İpek Aral tarafından yazılmış tüm yazılar

İKZ 2012, 16 Konuşmacı 16 Tweet

Management Centre Türkiye’nin düzenlediği İnsan Kaynakları Zirvesi 15-16 Şubat tarihlerinde gerçekleşti. Ben maalesef sadece birinci güne katılabildim. Birbirinden değerli konuşmacıların biri hariç hepsini dikkatle dinledim. Bol bol not almadım, tweet attım. Blog yazım içinse beklemeyi tercih ettim. Anlamak istedim, acaba 24 saat sonra dinlediklerimden zihnimde neler kalacaktı? Her konuşmacının bendeki katma değeri ne olacaktı?

İşte 16 tweet ile 16 konuşmacı:

Christopher Meyer: 2000 yılında dünyadaki toplam üretimin %75’ini tüketen gelişmiş ülkeler, 2050’de toplam üretimin sadece %32’sini tüketebilecek. Adam Smith’in piyasadaki gizli eli kefaritini işbilirliği yapan ağların gizli el sıkışmaları ile ödüyor.

Muhammed Yunus: Makro krediler sadece fakir insanlar için değildir. Kadınlar mikro kredileri daha etkin kullanıyor. ‘Charity’yi bir defa yaparsınız, biter. Sosyal iş yaratırsanız bu sürdürülebilirdir.’ Üst Yönetimlere mesajdır !!

Candan Karabağlı: İK yöneticisinin önce iş stratejisini anlaması lazım. Sonra bunu yetkinliklerle konuşturması lazım. Şirketin iş stratejisi + İK’nın iş stratejisi = Geleceğin liderlerinin yetişmesini sağlayacak.

Sinan Karahan: Engellilerin çalışması hakkında anayasanın 46. maddesi, İş Hukukunun 53. madde, 5378 nolu yasa madde 30’a bakılmalı

Şafak Pavey: Engelli istihdamı kanunlar değil, siz İK’cılar sayesinde olacak. Farklılıklara kapılarını açtığı zaman bir şirket güçlü olur.

Tanyer Sönmezer: Çok talihsiz bir nedenden dolayı dinleyemedim. ÇOK ÜZGÜDÜM.Ancak Marjinal Porter Novelli’den Avi Albohayre benimle notlarını paylaştı. Kendisine buradan teşekkür ediyorum.

Jamie Naughton: Müşterilerin ve çalışanların ne aldığına , ne iş yaptığına değil, kim olduğuna bakıyoruz. Kar veya para kazanmanın dışında çalışanların bizimle kalmasını tercih edecek amaç ve vizyonumuz ne olmalı?

Piers Ibbotson: Beynimizin sadece 25 kişi ile yakın ilişkiler kurma kapasitesi var. Sizin bu yakın 25 kişiniz kim? … Yaratıcılık kısıtlara ihtiyaç duyar.

Prof. Dave Ulrich: İK’nın geleceğini etkileyecekler: sosyal ortam, teknoloji, ekonomi, politika, çevre, demografi. Y kuşağı ne istiyor? 1. Esnekler, esnek sistemler istiyorlar, 2. Anlam ve amaç arıyorlar 3. Globaller, 4. İletişim istiyorlar.

Keith Campbell: Liderleri işe aldıran özellikleri, şirkete en çok zarar veren özellikler olabiliyor: kibir / narsizm.

Mehmet Namık Aydın: Ne kadar az bilirsen karşındakine o kadar çok kızarsın. …. Geri bildirim derken neler anlaşılıyor? 1. haddini bildirim – sataşmak, 2. bildirim – monolog, 3. geri bildirim – diyalo, 3. sü olması gereken.  …. Az kelimeli sorular, az kelimeli cümleler monologdan diyaloğa, sık sık katmak katılmak

Yeşim Türköz: Hayaller gerçeğin yarısı. Güzel, olumlu yarı. Hayal ettiğimiz şey gerçekliğinde diğer yarıdaki karanlık karşımıza çıkıyor. Hayatta birşeylere sahip olmak için bedel ödemek gerekir mi? Yaşamın diyalektiği bunu gerektiriyor.

Tuna Kiremitçi: Günümüz dünyasında egoistler ve romantikler var. Egoistler “dünya battı”, romantikler “halen kurtarılabilecekler var” der. Zaten başımıza ne geliyorsa romantiklerin kurtarma çabalarından geliyor. İyi ki romantikler varlar !

Dr. Peter Hawkins: Bir soru ile strateji: Sizin yarının ihtiyaçlarını karşılamak için bütünüyle kendinize özgü yaptığınız şey nedir? …. Liderlik bir pozisyon değil, bir ilişkiler boyutudur.  Mazaret üretmeyi bıraktığınız zaman lidelik yapmaya başlarsınız.

Prof John Kotter: Gerçek ivediliğin göstergesi üç beş değil, çok sayıda insanın hemen şimdi tetikte olması, harekete geçmesi ve liderlik yapmasıdır. Çılgınca eylemliliğin toplantılar ve sunumlar yaparak koşuşturup durmanın gerçek ivedilik olmadığını anlamalıyız.

Sanjit Bunker Roy: Çıplak ayak koleji dünyadaki tek üniversite mezunu olduğunuz için giremeyeceğiniz kolejdir. Neden çıplak ayak? Bu bir sembol. Fakir insanların beceri ve bilgilerinin sembolü.burası hata yapabileceğiniz bir kolej. Çıplak ayak koleji %100 güneş enerjisi kullanıyor. Kolej ailenizden, kominitenizden, çevreden öğrendiğiniz yer ve işler kadınlar tarafından yürütülüyor.

.

Zirvenin sunuculuğunu üstlenen MCT Alper Utku ve Didem Tekay: Alper Utku her konuşmacının ardından kurduğu tek cümle ile konuşma içeriği mükemmel özetledi. Her ikisinin de coşkuları sürükleyiciydi, teşekkürler 🙂

 

 

İnsan Kaynakları Zirvesi, 15-16 Şubat 2012

Management Centre Türkiye’nin organize ettiği İnsan Kaynakları Zirvesi 15-16 Şubat 2012 tarihleri arasında gerçekleşecek. Yani yarın ve bir sonraki gün. Organizasyona davet edilmiş olmak büyük mutluluk. Aralarında Dave Ulrich, Muhammed Yunus, Chistopher Meyer, Prof John Kotter’in bulunduğu muhteşem konuşmacı kadrosunu görünce ne kadar heyecanlandığımı anlatamam. Özellikle Dave Ulrich’i dinleyecek olmak bir İK’cı için ne ayakları yerden kesici bir olaydır … 🙂

İnsan Kaynakları Zirvesi bu yıl ‘Dönüşüm Zamanı’ sloganı ile yola çıkmış ve soruyor: Yenilenmeye ve büyümeye hazır mısınz?

Özellikle son otuz yıldır hızla ilerleyen teknoloji girdisi bütün dünyayı istemli veya istemsiz baştan aşağı değiştirdi. Toplumlar, sistemler, ekonomiler geri dönülmez şekilde farklılaştı. Makro anlamda herşey böylesine kökten değişirken işletmelerin ve onun sürdürülebilirliğini sağlayan insanların aynı kalabileceğini düşünmek hayal dünyasında yaşamak olur. İKZ bu çelişkiyi başarı ile görselleştirerek iki günün ana fikirini katılımcılarına vermiş. Yukarıda yer alan ağacın sol tarafı eski dünyanın artık kuraklaşmış, verimsiz alışkanlıklarını temsil ederken, sağ taraf yeni dünyanın taze ve bereketli unsurlarını içeriyor. Artık liderlik kavramının altını dolduran unsurlar, değerler değişiyor, çalışanların şirketlerinden anlam beklentileri artıyor. Artık değişim karşısında korkmak ve onu reddetmek değil, yenilenmek ve büyümek zamanı.

Zirve dinleyeceğim konuşmalarda ağacın sağ tarafına dair bol bol notlar almayı ve bunları da sizinle paylaşmayı hedefliyorum. Kaynağım İnsan’ı takibe devam ! 🙂

İnsan Kaynakları Zirvesi Programı için tıklayın.

 

Infografikler İle Sosyal İşe Alım

İnfografikler son yıllarda bir konuyu verileri ile birlikte ilgilisine ulaştırmanın en etkili yolu. Raporlar veya kitaplardan sayfalarca okuyarak inceleyebileceğiniz verilerin karşınıza etkileyici grafik tasarımlarla gelmesi hem eğlenceli, hem de eş değerde bilgilendirici.

İnsan Kaynakları’nın sosyal medyadaki en aktif faaliyet alanı işe alım süreçleri – sosyal işe alım ve ROI ile bağlantılı 5 adet infografiği aşağıda bulabilirsiniz:

1. Facebook Recruiting

2. Job Searching wtih Social Media

3. The Linkedin Profile

4. State Of Recruiting 2012

5. Social Media Analytics

ek

6. Personel Branding

Kariyer Doktoru – Mehmet Öner

Kariyer Doktoru Mehmet Öner’in 2012 Ocak ayında piyasaya çıkan son kitabının adı. Kitap için Öner’in 2011 yılında yayınlamış olduğu Kişisel Kariyer Planlaması isimli eserinin güncellenmiş ve genişletilmiş versiyonu diyebiliriz. Kişisel Kariyer Planlaması’nı da ilgi ile okumuştum, Kariyer Doktoru içeriğinin zenginliği ile memnuniyetimi kat kat öteye taşıdı.

Kariyer Doktoru‘nun sadece iş hayatına yeni girmekte olanlara yönelik yazıldığını düşünmeyin. Her yaştan okurun altını çizerek kariyerine yansıtabileceği pek çok bilgi, görüş bulunuyor.

Mehmet Öner iş hayatında yaşadığı tecrübelerden yola çıkarak oluşturduğu dört adım ile hastalık meydana çıkmadan önlem alınmasını sağlayan doktoru oluyor okuyucunun.

Kitap;

Birinci adımda ‘Siz kimsiniz?’ diye soruyor ve kendinizi, beyninizi, becerilerinizi, değerlerinizi, öğrenme tarzınızı, ilgi alanlarınızı keşfetmenizi sağlayacak bilgiler veriyor, testler uygulatıyor.

İkinci adımda sizi başarıya ulaştıracak mesleği  nasıl araştıracağınızı ve kararınızı nasıl vereceğinizi aktarıyor.

Üçüncü adım iş bulma sürecine ayrılmış. Özgeçmişizi nasıl hazırlacağınız, iş görüşmesi ve iş teklifi süreçlerini nasıl yürüteceğiniz bu bölümde ulaşabileceğiniz bilgiler.

Dördüncü ve son adımda ile iş yaşamında başarıyı nasıl yakalayabileceğiniz hakkında ipuçları bulabilirsiniz. Bu bölümdeki Keyif Ağacı alıştırması çok etkileyici.

Aslında söz çok uzakmak gereksiz. Size tavsiyem üniversitede okuyan, mezuniyeti yakın veya yeni mezun olmuş çocuğunuz, akrabanız, arkadaşınız varsa derhal Kariyer Doktoru’nu alıp hediye edin. Belki de onlardan önce siz alıp okursanız bu doktor pek çok sıkıntınıza çare olabilir.

🙂

 

Printmator

Kaynağım İnsan’da sadece mesleki link paylaşımları yapıyorum. Ama arada bazı özel durumlar olabilir. Printmator’da bu özel durumlardan biri.

Printmator eşim İlhan ve ekip arkadaşlarının uzun süredir üzerinde çalıştıkları proje. Dün yayın ve hizmet hayatına başladı.

Printmator ne işe yarıyor?

Printmator iphone sahiplerine instagram uygulaması ile çektikleri fotoğrafları kullanarak pek çok ürün tasarlamalarını sağlıyor. Örneğin masa takvimleri, posterler, tuvaller, magnetler … Benim favorim tuval. Hem çok dekoratif, hem de o en beğendiğiniz anı hep göz önünde olacak şekilde ölümsüzleştiriyor. Yakındaki Sevgililer Günü için eşinize, sevgilinize nefis bir tuvar tasarlayabilirsiniz. Bu arada ürün çeşitlliği de önümüzdeki günlerde artacak.

Printmator beni çok eğlendiriyor, bakalım siz ne düşüneceksiniz?

Iphone sahibi olmayanlar da üzülmesin. Bundan sonraki amaç Facebook’a yüklediğiniz fotoğraflara ulaşarak aynı tasarımları yapabilmek. 😀

Tim Gregory’nin Özgeçmişi

Dün Linkedin’in Slideshare fonksiyonunda dolaşırken karşıma Tim Gregory’nin özgeçmişi çıktı. Tim Gregory stratejik planma üzerine uzmanlaştığı kariyerini toplamda 18 sayfalık fonksiyonel özgeçmişine başarıyla yansıtmış.

Özgeçmişini “Devising Strategy, Inspiring Action – Strateji Oluşturma, İlham Veren Eylem” sloganı ile açmış Tim Gregory. Ardından onu öven üç tavsiyeyi okuyoruz. Devamında mesleki yapabilirliklerini ve becerilerini paylaşmış. İş tecrübelerini kronolojik olarak aktarırken, her sayfaya dahil olduğu projelerin tanıtımlarını ve onunla çalışanların hakkında söylediklerini ilgi çekici şekilde konumlandırmayı ihmal etmemiş. Kapanışı ise resmi referans belgelerini paylaşarak yapmış.

Tim Gregory’nin özgeçmişi tasarımsal olarak çok da yaratıcı değil ama içeriği ile hedeflediği ilgiyi topluyor . Bazı iş arayanlar “ne yaparsam mülakata davet edilirim?” diye soruyor? … İşte böyle bir özgeçmiş hazırlarsanız mülakata davet edilirsiniz. 🙂

Hayatta hiçbir emek karşılıksız kalmaz !

Enerjik Kariyer ve Sinerji

Ancak mühendislerin anlayabileceği, içinden çıkılmaz karışık denklemlere,termodinamiğin kompleks formülasyonlarına girmeksizin, herkesin anlayacağı türden bir tanımla enerji, bir sistemin iş yapabilme yeteneği olarak basitçe ifade edilebilir. Buradan hareketle basit bir mantıkla, her ne olursa olsun bir iş yapılacaksa bunun için gerekli olan ilk kaynak enerjidir demek yanlış bir tanım olmayacaktır. Yaratılmış olan en mükemmel ve eski canlı olan insanın dahi, (37 C vücut ısısına sahip, ortalama 80 kg, -23 C mahal sıcaklığında) ortama bir saat içerisinde 350 kcal’lik ısı enerjisi bırakması ve yukarıda da tanımladığımız şekilde yapılacak olan her iş için gerekli olan ilk kaynak olan enerjinin yeryüzünde ne kadar temel değer ve aynı zamanda bilim dalı olduğunun anlaşılmasında yeterli olacaktır.

Fıtratı gereği enerjisini, her zaman daha iyiye yönelmeye doğru harcayan insanoğlunun bu mücadeledeki kök sebebi mutlu olmaktır. Daha iyi okullarda okuma, daha iyi şartlarda çalışma, daha iyi gelir, daha iyi imkanlara ve standartlara sahip olma ideali, mutlu olma amacına yönelik araçlardır.

Bu noktada, nihai amaca yönelik araçlar arasında en önemli dönüm noktalarından birisi şüphesiz ki insanların yaşam biçiminde birincil rol oynayan meslek seçimidir. İstikbaldeki hayat standartları ve kalitesinin belirlenmesindeki bu önemli kritere yönelik tercihler yapılırken verilecek doğru ve isabetli kararın bireysel mutlulukta çok önemli bir yeri vardır.

Meslek seçiminde isabetli davranan kişilerin, işlerini severek yaptıkları, mesleklerinde ilerleyerek iyi bir kariyer yaptıkları, mutlu çalıştıklarından dolayı verimlerinin yüsek olduğu ve buna paralal olarak da iyi bir hayat kalitesi elde ederek mutlu oldukları görülmektedir. Bütü bu argümanlardan hareketle, hayatta mutlu olmanın temel yapı taşlarından birisi uygun meslek seçimidir demek yerinde bir tespit olacaktır.

Meslek seçiminde göz önünde bulundurulması gereken bir çok argümanın olduğu aşikardır. Orta öğrenimden itibaren analiz edilecek bu argümanlara yönelik olarak yapılacak tercihe yönelik verimli uygulamalar muhakkak ki alanında yetkin insan kaynakları uzmanları tarafınca yapılmalıdır. Bu yazıda, başlığımızda da refere edildiği üzere, enerji alanındaki kariyere yönelik tespitlerde bulunulmaya çalışılacaktır.

Enerji sektörü, giriş kısmında da ifade edildiği üzere çok geniş yelpazeye sahip, uzmanlık alanı hayli fazla olan, kimi zaman stratejik öneme haiz işlerin icra edildiği, yetkinleşmenin uzun zamana yayıldığı, çalışma şartlarının zorluğu ve risklerinin yanında standartları da bir o kadar yüksek olan bir kariyer alanıdır.

Enerji sektörü denince hemen herkesin aklına nükleer, yenilenebilir (güneş, rüzgar, su, toprak vb.) ve termik gibi metotlarla enerji üreten santraller gelmektedir. Aslına bakarsanız, sıkça duyduğumuz “enerji üretimi” terimi mühendislik açısından hatalı bir ifadedir. Yazımızın daha ilk cümlesinde termodinamik ifadelere girmeyeceğimizi belirtmemize rağmen, enerji ile ilgili yazdığımız makalamizin bu kısmında yeri geldiği için, evrenin en temel kanunu olarak ifade edilen termodinamiğin birinci kanunundan kısaca bahsetmek hem makalemizin içeriğine uygun hem de kültürel olarak bir katkı sağlamaya yönelik bir yapıtaşı olacaktır. Termodinamiğin birinci kanununa göre, evrendeki toplam enerji miktarı sabittir. Enerji yoktan var olmaz, vardan yok olmaz. Sadece form değiştirir. Bu kanun ışığında “enerji üretimi” ifadesini “enerji dönüşümü”şeklinde kullanmak daha doğru ve bilime uygun olacaktır. Zira, enerji santrallerinde genellikle hareket enerjisi elektrik enerjisine dönüştürülmektedir.

Bu küçük kültürel bilginin ardından konumuza dönecek olursak, enerji sektörü denildiği zaman sadece enerji santralleri ve elektrik enerjisi eldesi değil; petrol ve doğalgaz sondajı, rafineriler, boru hatları, ısıtma, soğutma, havalandırma, enerji geri kazanımı ve tasarruf sistemleri, tıbbi enerji sistemleri, iletim hatları, buhar sistemleri, yenilenebilir enerji sistemleri, enerji mimarlığı ve daha sayamadığımız bir çok dal girmektedir.

Enerji sektörüne yönelik olarak sayılan bu iştigal alanlarının her biri, sonu olmayacak bir uzmanlık gerektiren önemli konulardır. Nitekim, yaşamamız için bir enerjiye ihtiyaç duyduğumuz gibi; üretilecek ve tüketilecek her şey için de mutlaka enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Dünyadan enerji ve enerji kaynaklarını çıkardığımızı düşündüğümüzde yaşamın hiçbir şekilde devam edemeyeceği, enerji sektörünün büyüklüğünü, önemini ve enerji sektöründeki kariyerin ne kadar isabetli bir tercih olduğunu anlamaya yetecektir. Bunun yanında, gerek dünyada gerekse Türkiye’de her sene çeşitli kuruluşlarca yayınlanan en büyük şirketler sıralamasına bakıldığında da enerji şirketlerinin büyüklüğü anlaşılacaktır. Birçok ülkenin GSMH’sından çok daha büyük cirolara sahip dev enerji şirketleri milyonlarca çalışanları ile dünyanın her noktasında faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Dünyadaki tüm savaşların temel sebebi, devletlerin politika ve stratejilerini oluşturan ve ülkemizin ithalatının önemli bir bölümünü oluşturan petrol sektörü; enerji sektörünün en kritik, uzmanlaşması en uzun süreç alan ve özellikle Türkiye’de hayli az yetişmiş personele sahip olan, çalışma şartları çoğunlukla zor olan ama standartları en yüksek olan sektördür. Petrol ve dahilinde olan doğal gaz sektöründe sistem temel olarak iki bölüme ayrılmıştır:Arama-Üretim (upstream) ve pazarlama, nakte çevirme, ticaret ve yatırımlardır (downstream). Petrol sektöründe çalışmak zor, zevkli ve hayli kazançlıdır. Bunun sebebi de yetişmiş eleman azlığı, yüksek risk faktörü ve kar marjlarının yüksek olmasıdır. Özellikle birinci kısımda genellikle yerleşim merkezlerinden hayli uzak sahalarda, deniz platformlarında ağır ve kısıtlı imkanlarda çalışılmakta ama buna mukabil de yüksek gelir eldesi mümkün olmaktadır.

Yenilenebilir enerji sektörü, gerek son yıllarda dünyanın alternatif enerjilere yönelmesi, gerek buna yönelik teknolojinin sürekli gelişim halinde olması gerekse de (diğerlerine göre) yeni bir faaliyet alanı olması ve Türkiye’de yasal mevzuatın daha yeni şekilleniyor olmasından dolayı parlak bir sektördür.

Nükleer enerjide ülkemiz malesef hayli geride kalmış, Kore’de 40 bin civarında olan üst düzey uzman sayısı Türkiye’de malesef halen 160 civarındadır. Son zamanlarda gündeme fazlası ile gelen nükleer sektöründe iş imkanları kısıtlı ve uzmanlaşmak hayli uzun süreç almaktadır.

Isıtma, soğutma, iklimlendirme, havalandırma gibi branşlarda yeterli know-how ve yetişmiş insan mevcuttur. İlave olarak, enerji mühendisliği tıbbi konularda da çalışmalar yapmaktadır. Ameliyatlarda hava akımlarından yararlanarak enfeksiyon riskinin düşürüldüğü özel türbülanslı ameliyathanelerin dizaynından, damarın içine yerleştirilecek mikro türbinler ile, kalp piline gerekli olan enerjiyi üretmeye yönelik çalışmalar da tıbbi enerji kolunda yürütülen çalışmalardan sadece birkaçıdır.

Henüz çoğu kişinin bilmediği yeni bir alan da Enerji Mimarlığıdır. Günümüzde enerji alanında yapılan major hata ve yaklaşımlardan birisi, önce yüksek enerji tüketen yapı ve sistemler meydana getirip sonra da bu enerji ihtiyacının nasıl karşılanabileceğine yönelik çözüm arayışına gitmektir. Gelişmiş ülkelerde insanların bir övünç kaynağı olarak yaklaşımı, binalarının enerji ihtiyaçlarının düşüklüğü iken, az gelişmiş ülkelerde bu bilince malesef ulaşılamamış, adeta bir canavarcasına enerji israfı yapan yapılar inşa edilmiştir. Enerji Mimarlığı, yapıların malzemesi, güneş yönü, pencere dizaynları, tesisatları ve alternatif enerji sistemleri ile çok daha az enerji ile yaşam alanları oluşturma amacına yönelik çok faydalı ve zevkli bir çalışma koludur. Antalya’da yapılan ve tüm enerji ihtiyacını kendisi karşılayan güneş evi projesi Enerji Mimarlığının en güzel örneklerinden birisidir.

Parlak bir kariyer alanı olan enerjiye yönelik olarak artan istihdam ihtiyacına cevap verebilmek üzere birçok üniversite muhtelif yapılanmalarla, Enerji Mühendisliği, Enerji Ekonomisi, Nükleer Mühendisliği, Enerji Sistemleri Mühendisliği gibi bölümler açmış ve enerji alanına nitelikli personel yetiştirmek üzere çalışmalara başlamıştır.

Yüzeysel olarak verilen örneklemelerden de görüleceği üzere, enerji sektörü oldukça fazla bir yelpazeye sahip olmakla birlikte, uzmanlaşması da zaman ve sebat isteyen bir alandır. 11 senelik tıp eğitimini tamamlamış olan bir uzman hekim, ihtisasını bitirir bitirmez yetkin bir şekilde mesleğini icra etmeye başlayabilmektedir. Lakin, lisans eğitimlerinin akabinde özellikle de enerji sektöründe böyle bir durum söz konusu değildir. Hekimlerin uzmanlaşabilmeleri için gerekli olan ortalama beş senelik süre gibi, enerji sektöründe de üniversite eğitiminin ardından geçecek ortalama beş senelik sürecin sonunda ancak konu hakkında bilgi birikimine sahip olunarak uzmanlaşmaya giden sürecin kapısı aralanmaktadır.

Bu noktada özellikle Türkiye’de, profesyonel iş hayatına henüz adım atmakta olan kişilerde görülen en hatalı yaklaşım mezun olur olmaz yüksek standartlarda ve kariyerli bir iş beklentisidir. Şu an çok iyi bir pozisyonda bulunan hayli yetkin bir elektrik mühendisi arkadaşın “fakülte okurken, mezun olunca mühendis olup, klimalı nezih ofislerde oturup proje imzalama hayali kurarken, şimdi tulumumun cebinden pano anahtarı, çamurlu botumun içinden de cam sigorta çıkıyor” sözü bu konudaki yaşanmış ve unutulmaz anekdotlardan sadece bir tanesidir. Neticede bu süreçlerin ardından gelinen noktada bu arkadaşımız hak ettiği konumu er ya da geç muhakkak ki almıştır.

Gözlemlenen bir diğer hatalı yaklaşım ise enerji sektörü dahil her sektörde insanların tek amacının yönetici pozisyonu olmasıdır. Bugün sanayi ülkelerinin gelişmişlik derecesinde temel göstergelerden birisi, yetişmiş personel sayıları ve oranlarıdır. Gelişmiş ülkelere bakıldığında, istihdamın dağılımında yüzde otuzluk bir bölümü beyaz yaka diye de tabir edilen yönetici konumundaki insanlardan oluşurken, yüzde yetmişlik kısmın da nitelikli çalışanlardan oluştuğu görülmektedir. Ülkemizde bu oran malesef tam tersidir. Açıköğretim başta olmak üzere birçok bölüm lisans mezunu vermekte lakin nitelik ve yetkinlik tatminkar seviyede olmamaktadır. İnsanların lisans mezunu olmaları beraberinde bir takım beklentileri getirmekte ve bu da kendilerinin her pozisyonda çalışabilmelerini mümkün kılmamaktadırlar. Bu sayede milyonlarca niteliksiz ve işsiz lisans mezunu bulunmaktayken; nitelikli ara eleman sıkıntısı artarak büyümektedir. Bunlara verilebilecek en güzel örneklerin başında kaynakçılar gelmektedir. Gerekli tüm sertifikalra sahip, maharetli kaynakçılar aranan elemanların başında gelmekte olmakla birlikte, niteliksiz lisans mezunlarından çok daha iyi standartlarda yaşam sürdürebilmektelerdir. Ülkelerin gelişmeleri ve sanayileşmeleri için, iyi mühendislere, doktorlara, iktisatçılara, ekonomislere olduğu kadar nitelikli kaynakçılara, marangozlara, işçilere de ihtiyacının olduğu unutulmamalıdır.

Temel bir ifade ile enerjiyi, sinerji ve ekserjinin toplamı olarak ifade edersek, buradan sinerjinin kayıplarından (ekserji) arınmış ve tamamı ile işe çevrilebilir bir ifade olduğunu anlayabiliriz. Yazımızın başlığında da belirtildiği üzere, en büyük kaynak olan insan kaynağı, bir sinerjiye dönüştürülmelidir. Burada, sinerjiden kasıt kariyer hedefine ulaşmakta anahtar noktanın kendini geliştirerek daha nitelikli hale gelme yolunda çaba sarfetmek ve fayda getirmeyecek, amaca uygun olmayan şeylere (ekserji) çaba harcamamaktır. Bu noktada, daha yetkin ve donanımlı hale gelerek, kariyer hayatında başarıya giden adımlar sabır ve sebatla atılmalıdır. Şüphesiz ki bu adımların en başında uygun meslek seçimi gelmelidir.

Her sektörün şartları, meşakkati ve buna bağlı olarak getirilerinin farklı olduğu muhakkaktır. Yazımızda ifade edilmeye çalışıldığı gibi, enerji sektörü gerek önemi, gerek zorluğu, gerek geniş istihdam fırsatları gerekse de standartlarının yüksekliği açısından cazibe kaynağı olan bir sektördür. Nasıl ki bir uzman hekim, ihtisası sırasında çok zor şartlarda, ağır bir tempoda ve düşük bir gelirle uzmanlaşma basamaklarını adımladıysa, enerji sektörünü tercih eden (özellikle lisans mezunu) kişiler de tıpkı uzman hekimlerin ihtisas süresi gibi, belirli bir süreyi sektöründe ihtisaslaşma yolunda geçirilen süreç olarak görüp, sabırla çalışmalı ve sebat etmelidir. İngiltere’nin başkenti Londra’da her yıl Hazıran ayında düzenlenen tenis sporunun en eski ve en prestijli turnuvası olan Wimbledon Tenis Turnuvasının sadece bir şampiyonu vardır ama dünyada milyonlarca tenisçi vardır. Bunun gibi, büyük ödüllerin hiçbir zaman az terle kazanılmayacağı unutulmamalıdır.

A.Batur ÇOLAK, MScME, MBA.
BOTAŞ /Saha Müdürü

 

Etkili Ödüllendirme ve Takdir Programları Tasarlama

Ödüllendirme ve Takdir Programları, tüm şirketlerin İK uygulamaları arasında en çok değer yaratan uygulamaların başında geliyor.

Neden mi?

* Motivasyon, performansı yükseltiyor.
* Teşekkür etmenin, ya da ufak bir ödül programının maliyeti çok az.
* İletişimi kuvvetlendiriyor.

Gerçekten etkisi ölçülebilen ve şirket sonuçlarına katkı yaratabilen Ödüllendirme ve Takdir Programları yaratmanın püf noktalarını bulmak şimdi her zamankinden daha önemli.
Ödüllendirme ve Takdir programları şirketlerde zaman zaman lansmanı yapılan sonrasında da birdenbire “çalışmadıkları” sebebiyle ortadan kaldırılan programlar olabiliyor. Bu durumun birçok sebebi olabilir;

* Programlar şirketin kültürüne uygun yapılandırılmamıştır.
* “İçinde benim için ne var?” sorusunun cevabını vermiyordur.
* İnsanlar arasındaki iletişimi kuvvetlendirmiyordur.
* İK, pazarlamasını yapamıyordur.

Oysa ki;

* Herkesin Ödüllendirme ve Takdir programlarına katılma (alabilme) hakkı olmalı. Yani ödül programları herkesi kucaklamalı.
* Hangi davranışların / başarıların takdir edileceği işveren ve çalışan arasında net olmalı.
* Ulaşılabilir davranışlar ödüllendirilmeli.
* Yöneticilerin seçtiği, yada ödüllendirmenin kesin ve net bir şekilde periyodik olduğu (ayın çalışanı gibi) ödül programları genellikle çalışmaz.

Artık Ödüllendirme yapmak yetmiyor, bunu hem yaratıcı hem de insanlar dahil edici bir şekilde yapmak gerekiyor.

İK Profesyonelleri, yöneticileri işin içine dahil etmeli,  Teşekkür eden İK değil, yönetici olmalı.

Ödüllendirme Programları’nın da anatomisi var. Onları hayatta tutan ve organizasyon için fayda yaratan…

İK programları dizayn edilirken ise aşağıdaki şekilde belirtilen dinamiklere dikkat etmek gerekiyor.

Programda başarılı olmak için kriterler neler? Hangi periyodda işleyecek? Kazananı belirlemek için nasıl çalışılacak, örneğin bir onay mekanizması olacak mı? En önemlisi, ödül ne olacak? Parasal mı manevi mi?

Dinamo Eğitim ile 25 Şubat 2012’de yapılacak Ödüllendirme ve Takdir eğitimim ile tüm bu sorularını yanıtını bulabilmek mümkün. http://www.dinamo.co/default.aspx?pid=75396

Benimle iletişime geçmek için: [email protected]

Teşekkürler.

İrem Gökçel Önal | PepsiCo Turkey Field Sales HR Manager
http://peopleprocesses.blogspot.com

Selim Arda Üçer

İnsan yazmayı ne kadar severse sevsin, bilgisayar ekranındaki beyazlık üzerinde beliren karakterleri çoğaltmak konusunda ne kadar hünerli olursa olsun; eğer yazması gereken konu kendisi ise o tuşlar basmaz oluyor. Hele bir de insan kaynakları gibi süslü lafların, son moda sözcüklerin görece daha fazla benimsendiği bir alandan geldiğini iddia ediyorsa klavyeyi hıçkırık tutuyor sanki…

Bu nedenle “Profesyoneller” bölümünde bir insan kaynakları çalışanı bulduk, bakalım kariyerle ilgili ne yazmış” diye iştahla sayfanın altlarını merak edenlere not; bu yazı aşk, evlilik ve tutku üzerine kaleme alınmıştır. Rica ederim beklenti yükselmesin…

AŞK

Seversin, kavuşamazsın, aşk olur…”

Âşık Veysel

Ailedeki iktisatçı popülasyonunun “teşviki!” ile Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü’ne girdiğimde, mezuniyet sonrası hangi mesleğe adım atacağımı bilmiyordum. Ama doğrusu ya hangi meslek dallarından uzak duracağım henüz ilk yarı yılın sonunda kesinleştirmişti. Tercihim, ikinci ve üçüncü sınıfta yaptığım Öğrenci Asistanlığı görevi sonrası akademik kariyere meyletmişti bile. Bu iki yıl boyunca öğrendiğim tüm bilgilerin yanı sıra okulun ne kadar zevkli bir yer olabileceğini de yeniden keşfetmiştim. Hocalarla iç içe bir çalışma ortamı, bilginin insanın etrafını sardığı okul duvarları, sürekli gençlere bir şey anlatma fırsatı bu aşkı tanımlayan nitelemeler oldu. Okul biter, uygun bir yüksek lisans programına kayıt olur ve asistanlık yapmaya başlarım diye düşünürken bir hocamın yönlendirmesi ile son sınıfta tezimi yazarken bir yandan da staj yapmaya karar verdim.

EVLİLİK

“Her şeyde olduğu gibi evlilikte de iç rahatlığı, zenginlikten üstündür.”

Jean-Babtiste MOLIERE

Tamamen bir tesadüf olarak Arthur Andersen İnsan Kaynakları Danışmanlığı Bölümü’nde başlayan stajımın kısa zamanlı çalışmaya dönmesi ile kararımı sorgulamaya başladığım dönem aynı zamanlara denk gelir. Romantiklere kötü bir haberim var; bu hikayede de aşk değil, mantık evliliği kazandı. Hem uzun süreli ilişkiler ve başarılı evliliklerin büyük aşklarla başlaması kural değil ya… Mantık evliliği ile başlar, sevgi zamanla aşka dönüşür, sonra aşk yerini sevgiye de bırakabilir. Haksız mıyım?

İşsiz kalma kaygısı ve kariyer tercihlerinden oluşan soru işareti yumağına tam çözüm bulamamışken; yüksek lisans programım İnsan Kaynakları Yönetimi, kariyer başlangıcım danışmanlık firması olmuştu bile. Arthur Andersen’de başlayan ve şirket birleşmesi sonrası Ernst & Young’da devam eden insan kaynakları serüveni, her genç erkeğin rüyalarının reklam arası olan askerlik ile “kısa dönem” ara verdi.

Şimdi düşünüyorum da danışmanlık, eğitim, proje gibi öğretici süreçleri yoğun olarak yaşadığım bu dönem olmasa, aklımın bir köşesinde daimi misafirliğini sürdüren akademik kariyerden çok kolay vazgeçemezdim. İnsan kaynakları alanında çalışan birinin sürekli bir öğrenme sürecinde olması zorunluluğu, sunumlarla kendini sınaması, eğitimci rolüyle sahnede yer almayı deneyimlemesi, her gün gelişen mesleğimizdeki yenilikleri takip etmek gibi etkenler akademik kariyer sevdasını bana unutturan argümanlar oldu.

Askerlik sonrası masanın diğer tarafına, yani firma tarafına geçmek ve insan kaynağını daha içeriden görmek istedim. Böylece danışmanlık sürecinde kurulan ve bir yere kadar getirilen sistemlerin ömürlerini, geçerliliklerini, gerçekten insana dokunup dokunmadığını görmeyi amaçladım. Doğrusu ya Berko İlaç’ta beş sene süren çalışmam boyunca bu amacıma da ulaştım.

Kuralları net, çerçeveleri birçok sektöre göre daha belirgin şekilde çizilmiş ilaç sektörünün ardından daha dinamik ve esnek bir yapısı olan Speak’te çalışmaya başladım. Türkiye’nin ‘yalnızca satışa odaklı hizmet veren ilk dışkaynak markası’ olarak kurulan Speak’in yanı sıra, kardeş şirket olan ve Türkiye’nin ilk ve tek “kadınlara özel” sosyal alışveriş sitesi olan Evoria.com’un İnsan Kaynakları Müdürlüğü görevini sürdürüyorum. Speak’te yaş ortalaması 24 olan Y Kuşağına insan kaynakları hizmeti vermeyi, satış ve ağırlıklı olarak çağrı merkezi sektörünün eğitim ve işe alım sistemlerindeki esneklikle yaşamayı öğrenirken, Evoria.com ile sosyal medyanın şekillendirdiği görev tanımları ile sistem kurmayı, teknoloji temelli bir organizasyon yapısına hizmet vermeyi deneyimleme şansım oldu.

TUTKU

“Zamanın iki boyutu vardır. Uzunluğu güneşe, derinliği tutkulara bağlıdır.”

Amin Maalouf

İş yaşamının dışında fotoğrafçılık, edebiyat ve Galatasaray ile ilgileniyorum. İlgileniyorum dediysem, her insan kaynakları profesyonelinin sıklıkla karşılaştığı ve özgeçmişlerde hobilerim bölümünü doldururken yazılan el alışkanlığı temelli bir ilgilenmeden bahsetmiyorum! Bir insanı tutkuyla sever gibi; zaman ayırarak, emek vererek, özleyerek… Ve elbette her istediği an kavuşamayarak. Öğrenmeye çalıştığım fotoğrafçılık ve edebiyat için düzenli bir çalışma programım var, bu programa uymaya özen gösteriyorum. Galatasaray ise bir tercihten öte durumda…

Bu kariyer yolu devam ediyor, o nedenle mutu son olup olmadığını daha sonra göreceğiz…

Görüşmek üzere.

Arda Selim Üçer
İK Müdürü

[email protected]

http://www.linkedin.com/profile/view?id=66353606&trk=tab_pro