İpek Aral tarafından yazılmış tüm yazılar

İnsan Kaynakları Teknolojisi

İnsan Kaynakları yazılımları deyince akla bir sürü çözüm geliyor. Uluslararası markalar (SAP, Oracle, IBM, vs) yanında yerel üretimler de (Workcube, Uyumsoft, vs) mevcut piyasada. Ben bu çözümlerden biri yabancı, diğeri Türk iki partner ile çalıştım. İyi veya kötüydü, değerlendirmeye girmeyeceğim. Sadece sonunda seçtiğim yolun, işimi kendi ürettiğim çözümle halletmek olduğunu yazabilirim; kurduğum İK sisteminin algoritmasını kurgulayarak yazılıma aktardım.

Elbette her şirket benim yöntemimi izleyemez, kendisi için bir yazılım (Kar Run İK) yapamaz. Ama kanımca olası bir İK yazılımı satınalması öncesinde sonradan pişman olmamak adına şirketlerin sorgulaması gereken üç ana konu var:

1. İnsan Kaynakları sisteminizi yazılım üzerinden inşa etmeye çalışmayın: Şirketler İnsan Kaynakları Yönetimi çerçevesinde ihtiyaçlarını tanımlamalı ve bu ihtiyaçları karşılayacak yazılımın arayışına girmelidir. Oysa ki genel de sistem tam tersi yürümektedir. Yazılımların algoritması çerçevesinde İnsan kaynakları sistemi kurgulanmaya çalışılmakta, bu giysi de şirketlerin üzerinden sarkmaktadır. Sonuç olarak benimsenemeyen yazılımlar kısa sürede atıl kalmaktadır.

2. Hiçbir yazılım liderlik yetkinliğine sahip olamaz: Hiçbir İK yazılımı, İnsan Kaynakları bölümünün uzmanlık alanındaki liderlik konumunu dolduramaz. Bu nedenle meslektaşlarım mesleki liderlik yetkinliklerini yazılım üzerinden inşa etmeye kalkmamalıdır. Sistem bir sabah çökebilir ama lider İnsan Kaynakları profesyoneli hep ayakta olmalıdır, olmak zorundadır.

3. Yazılımınızı/çözümlerinizi iyi yönetin: Yazılımlar insan faktörü olmadan bir hiçtir, kendi kendine çalışamaz. Yazılımların doğru işletilmesi için gerekli veri girişinin yapılması, içeriğin iyi yönetilmesi, sistemin geliştirilmesi gerekir. Şirketlerde kullanılan İK teknolojilerinin verimliliği onun iyi yönetilebilmesi ile paraleldir.

İŞKUR-İstanbul Kültür Üniversitesi İşbirliği İle Meslek Edindirme Kursları

İstanbul Kültür Üniversitesi ve İŞKUR arasında gerçekleşen iş birliği çerçevesinde,  İstanbul Kültür Üniversitesi tarafından İŞKUR’a kayıtlı İşsizlere ÜCRETSİZ işgücü geliştirme kursları verilecek. İstanbul Kültür Üniversitesi İşletmecilik ve Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulları öğretim üyeleri ve görevlilerinin katkılarıyla gerçekleşen bu kurs eğitimi on farklı iş dalını içermekte.

İstanbul Kültür Üniversitesi, Üniversite-Sanayi ve Sosyal Kurumlar arasındaki İşbirliğine ve Sosyal Sorumluluk projelerine katkı yapmak amacıyla ihtiyacı olanlara yeni bir hizmet alanını açmayı hedefliyor.

AÇILACAK PROGRAMLAR:

1. Elektrik – Elektronik Tasarımı Elemanı
2. Kurgu Eğitimi (Final Cut Pro)
3. Mikro denetleyici Kontrollü Elektronik ve Otomasyon (PIC Basıc Programlama)
4. Tasarıma Yönelik Bilgisayar Programlama Eğitimi
5. Uygulamalı Bilgi Teknolojileri Eğitimi
6. Uygulamalı Temel Elektronik Eğitimi
7. Bilgisayar ve Muhasebe Eğitimi
8. Dış Ticaret Ve Gümrük Elemanı Eğitimi
9. Emlak Danışmanlığı/Finansmanı Elemanı Eğitimi
10. Bankacılık ve Sigortacılık Elemanı Eğitimi

Başvuru Tarihi: 11.05.2010-28.05.2010     Saat: 09:00-17:00

Başvuru Adresi: İstanbul Kültür Üniversitesi Meslek Yüksek Okulları İncirli Yerleşkesi

Tel: 0212. 498 49 40  Fax: 0212.543 69 70 – 0212. 561 33 28

E-Posta: [email protected] ; [email protected]

Not: Kurs süresince kursiyerlere İŞKUR tarafından ayda 330 TL harçlık verilecek ve kursiyerlerin sigortaları İŞKUR tarafından yapılacaktır.

* http://www.iskur.gov.tr/Kurs/KursOnAir.aspx adresinden İŞKUR üzerinden de başvuru yapılabilir.

Size Ne Ödül Versek?

Günümüzde şirketlerin çalışanlarını motive etmek için kullandıkları en geçerli enstrümanlardan biri ödül. Ödüllerin nakdi ve ayni olabileceği üzerine daha önce bir yazım ve videom olmuştu.

Örneğin bir şirket çalışanına ne gibi ödüller verebilir?

– Bir veya bir kaç maaş kadar nakdi ödül

– Topluluk önünde bir teşekkür plaketi ve bol alkış

– Ailesi ile beraber yurtiçi veya dışı tatili

– Daha fazla yetki / sorumluluk, kişiye bağlı yeni insan kaynağı temini

– Kişilerin hobileri ile bağlantılı destek, davetiye, bilet hediyesi (örneğin maç bileti, bir fotoğraf makinesi, vs)

– Yönetim Kurulu Başkanı / Genel Müdürden gelen elle yazılarak imzalanmış bir teşekkür mektubu

– Bir yıllık spor kulübü üyeliği

– Eğer mevcut ise, şirket “özel kulüp” üyeliği

– Şirketin Genel Müdürü ile başbaşa bir yemek

– Bir hafta ücretli tatil

– Değerli bir saat, kalem, vs.

– Kişiye özel yurtiçi veya dışında alınacak mesleki bir eğitim

– Alışveriş çeki

– Ayın en başarılı çalışanı ilan etmek

– Bir yıllık özel sağlık sigortası (özel sağlık sigortası yapılmayan şirketlerde)

– Özel emeklilik sigortası yaptırmak (özel emeklilik sigortası paketi uygulanmayan şirketlerde)

– Oturduğu masanın konumunu değiştirmek, otoparka arabasını bırakmasına izin vermek, vs.

Peki ya siz? Size ne ödül versek motivasyonunuzu arttırabilirdik?

🙂

İnsan Kaynakları’nın Çincesi

İnsan Kaynakları üzerine yapılan niş işler hakkında internette araştırma yaparken karşıma Human Resources Translations.com çıktı.

Site Auerbach International’a ait ve ana hizmeti İnsan Kaynakları süreçleri, entrümanları, teknolojileri üzerine toplam 80 dilde çeviri yapmak. Elbette şu an itibariyle benim bir İnsan Kaynakları profesyoneli olarak kendi iş süreçlerimi örneğin Çince’ye çevirtmek gibi bir ihtiyacım yok. Ama eğer ben Türkiye’den Çin’e gitmeye kalkan bir üretim firması olsaydım, kullandığım her türlü İnsan Kaynakları enstrümanımı Çince’ye çevirme gereği duyardım. O zaman da herhangi bir çeviri bürosu değil, İnsan Kaynakları terminolojisine hakim birilerini bulmaya çalışırdım.

İşte Human Resources Translations.com aradığınız profesyonel teknik İnsan Kaynakları çeviri hizmetini çok geniş yelpazede veriyor ve mevcut müşterilerine baktığınızda birçok uluslararası devi görebiliyorsunuz.

Önemli bir açığı bulup, fırsatı iyi değerlendirmişler, başarılı bir girişim kanımca.

🙂

5. Dünya Gençlik Kongresi / 31 Temmuz-13 Ağustos 2010


5. Dünya Gençlik Kongresi Uluslararası Barış Çocuğu ve E-Gençlik Derneği organizatörlüğünde ve T.C. Milli Eğitim Bakanlığı destekleriyle, 31 Temmuz – 13 Ağustos 2010 tarihleri arasında Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul’da düzenlenecektir. Önceki 4 kongre Havai, Fas, İskoçya ve Kanada’da gerçekleşmiştir. Şimdi, imece teması ile, delegeler atölye çalışmalarına ve çeşitli kültürel aktiviteye dünya üzerindeki bütün ırklara ve uluslara sürdürülebilir mutluluğu getirecek olan açlığı tarih yapmak, barışı, insan haklarını, demokrasiyi, güveni ve gönüllülüğü sağlamak için katılıp çalışmalar yapacaklar.

Kongreye katılan 1000 delege aktivist, eğitmen, sanatçı, girişimci ve gazeteci olmak üzere 5 gruba ayrılacaklar. Kültürel zenginlik içindeki eşsiz bir ortamda çalışırken aynı zamanda delegeler kongreye katılan akademisyenlerle, gelişim uzmanlarıyla, politikacılarla, bürokratlarla, diplomatlarla, sanatçılarla ve deneyimli gazetecilerle tanışıp fakir alış-verişi yapma şansına sahip olacaklar.

Bu kongreye ev sahipliği yapmak Türkiye için kültürünü tanıtmak ve 2 hafta boyunca dünyanın kalbi olmak açısından çok büyük önem teşkil etmektedir.

*

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun

🙂

İyi Polis, Kötü Polis

İki tip yönetici düşünün;

Biri her zaman sevecen, güleryüzlü, hemen hemen her isteğe “evet” diyen, hiçbir talebi reddetmeyen, bütün kadronun çok sevdiği, pamuk şeker. Diğeri ise nadiren gülen, hemen hemen her isteğe “hayır” deyip, talebi reddeden, insanların gördüklerinde yol değiştirdiği, hatta korktuğu, nemrut yanardağı.

Her iki tip yönetici ile çalıştım.

Hangisi tercih edilir, faydalı?

Hiçbirisi.

Neden?

İş hayatında hiçbir zaman her isteğe “evet” veya “hayır” denmez. Hiçbir insan sürekli güleryüzlü veya sürekli somurtkan olamaz. İkisi de sahtedir, içten değildir. Her iki aşırı uç da iş süreçlerinin verimliliğini düşürür, gelişimini engeller. Sürekli “evet” diyen bir yönetici, olumlamasının ardından vaadini gerçekleştiremediğinde lider olarak güvenilirliğini kaybeder. Sürekli hayır diyen yönetici ekibin motivasyonunu ve üretkenliğini kısa sürede sıfırlar.

Elbette her yöneticinin davranışsal yetkinlikleri birbirinden çok farklı. Genel karakter olarak olumlu yaradılışta olanlar yanında olumsuzlar da var. Ama yönetici konumuna oturan kişinin zaten asıl becerisi kendi yetkinliklerini iş süreçlerinin verimliliği doğrultusunda kontrol ve disipline edebilmesinde yatar.  Ne demişler:

Kontrolsüz güç ‘güç’ değildir.

😀

Yerin 540 Metre Altında 30 Can Var !!

Dün haber bültenlerine Zonguldak Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun Gelik Beldesi’ndeki Karadon Müessese Müdürlüğü’ne ait taş kömürü madeninde yaşanan grizü patlamasında 30 işçinin yerin 540 metre altında kaldığı haberi düştü. İçim buruldu, tenim acısı, gözlerim yaşardı. 540 metre altında kalmış 30 işçiye bugün de ulaşılamadı.

Bana göre Gelik’teki patlama şu an Türkiye’nin ana gündemi olmalıydı, siyasetin gölgesinde kaldı. Kaset, başkan, parti derken birçok kişi kazayı belki duymadı, dinlemedi.

Yetkililerin söylediği herhangi bir iş güvenliği zaafiyeti olmadığı. Son kontrol Ekim 2009’da yapılmış. Taşaron firmanın çalıştırıldığı maden ocaklarında zaafiyet olmadığına inanmak bana bir parça saflık gibi geliyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer patlamayı ve gelişim sürecini şöyle aktarmış: “Patlama grizudan kaynaklandı. Tam tespit yapıldı, 30 arkadaşımız aşağıda. 30 kişiye ulaşılmaya çalışılıyor. Saat 13.28’de kaza meydana gelmiş. Kaza meydana gelişiyle ilgili henüz elimizde bilgi yok. Saat 12.59’da ölçüm yapılmış. Otomatik ölçüm cihazlarında gaz oranı normal görünüyor. Saat 13.03’te aşağıda galeri açarken dinamit patlatılıyor. Dinamit patlatıldıktan sonra ölçüm yapılıyor. Metan gazı oranı yüksek çıkıyor. Çalışma bırakılıyor. Elektrik kesiliyor ve bekleniliyor. 13.24’-te tekrar ölçüm yapılıyor. Değerler normal çıkıyor. Ama 13.28’de patlama oluyor.

Ben halen bekliyorum ümitle, bir nefes çıkar diye … ümitlerimin boş çıkacağını bile bile 🙁

20.05.2010 – 30 Madenciyi kaybettik. Allah rahmet eylesin. Ailelerine sabır diliyorum. Bu trajedinin sorumlusu “kader” değil, işin başında oturanlardır, hükümettir, işletmedir. Sorumluların, nedenlerinin net olarak bulunup gerekenlerin yapılması istiyorum.

Öğretim Mi, Öğrenim Mi?

Geçen hafta iş görüşmesinde beğendiğim makina mühendisi adaylardan birinin Amerika Birleşik Devletleri’nde sistem mühendisliği üzerine katıldığı yüksek lisans programı için yaptığı net analiz çok hoşuma gitti. Adayım şöyle dedi:

Ben Türkiye’de bütün mühendislik eğitimim boyunca veya öncesinde hep öğretmen, profesör bana ne verecek diye bekledim. Bir şeyler vermediğinde eleştirdim, sinirlendim. Oraya gittiğimde ise sudan çıkmış balığa döndüm ilk zamanlarda. Bırakın profesörün birşey vermesini, o oturduğu yerden sürekli “benim için ne yaptınız?” diye soruyordu. Kendimi bir anda korkunç bir araştırma, inceleme, değerlendirme, geliştirme, sorgulama süreci içinde buldum. Türkiye’de bir projeyi uflaya puflaya çıkartırken, orada bir yıl içinde dört yıllık lisans programında yapmadığım kadar çok iş çıkardım”

Evet, orta öğretim hayatımızda bize temel sosyal ve fen bilimleri öğretiliyor. Peki ya üniversitede?  Türkiye’de üniversitelerde bizler hangi sürece giriyoruz veya girmeliyiz? Öğretim mi, öğrenim mi? Ben söyleyeyim, görünüşteki ismi yüksek öğrenim ama ezberci zihniyetin bir yansıması olarak realitede yaşadığımız öğretim.

Üzücü ama gerçek.

🙁


Kaynağım İnsan Hürriyet İK’da

16 Mayıs Pazar sabahım ayrı keyifli başladı.

Geçen haftasonu gerçekleşen 2010 Blog Ödülleri Ödül Töreni’nde Zeynep Mengi ile yaptığımız röportajı Hürriyet İK ekinde görünce yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti. İlk üçte yer aldığım haberi gelince ve ilk üçte kimlerin olduğunu öğrendiğimde de çok sevinmiştim. Geliştrend’in yazarlarındandım, Chatterbox’da da İK yazım yer alıyor. Aynı durum sevgili Ömer Ekinci için de geçerli. Kaynağım İnsan Profesyoneller bölümünde Ömer’in profiline ulaşabilirsiniz. Aslında biz bogcular tatlı rekabet içinde birbirimizi besliyoruz, destek oluyoruz. Bu ekip çalışması anlayışını seviyorum.

Benim en büyük dileğim Türkiye’deki iş blogları sayısının artması ve profesyonellerin meslekleri üzerine yazı da üretir hale gelmesi, bilgi ve tecrübelerini paylaşmaları. Bilgi paylaşarak büyüyor. Yazarken ve sonrasında aldığım iyi, kötü tepkiler bana o kadar çok yeni pencere açtı ki, mesleki gelişimimde aldığım blog açma stratejik kararının yerindeliğinin onanması olarak algılıyorum aldığım ikincilik ödülünü de. Sosyal medyayı aktif olarak kullanmak gerek bireysel gelişim, gerek iş süreçlerini geliştirmek, gerekse PR açısından çok faydalı, dengi başka bir enstrüman şu an için ben bilmiyorum.

Fotoğraftan rahat okunmadığını düşünerek Hürriyet İK ekinde yer alan röportajın derlenmiş metnini eklemek yerinde olacak 😀

İpek Aral Kişioğlu: Kaynağım İnsan 9 Ekim 2009’da açıldı. 2005’den beri blog yazıyorum, 2006’dan beri de İK alanında yazılar yazıyordum ama kişisel blogumda yer alıyordu. Kaynağım İnsan’a bu içeriği taşıdım. Ömer Ekinci Geliştrend.com için bana yazı yazmamı teklif edince ilk defa sistemli bir şekilde İK yazısı yazma fikri belirdi kafamda. Türkiye’de elle tutulur bir İK blogu olmadığını farkettim. Yabancı blogları araştırdım ve sonrasında yazmaya bşaladım. Yazdıkça farklı kategoriler ekledik. Son olarak iş ilanları bölümünü ekledik. 30’un üstünde kategori var. İçerik üretmeyi bir disipline koydum. Kaynağıminsan’a başlarken kendime bir hedef koydum ve her gün en az 1 yazı gireceğim dedim. En çok ziyaretçi profesyoneller, mülakat ve görev tanımı konularındaki yazılara geliyor. Üniversite öğrencileri ve iş arayanlar ziyaret ediyor en çok. Günlik 300-500 arası ziyaretçimiz var.”

Küresel İstihdam Sorunu

ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) Yayınları’na ait, Ajit K.Ghose, Nomaan Majid, Cristoph Ernst tarafından hazırlanan “Küresel İstihdam Sorunu” Türkçe’ye Ömer Faruk Çolak trafından çevirilerek, Efil Yayınevi tarafından Mart 2010 da kazandırıldı. Kitap en özet hali ile dünya isdihdam sorununu analiz ediyor.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, Orta ve Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu üzerinde yoğunlaşan kitap dokuz ana bölümden oluşuyor:

1. Giriş
2. Dünya İşgücünün Yapısı ve Gelişimi
3. Eşit Olmayan Bir Dünyada Küreselleşme
4. Gelişmekte Olan Ülkelerde Üretken İstihdam
5. Gelişmekte Olan Ülkelerde İstihdam – Yoksulluk Kesişimi
6. Gelişmiş ülkelerde Kalıcı İstihdam Sorunları
7. Doğu ve Orta Avrupa Ülkelerinde İş Krizi ve Sistematik Geçiş
8. Bağımsız Devletler Topluluğunda İstihdam Eğilimleri
9 Özet

Kitapta kullanılan bilgilerde, üzerine çalışılan ülkelerden gelen veri akışındaki çeşitli yetersizliklerden dolayı bazı sınırlamalar mevcut olduğu belirlitmiş. Ancak bu sınırlamalrı aşmak için bazı metodolojik yeniliklere başvurulduğu eklenmiş.

…. İkili bir ekonomik yapının görüldüğü gelişmekte olan ülkelerde, sorun kendisini yüksek işsizlikte değil, kendi işinde çalışma ve ücretli geçici istihdam şeklinde göstermektedir. Çoğunlukla aşırı derecede düşük verimsizliğin söz konusu olduğu kendi işinde çalışma ve ücretli geçici istihdam, işgücünün kayıtlı alan dışında bir iş bulmak zorunda olan büyük bölümünden oluşmaktadır. ….”

İstihdam ve issizlik Türkiye’nin en büyük yapısal problemlerinden. Problemlere global perspektiften yaklaşabilmek, neden-sonuç ilişkisini daha sağlıklı kurup, verilen tavsiyeleri büyük manzaradan değerlendirebilmek istiyorsanız bu kitabı almanızı tavsiye ederim.