Kategori arşivi: Kültür & Çeşitlilik

Testesteronu Yüksek Kadınlar

İş Kadınları

İngiliz gazetesi Telegraph’ta yer alan bir makaleye göre testesteron seviyesi yüksek kadınlar kariyerlerini finans piyasaları, bankacılık gibi risk oranı yüksek alanlarda yapmayı tercih ediyorlar.

Gazetenin verdiği haberin kaynağı ise A.B.D.’de Şikago Üniversitesi. Üniversite, 500 kadın-erkek MBA öğrencisi üzerinde tükürüklerinden örnek alarak yaptığı araştırmada sözkonusu enteresan sonuçlara ulaşmış.

Araştırmaya katılanlara iki seçeneğe dair bir dizi soru sorulmuş. Seçeneklerden birincisi alacakları garanti bir parasal ödül veya ikincisi ise alıp almayacakları kesin olmayan ama getirisi garantiliye göre çok daha büyük bir piyango. Tükürüğünde testesteron oranı yüksek olan kadınlar risk oranı yüksek olan piyangoyu tercih etmişler.  İlginç olan testesteron oranı yüksek olan erkeklerde ise böyle bir risk alma davranışı görülmemiş.

Araştırma grubunun liderlerinden Profesör Dario Maestripieri “Bu finansal risk almama/hoşlanmama üzerinde cinsel farklılıkların etkilerini inceleyen biyolojik bazlı ilk çalışma ve görülüyor ki, erişkinler arasındaki testesteron oranı farklılıkları onların ekonomik davranışlarında ve kariyer seçimlerinde çok etkili olabilmekte” diyor.

Genel olarak kadınların erkeklere göre daha garantici olduğu, risk almayı sevmediğine inanılır. Araştırma aslen bu inanışın çok da yanlış olmadığı da ortaya çıkarıyor. Araştırmaya katılan kadınların %36’si, erkeklerinse %57’si risk oranı yüksek finans sektöründe kariyer yapmayı tercih etmekte.

Önümüzdeki günlerde testesteron hormonunun beyin üzerinde ne gibi etkileri olduğu ve cinsiyet farklılıkları ile kariyer seçimleri arasındaki bağlantı üzerine yapılacak başka çalışmalar eminim birçok bilinmezi de ortadan kaldıracak.

Peki bu araştırma sonuçlarından biz kadınlar ne gibi bir çıkarım yapabiliriz?

Finans sektörüne girmeyi planlayanlar, finans sektöründe olup mutsuz yaşanlar veya acaba finans bana göre mi gibisinden sorularla kafasını bulandıranlar, hemen tükürüğünüzden bir örnek aldırıyorsunuz ve biyolojik olarak sektöre uygun olup olmadığınızı en yakındaki bir laboratuvarda analiz ettiriyorsunuz.

😀

http://www.time.com/time/health/article/0,8599,1730662,00.html

Sosyal Yaşamda İnsan Kaynakları Uygulamaları

1607_social

Dün Kaynağım İnsan’nın Soru/Cevap bölümüne okurum Cansu çok güzel bir soru bırakmış. Ona cevap verdikten sonra kendi kendime “neden bu konuyu blogumun ana bölümüne taşımıyorum?” diye sordum ve şu an okumakta olduğunuz yazıyı yazmaya karar verdim.

Genelde şirketlerde çalışanların bir türlü anlamadıkları veya anlamak için çaba göstermedikleri bir konudur İnsan Kaynakları Uygulamaları. Nedir bu uygulamalar, ne işe yarar? ve en önemlisi, Cansu’nun sorusu “Sosyal yaşamda karşılaştığımız İnsan Kaynakları Uygulamaları hangileridir?

Yazayım.

Başta İnsan Kaynakları uygulamalarını sıralayalım ve ardından beraber düşünelim;

İşe alım ve oryantasyon
Performans ve Hedef Yönetimi
Yetenek Yönetimi
Eğitim
Kariyer Yönetimi / Koçluk
Ödül Yönetimi
Ücret Yönetimi
Sosyal Hak ve Faydalar
İletişim
Motivasyon
Organizasyonel gelişim
Değişim Yönetimi

Sosyal hayatımızda sanırım karşımıza çıkan en önemli uygulama devletin vatandaşlarına sağlamak zorunda olduğu sosyal hak ve faydalar. Devlet vatandaşlarına sağlık, eğitim ve güvenlik hizmetlerini vermek zorundadır. Şirketlerde kendi bünyeleri, imkanları çerçevesinde çalışanlara farklı sosyal hak ve faydalar sağlıyor; özel sağlık sigortası, lojman, araba, cep telefonu, vs. gibi.

Bunun dışında iletişim ve motivasyon sosyal hayatımızda da her an kullandığımız, ihtiyaç duyduğumuz iki uygulama. Sosyal yaşamda da sağlıklı ilişkiler kurabilmek için iletişim kanallarımızı ve araçlarımızı doğru ve etkin kullanmak zorundayız. Sosyal hayatımızda da kendimi ve çevremizi motive edecek araçlar, yollar, yöntemler bulmak zorundayız hayatı yaşanır ve gelişir çizgide tutabilmek için.

Ve elbet eğitim sosyal hayatımızın bir vazgeçilmezi. Bilinçli birey hayatı boyunca kendini geliştirmek için bireysel eğitimi üzerinde titizlikle çalışmak zorundadır. Eğitim seviyesi arttıkça yaşam kalitesi ve beklentiler artar.

İşe alım, oryantasyon, performans ve hedef yönetimi bu terminolojiyle karşımıza çıkmasa bile aslında sosyal yaşamımızda da bizimledir. Bir arkadaş ortamına girdiğimizde o insan kitlesine kendimizi benimsetmeye çalışırız. Kabul edilmeyi isteriz. Bu aslında bir parça işe alıma benzetilebilir. Sonunda ücret yoktur elbet ama güzel paylaşımlar bu kabul edilmişliğin karşılıdır. Performans ve hedef değerlendirme ise zaten sosyal hayatlarımızda olmazsa olmaz iki uygulama. Her an ayna karşısında kendimizi sorgularız “ben ne yaptım, ne yapamadım, neler yapabilirim” … bunlar aslında başlı başına bireysel performansımızı ve hedeflerimizi sorgulamamızdır. Hedef koymak bir tek iş değil, sosyal hayatımızın bir parçası olmak zorundadır. Hedef çeşitleri üzerine Kaynağım İnsan’da iki yazım da var; Hedef Koymak I ve  Hedef Çeşitliliği ve Motivasyon

Kariyer Yönetimi/Koçluk ve organizasyonel gelişim ise belki ünvan yapılanmaları itibariyle sosyal hayatımızda yok ama onu çok etkiler. Bir genel müdür olduğunu duyduğumuz kişiye tutumumuz ile daha küçük ünvanlı bir tanışığa gösterdiğimiz ilgi düzeyi farklıdır. Genel müdürün gerek niteliksel, gerek yetkisel gelişmişliği kurduğu sosyal ilişkiler boyutuna da mutlaka yansır.

Yetenek Yönetimi sosyal hayatımızda kendini hobilerimiz, ilgi alanlarımızın çeşitliliği ve kişilerarası ilişkilerimiz olarak birebir gösterir. Yeteneklerimizi besleyen ana unsurdur iş harici ilgi alanları ve hobilerimizdir. Bilinçli İnsan Kaynakları Uzmanları bütün çalışanlara şiddetle birer hobi sahibi olmaları, ilgi alanlarını genişletmeleri, geliştirmeri yolunda telkinlerde bulunur çünkü yetenekler bireyin kendisini ifade edebilerek hayata pozitif yaklaşımındaki en önemli aktördür ve bizler kendimizdeki yeteneklerimizi keşfetmenin yollarını çoğunlukla başta sosyal yaşantımızda açarız.

Değişim yönetimi ise yine her bireyin sosyal hayatında da bir değişmezi. Hepimiz her an kendimizi iyi yönde değiştirecek, geliştirecek arayışlar, çalışmalar, eğitimler, ilişkiler içindeyiz.

Sözün özü, İK uygulamalarının birebir ücret yönetimi hariç hepsi ile günlük hayatımızda da birlikteyiz, onları görmemezlikten, bilmemezlikten gelmeyelim, bu disiplini benimseyelim, uygulamaların bir parçası olalım.

😀

Mecidiyeköy Metrobüs Durağı’nda Tahammülsüzlük

bir bakar mısınız? mecidiyeköy metrobüs durağı bir bakar mısınız? mecidiyeköy metrobüs durağı 4197134733_4033de83c14197135181_703d634719

Dün ‘Bi’ Bakar mısınız? ‘ projesinin ikinci etkinliği için Mecidiyeköy Metrobüs Durağı’ndaydık. Birinci etkinliğe kıyasla katılımda ciddi artış vardı. Elliye yakın engelli vatandaşımız (onun üstünde tekerlekli sandalyede katılımcı ile) eylemde hazır bulundu. Basın da geçen etkinlikteki kadar olmasa da kameraları ile olan biteni takip etti. Radikal Gazetesi bugün etkinliği anasayfasıdan duyurdu.

Dün yaşadıklarımızın iki ana değerlendirme açısı var kanımca. Birincisi halkın tahammülsüzlüğü, saygısızlığı, ilkelliği. İkincisi ise Büyükşehir Belediyesinin ‘MODERN’ belediyecilik anlayışı.

Kendi canı yandığında ‘devlet nerede, kim sesimizi duyacak’ diye kendini yerden yere atan insanımız, sıkıntısını 5 dakikalık eylemi ile anlatmaya çalışan engellilere aşağıdaki tepkileri verdi:

“Burada ne işiniz var, sokağa niye çıkıyorsunuz!”

“Gerizekalılar”

“Gidin eyleminizi başka yerde yapın”

Polis “Eylemi bitirin!”

Eylemi bitirip kalabalıktan çıkmaya çalışan engelliler ezilme tehlikesi yaşayınca polislerin verdiği tepki ise “Siz yaptınız, niye yardım edeyim?” oldu.

Şimdi soruyorum:

İnsanlarımızı engelli hakları konusunda bilinçlendirmek için ne yapmalıyız? Özsaygısı olmayan insan ancak diğerine karşı bu derece tahammülsüz, vahşice davranır. Kendisini onun yerine koyamaz, empati kuramaz. Toplumumuza özsaygısını kazandırmak için ne yapmalıyız?

Olayın ikinci boyutu ise, daha bu yıl devreye giren ve modern toplu taşımacılık örneği sayılan Metrobüsler ile ilgili Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Topbaş’a yöneltmek isteğim iki sorudan ibaret;

Sizin MODERN belediyecilik anlayışınızı kavramakta zorluk çekiyorum. Acaba son model araçları getirip, yola sürmekle bitiyor mu olay? … Vah benim zavallı İstanbulluma !!!

Sayın Topbaş, sizi bir tekerlekli sandalyeye oturtsak ve metrobüse herhangi bir duraktan binmenizi istesek … kurduğunuz ‘modern’ sistemden çok eminseniz, bu teklifimi eminim reddetmezsiniz, değil mi?

aniwheelchair

Etkinlik videosu için tıklayınız

Etkinlik fotoğrafları: Müge Çerman

‘Hiçbir İyi Yönetici Engelli İstihdamında Pürüz Çıkartmaz’

ipek aral kişioğlu

1998 yılında İnsan Kaynakları sektörüne adım atan ve halen İnsan Kaynakları ve Stratejik Yönetim Danışmanlığı yapan İpek Aral Kişioğlu ile, deneyimlerinden yola çıkarak ik profesyonelleri ve yöneticilerin engelli çalışanlara yaklaşımları, engellilerin iş gücü piyasasından neden etkin olmadıkları gibi bir çok önemli konuda sohbet ettik.

Engelli istihdamında suçlu aramak yerine, sorumluluk almanın, mücadele etmenin ve başarı için beklemeden, mutlaka harekete geçmenin daha önemli olduğunu vurgulayan Kişioğlu, hem işverenlerin hem de engellilerin sorumluluk almaları gerektiğini belirtiyor.

Sizi tanıyabilir miyiz?

1972 Ankara doğumluyum. TED Ankara Koleji ve Mülkiye mezunuyum. 1997 yılından beri İstanbul’da yaşıyorum ve çalışıyorum. Bir dönem iş nedeniyle Ankara’ya döndüm ancak mesleki gelişimim açısından İstanbul’da olmam gerektiğine karar verdim.

İK sektöründe ilk ne zaman çalışmaya başladınız?

1998 yılında OBEY Yönetim Danışmanlık’da Türkiye’nin ilk yönetim danışmanı Oktay Bora Yağız ile başladım.

Personel seçimlerinizde en çok nelere dikkat ederdiniz? Ve neden?

Herşeyden önce şirketin, bölümün ihtiyaçlarını analiz ederim. Bu analiz görev tanımı, yetkinlikler, şirketin/bölümün hedefleri bazlı olur. Sonrasında ise ilan veya farklı kanallardan gelen adayların tecrübe, nitelik ve yetkinliklerinin şirket ihtiyaçları ile örtüşüp örtüşmediğini incelerim, en uygun adayı bulmaya gayret ederim. Bir diğer çok önemli konu bağlı olunacak bölüm yöneticisinin karakteri ve beklentileridir. Kimi zaman ‘iyi’ adaylar bölüm yöneticisinin karakterine uymadığı için pozisyona ‘uygun’ olamayabiliyor maalesef.

Engelli adaylara gelecek olursak çalıştığınız firmalarda engelli aday alımlarınız gündeme gelince nasıl kararlar alınırdı? Ve departman yetkililerinin engelli aday alınacağını öğrendikleri zaman yaklaşımları nasıl olurdu?

Engelli adayların işe alımlarında İnsan Kaynakları bölümlerinin konu üzerindeki genel politikalarının şirketin genel tavrında ağırlığı vardır. İnsan Kaynakları bölümleri engelli adayların işe alımında üst kademe yöneticileri ikna etmekle yükümlüdür. Zaten emin olun, hiçbir iyi yönetici engellilerin istihdamında pürüz çıkarmaz. Benim sorumluluğumdaki şirketlerde bugüne kadar engelli adayların nitelikleri ve yetkinlikleri pozisyona uyduğu sürece işe alımlarında hiçbir problem çıkmamıştır.

İpek hanım zaman zaman firma yöneticileri ekiplerinde engelli aday görmek istememek gibi önyargılara sahip oluyorlar. Sizce neden? Ve hiç böyle bir durumla karşılaştınız mı?

Belirttiğim gibi ben İnsan Kaynakları bölümü olarak engelli istihdamındaki net olumlu tavrımı her zaman baştan ortaya koyarım ve yöneticileri mutlaka ikna ederim.

Ancak engelli adayların istihdamına meslekdaşlarımdan kaynaklı birkaç gözlemimi aktarabilirim. Birincisi yöneticiler iş performansından emin olamadıkları için risk almak istemiyorlar. İkincisi neden ise engelli çalışanların bölüme, şirkete entegrasyonunda problem çıkma ihtimali. Belki de bütün toplumda olan bir kaygı bu. Engellilerin çok hassas, hemen üzülen, darılan bireyler olabileceği kanısı hakim. Şirket çalışanlarının onlara nasıl davranmaları gerektiğini bilmemeleri, ürkmeleri “şimdi ne gerek var ortamı karıştırmaya” gibi bir düşüncenin hakim olmasına neden oluyor. Üçüncüsü ise sektörel kaygılar. Hizmet sektöründe eğer müşteri önündeyseniz dış görüntü çok önemli oluyor. Görsel olarak mükemmeliyeti yakalamaya çalışan bir sektörde engellilerin müşteri önünde bulunması tercih edilmiyor.

İşverenlerin zaman zaman engelli adaylara karşı oldukça sert ve kabul edilemez tutumları/yaklaşımları olduğunu gözlemliyor ya da duyuyoruz. Sıklıkla ayrımcılık ve mobbing yapılabiliyor sizce neden?

Bahsettiğiniz tarzda bir durum bir defa yaşadım. Olayda davranışsal problemleri olan bir çalışan arkadaşımız, işteki olumsuzluklardan hareketle diğer iş arkadaşının fiziksel engeli ile sinirle karışık bir tonda alay ediyordu. Ancak bu davranış bozukluluğunu kuruma mal etmemek lazım. Aniden gelişen bir olayda yaşananlar kişiseldir. Çirkin söylemleri geliştiren kişi derhal sert bir şekilde uyarılmıştır. Kanımca birçok benzer durumda da engelli çalışanlara yaşatılanlar o esnada muhattap olunan bireylerin karakter zayıflığıdır. Her şirkette patron ve üst kademe yöneticiler dahil yüzlerce çeşit insan bulunuyor, yüz kişinin yüzü de davranışsal olarak çok akıllı, çok olgundur maalesef diyemiyoruz.

Engelli adayları tanışma ya da iş görüşmesine çağırmadan önce kriter belirlerken ve değerlendirirken neleri ön planda tutarsınız?

Birincisi size çok önemli bir tespitimi belirteyim. Engelli aday başvurusu çok az alıyorum. Dolayısıyla çok sık engelli adaylarla görüşme yapma imkanım olmuyor. Kendi kendime de hep soruyorum “neden” diye. Pratiğe gelince, olası bir beyaz yaka iş görüşmesinde engelli aday ile engelsiz adayın zihinsel üretimi konusunda bir ayırım yapmıyorum. Eğer görüşme işçi pozisyonu için ise engelli adayın fiziksel engel yüzdesinin işin minimum gereklerini karşılayıp karşılayamayacağına bakıyorum.

İşverenler nedense engelli adayları hep basit, vasıfsız ve gözlerden uzak tutacak pozisyonlarda görevlendirirler neden?

Ben buna katılmıyorum. Bahsettiğiniz durum hizmet sektöründe müşteri ile yüzyüze iletişime geçen çalışanlar için geçerli olabilen bir durum sadece çünkü bu sektörde engelsiz çalışanların bile fiziksel görüntüsüne müşteriye hoş görünebilmek adına müdahale ediliyor. Bu aşamada da müşteri önünde mükemmeliyeti arayan firma engelli çalışanı sahneye sürmek istemiyor, onu sahne arkasında çalıştırmayı tercih ediyor. Ama bu tercih engelsiz çalışanlara yönelikte de yapılır.

Bir önceki soruma katılmadınız. Bu arada engellilerin diğer çalışanlar gibi kariyer yapma hakkı olmasına rağmen ülkemizde bu konuda engellileri üst kademelerde göremeyiz? Ya da fırsat eşitliği sunulmaz. Peki bu yaklaşımdan kurtulmak için hem işverenlere hem de engellilere düşen görevler neler?

Ben açıkçası size bu konuda da katılamayacağım. Size engelli aday başvurusu ne kadar az aldığımı belirtmiştim. Buradan hareketle daha işe bile başvurmayan yani savaşa bile girmeyen engelli arkadaşlarımızın “bizi üst pozisyonlara getirmiyorlar” gibi bir yaklaşımda bulunmalarını gerçekçi bulmuyorum. Kendisini yetiştirmeyen, nitelik katmayan engelli adaylar büyük rekabet yaşanan iş piyasasında elbette varolamazlar. Benim iş görüşmesi yaptığım engelli adaylardan biri Bilgi İşlem Müdürlüğü pozisyonuna yönelikti. Bu adayımın niteliği arayışıma uymasına rağmen adayın maaş beklentisi çok yüksekti. Pozisyondaki müdürden sık sık seyahat etmesini isteyecektik. Adayım tekerlekli sandalyedeydi ve ciddi bir hareket kısıtı bulunuyordu. İşte bu adayım üniversite bitirmiş, teknik donanımı üst seviyede biriydi, ben onu beğenmeme rağmen iki önemli nedenden dolayı işe alamadım. Ama biliyorum ki, o nitelikleri ile sadece ofis çalışması yapılan ve maddi beklentisini karşılayabilecek bir işyerine rahatlıkla işe girmiştir. Beklentilerinizi karşıladığı aşmada siz adaya engelli olarak bakmıyorsunuz. “Uydu” veya “uymadı” diyorsunuz.

Engelli adaylarla iş görüşmeleri sırasında ve çalışken yaşadığınız, unutamadığınız anılarınız var mı?

Tabii ki var. Ve hepsinin ana fikiri “insan yeter ki istesin, engeller vız gelir” cümlesi üzerine kuruludur. Engelli arkadaşlardan benim tek isteğim kendilerine güvenmeleri, ne istediklerini kafalarında netleştirmeleri ve bu yolda çaba sarfetmeleri, kendilerine nitelik katmaları. Ben “sen orada çalışamazsın, seni işe almazlar” diye olumsuz söylemlerle iş görüşmesine gönderilen ve yüksek oranda fiziksel engelli birçok adayımı gözlerindeki ve konuşmasındaki çalışma azmini görerek, duyarak da işe aldım. Hepsi de başarıyla ve azimleri ile bütün şirkete örnek olarak çalıştılar, halen de çalışıyorlar.

İş dünyasında engellilere ücret politikasında ne yazık ki eşit davranılmadığını gözlüyoruz. Bu konuda engellilerden ciddi anlamda şikayet alıyoruz. İşverenlerin bu tutumundan vazgeçmeleri için neler söyleyebilirsiniz.

Bu gibi uygulamaları olan firmalarla bana göre savaşmak gerekir. Yani yazılı dilekçe devletteki ilgili kuruma şikayet etmek. Engelliler kendi haklarını aramak yoluna mutlaka girebilmelidir. Bu hızlı dünyada hepimiz kendi haklarımızın peşine düşmeliyiz yoksa kimse bir diğeri için enerji sarfetmeye çok meraklı değil. Devletin bu konuda ciddi yaptırımlar getirmesi ve denetimlerini arttırması gerektiğini düşünüyorum. Birkaç tane büyük ceza verilse ve iş müfettişleri işlerini daha disiplinli/idealist yapsalar işverenler de kendilerine çeki düzen verir.

Sizce özel sektörün engelli aday açığı olmasına rağmen engelli çalıştırmayıp ceza ödemesi ya da 50 çalışan yerine 48 çalışan sınırında kalarak yeni şirketler açmaları gibi yaklaşımlarının altında yatan gerçekler neler?

İşverenlerin engelli çalıştırmak istememelerinden ziyade ben işverenin bu limite girip çalıştıracak uygun engelli bulamamaları faktöründen bahsetmek istiyorum. Belirttiğim gibi beyaz yaka kadrolar için çok az engelli aday özgeçmişi geliyor önümüze. Mavi yaka dediğimiz işçi kadrolarda ise fiziksel emek ağırlıklı oluyor. İşverenin minimum seviyedeki fiziksel emek ihtiyaçlarını karşılayacak engelli aday inanın çok az geliyor işverenin karşısına. Birçok işveren uygun engelli çalışan bulamadıkları için ceza almamak için dediğiniz uygulamalara başvuruyor. Ben israrla engellilerimizin işgücü piyasasına girmekte çok da istekli olmadıklarını düşünüyorum. Ya aileleri ve yakın çevrelerinin geliştiridiği negatif söylemler “yapamazsın, başaramazsın, seni almazlar”, ya kendilerine olan güven eksikliği, ya da nitelik olarak kendilerini geliştirmemeleri, bir çeşit kurban psikolojisi onları aktif ve akresif şekilde iş aramaktan alıkoyuyor. Bu arada işverenin elindeki iş imkanlarını beğenmeyen engelli adaylardan da bahsetmiyorum. Ben biraz da engellilerin iş arama, iş bulma, işte kalma konusunda kendilerini sorgulamalarını istiyorum açıkçası. İş piyasası bir mücadele, rekabet arenası, herkes için.

‘Doğru personel devamlılık ve verimliliği getirir’ sözünden yola çıkarsak bir firmanın karlılığının arttırılmasında doğru personel alımı ve yönetiminde İK çok önemli bir rol oynar. Konuyu buradan düşünecek olursak %3 engelli çalıştıran firmalarında engelli adayların tüm SSK primlerini devlet karşılar ve ayrıca %3’ün aşılması durumunda da devlet yine her engelli adayın %50 oranında SSK primini hazine tarafından karşılar. Bu durum işverenler için çok önemli bir katkıdır. Ancak neden bu ayrıcalık işverenler tarafından doğru yönetilmez?

Engelli aday başvurusu bu kadar az olursa elbet yönetilemez. Ben engelli adaylara iş piyasasına, arayışına aktif olarak girmelerini, kendilerinin niteliksel gelişimlerine önem vermelerini, engelli ailelerin iş arama aşamasında güven kırıcı olmaktan ziyade motive edici olmalarını rica ediyorum. Engelli olmak hayal kurmaya engel değildir. Hayal kursunlar çalışmak adına ve hayallerini gerçekleştirmek için köşelerinde oturup beklemesinler, harekete geçsinler, imkanlarını zorlasınlar. Eğer etrafımızda başarılı, kendini yetiştirmiş, geliştirmiş engelliler görebiliyorsak, demek ki yapılabiliyor anlamına gelir. Başarılılar ne yaptı da başardı, araştırsınlar, ilham alsınlar.  Yılmasınlar. Engelsiz milyonlarca işsiz varken, gerçekçi baksınlar dünyaya. İşlerinin zor olduğunu bilsinler. Zor ama imkansız değil.

Diğer ülkelerde 15 ya da 20 gibi çalışan sayısına ulaşan işletmelerde %6 ve hatta %8 gibi yüksek oranlarda engelli çalıştırma zorunluluğu var. Ülkemizde ise bu oran 50 çalışana ulaşan her işletmeye %3 engelli çalıştırma zorunluluğu getirmektedir. Sizce özel sektör ve kamuda engelli adayların aktif olarak iş hayatına katılabilmelerini sağlayacak daha kalıcı çözümler için neler yapılmalı?

Kesinlikle. Bizim ülkemizde İnsan Hakları uygulamaları çok geri seviyede. Bu seviyeyi üste çekmek için engelli vatandaşlarımızın da organize olarak tepki vermeleri, haklarını aramaları lazım. Büyük metropoller ve bütün Türkiye’de geniş katılımlı, eş zamanlı bir Engelliler Mitingi düzenlense, binlerce insan sokaklara dökülüp yürüse, konuşmalar yapılsa, devlet ile oy peşine düşen siyasiler üzerlerinde bu konuda ciddi baskı hissetseler, eminim bir fark yaratılır. Ayrıca dünyadaki engelli kuruluşları ile işbirliği yapılsa, bilgi ve tecrübe alışverişine girilse, kullanılan mücadele yöntemleri ve global anlamda ses duyurmak açısından büyük gelişimler sağlanabilir. Engelli ailelerine de büyük iş düşüyor. Engelli çocuklarını “yapamazsın, başaramazsın” gibi söylemlerle veya kaygılarla gerçek hayattan uzaklaştırmasınlar, onları eğitim hayatlarını tamamlamaları için zorlasınlar, gelişim ve mücadelerine destek versinler.

Şimdi de Engelsizkariyer.com’a gelecek olursak ilk ne zaman duydunuz? Ve düşünceleriniz neler?

Sosyal medya kanalı ile tanıştığım engelli bir arkadaşım sayesinde öğrendim. Ben bir sohbet esnasında “neden sadece engelli adaylara yönelik bir iş ilanı sitesi yok” diye sormuştum. Simto Alev bana “Var, Engelsiz Kariyer” diyerek sitenizin bilgisini ve adresini vermişti.

Son olarak Engelsizkariyer.com aracılığı ile herkese vermek istediğiniz mesaj var mı?

Var, hem de bir değil, birden çok önemli mesajım var;

  • “Zaten bize iş vermiyorlar” gibi bir önyargı ile baştan kendilerini demotive etmesinler.
  • Eğitimlerini mümkün mertebe tamamlasınlar.
  • Entellektüel gelişimlerine özen göstersinler.
  • Ofis ortamlarında bulunabilecekleri konularda uzmanlaşmak üzere, örneğin muhasebe, personel, satınalma, idari işler, insan kaynakları, lojistik, kendilerine yatırım yapsınlar, kitap alıp okusunlar, kurslara gitsinler.
  • Farklı ortamlarda (internet, gazete) çıkan iş ilanlarına yılmadan, korkmadan, ‘beni almazlar’ önyargısından sıyrılarak başvursunlar, hiçbir zaman entellektüel sermaye olarak kendilerini engelsiz adaylardan farklı görmesinler. Bu bir alışveriş, aday kendini farklı/yetersiz görürse, işe alacak kişi de farklı görür, öyle davranır.
  • Çok büyük rekabetin yaşandığı iş piyasasına girmeye çalıştıklarının bilincinde olsunlar, aşırı iş seçicilik lüksü artık kimsenin yok.

Röportaj: Mehmet Kızıltaş

Kaynak: Engelsizkariyer.com

Bi’ Bakar Mısınız? Etkinlik No2

metrobus145

21 Kasım’da Cevizlibağ’da geçekleştirdiğimiz ilk etkinlik sonrası, gayet güzel tepkiler aldık. Katılımcılar hususunda sıkıntımız olsa da kamu nezdinde beklediğimiz etkileri yarattık.

Öyle ki eylemden bir gün sonra, aynı yerde aynı şekilde Star Haber engelli bir muhabir ile bizim eylemin replikasını bile yaptı. Öte yandan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, o gün bizimle orada olan Tan Sağtürk’ü arayarak kendisi ile bu hususta görüşmek istediğini belirtince, biz de olmaz öyle hep birlikte görüşelim diyerek bir randevu talep ettik. Bakalım beklemedeyiz !

Beklemedeyiz dediysek, boş duracağız demedik ! 19 Aralık 2009 Cumartesi Saat 14.00‘da Mecidiyeköy Metrobüs durağında yeni bir etkinlik daha yapıyoruz. Üstelik bu sefer Mecidiyeköy’de engellilere uygun olarak hazırlandığı belirtilen duraktan metrobüse binerek, Zincirlikuyu’ya gideceğiz. Lakin Zincirlikuyu’da inip inemeyeceğimiz meçhul :)

Bu yazıyı okuyan herkesi, o gün orada olmaya davet ediyorum.

.

Yukarıdaki yazı bana ait değil.

Yazı ‘Bi’ Bakar Mısınız?’ projesinin fikir sahiplerinden ve aktif üyelerinden Yicit’in blogundan alıntı. Birinci etkinlik sonrasındaki gelişmeleri çok güzel özetlediği için ben birkaç kelime geveleyeceğime okuyuculara net özet vermeyi tercih ettim.

Evet, Yicit’in de belirttiği gibi herkesi 19 Aralık Cumartesi günü saat 14:00’de Mecidiyeköy Metrobüs Etkinliğine bekliyoruz. !!!

.

Bi’ Bakar Mısınız? Proje Blogu

Bir Bakar Mısınız? Mecidiyeköy Facebook Etkinlik Sayfası

2. Engelsiz Kariyer Akademi Buluşması

BulusmaBanner

Kazanmak için Başlamak Lazım

3-6 Aralık 2009 tarihleri arasında İstanbul Yeşilköy’de Engelsiz Yaşam Fuarı’nda Türkiye’nin İlk Engelliler İnsan Kaynakları ve Kariyer Portalı Engelsizkariyer.com’un ev sahipliğinde,  ‘1gün, 1konu, 1konuk ve 1konser‘  başlığı ile 2. Engelsiz Kariyer Akademi Buluşması düzenlenecek.  İnsan kaynakları dünyasında Engelsiz Kariyer ilk kez  engelli adayların her geçen gün daha da önem kazanmaya başladığı günümüzde; ‘Kazanmak için Başlamak Lazım‘ sloganı ile çağrıda bulunuyor.

4 gün sürecek ve engellilerin kaçırmaması gereken buluşmada ‘Çalışan Engellilerde Mobbingle Karşı Karşıya‘ konulu çok önemli bir konuda engellilerin iş yaşamında karşılaşabilecekleri psikolojik taciz ya da yıldırma gibi durumdan başa çıkmanın yolları anlatılacak. Engelsiz Kariyer bu yıl Türk popunun en sevilen ve en başarılı ismi Murat Evgin Konseri düzenleyerek ziyaretçilerinin keyifli zaman geçirmesini de unutmadı.

Buluşma Programı:

1.Gün 03.12.09 – Perşembe
Standımızda engelli ziyaretçilerimize Online İş Fırsatlarından yararlanma eğitimleri.

2.Gün 04.12.09 – Cuma
Standımızda engelli ziyaretçilerimize Online Özgeçmiş (CV) oluşturma ve etkili Ön Yazı Yazma teknikleri eğitimi.

3.Gün 05.12.09 – Cumartesi
Standımızda engelli ziyaretçilerimize iş yaşamında başarılı olmanı yolları ve yaşadıkları problemlerin çözümü gibi iş hayatı ile ilgili her konuda danışmanlık hizmeti.

4.Gün 06.12.08 – Pazar
Konu : Çalışan Engellilerde Mobbingle Karşı Karşıya
Konuk : Çağlar Çabuk , Koç, Mobbing Bilgilendirme Uzmanı
Saat : 13.00 – Seminer Salonu

KONSER
Engelsiz Kariyer’den tüm ziyaretçilerine ücretsiz
MURAT EVGİN
Saat : 15.00

Bugün Cevizlibağ Metrobüs Durağındaydık

bi' dakika bakar mısınız?bi' dakika bakar mısınız?Metrobüse gidiş denemesiMetrobüs Cevizlibağ durağı bi' dakika bakar mısınız?Simto ile röportaj

Bugün “Bi Bakar mısınız?” etkinliği için saat 13:00’de Cevizlibağ Metrobüs durağında buluştuk. Etkinliğin amacı sayısı 8,5 milyonu aşan engelli vatandaşımızın gündelik hayatta karşılaştıkları zorluklara kamuoyunun dikkatini çekmekti.

Bilindiği üzere metrobüs İstanbul yaşantısına girdiği andan itibaren hızla çok önemli bir toplu taşıma aracı haline geldi. Ancak İstanbul’da yaşayıp, sayısı milyonları bulan engelli vatandaşlarımız gündelik hayatlarını kolaylaştırabilecek, zenginleştirebilecek bu aracı kullanmak imkanına maalesef sahip değiller. Biz de bugün yaptığımız etkinlikte bu imkansızlığa vurgu yapmak istedik. Etkinliğe katılan sağduyulu sanatçılardan biri Tan Sağtürk’tü. Medyanın da yoğun ilgi gösterdiği etkinlik süresince tekerlekli sandalyedeki engelli katılımcılardan Filiz Gülci üst geçidin yüksek merdivenlerinden yukarı taşındı, ardından durağa indirildi. Ancak bırakın metrobüse ulaşmayı, tekerlekli sandalye ile bankodan geçmek bile neredeyse imkansızdı. Dİğer tarafta ise Simto Alev kameralara karşı kendisine yöneltilen sorulara cevap verdi.

Sözün özü “gelişmiş, modern belediyecilik” söylemleri ile yola çıkan, seçim alan politikacıların sıfır puan ile sınıfta kaldığı birgün yaşadık bugün Cevizlibağ’da.

Etkinlikler devam edecek, “Bi Bakar Mısınız?” ı lütfen takip ediniz. 🙂

4121322853_e05a98e5864122098572_a42cab769f

“Bir Dakika Bakar Mısınız? Ben Buradan Çıkamadım” etkinlik çıkartmaları engelliler için hareketliliği engelleyen her yere yapıştırıldı !

Bi’ Bakar Mısınız?

Proje Hakkında

Projenin Tanımı :

Özürlüler Vakfı adına yürütülen, internet kullanıcılarının gönüllülük esasına dayanarak katılım sağladığı, online ve offfline bölümlerden oluşan, geleneksel medya ve ünlüler tarafından da desteklenen, bütünleşik bir iletişim ve etkinlik çalışması.

Bi’bakar mısınız ?

Hiç düşündünüz mü 20 adet tekerlekli sandalyeli ve görme özürlü bir araya gelip İstanbul içinde bir yerden bir yere gitmek istese ne olur ?

Biz düşündük ve dedik ki, 20 tane tekerlekli sandalyeli ve görme özürlü arkadaşımızla birlikte metro, otobüs veya metrobüs kullanarak gezintiye çıkalım.

Bu kent bizim için olduğu kadar, özürlüler için de insanca yaşama hakkı sunabiliyor mu bir görelim. Yaşadıklarımızı sosyal medya ve geleneksel medyada anlatalım. Çektiğimiz görüntüleri ve anılarımızı insanlarla paylaşalım. Nüfusumuzun %12.29’unu oluşturan özürlülerimizin yerel ve genel yönetimler tarafından ne kadar umursandığını, nelerin doğru nelerin yanlış olduğunu birlikte saptayalım ve özürlülerin karşı karşıya olduğu ayrımcılık konusunda kamu bilinci oluşturalım.

Projenin Amacı :

Toplumsal yaşamda özürlülerin ulaşım ve benzeri alanlarda maruz kaldıkları ayrımcılık ve karışı karşıya oldukları zorluklar hakkında çalışmalar yaparak farkındalık yaratmak.

Özürlü insanların hayatlarını kolaylaştıracak yöntemler üretme konusunda kamuoyu oluşturmak.

Mecralar :

1.Sosyal Ağlar
2.Kampanya Blogu
3.Etkinlikler
4.Geleneksel Medya

Proje Özeti :

Belirli periyotlarla Tekerlekli Sandalye’de yaşanlar, Görme ve İşitme Engelliler ile birlikte; Özürlüler Vakfı önderliğinde sosyal medya kullanıcılarının ve tanınmış simaların da katılımıyla, ses getirecek sokak etkinlikleri gerçekleştirmesi esasına dayanır.

Etkinlikler İstanbul sınırları içerisinde üç ayrı bölge ve civarında yapışır: Kadıköy, Beşiktaş ve Bakırköy.
İsteyen herkes blogumuzu takip ederek etkinlikler hakkında bilgi sahibi olabilir ve bize katılabilir.

.

İlk Etkinlik: 21 Kasım Cevizlibağ Metrobüs Etkinliği

Etkinliklerimizden ilki, Metrobüs’te yaşanan sıkıntılara dikkat çekmek için yapılacaktır. Metrobüs hatları içerisinde yalnızca belirli duraklarda özürlüler için ulaşım imkanı sağlanmakta, fakat tüm duraklarda bu imkan sağlanmamaktadır.

Hal böyle olunca; metrobüs kullanarak bir yerden bir yere gitmek isteyen tekerlekli sandalyeli, dönüp dolaşıp ancak bindiği durakta yada alakasız bir durakta inebilmektedir.

İlk hedefimiz bu ayrımcılığa dikkat çekmek için metrobüs kullanarak gezintiye çıkmak olacaktır!

Program
Etkinlik Yeri: Cevizlibağ Metrobüs Durağı
Buluşma Saati: 13.00 (Cevizlibağ Metrobüs Durağı)
Etkinlik Saati: 13.30 – 15.30
Güzergah: Metrobüs Hattı

Notlar
•   Sorularınız için 02122638828  numaralı telefonu arayarak detaylı bilgi alabilirsiniz.

Nasıl Bir Etkinlik Olacak?
Hiç düşündünüz mü 20 adet tekerlekli sandalyeli ve görme özürlü bir araya gelip, bir Cevizlibağ’dan metro ile Mecidiyeköy’e gitse ne olur ? Biz düşündük ve dedik ki bir deneyelim. Tekerlekli sandalyeli ve görme özürlü arkadaşımızla birlikte metrobüs kullanarak bir gezi yapalım.

Biz bir yerden bir yere gitmeye, metrobüse binmeye, kendimize yer bulmaya çalışırken neler yaşanacak bir düşünün.Metrobüs belki duracak, belki basıp gidecek…  İnsanlar işine gücüne geç kalacak ve daha neler neler….

Elbette fotoğraf makinalarımız, kameraman arkadaşlarımız, basın ve o gün orada bizimle bulunacak olan ünlüler de bütün olan biteni kayıt altına alacak. Biz de tüm yaşananları daha sonra hem bu blogda hem de erişebildiğimiz tüm mecralarda paylaşacağız.

.

Ben orada olacağım, herkesi katılmaya davet ediyorum 😀

Bi’ Bakar Mısınız? Blog

Facebook Etkinlik Duyurusu

Facebook Bi’ Bakar Mısınız? Fan Sayfası


Homo Kaynakları !

Gayler

Başlık çarpıcı olmalı değil mi? Kadın haklarının en başta bir insan hakları sorunu olması gibi eşcinsel hakları da önemli bir insan hakları sorunu. Gayler özellikle yaratıcı mesleklerde oldukça başarılı olsalar da, ülkemizde, kamufle olmakta zorlanan çoğu oldukça eğitimli travesti iş bulma konusunda çok zorlanıyor ve fuhuşa itiliyor.

Tabi gaylerin kısmen kendini gizleyebilmesi yaşadıkları sıkıntıları önlemiyor, özellikle gay olduğunun tahmin edilebildiği, fazla maskülen olmayan arkadaşlarımızın iş yerinde çeşitli aşağılamalar yaşadıklarını, eşcinsel oldukları için işten çıkarıldıklarını biliyoruz.

Toplumumuz pek çok konuda olduğu gibi eşcinsellik konunda da bilgisiz, örneğin eşcinsellik hakkında yaygın bir söylem cinsel tercih olduğudur, ama bu ifade yanlıştır. Kimse cinselliğini seçmez, hiç kimse ben eşcinsel olayım demez ve çoğu kimse bunu büyük acılarla zar zor kabul eder. 40 yaşına gelmiş halen eşcinselliğini kabul edememiş acı çeken bir sürü insan vardır.

Eşcinsellik cinsel tercih değilse peki nedir? Eşcinsellik insanlık tarihinin her döneminde, her din ve toplumda görülmüş, doğada görülen bir cinsel çeşitliliktir. Bilim kısmen genetik olduğunu düşünüyor, tüm bulgular bunu doğrular nitelikte, yani tanrı vergisi. Zaten doğada çoğu memeli canlıda görülmesi bunun bir kanıtı. Davranışları yakından incelenen (şimdilik)  500’e yakın canlıda görülen (150’si kuş türü) * eşcinsellik doğaya aykırıdır demek bir haksızlık.

Ayrıca bütün toplumlarda, din-milliyet, ülke, ırk, zenci, beyaz, çekik gözlü v.s farketmiyor eşcinsellerin % oranı, yani insan doğasında görünme yüzdesi aynı, ama bazı demokratik ülkelerde bir cüzzamlı gibi saklanmadıkları için sayıları fazla zannediliyor.

Oysa, örneğin bugün şurada bilgisayar sayesinde birbirimizle yazışıyor, iyi kötü, kavgalı kavgasız birşeyler konuşuyor, paylaşıyorsak bunun önemli bir payının bir eşcinsele ait olduğunu ve onun gay olduğu için ne acılar çektiğini, ne tür haksızlıklara uğradığını bilmiyoruz ki bilgisayar-teknoloji adına verilen dünyanın en büyük ödülü onun adına verilir. **

İnsanlar tanımadığından, bilmediği herşeyden korkar, bizi tanımıyorsunuz, eşcinsellik nedir tam bilmiyorsunuz, toplumun bütün korkuları bu yüzden. Eminim pek çok arkadaşımı tanısanız, bir kafede bir kaç saat muhabbet etseniz, bir kahve içseniz bu fikriniz değişecektir.

Biz de insanız, biz de ağlıyor, gülüyor ve aşık oluyoruz, bizim de bir annemiz var… İçimizde iyi insanlar da var, kötü insanlar da, tıpkı heteroseksüller gibi, onlardan ne fazla, ne eksik…

Yazan: Gaykedi
.

Engelliler ile çalışmak – II

injured_personTürkiye nüfusunun %10’unun Engelli olduğunu ve Engellilerimizin istihdam edilmelerine yönelik 4857 nolu İş Kanunu 30. maddenin içeriğinden önceki yazımda bahsetmiştim.

Hatta Engellerin istihdamına yönelik özel bir web sitesi olması gerekliliği üzerine de bir yazı yazmaya kararım vardı. Ama sevgili Simto Alev böyle bir web sitesinin varlığından beni haberdar etti. Engelsiz Kariyer çok önemli ancak işgücü piyasasında henüz duyulmamış bir girişim. Duyanlar duymayanları lütfen haberdar etsin 🙂

Geçen haftanın Hürriyet İK’sında ise Adecco Fransa’nın Engelliler için özel ajans haberi ilgimi çekti, ‘darısı Türkiye’ye’ dedim.

Engelliler ile çalışmak birçok vakada insana büyük hayat dersleri verebilecek nitelikte. Engelimiz olmadığında sahip olduklarımızın kıymetini maalesef bilmiyoruz ve kendimizi adeta israf ediyoruz hem fiziksel, hem de psikolojik bakımdan. Çoğu zamanda önemli hayat dersleri hiç beklemediğiniz anlarda karşınıza çıkıyor. En azımdan benimki böyle olmuştu.

Fabrikaya toplu işçi alımı yapıyordum. Erkek ve kadın aday etapları ayrıydı. Ne yalan söyleyeyim, kadın adaylarla görüşmek her zaman daha keyiflidir çünkü görüşmeye tertemiz, özenli gelirler. Aynı özen erkek adaylarda nadiren vardır.

Görüşme programımda beş yüzün üstünde aday vardı ve günde 60-70 civarı ile ancak tanışabiliyordum. Seri ilerleyen görüşmelerde gün bitişine doğru bende de yorgunluk belirtileri başlıyordu. Bahsedeceğim engelli aday ile görüşme etabının sonunda, yani artık başımdaki ağrı gözlerime vurduğu sırada tanıştım.

Kapıdan içeri koltuk değneği ile tek bacağı olmayan güzel yüzlü, maskulen tavırlı zayıfça bir kız girdi. Kaba ve abartılı üslüpla “Oturabilir miyim?” diye sordu. Böyle zamanlarda aklıma bir sürü espri gelir ama aday kaldıramayabilir diye ağzımı açmam. İçimden “Lütfen dövme beni” dedim elimle oturmasını işaret ederken.

İsmini iznini almadığım için kullanamayacağım aday daha benim konuşmamı beklemeden gayet sert bir tavırla “Benim bacağım olmayabilir ama her işi yapabilirim” diyerek söze başladı. Sonrasında doğuştan engelli olduğunu, İzmit depreminde ailesinin birçok ferdini kaybettiğini öğrendim. Onu babası kurtarmıştı, karşı dairedeki amcası ve kuzenleri hayatlarını kaybederken. Şimdi ise çalışmak istiyordu ve hareket kısıtından dolayı evi civardaki arayışı olumsuz sonuçlanmıştı. Bizim fabrikanın açılacağını duyunca hemen başvurmaya karar vermişti ama etrafındakiler ona “orası büyük fabrika, seni almazlar” demişlerdi. O kendisine ve başarabileceğine inanıyordu. Ona ‘okumak zorunda değilsin’ demişlerdi, o liseyi bitirmişti.

Ona olası tek çalışma yerinin paketleme olabileceğini ve orada da ayakta durması gerekeceğini söyledim. Normal bir insan bile 8-10 saat ayakta kalmakta zorlanırken bunu nasıl  başaracağını sordum. Yüzü düştü, gözlerindeki meydan okuyan bakış yok oldu ve “Yapabilirim” dedi sadece.

Elimdeki başvuru formuna baktım uzun uzun, daldım gittim. Onu düşledim paketlemede. Kolileri indirip kaldırırken, bantlarken, ürün sepetlerini taşırken, boşaltırken, koli başlarında eğilip doğrulup ürün yerleştirirken … nasıl olabilirdi ki? … sonra aklıma birden onu bir sandalyeye oturtmak geldi, ürünlerdeki çapakları temizleyebilirdi … ve gülerek bakışlarımı formdan kaldırıp gözlerinin içine baktım, “Benden haber bekle” dedim.

Onbeş gün sonra işbaşı eğitimlerini verirken ürün çapaklarını temizlemekten sorumlu ‘yeni paketleme elemanımızdaki’ heyecanı görmek, yaşadığı mutluluğu paylaşmak ne güzeldi. Beni her gördüğünde asker selamı ile “Merhaba İpek hanım” demesi ne farklıydı. Kanımca bu işe alımda kazanılan sadece işgücü değil, insanın kendisiydi. Her ne koşulda olursa olsun yaşamanın çoşkusuydu.

Herkesin yüreklerindeki başarma inancının hiçbir zaman yokolmaması dileğim ile …

😀