Linkedin’de Ezgi‘nin sloganı ‘Bir Y generasyon bloğu‘ olunca küçük bir taş hissettim kafamda. Ben X kuşağını temsil ettiğim ve kendimi bir parça demode hissettiğim için midir, bilemiyorum ?! 😀
Hani X ve Y kuşak farkı deyip duruyoruz, işte size karşılaştırma imkanı. İki kuşağın temsilcisi konumunda iki blog yazarı ve mesleğe yaklaşımları:
1. Bence Kaynağım İnsan’dan daha eğlenceli ve samimi bir dile sahip İnsan Kaynakları Seyir Defteri.
2. Kaynağım İnsan, blogcunun (ben oluyorum) mesleki tecrübe birikiminden dolayı daha özgün ve zengin içeriği barındırıyor.
3. İnsan Kaynakları Seyir Defteri, İK süreçlerinin teknik taraflarına biraz daha girmeli.
4. Kaynağım İnsan, arada meslekten dışarı çıkarak fazlasıyla sadece ‘insan’ üzerinden içerik üretiyor. Bu durum bazı takipçileri rahatsız edebiliyor. Blogcunun açıklaması: ‘Apolitik bir İK’cı değilim‘
5. İnsan Kaynakları Seyir Defteri, Kaynağım İnsan’a blogunda yer vereli çok olmuş. Kaynağım İnsan geç kalmış. Teşekkür ederim Ezgi 🙂
6. İnsan Kaynakları Seyir Defteri’nin daha fazla içerik üretmesini istiyorum. Bu da bencilce bir istek aslında.
Sevgili Ezgi, iyi ki yazıyorsun, yola devam diyorum. Takipteyim 😀
26 Mayıs 2011 Perşembe günü büyük bir heyecanla beklediğim İK’cılar İçin Sosyal Medya Zirvesi gerçekleşti. Elliye yakın katılımcının takip ettiği zirvenin kendi adıma çok verimli geçtiğini söyleyebilirim.
Business Network Center Türkiye yöneticisi Selçuk Aylar zirvenin açılışını yaptıktan sonra ilk sözü ben aldım. Bir saat sürecek olan ‘Sosyal Medya ve İK’nın Geleceği’ başlıklı açılış konuşmamın içeriğini örneklerle zengin tutmak için bayağı emek sarfettiğimi belirtmeliyim.
Sunumumu üç ana başlık üzerinden şekillendirdim:
1. İnsan Kaynakları dünyasının neden sosyal medya içinde yer almalıdır?
2. İK dünyası sosyal medya hakkında neleri tartışıyor?
3. Kurumsal İK sosyal medya uygulama örnekleri
Birkaç gün içerisinde sunumumu Kaynağım İnsan’a da yerleştireceğim.
Benden sonra söz alan Yeditepe Üniversitesitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Aykut Arıkan, ‘İK İçin Sosyal Ağlarda Değer Yaratmak: Akışkanlık Etkisi’ başlıklı paylaşımında, her şirketin zaten bir sosyal ağ olduğunu ve bu sosyal ağın 21. yüzyıl iş dinamikleri çerçevesinde yönetilmesi, yönlendirilmesi gerektiğini vurguladı. İK’cılar :
1. Sosyal ağlar aracılığı ile ekiplerin yeteneki yaratıcılıki işbirliği, inovasyonu desteklemelidir.
3. Kurumsal sosyal ağlarını yönetmeli, kullanmalı ve tanımalıdır.
4. Motivasyon 3.0 desteklenmelidir: özerk çalışma ortamı, uslaşmayı teşvik, ortaya büyük amacı koymak
Zirvenin öğle arasından önceki konuşmacısı ise Leroy Merlin Türkiye İK Direktörü Pınar Akkaya idi. Pınar Akkaya, ‘Stratejik İK İçin Sosyal Medya’ başlıklı sunumuna kendisini örneklem aralarak başladı. Bireysel olarak kullandığı sosyal medya araçlarını ve onlardan ne gibi faydalar sağladını aktardı. Ardın sosyal medyanın İK iş süreçlerini yürütmek için nasıl eşsiz bir kaynak haline geldiğini veriler ve örnekler eşliğinde aktardı.
Öğleden sonra ilk söz alan Schneider Elektrik İK Direktörü Aylin Olsun oldu. Türkiye’de sosyal medyayı aktif olarak kullanabilen sayılı İK bölümünden biri olan Schneider Elektrik’in farklı sosyal ağlarda ne gibi çalışmalar yaptığını, bu çalışmalara nasıl başladıklarını, neler hedeflediklerini, hangi durumdan ne seviyeye geldiklerini birinci ağızdan dinlemek gerçekten ilham vericiydi.
Bir sonraki konuşmacı Enocta Genel Müdürü Ahmet Murat Hançer ise benim merakla beklediğim sosyal medyanın eğitim dünyasına getirdiği yenilikleri ve eğitim fonksiyonlarının sosyal medya üzerinden nasıl işlediğini detaylandırarak aktardı. Ardından Enocta’dan kurumsal eğitim desteği alan Aksigorta’nın İK Müdür Yardımcısı Şahika Ayhan, kurum olarak yaşadıkları sosyal ağ üzerinden eğitim verme tecrübesini katılımcılar ile kapsamlı olarak paylaştı.
Günün beni en çok heyecanlandıran örneğini ise sıradaki konuşmacı, BAT – British American Tobacco Pazarlama Eğitim ve Geliştirme Yöneticisi Güvenç Altaş verdi. Altaş’ın uygulamaya soktukları ve azimle işlettikleri öneri sistemi uygulaması ‘TM&D Shareplatform’, yaratılan bir sosyal ağ üzerinden iş verimliliğinin nasıl arttırılabileceğine yönelik mükemmel bir vaka çalışması niteliginde.
Günün son konuşmacısı Ülker İK Müdürü Seçil Kılıçoğlu ise SAP üzerinden yürüyen ‘Yıldız Holding Geleceğin Yıldızını Arıyor: Yıldız Kariyer’ projelerini, projenin amaçları, aşamaları, sosyal medyaya yansıyan bölümleri ile aktardı. Bir kurumsal kariyer portalı örneği olan Yıldız Kariyer‘in gelişim sürecini veriler ile birlikte dinlemek bilgilendiriciydi.
Zirve programının sonunda moderatörlüğünü üstlendiğim panel yer alıyordu. ÖİBD- Özel İstihdam Büroları Derneği Başkan Yardımcısı Ayşe Uca, İş Hukuku Enstitüsü Başkan Yardımcısı Av. İlhan Serin ve Develor Türkiye Genel Müdürü Ali Gülüm’ün konuşmacı olarak katıldığı panelin konu başlıkları da çok zengindi.
İlk sözü alan Ayşe Uca, İşkur’un sosyal medya üzerinden iş ilanı çalışması yapılması konusunda herhangi bir cezai yaptırım gücüne sahip olmadığını, özel istihdam bürolarının sosyal medyayı bir rakip olarak görmediklerini belirtti. Av. İlhan Serin, sosyal medya üzerinde kurum hakkında uygunsuz içerik paylaşımı nedeniyle işgörenin hangi koşullar ile iş akdinin feshedilebileceğine dair hukuki açılımları aktardı. Son sözü alan Ali Gülüm ise sosyal medyanın insan psikolojisi ve karakter yapıları üzerindeki etki-tepkisi ilişkisi üzerinde durdu.
.
İK’cılar İçin Sosyal Medya Zirvesi bir ilkti. Sonbahar aylarında sosyal medya – İK ilişkisini daha detaylı inceleyecek ikinci zirvenin gerçekleşmesi planlanıyor. Yeni zirve içeriğinin işin teknik boyutu üzerinde odaklanmasının İK’cıların neyin içine girdiklerini anlamaları bakımından gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü ne de olsa kurumsal olarak sosyal medyaya giriş var, çıkış yok. 😀
Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu (BTK) tarafından 22 Şubat tarihinde yayınlanan ve 22 Ağustos’ta yürürlüğe girecek ‘Güvenli İnternet’ Kurul Kararı , 1 ayı aşkın bir süreden beri Türkiye’de sayısı 30 milyonu aşkın internet kullanıcılarının 1 numaralı gündemi oldu. Sessiz sedasız kurumun internet sitesinde yayınlanan bu karara göre internet kullanıcıları STANDART, AİLE, ÇOCUK ve YURTİÇİ olarak 4 profile ayrılacak ve bu profillerin her biri BTK tarafından hazırlanacak listelere göre filtrelenecek. Maddeleri son derece muğlak ve her yöne çekilebilecek şekilde yazılan ve kötü niyetli eller tarafından bir sansür yönetmeliği olarak konumlanabilecek bu karar, sosyal medyada tartışılmaya başladığı andan itibaren kullanıcıların büyük tepkisiyle karşılaştı. Klavye başında başlayan hareketlenme, 15 Mayıs günü Türkiye’nin 36 kentinde yapılan onbinlerce insanın yürüyüşü ile sokaklara taştı. Böylesine yoğun katılımlı bir protesto, BTK kararının öyle kolaylıkla hayata geçirilemeyeceği yönünde devlet organlarına gönderilen güçlü bir işaret oldu. İşte o zamandan bu zamana sürekli BTK yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar da kamuoyunu tatmin etmedi. Çünkü yapılan açıklamalarla bu belirsiz metin arasında bir bağ kurabilmek oldukça zordu. Kararın sahiplerinin, konunun muhatabı sivil toplum temsilcileri tarafından kıyasıya eleştirilmesi bugüne kadar artarak sürdü. Ve nihayet 25 Mayıs günü İnternet Kurulu tarafından düzenlenen bir toplantı sayesinde konunun ilgili tüm tarafları bir araya geldi. Toplantının nasıl geliştiğini http://bit.ly/iMVg8t ve http://bit.ly/jUj0FO linklerinden okuyabilirsiniz.
Benim bu yazılanların ötesinde, toplantıya katılanlardan biri olarak değerlendirmelerim şöyle:
1. BTK yetkilileri yıllardan beri düzenleme yaptıkları alanın muhatapları ile sanırım ilk kez bu kadar geniş katılımlı bir platformda buluştular. Ankara bürokratlarının neredeyse tamamının üzerine sinmiş olan ‘biz yaptık, oldu!’ havası hakimdi. Toplantıya gelen sivi toplum temsilcileri ise, milyonlarca insanı ilgilendiren konularda düzenleyici kurumların şeffaf ve katılımcı olması ve bundan sonra kendilerinin de karar sürecine dahil edilmesi yönünde azimli bir uğraş içindeydiler.
2. Yapılan düzenlemenin yarattığı keskin tepki, sivil toplum temsilcileri tarafından yoğun bir eleştiri bombardımanı olarak ulaştı BTK yetkillerine. Yapmaya çalıştıkları düzenleme, her biri konuya değişik açılardan yaklaşan bilgili ve bilinçli bir kitle tarafından masaya yatırıldı ve olumsuzluklar ardarda sıralandı. Öyle ki, BTK yetkilileri söz kendilerine gelene kadar sayfalarca not aldılar. Söz aldıklarında ise bu hacimli eleştirilere tatmin edici yanıtlar vermekte zorlandılar. Bu süreçte kimi sorular da yanıtsız geçildi.
3. BTK yetkililerinin açıklamalarında olayın odağına hep çocuk istismarı oturtulmaya çalışıldı ve bu düzenlemenin temel gerekçesi hep çocuk motifiyle süslendi. Ancak yapılan düzenlemeye bakıldığında çocukların ön plana konularak tüm ülkenin internet kullanımını onlara göre ayarlamak gibi bir orantısızlık olduğu söylenebilir. Bu sakıncalar da kendilerine açıklıkla belirtildi. Hatta gay ve lezbiyenlerin örgütü LAMBDA İSTANBUL örgütü temsilcisi, yapılan düzenlemeyle kendilerinin yok sayılmaları bir yana internetteki varlıklarının yok edildiğini sözcük yasakları bağlamında somut örnekler vererek anlattı. Demokrasinin özüne de aykırı olan bu yaklaşım, yine not alındı ama onların gaspedilen haklarının nasıl geri verileceği hala bir soru olarak durmakta.
4. Toplantıya katılan istisnasız tüm sivil toplum temsilcileri, bu kararın derhal geri çekilmesini talep ettiler. Ticari kurumlardan sanal STKlara oldukça geniş bir spektrumu temsil eden bu kişi ve gruplardaki sansür duyarlılığının bu derece yüksek olması, BTK yetkilileri tarafından üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken bir konu.
5. Öneriler kısmında sivil toplumun sadece eleştiren değil aynı zamanda alternatif çözümler üretebilen bir yapıya sahip olduğunu büyük bir keyifle gözlemledim. Benimki de dahil çok sayıda ve farklı öneri geldi. Toplantıya katılan Ekşi Sözlük avukatı Başak Purut’un Twitter’da yazdığı gibi, https://twitter.com/#!/basakpurut/status/73391430093123585 ‘bu görüşmede dillendirilen taleplerin yarısı kaale alınsa ve onlar da kötü uygulansa bile çok şey düzelir sanırım.’
6. Toplantının sonunda BTK yetkilileri uçağa yetişmek için biraz erken ayrılırken moderatörlerden Timur Sırt, BTKnın bu toplantıyı bir lütuf olarak görmemesini vurguladı. Sırt, sivil toplum temsilcilerinn bu toplantı vesilesiyle internet kullanıcılarının filtrelemeye yönelik taleplerini dile getirdiklerini ve temsilci grupların bu sürecin kısa zamanda bir sonuç vermesi için işin takipçisi olacaklarını belirtti.
Sonuç olarak, şu anda BTKdan internet kullanıcılarını rahatlatacak bir açıklama bekleniyor. Genel beklenti, öncelikle kararın geri çekilmesi ve bunun ardından da yapılan çözüm önerilerinden uygun olanlarının sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle hayata geçmesi.
Tabii devletin bu bürokrasi çarkları içinde bu taleplerin nasıl ve ne zaman yanıtlanacağı konusunda ciddi bir belirsizlik de söz konusu. Bunun farkında olan temsilcilerin bir kısmı, bu toplantının ‘bir oyalama ya da iş olsun kabilinden yapılan etkisizleştirilmiş bir etkinlik olarak kullanılması’ olasılığına karşı yeni eylem planlarını konuşmaya başladılar bile.
Umarım tüm bu olumsuz gidişat, BTK kanadından gelecek iyi niyetli jest ile yapıcı bir işbirliğinin ilk adımına dönüşür ve ülkemizde internetin önü açılır.
Özetle, Web1.0 model bürokrasi Web2.0 model Sivil Toplum ile dün ilk kez buluştu. Tartışılansa internetin geleceği yani Web3.0 ve ötesi idi.
Geçtiğimiz günlerde Milliyet gazetesinde “İşverenin Yeni Taktiği” başlıklı bir haber çıktı. Haberin vurgusu fazla eleman değiştiren işverenlerin, tazminat vermemek ve sorumluluk almamak için işe başlayan çalışanlarına işe başlarken istifa belgesi üzerine idi.
Zor hayat koşullarında işsiz insanların mecburiyetlerini önlerini boş kağıt sürerek kullanan işverenleri şiddetle kınamak ve bu işverenlere olabilecek en büyük cezayı vermek gerekir. Ben ‘bu devletin ödevidir’ diye düşünür ve bu yönde söylemler geliştirirken, çok daha korkunç bir başka bilgi daha geldi önüme: Devlet de aynı uygulamayı yıllardır yapıyormuş !!
Nasıl mı?
Durumu paylaştığım, bir devlet üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışan çok sevdiğim arkadaşım aynı uygulamaya onlarında maruz kaldığını söyledi. Hem de yıllar önce. Kısacası yıllardır devletin elinde arkadaşıma “zorla” imzalatılmış bir boş kağıt bulunuyor. Devlet, memur konumundaki kişi başını ağrıtırsa onun adına kağıt doldurma ve memuru istediği gibi işten çıkarma yetkisini kendisinde bulabiliyor.
Bunu da öğrendikten sonra düşünüyorum: bir ‘tereci’, diğer tereciye nasıl tere satma diyebilir ki?
Yarışmaya katılmak çok kolay: Toplam 15 dakikayı geçmeyecek kampüsünüze ait tanıtım videosunu bireysel veya en fazla üç kişilik bir ekiple çekeceksiniz ve yollayacaksınız.
Yarışmanın teknik detay bilgileri için mutlaka web sitesini incelemelisiniz.
Son başvuru tarihi 8 Haziran 2011. Haydi gençler üretim zamanı 😀
Yöneticilik For Dummies’i Kaynağım İnsan’da tanıtmayı tercih etmemin ise iki nedeni var:
Birincisi, kitapta toparlanan yirmi dört başlığın hepsi çok önemli. Böylesi bir başlık derleme çalışmasının insanın elinin altında olması faydalı. Yöneticilik üzerine başarılı bir zihin haritası çalışması diyebiliriz kitap için.
Diğer neden ise her alt bölüm sonunda nispeten yüzeysel olarak aktarılan bilgilerin detaylarına ulaşılabilmesi için birçok web sitesinin linki verilmiş. Toplam sayısı yüz yirmiyi geçen bu linklerin bazılarını ben takip ediyorum ama bazılarını ilk defa gördüğümü söylemeliyim. Dijital ortamdaki kaynakların paylaşılmış olması benim için önemli bir artı değer.
Dummies.com serisinin içine de girmeyi ihmal etmedim. Çok faydalı işler çıkartıyorlar doğrusu.
Eğer siz de yöneticilik konusunda meraklı ve belki de “aptal” olduğunuzu düşünüyorsanız, kitabı kütüphanenize katın derim 😉
Ödüllendirme yönetimi, çeşitlerine dair hızlı bir hatırlatma yapacak olursam, ödüller üçe ayrılır: Maddi, manevi ve güç ödülleri.
Çalışanınıza bir maaş veya bir bilgisayar ödülü verirsiniz bu maddidir. Diğer ekip arkadaşınıza yüzlerce kişi önünde plaketle onurlandırır, teşekkür edersiniz bu manevidir. Kimisine de başarılı iş performansı nedeniyle yeni yetkiler verir, onu güçlendirirsiniz. Her insanın ödül şekli üzerine beklentisi farklıdır. Üstelik bu beklenti zaman içinde değişebilir. İK’cılar her zaman nabzı tutmalı, kimin nasıl bir ödülden hoşlanacağına dair sürekli bilgi güncellemesi yapmalıdır.
Bir paragrafta özetlediğim ödüllendirme mekanizmasına geçen gün okuduğum haberle farklı bir boyut eklendi. Yoksa ödül çeşitlerini dörde mi çıkartıyoruz?
Haber şu; BBC Türkçe’den okuyalım:
” Alman reasürans şirketi Münich Re’nin geçmişte başarılı satış elamanlarını grup seksle “ödüllendirdiği” ortaya çıktı
Münich Re dünyanın en büyük reasürans şirketlerinden biri. Münich Re’ye bağlı Ergo şirketi, BBC’ye seks partisinin 2007’de yapıldığını açıkladı.
Şirket sözcüsü, partiyi düzenleyen kişilerin Ergo’dan ayrıldığını söyledi.”
….
Haberin kalan kısmını siz okuyun, ben bloguma taşımak gereği görmüyorum ama üzerine de düşünüyorum. İşin ahlaki boyutu için tartışmasız ‘dibe vurmanın dik alası, berbat‘ diyebiliriz. Ve ben kesinlikle böyle bir ödüllendirme projesinin İK bölümü tarafından kurgulanmış olmadığı kanısındayım.
Böyle bir ödül mekağine izin veren ve hatta katılımcı olan üst yönetim kadrosunun ise ben olsam derhal işine son verirdim. Bilemiyorum Ergo ne yaptı?
Not: FF’den Bahriye’ye haber linki için çok teşekkür ederim. 🙂
15. Yabancı kaynakların hepsinde çıkan yazı ve haberleri okudum. Onları ve diğer linkleri sıralarsam madde adedi 100’u aşar.
16. Sonra bir de sizin yazıyı okudum. “Bu adam bilgisi olmadan fikri olanlardan” dedim.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Hiçbir zaman bilgilenmek için geç değil. Şu verdiğim linktekileri üşenmeyin okuyun, izleyin. Bugüne kadar üşendiğinizi anladım yazdıklarınızdan.
Bir konu hakkında yazı yazacaksınız okuma ve izleme yapın, karşılaştırın, inceleyin, değerlendirin, düşünün … bilmiyorum ki, bunları benim mi size söylemem gerek, yoksa sizi gazeteye yazar diye yerleştirenlerin mi?
Dün İnternetime Dokunma Yürüşü için ailece Taksim İstiklal Caddesi’ndeydik. Muhteşem bir kalabalık, birbirinden vurucu sloganlar, tek yürek olmuş insan seli … günün özeti.
Ben 12-15 bin kişi gelir diyordum yürüyüşe, sayı 40 bini geçti. İstiklal Caddesi başından Tünel’e kadar kah bağırarak, kah zıplayarak, kah şarkı söyleyerek ilerledik. Hiçbir taşkınlık yoktu. Rengarenk bir karnaval geçidi gibiydi cadde boyu. Bu kitlesel tepkiyi yaratan etkenleri aşağıdaki basına bildirisi açıklıyor, lütfen okuyun.
Bugün ise 16 Mayıs, şimdi önümüzdeki günlerde neler yapacağımızı düşünmeli, düşündürmeli ve istikrarlı şekilde tepki vermeye devam etmeliyiz. Hatta tepkilerimizi uluslarası boyuta taşımalıyız. Çünkü birçok yerel medya kuruluşunun yürüyüşe olan zoraki ilgisini gördük. Onların katılımcılığına bel bağlamak hata olur. Devlet otoritesinin üstüne baskı oluşturmanın farklı metodlarını yaratmalıyız en kısa sürede.
Unutmayın; bugün geldiğimiz nokta geçmiş on yılın etkilerinin yansımasından başka birşey değildir ve önümüzdeki on yıl da bugün yaratacağımız organize tepkilerin sonucu oluşacaktır.
.
15 MAYIS 2011 DEKLARASYONU
Temel Hak ve Özgürlükler Engellenemez.
1. İnternet kullanıcılarının ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı engellenemez.
Güvenli İnternet Filtreleme Uygulaması Kaldırılmalıdır.
2. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, 22.02.2011 gün ve 2011/DK-10/91 sayılı düzenleyici işlemi yasal dayanaktan yoksundur. Yasal dayanağı olmayan işlem BTK’ya yasalarda öngörülmeyen bir yetki vermektedir. Aynı zamanda düzenleyici işlem Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelerle korunan temel hak ve özgürlükleri doğrudan kısıtlamaktadır.Uluslararası kuruluşlar tarafından açık ve filtresiz İnternet erişimi temel bir insan hakkı olarak görülmeye başlanırken, filtreli İnternet Türkiye’de “standartlaştırılmaya” çalışılmaktadır.
3. BTK Başkanı’nın standart profilin mevcut profil olduğu, isteyenin filtrelemenin dışında kalabileceğine ilişkin açıklamaları doğru değildir. Hali hazırda standart profil diye bir kavram olmadığı gibi filtreleme de söz konusu değildir. Yeni gelen mekanizma ile filtreleme sistemi dışında kalmak mümkün olmayacaktır.Yetkililer gerçekten samimi iseler filtreleme olmayan bir alternatifi İnternet kullanıcılarına sunmak zorundadırlar.
4. Filtreleme sistemi ile izleme yapılmayacağına dair açıklamalar da güven vermekten uzaktır. Şüphesiz filtreleme sistemi ile her bir kullanıcının tek tek izleneceği iddia edilmemektedir. Ancak herkes filtreleme sistemine tabi olduğunda potansiyel olarak tüm kullanıcıların idarenin uygun gördüğü zamanda izlenmesinin yolu açılmış olacaktır.Devletin insanların evlerini izlemeye hakkı olmadığı gibi İnternetini de izlemeye hakkı olmamalıdır.
5. 22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan BTK filtreleme uygulaması kullanıcılar tarafından öngörülebilir değildir, keyfidir, ve yapısal olarak bir kontrol ve sansür mekanizmasıdır.Filtreleme sistemi çerçevesindeki profillerden hangi sitelere erişim engelleneceği konusundaki kriterler kullanıcılara bildirilmemiştir. Filtreleme listelerinin oluşturulması için tam yetki BTK tarafından yine BTK’ya verilmiştir. Halihazırda uygulamada bulunan 5651 sayılı yasanın yol açtığı aşırı engellemenin ötesinde şimdi BTK tamamen keyfi tercihlerle yüzbinlerce İnternet sitesini ulaşılamaz hale getirecektir. Hukuka aykırı, ölçüsüz ve keyfi idari işlem demokratik hukuk devletinde kabul edilemez.
6. Türkiye’nin üyesi olmaya çalıştığı Avrupa Birliği, üyesi olduğu Avrupa Konseyi ve AGİT’e üye devletler içinde kullanılması zorunlu benzer bir devlet politikası bulunmamaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kamu otoritelerinin genel engelleme ya da filtreleme önlemleriyle, kamu bilgilerine erişimi ve İnternette sınır tanımayan diğer iletişimi kesintiye uğratmamaları gerektiğinin altını önemle çizmiştir, ve devletin ön denetimine dayalı bu ve benzeri uygulamalar kesinlikle kınanmalıdır ifadelerini kullanmıştır.
7. Daha önce erişim engelleme kararlarında olduğu gibi yetkililer hukuken gerekçelendiremedikleri kararlarını ilgisiz ülke örneklerini kullanarak meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Neden seçildiği anlaşılmayan bu ülke politikalarının aktarımında da kasıtlı saptırmalar yapılmaktadır.Israrla başkalarının hayatlarına müdahale etme isteğinde bulunan idari yetkililerin meşruiyetlerini dünyadaki olumsuz örneklerde araması kabul edilemez.
Çocukların Zararlı İçerikten Korunması için Öngörülen Devlet Politikası Yetişkinleri Etkilememelidir.
8. Gerek Avrupa Birliği gerekse Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Komisyonu çocuklar gibi zarar görmesi mümkün grupları korumak için yasal önlemler almaktansa öz-denetim yollarına gidilmesini teşvik etmektedir. Bu bağlamda, yine her iki örgüt de çocukların erişimi için uygun olmadığı düşünülen ve hukuka uygun içeriğe yetişkin kullanıcıların ulaşmasını engellemeyecek önlemler alınmasının önemini vurgulamıştır. Bu nedenle, üye ülkeler ev ve okul bilgisayarları ile İnternet kafelerde filtre programlarının kullanılmasını teşvik etmeli ama devlet düzeyinde ülke çapında zorunlu filtreleme girişimlerinden her ihtimalde kaçınmalıdır. Eğer filtre kullanımı aileler tarafından gerekli görülüyorsa, bu kullanım bireyler tarafından kendi kişisel bilgisayarları üzerinde gerçekleştirilmelidir.
Açık, Şeffaf ve Katılımcı Politikalar Geliştirilmelidir.
9. TİB’in ısrarlı taleplere rağmen erişime engellenen sitelerle ilgili istatistikleri açıklamaması, idarenin şeffaflıktan uzak ve keyfi tercihleri politikasını belirleme konusunda ana yöntem olarak seçtiğini ortaya koymaktadır. Hükümet, mevcut politikası ve uygulamaları yerine çocukları gerçekten zararlı İnternet içeriğinden korumak için yeni bir politikayı katılımcı bir şekilde geniş kamuoyu desteği (sivil toplum, akademi, ve özel sektör) ile geliştirmelidir. Ancak bu yeni yapılanma, çoğunluğun ahlaki değerlerini diğerlerine dayatacağı bir çalışma olmamalıdır. Bu açıdan, BTK Başkanı’nın filtreyi meşrulaştırmak için kullandığı “Anadolu’nun ücra köşelerinden mütedeyyin insanların şikâyetini görmezden gelemeyiz” ifadesi kabul edilemez. İdarenin tüm Türkiye’ye Anadolu’nun muhafazakar değerlerini dayatma gibi bir görevi ve yetkisi yoktur. İnternet düzenlemesine ilişkin yeni politika, ifade özgürlüğüne ve yetişkinlerin her türlü İnternet içeriğine erişim ve tüketim haklarına saygı temelinde geliştirilmelidir. Bu ilkeleri içeren yeni politika, şeffaf, açık,katılımcı ve çoğulcu bir yöntemle belirlenmeli ve hayata geçirilmelidir.