilleniyor olmasından dolayı parlak bir sektördür.

Nükleer enerjide ülkemiz malesef hayli geride kalmış, Kore’de 40 bin civarında olan üst düzey uzman sayısı Türkiye’de malesef halen 160 civarındadır. Son zamanlarda gündeme fazlası ile gelen nükleer sektöründe iş imkanları kısıtlı ve uzmanlaşmak hayli uzun süreç almaktadır.

Isıtma, soğutma, iklimlendirme, havalandırma gibi branşlarda yeterli know-how ve yetişmiş insan mevcuttur. İlave olarak, enerji mühendisliği tıbbi konularda da çalışmalar yapmaktadır. Ameliyatlarda hava akımlarından yararlanarak enfeksiyon riskinin düşürüldüğü özel türbülanslı ameliyathanelerin dizaynından, damarın içine yerleştirilecek mikro türbinler ile, kalp piline gerekli olan enerjiyi üretmeye yönelik çalışmalar da tıbbi enerji kolunda yürütülen çalışmalardan sadece birkaçıdır.

Henüz çoğu kişinin bilmediği yeni bir alan da Enerji Mimarlığıdır. Günümüzde enerji alanında yapılan major hata ve yaklaşımlardan birisi, önce yüksek enerji tüketen yapı ve sistemler meydana getirip sonra da bu enerji ihtiyacının nasıl karşılanabileceğine yönelik çözüm arayışına gitmektir. Gelişmiş ülkelerde insanların bir övünç kaynağı olarak yaklaşımı, binalarının enerji ihtiyaçlarının düşüklüğü iken, az gelişmiş ülkelerde bu bilince malesef ulaşılamamış, adeta bir canavarcasına enerji israfı yapan yapılar inşa edilmiştir. Enerji Mimarlığı, yapıların malzemesi, güneş yönü, pencere dizaynları, tesisatları ve alternatif enerji sistemleri ile çok daha az enerji ile yaşam alanları oluşturma amacına yönelik çok faydalı ve zevkli bir çalışma koludur. Antalya’da yapılan ve tüm enerji ihtiyacını kendisi karşılayan güneş evi projesi Enerji Mimarlığının en güzel örneklerinden birisidir.

Parlak bir kariyer alanı olan enerjiye yönelik olarak artan istihdam ihtiyacına cevap verebilmek üzere birçok üniversite muhtelif yapılanmalarla, Enerji Mühendisliği, Enerji Ekonomisi, Nükleer Mühendisliği, Enerji Sistemleri Mühendisliği gibi bölümler açmış ve enerji alanına nitelikli personel yetiştirmek üzere çalışmalara başlamıştır.

Yüzeysel olarak verilen örneklemelerden de görüleceği üzere, enerji sektörü oldukça fazla bir yelpazeye sahip olmakla birlikte, uzmanlaşması da zaman ve sebat isteyen bir alandır. 11 senelik tıp eğitimini tamamlamış olan bir uzman hekim, ihtisasını bitirir bitirmez yetkin bir şekilde mesleğini icra etmeye başlayabilmektedir. Lakin, lisans eğitimlerinin akabinde özellikle de enerji sektöründe böyle bir durum söz konusu değildir. Hekimlerin uzmanlaşabilmeleri için gerekli olan ortalama beş senelik süre gibi, enerji sektöründe de üniversite eğitiminin ardından geçecek ortalama beş senelik sürecin sonunda ancak konu hakkında bilgi birikimine sahip olunarak uzmanlaşmaya giden sürecin kapısı aralanmaktadır.

Bu noktada özellikle Türkiye’de, profesyonel iş hayatına henüz adım atmakta olan kişilerde görülen en hatalı yaklaşım mezun olur olmaz yüksek standartlarda ve kariyerli bir iş beklentisidir. Şu an çok iyi bir pozisyonda bulunan hayli yetkin bir elektrik mühendisi arkadaşın “fakülte okurken, mezun olunca mühendis olup, klimalı nezih ofislerde oturup proje imzalama hayali kurarken, şimdi tulumumun cebinden pano anahtarı, çamurlu botumun içinden de cam sigorta çıkıyor” sözü bu konudaki yaşanmış ve unutulmaz anekdotlardan sadece bir tanesidir. Neticede bu süreçlerin ardından gelinen noktada bu arkadaşımız hak ettiği konumu er ya da geç muhakkak ki almıştır.

Gözlemlenen bir diğer hatalı yaklaşım ise enerji sektörü dahil her sektörde insanların tek amacının yönetici pozisyonu olmasıdır. Bugün sanayi ülkelerinin gelişmişlik derecesinde temel göstergelerden birisi, yetişmiş personel sayıları ve oranlarıdır. Gelişmiş ülkelere bakıldığında, istihdamın dağılımında yüzde otuzluk bir bölümü beyaz yaka diye de tabir edilen yönetici konumundaki insanlardan oluşurken, yüzde yetmişlik kısmın da nitelikli çalışanlardan oluştuğu görülmektedir. Ülkemizde bu oran malesef tam tersidir. Açıköğretim başta olmak üzere birçok bölüm lisans mezunu vermekte lakin nitelik ve yetkinlik tatminkar seviyede olmamaktadır. İnsanların lisans mezunu olmaları beraberinde bir takım beklentileri getirmekte ve bu da kendilerinin her pozisyonda çalışabilmelerini mümkün kılmamaktadırlar. Bu sayede milyonlarca niteliksiz ve işsiz lisans mezunu bulunmaktayken; nitelikli ara eleman sıkıntısı artarak büyümektedir. Bunlara verilebilecek en güzel örneklerin başında kaynakçılar gelmektedir. Gerekli tüm sertifikalra sahip, maharetli kaynakçılar aranan elemanların başında gelmekte olmakla birlikte, niteliksiz lisans mezunlarından çok daha iyi standartlarda yaşam sürdürebilmektelerdir. Ülkelerin gelişmeleri ve sanayileşmeleri için, iyi mühendislere, doktorlara, iktisatçılara, ekonomislere olduğu kadar nitelikli kaynakçılara, marangozlara, işçilere de ihtiyacının olduğu unutulmamalıdır.

Temel bir ifade ile enerjiyi, sinerji ve ekserjinin toplamı olarak ifade edersek, buradan sinerjinin kayıplarından (ekserji) arınmış ve tamamı ile işe çevrilebilir bir ifade olduğunu anlayabiliriz. Yazımızın başlığında da belirtildiği üzere, en büyük kaynak olan insan kaynağı, bir sinerjiye dönüştürülmelidir. Burada, sinerjiden kasıt kariyer hedefine ulaşmakta anahtar noktanın kendini geliştirerek daha nitelikli hale gelme yolunda çaba sarfetmek ve fayda getirmeyecek, amaca uygun olmayan şeylere (ekserji) çaba harcamamaktır. Bu noktada, daha yetkin ve donanımlı hale gelerek, kariyer hayatında başarıya giden adımlar sabır ve sebatla atılmalıdır. Şüphesiz ki bu adımların en başında uygun meslek seçimi gelmelidir.

Her sektörün şartları, meşakkati ve buna bağlı olarak getirilerinin farklı olduğu muhakkaktır. Yazımızda ifade edilmeye çalışıldığı gibi, enerji sektörü gerek önemi, gerek zorluğu, gerek geniş istihdam fırsatları gerekse de standartlarının yüksekliği açısından cazibe kaynağı olan bir sektördür. Nasıl ki bir uzman hekim, ihtisası sırasında çok zor şartlarda, ağır bir tempoda ve düşük bir gelirle uzmanlaşma basamaklarını adımladıysa, enerji sektörünü tercih eden (özellikle lisans mezunu) kişiler de tıpkı uzman hekimlerin ihtisas süresi gibi, belirli bir süreyi sektöründe ihtisaslaşma yolunda geçirilen süreç olarak görüp, sabırla çalışmalı ve sebat etmelidir. İngiltere’nin başkenti Londra’da her yıl Hazıran ayında düzenlenen tenis sporunun en eski ve en prestijli turnuvası olan Wimbledon Tenis Turnuvasının sadece bir şampiyonu vardır ama dünyada milyonlarca tenisçi vardır. Bunun gibi, büyük ödüllerin hiçbir zaman az terle kazanılmayacağı unutulmamalıdır.

A.Batur ÇOLAK, MScME, MBA.
BOTAŞ /Saha Müdürü