Etiket arşivi: Nihat Solmaz

Buluştrend’de İlk Çekim

Çekim

İnsan Kaynakları yazılarımı yayınladığım Geliştrend blogunun sahibi sevgili Ömer Ekinci‘nin yeni girişimi Geliştrend TV. Geliştrend yazarları ile uzmanlık alanlarında kısa söyleşiyor gerçekleştiren Ömer, kendi deyimiyle Geliştrend’e “okunan blog” yanında, “izlenen blog” sıfatına da kavuşturma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Benimle de ilk söyleşinisi 12 Aralık Cumartesi günü gerçekleşen 2. Buluştrend buluşmasında yaptı Ömer Ekinci. Spontan gelişen beş dakikalık bir çekim olduğu için bayağı hazırlıksız yakalandım doğrusu. Büyük merakla izlediğim söyleşi, ‘nitelik’ kelimesini sayısını benim bile takip edemediğim kadar tekrarlamam dışında fena olmamış kanımca. Aslında Ömer’in yönelttiği sorular üzerine yaklaşım çok detaylandırılabilir. Nitekim Friendfeed üzerinden Nihat Solmaz ve Cem Evren Ateş ile  konu üzerinde yazışmalarımız oldu.

Çekimi birebir Kaynağım İnsan’a ekleyemiyorum. Genç girişimcilere insan kaynağı temininde ne yapmaları/yapmamaları gerektiği konularındaki görüşlerimi izlemek için tıklayınız.

İlk Buluştrend’in Ardından

Buluştrend

İlk Buluştrend geniş katılımı ile güzel geçti, Geliştrend‘in bir iki eksikle bütün yazarlarını bir araya getirdi. Ömer Ekinci, Uğur Özmen, Hasan Başusta, Levent Yaralı, Murat Esenli, Berk Pınar, Göze Sencer ve ben bir de aile fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmedik.

Buluşmanın önceden belirlenen akış programına bu seferliğine uymamayı tercih ettik. Birçok katılımcının birbiri ile ilk defa tanışıyor olması ve kaynaşmanın sağlanabilmesi amacıyla bir parça serbestlik daha yerinde bir uygulamaydı.

Kanımca ikinci buluşmada konuşulacak konu başlıklarının saptanarak katılımcılara önceden duyurulması Buluştrend’lerin ana iskeletini oluşturabilir. Bu yolla katılımcılar gelmeden önce toplantıda neyi bulabileceklerini, neyi arayabileceklerini bilebilirler.

Ben bu toplantıdan birçok artı değer ile ayrıldım. Uğur Özmen kafamdaki bazı çok önemli sorulara cevap bulabilmemi sağladı. Murat Esenli’nin “Marka Sizsiniz” projesini dinledim ve projeyi merakla takip edeceğim. Levent Yaralı’nın Türk Hukuk Rehberi blogu hakkındaki anlattıkları içinde birçok mesaj barındırıyordu. Hande Başusta ile kaldığımız yerden devam ettik diyebilirim 😉  Tuğba Avcı’dan HiperaktİK hakkında bilgi aldım. Göze Sencer’in Amerika’daki kız kardeşi ile hayata geçirdikleri bireysel gelişim programını hayranlıkla dinledim. Nihat Solmaz’a ise ile genel iş yürütümü, ahlakı, kamudaki ihale süreçlerine ve çocuklarımıza dair bilgilendirici hoş sohbetimiz için ayrıca teşekkür ederim.

Bir sonraki Buluştrend programına alacağım insan kaynakları konu başlıklarını şimdiden düşünmeye başladım. Önümüzdeki günlerde Kaynağım İnsan takipçilerine de fikirlerini sormayı planlıyorum. Siz bir sonraki Buluştren’de hangi insan kaynakları konuları hakkında bilgilenmek, tartışmak istersiniz?

En İyi İş Severek Yapılan İştir

nsolmaz

İnsan hayatının en sıkıntılı dönemlerinden biri de okul sonrası iş arama sürecidir. Hayatın, kitaplarda yazdığı gibi toz pembe olmadığını bu yaşlarda anlıyor insan. Kuşkusuz bu sıkıntılı süreci en iyi yönetmenin yolu; İnsan Kaynakları, Kariyer Yönetimi v.b. tarzı şirketlerden danışmanlık hizmeti almaktan geçer. Ama biliyoruz ki gençlerimizin çoğunda profesyonel yardım alma eğilimleri yoktur.

İş Arama Süreci denince aklıma takılan ilk şey, bitmek tükenmek bilmeyen mülakat’lardır. Adeta her biri yeni bir OSS sınavı gibidir. 🙂 “Acaba nasıl hazırlanmalıyım, nasıl giyinmeliyim??” gibi kafamızda bin bir telaşla birçok soru işareti belirir. Aslında bu telaş yersiz de değildir. Birçok araştırma şirketi, aranan nitelikleri taşımanın yanında; davranışsal, iletişimsel, öz bakım, giyim kuşam ve görünüş gibi faktörlerin de işe kabul edilme açısından belirleyici rol oynadıkları yönünde. Sonuçlara ulaşmışlardır.

Bana göre, bu surecin en hassas noktası aslında kendimizle ilgilidir. Bir iş görüşmesine giderken bence kendimize şu soruları sormalıyız:

Bu işi gerçekten istiyor muyum?

Bu iş, kariyer hedeflerimle ve ilgi duyduğum alanlarla örtüşüyor mu?

Bu işi neden istiyorum?

Ben bu pozisyona uygun biri miyim?

Aldığımız cevaplar bizi gerçekten tatmin ediyorsa doğru yoldayız demektir. Çünkü çalışma hayatımızdan biliyoruz ki; yaptığı işten memnun olmayan, mutsuz, binlerce insanla doludur iş ortamları. İşe girmek kadar, mutlu olabileceğimiz bir işte çalışmak da önemli. Dolayısıyla İş görüşmelerine giderken, her şeyden önce ne istediğimizi çok iyi bilmeliyiz.

Vakti zamanında, İnsan Kaynakları Asistanı olarak çalıştığım bir şirkette, sonucu itibariyle benim için ilginç ve bir o kadar da hayal kırıklığı yaratan bir mülakata şahit olmuştum.

Aday, niye bu şirkette çalışmak istediğine ve kendisinin bu pozisyon için adeta biçilmiş bir kaftan olduğuna dair şirketi ve kendini övücü bir sürü kalibreli cümleler kurdun sonra; Ben, “galiba gerçekten aradığımız kişi bu, üstelik çok bakımlı ve çok güzel! Acaba sevgilisi falan var mıdır??” diye düşünürken; görüşmenin sonunda sevgili müdürümün ağzından dökülen cümleler bütün hayallerimi yıkmıştı… “Evet, CV’niz ve hayalleriniz gerçekten etkileyici. Ama burası sizin hedeflerinizin çok altında,  biz, sizin hayallerinizi karşılayamayız. Biz sadece, gece 24.00–08.00 arasında resepsiyon’a bakacak; yeteri kadar Fransızca ya da İngilizce bilen bir eleman arıyoruz. Siz daha iyi yerlerde çalışmayı hak ediyorsunuz.” diye güzel giyimli, bakımlı, alımlı bayanı kapıya kadar uğurladı. Hayallerimi de arkasından süpürerek…

Oysa Robert Half International adlı bir araştırma şirketi, yöneticilerin yüzde %91’i asistanlarının iş görüşmesi için bekleyen adaylar hakkındaki fikirlerine önem veriyor ve bunu seçme sürecinin bir parçası olarak gördüğü sonucuna ulaşmıştı bir araştırmasında. Ne yazık ki bizim müdür uçlarda olmayı seviyordu. Bırakın fikir danışmayı yüzüme bile bakmadı. 🙂

O an sevgili müdürümün tutumuna anlam veremesem de, zamanla haklı olabileceğine kanaat getirdim. O donanımda ki bir eleman, asla Gece Resepsiyonistliği gibi bir pozisyonda mutlu olamazdı.

Yazar: Nihat Solmaz / Mali İşler Müdürü