Günün Haberi MİGROS’dan

Benim İnsan Kaynakları kariyerimde çok önemli yeri olan Migros’un satışı son günlerde ekonomi gündemini meşgul ediyordu. Nitekim sonunda İngiliz BC Partners’a satıldı. Bugünkü Radikal’de aşağıdaki bloguma taşıdığım haber çıktı ve ben çok sevindim.

Bülend Özaydınlı ben Migros’da çalışırken Nakaştepe’ye çekilmişti. Kendisi açısından çok parlak olan bu ilerleme Migros’da tam tersi etki yaratmıştı. Bana göre Bülend Bey’in ayrılması ile Migros Türkiye perakendecilik sektöründeki innovatör kimliğini tümüyle kaybetti. Ben şirkette çalışırken, Bülend Bey’in gidişinden çok kısa süre sonra insanların kafaları ve ellerinden çok ağızları “kötü niyetli” çalışmaya başladı.

Aslında Koç’un Migros’u elden çıkaracağını duyduğumda hiç üzülmemiştim. Zaten Rusya Ramstoreların Enka’ya devredilmesi dünya devine dönüşebilecek bir şirketi göz göre göre parçalamak demek. Ama tabii şirketi dünya devine dönüştürebilecek kapasitede yöneticileriniz yoksa ( ki yok ), Koç Holding’in başında oturanlar da çareyi dinamik perakendeden çıkmak ve stabil enerjiye yönelmekte bulmuşlar. Benim bıraktığım Migros “yenilikçi-yaratıcı” yönetim açısından gerçekten berbattı, Bülend Bey’in mirasını sadece tüketen mirasyediler gibiydiler ama şimdi görülüyor ki herşey değişecek … okuyun lütfen …

Migros’a 1.9 milyon YTL veren grubun yönetimini, vaktiyle Koç’ta CEO ve Migros’ta müdür olan, kurumun satışına karşı çıkan Özaydınlı üstlenecek.

RADİKAL – İSTANBUL – Bülend Özaydınlı 2000 yılında Tofaş’ın başına geçmek için ayrıldığı Migros’a yeniden dönüyor. Koç Holding İcra Kurulu Başkanlığı’ndan geçen yıl Migros’un satışını istemediği için ayrılan Özaydınlı bu kez Türkiye’nin süpermarket devinin kapısından patronlardan biri olarak giriyor. BC Partners’ın satın alma operasyonuna baştan sona kadar katılan ve yeni dönemde şirketin Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapacak olan Özaydınlı’nın Migros’ta bir miktar hissesi de olacak.

Çünkü BC Partners, 10 yılını verdiği Migros’u daha da büyütmesini istiyor. Bunun yanı sıra dünyanın büyük şirketlerinde üst düzey yöneticilere verilen hisse senedi opsiyonları Özaydınlı’ya da verilecek. Önümüzdeki yıllarda Bülend Özaydınlı’nın Migros’taki payı şirketin hisse senedi ve mali performansına bağlı olarak artabilecek.”Girişim sermayesi şirketleri genelde beş yıl kalıp sonra ortak oldukları şirketten hisseleri satıp ayrılır. BC Partners da böyle mi yapacak” sorusuna “BC Partners isterse ayrılabilir, ama ben hep burada olacağım ve Migros’u Türkiye’nin en kurumsallaşmış şirketi haline getireceğim. Migros’un Türkiye’deki geçmişi kendisine talip olanların tümünün kuruluşundan bile eski. Yani bu anlamda da çok önemli bir kuruluş” diyor.

‘Birbirimizi bulduk’
Migros’un yeni sahiplerinden Özaydınlı “Siz mi BC Partners’ı, yoksa onlar mı sizi buldu?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:”Migros iş hayatımın en güzel yıllarının geçtiği şirketlerden birisi. Koç Holding satışa çıkardığını açıklayınca çok ilgilendim ve ciddi mesai harcadım bu iş için. Onlar da ilgileniyorlarmış ve böylelikle bir araya geldik. Yani birbirimizi bulduk.”

Özaydınlı şirketin kaptan köşkündeki ‘bir numaralı kişi’ olacak ve yönetimi tayin edeceği bir genel müdürle birlikte götürecek. Grubun en hızlı büyüdüğü Tansaş’ı, Yapı Kredi Bankası’nı ve Tüpraş’ı bünyesine kattığı dönemde kaptan köşkünde oturan Özaydınlı için Migros’un önemi büyük. Çünkü 2007’nin mart ayında Koç Holding İcra Kurulu Başkanlığı’ndan sürpriz bir şekilde ayrılan Bülend Özaydınlı uzun yıllar Migros’ta Genel Müdürlük yaptı. Migros, Özaydınlı’nın yönetiminde olduğu 1990-2000 yılları arasında çok hızlı şekilde büyüdü, bir perakende devi haline geldi ve yurtdışına açıldı. Gruba yakın kaynaklara göre Özaydınlı’nın Koç Holding’den ayrılma kararı vermesinde Migros’un satışı konusundaki görüş farklılılığı da önemli rol oynadı. Migros’un satılmasını istemeyen ve bu şirketin Arçelik’le birlikte bir dünya şirketi haline gelebileceğini düşünen Özaydınlı elden çıkarma kararının ardından Koç Grubu ile yollarını ayırdı.

Satışa katılım neden az oldu?
Özaydınlı’nın Migros’u Koç Grubu’nun her gün Türk halkının önemli bölümüyle iletişim kurduğu bir kanal olarak gördüğü biliniyor. Migros’ta son tura kalan alıcı sayısının az olmasının en büyük nedenlerinden birisi sektörün önde gelenlerine göre Koç Holding’in Rusya’daki 43 RamEnka mağazasında sahip olduğu yüzde 50 hisseyi ortağı Enka Grubu’na devretmesi. Başta Moskova olmak üzere Rusya’nın önemli şehirlerindeki mağazaların Enka Grubu’na devri, bu dev pazara girmek isteyen ve bu nedenle de Koç Grubu ile görüşmeler yapan Amerikalı perakende devi Wall Mart’ı küstürdü. Fransız perakendeci Carrefoure’un da bu nedenle Migros’tan vazgeçtiği öne sürülüyor.

İş, Sosyal Sigortalar ve Devlet Memuru Kanunlarında Kadın Hakları

4857 nolu İş kanunu

4857 nolu İş Kanunu’nun amacı işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemektir. Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir. İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir. İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz. İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmi süreli çalışan işçiye, süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli işçiye farklı işlem yapamaz. İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz. Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz. İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulaması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.

Madde 5:Eşit davranma ilkesi

İş ilişkisinde dil, ırk,cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz.İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kismi süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz.

İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde,cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz.

Aynı veya eşit değerde bir işi için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.

İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.

Madde 18 :Feshin geçerli sebebe dayandırılması

d) Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din,siyasi görüş ve benzeri nedenler.

e)74 üncü maddede öngörülen ve kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek.

Madde 24:

I. Fıkra: Sağlık sebepleri. İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı
Süresi belirli olsun veya olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesinin sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir.

b) İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa.

d) işçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa,

Madde 25:

II.Fıkra:Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri: İşverenin haklı sebeple derhal fesih hakkı.

Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir.

c) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.

Madde 35

İşçilerin aylık ücretlerinin dörtte birinden fazlası haczedilemez veya başkasına devir ve temlik olunamaz. Ancak, işçinin bakmak zorunda olduğu aile üyeleri için hakim tarafından takdir edilecek miktar bu paraya dahil değildir. Nafaka borcu alacaklılarının hakları saklıdır.

Madde 55 : Yıllık izin bakımından çalışılmış gibi sayılan haller

Aşağıda süreler yıllık ücretli izin hakkının hesabında çalışılmış gibi sayılır:

b) Kadın işçilerin 74. Madde gereğince doğumdan önce ve sonra çalıştırılmadıkları durumu

Madde 74: Analık Halinde Çalışma ve Süt İzni

Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar iş yerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir.

Yukarıda öngörülen süreler işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artırılabilir. Bu süreler hekim raporu ile belirtilir.Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik kontroller için ücretli izin verilir.

Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz.

İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkı hesabında dikkate alınmaz.

Kadın işçilere bir yaşından küçük çocukları emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.

Madde 85:Ağır ve tehlikeli işler

Onaltı yaşını doldurmamış genç işçiler ve çocuklar ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamazlar. Hangi işlerin ağır ve hlikeli işlerden sayılacağı, kadınlarda onaltı yaşını doldurmuş fakat onsekiz yaşını bitirmemiş genç işçilerin hangi çeşit ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılabilecekleri Sağlık Bakanlığı’nın görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal ‘ncahazırlanacak bir yönetmelikte gösterilir.

Madde 88: Gebe veya çocuk emziren kadınlar için yönetmelik

Gebe veya çocuk emziren kadınların hangi dönemlerde ne gibi işlerde çalıştırılmalarının yasak olduğu ve bunların çalışmalarında sakınca olmayan işlerde hangi şartlar ve usullere uyacakları, ne suretle emzirme odaları veya çocuk bakım yurdu (kreş) kurulması gerektiği sağlık Bakanlığı’nın görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanacak bir yönetmelikte gösterilir.

Kıdem Tazminatı için 1475 sayılı eski İş Kanunun 14. maddesi geçerlidir. Söz konusu madde “…veya kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü hallerinde son bulması hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince geçen her bir tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreleri içinde aynı oran üzerinden ödeme yapılır.” demektedir.

506 nolu sosyal sigortalar kanunu

Madde 48

Analık sağlık ve emzirme yardımlarından, ya da gebelik ve doğum para yardımlarından yararlanabilmek için aşağıdaki iki şarttan birinin gerçekleşmiş olması gereklidir:
Sigortalı kadın için doğumdan önceki bir yıl içinde en az 90 gün analık sigortası primi ödenmiş olması.
Sigortalı erkek içindoğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün analık sigortası primi ödenmiş ve doğum yapan kadınla doğumdan önce evlenmiş olması.

Madde 32:

Kendisi için doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 günlük analık sigortası primi ödenmiş bulunan sigortalı kadının analığı halinde, doğumdan önceki ve sonraki sekizer haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise, doğumdan önceki sekiz haftaya iki haftalık süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verilir.

Kadın sigortalının isteği ve doktorun onayı ile doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışılması halinde, çalışılan süreler kadın sigortalının doğum sonrası sürelerine eklenir.

657 nolu Devlet Memurları Kanunu

Madde 104

Benzer şekilde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda da, kadın memura doğumdan önce 3 hafta ve doğum yaptığı tarihten itibaren 6 hafta ücretli izin verileceği hükmü yer almaktadır. Doğum izninin kullanılmasından sonra kadın memura 6 ay süre ile günde birbuçuk saat süt izni verilir. Ayrıca, isteği halinde, doğum yapan devlet memuruna en çok 12 ay ücretsiz izin verilebilmektedir.

Madde 202

Bu madde gereğince memurun her ne şekilde olursa olsun menfaat karşılığı çalışmayan veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan aylık almayan eşi ve en fazla iki çocuğu için aile yardımı ödeneği verilir. Boşanma veya ayrılık vukuunda, mahkeme bu yardımın hangi tarafa ve ne oranda verileceğini kararında belirtir.

Madde 204

Memur, eş için ödenen aile yardımı ödeneğini evlendiği, çocuk için ödenen yardıma da çocuğun doğduğu tarihi takip eden aybaşından itibaren hak kazanır.

Madde 205

Memura eş için ödenen aile yardımı ödeneği, boşanma veya eşin ölümü ile kesilir.

Madde 206

Çocuk için ödenen yardım;

Çocuklar evlendiğinde, 19 yaşını doldurduklarında (19 yaşını bitirdiği halde evlenmemiş kız çocuklarına 25 yaşını dolduruncaya, yüksek öğrenim yapmakta olan erkek çocuklara 25 yaşını geçmemek üzere öğrenimleri bitinceye kadar ve çalışamayacak derecede malullükleri resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilenler için süresiz olarak ödeneğin verilmesine devam edilir).

Çocuklar kendileri hesabına ticaret yapmaya veya gerçek ya da tüzel kişiler yanında her ne şekilde olursa olsun menfaat karşılığı çalışmaya başladığında (öğrenim yapmakta iken tatil devresinde çalışanlar hariç).

Çocuklar devletçe okutulmaya veya burs almaya başlandığında kesilir.

Yine aynı yasaya göre, devlet memurlarından çocuğu dünyaya gelenlere doğum yardımı ödeneği verilmektedir. Ana ve baba her ikisi de devlet memuru iseler bu ödenek yalnızca babaya verilir. Mahkemece verilen ayrılık süresi içinde doğan çocuklar için bu yardım anaya verilir.

Kariyer Yolunda Tavsiyeler II

Kariyer Yolunda Tavsiyeler yazı dizisinin birincisinde üniversiteye girecek veya üniversite öğrencilerine yönelik tavsiyelerde bulunmuştum. Yazı dizisinin ikinci bölümünde ise yeni mezun ve kariyer hayatının ilk üç yılında olanlar için yaklaşımlarımı yazmak istiyorum.

2. Yeni mezun ve kariyer hayatının ilk 3 yılı içinde olanlar:

a. Staj yapmış olduğunuz firmalar ile bağlantıya geçmek ve mezuniyetinizi haber vermek

b. Doğru CV hazırlamak, CV’yi güncel tutmak, gazete/internet/vs. gibi iş ilanlarının yer aldığı kaynakları günü gününe takip etmek, başvuru yaparken çekingen olmamak

c. Sahip olduğunuz hobileri korumak, geliştirmek, hobiniz yok ise kendinize bir veya birden fazla hobi edinmek.

d. Yüksek lisans yapma düşüncesinde olanların yurtiçi ve yurtdışı alternatifleri iyi araştırması, değerlendirmesi

e. Erkeklerin askerlik hizmetlerini tamamlamaları

f. Bütçe elverdiği ölçüde iş ve bireysel gelişim kitaplarından oluşan bir kütüphane kurmak , kitapçılarda çok dolaşmak

g. Sahip olduğunuz yabancı dili geliştirmek, bir dil var ise ikincisine başlamak

h. MS Office programlarını iyi derecede bilmek ve interneti verimli şekilde kullanabilmek

ı. Mezun olunan bölüme, hayallerinize, fırsatlara göre çok iyi sektör /piyasa araştırması yapmak

j. Davetli olunan mülakatlara nasıl hazırlanmanız, nasıl konuşmanız, nasıl giyinmeniz, neleri yapmamanız gerektiğini araştırarak öğrenmek

k. Şirket içindeki veya dışarıdan başarılı profesyoneller ile sohbet etmek, onlara akıllı sorular sormak, tavsiye almak

l. Çalıştığınız şirketlerin eğer bir İnsan Kaynakları bölümü var ise bölüm yöneticisi veya sistem dahilinde sizden sorumlu olan kişi ile kariyeriniz üzerine yakın diyalog içinde olmak, tavsiye almak, yönlendirmelere açık olmak

m. Şirket bünyesinde verilen eğitimlere eksiksiz katılmak, bölüm yöneticisi veya İK bölümünden eğitim talep etmek, bütçe elverdiği sürece bağımsız eğitim programlarına dahil olmak

n. Hergün kendinize “Ben bugün iş ile ilgili yeni ne öğrendim?” diye sormak, günün muhasebesini yapmak

o. Profesyonellik alanıza dair bir veya birden çok süreli yayına abone olmak

ö. Her zaman bilgisayarınızda “kısa-orta-uzun vadeli iş hedeflerim” adı altında bir dosya tutmak ve onu sürekli güncellemek.

p. Etrafınızdaki iş veya özel arkadaşlarınızın kendi kariyer hikayeleri veya maaş düzeylerinin sizi demotive etmesine izin vermemek, her duyduğunuza inanmamak, özellikle maaş konusunun profesyonellerin üzerine en çok yalan söyledikleri iş unsuru olduğunu hiçbir zaman unutmamak.

r. Şirket içi veya dışından geliştirilen proje ekiplerine dahil olmak veya sıfırdan proje yaratarak üst yönetime sunmak üzere efor sarfetmek, farklılık yaratmak

s. Aynı meslek içinde başladığınız “meslekdaşlarınız” ile iş süreçleri ve sektörel bilgi alışverişi yapmak, meslek örgütlerine üye olmak

ş. Bütün iş hayatınız boyunca bulunduğunuz ortam her nasıl olursa olsun pozitif enerji ile güne başlamayı ve bitirmeyi, gülen gözler ile iş arkadaşlarınıza “günaydın/iyi akşamlar” demeyi genel iş kültürünüz haline getirmek


Dünyanın Gelmiş Geçmiş En Büyük Bilim Adamı : Sir Isaac Newton (1642-1727)

Isaac Newton Galileo’nin öldüğü 1642 yılının yılbaşı günü Woolsthorpe-İngiltere’de doğmuş. Çocukluğunda makinalarla ilgili konularda çok yetenekliymiş ve ellerini çok iyi kullanabiliyormuş ancak akıllı bir çocuk olmasına rağman okulda pek dikkatli değilmiş. Bu nedenle annesi onu iyi bir çiftçi olabilmesi için okuldan almış. 18 yaşına geldiğinde Isaac annesini ikna ederek Cambridge Üniversitesine matematik ve fen bilimleri okumayabilmek için kaydolmuş. Isaac Newton yirmi ile yirmi yedi yaşları arasında sonradan dünyayı tamamen değiştirecek bilimsel teorilerinin temellerini atmış.

17. yüzyıl bilim ortamına bakacak olursak teleskopun icadı astronomide çığır açmıştı. İngiliz Filozof Francis Bacon ve Fransız Filozof Rene Descartes, Avrupalı bilim adamlarını Aristoteles‘in söylemlerini bir tarafa bırakarak kendi deney ve gözlemlerini yapmaya çağırmaktaydı. Bacon ve Descartes’in söylemlerini Galileo uygulamaları ile ifade etmişti. Galileo teleskop ile astronomi gözlemleri alanında devrim yapmış, mekanik bilim dalındaki deneyleri ise Newton’un “birinci hareket kanunu” olarak bilinen ilkelerine temel atmıştı. Kan dolaşımı sistemini keşfeden William Harvey ve gezegenlerin güneş çevresindeki hareketlerini formule eden kanunları bulan Johannes Kepler gibi büyük bilim adamları bu yüzyılla yeni bilimsel temelleri atıyorlardı. Ancak salt bilim halen entellektüellerin oyuncağı idi ve Francis Bacon’ın olmasını savunduğu gibi insan yaşantısının bütün akışı değiştirebilecek dinamizme henüz erişmemişti.

Gerçi Kopernikus ve Galileo eski bilimin yanlış algılamalarından bazılarını kenara itmişler ancak birbiriyle bağlantısız görünen bilimsel gerçekleri birleştirerek bir teoriye dönüştürememişlerdi. İşte bu teoriyi ortaya koyan ve modern bilimin o zamandan bu zamana izlemekte olan yolu açan Isaac Newton olmuştur.

Çalışmaları

Newton yaptığı çalışmalarda ulaştığı sonuçları yayınlamakta her zaman isteksiz davranmış, çalışmalarının altında yatan temel fikirlerin çoğunu 1669 yılına kadar formule etmiş olmasına karşın, teorilerinin önemli bir kısmını bu tarihten sonra yayınlamış.

Yayımlanan ilk buluşu ışığın doğası hakkındaki çığır açıcı çalışmasıdır. Yürüttüğü bir dizi önemli deney sonrasında Newton, ışığın gökkuşağının tüm renklerinin bir karışımı olduğunu keşfetmişti. Işığın yansıması ve kırınımıyla ilgili kanunlardan elde edilen sonuçları dikkatle analiz etmişti. Bu kanunları kullanarak günümüzde kullanılan ilk yansıtıcı teleskopu tasarladı ve imal etti. Bu keşifleri sonuçları ile birlikte İngiliz Kraliyet Akademisine yirmi dokuz yaşındayken sunuldu.

Ancak Newton’ın salt matematik ve mekanik alanındaki çalışmaları optik alanındaki çalışmalarından daha büyük önem taşır. Metematiğe en büyük katkısı muhtemelen yirmi üç yaşındayken integral hesabı bulmuş olmasıdır. Onun bu matematik buluşu modern bilimin oluşmasına ve gelişmesine yol açacak kadar elzem bir araç olmuştur.

Newton’ın en önemli keşifleri cisimlerin hareketlerini inceleyen bilim dalı olan mekanik alanıdır. Cisimlerin herhangi bir kuvvet etkisi altında olmamaları halinde nasıl hareket ettiklerini tanımlayan “birinci hareket kanununu” Galileo bulmuştu. Gerçekte elbette cisimler dış kuvvetlerin etkisi altındadır ve mekanik biliminin en büyük sorunu cisimlerin bu koşullarda nasıl hareket ettiğidir. Bu problem Newton tarafından, klasik fiziğin en önemli temel kanunu olarak tanımlanabilecek ikinci hareket kanunu ile çözülmüştür. Matematiksel olarak F = ma ifade edilen bu kanun, bir cismin ivmesinin, yani hızındaki değişimin, cisim üzerine etki eden net kuvvetin cismin kütlesine bölünmesine eşit olduğunu söyler. Bu iki hareket kanununa Newton bir üçüncüsünü ( her etkiye, yani fiziksel güce, kendisine eşit bir güçle karşı koyulur) , ardından dördüncü ve en ünlü buluşunu, evrensel yerçekimi kanununu eklemiştir. Isaac Newton şöyle der : Yerçekimi gezegenlerin hareketlerini açıklar ama bu hareketleri kimin meydana getirdiğini açıklamaz. Tanrı bütün herşeyi yönetir, bilir ve daha neler yapılabileceğini bilir. ”

Bu kanunların dördü bir arada, sarkaç hareketinden gezegenlerin güneş etrafındaki yörüngesel hareketlerine kadar, makroskopik mekanik sistemlerin hemen tümünün incelenip davranışlarının tahmin edilmesine olanak sağlayan bir birleşik sistem oluşturur. Newton yanlız mekanik kanunlarını ifade etmekle kalmayıp, yüksek matematiğin araçlarını kullanarak bu temek kanunların gerçek hayatta karşılaşılan sorunların çözümü için nasıl uygulanabileceğiniz de göstermiştir. Newton’nun sağlığında kanunların en çarpıcı uygulamaları astronomi alanında yapılmıştı. Newton burada da öncülük etti. 1687’de büyük eseri, genelliklep “Principia” olarak bilinen, yerçekimi ve hareket kanunlarını anlattığı “Felsefenin Matematiksel İlkeleri”ni yayımladı. Newton bu kanunların, yıldızların ve gezegenlerin konum ve hareketlerini tam olarak nasıl kullanılabileceğini gösterdi. Bu nedenle de Newton sıkça astronomların en büyüğü olarak değerlendirilir.

Yukarıda değinilen çalışmaları dışında Newton’ın termodinamik ve akustik alanlarındaki çalışmaları, momentum ve açısal momentum korunumu ilkeleri, matematiksel binom teoremi ve yıldızların kökeni hakkındaki ilk inandırıcı açıklamalarını da unutmamak gerekir.

Döneminin diğer bilim adamlarının Newton için söyledikleri de kayda değerdir. Sir Isaac’ın hiçbir zaman dostu olmayan ve ciddi anlaşmazlıklar yaşadığı Leibniz “Newton, matematik alanında dünyanın başlangıcından kemdi dönemine kadar yapılmış olanlardan da fazlasını yapmıştır” diyor. Büyük Fransız bilim adamı Laplace ” Principia insan dehasının yarattığı her ürünün üzerinde, ayrıcalıklı bir yere sahiptir” der. Lagrange, Newton’un gelmiş geçmiş en büyük dahi olduğunu sık sık belirtmiştir. Ernest Mach ise, 1901 yılında kaleme aldığı yazıda, “Newton’dan bu yana matematik alanında yapılan herşey, mekaniğin Newton kanunları temel alınarak didaktif, formel ve matematiksel olarak geliştirlmesinden ibarettir” demiştir.

Newton yola çıktığında bilimi, bazı kavramları ifade yeteneğine sahip olmakla birlikte tahmin yapma yeteneği kısıtlı, birbirinden ayrı duran gerçeklrin ve kanunların bir karmaşası olarak bulmuştu. Bize fiziksel kuranların geniş bir aralığına uygulanabilen ve doğru tahminlerde bulunmak için kullanılabilen, bir araya getirilmiş bir kanun sistemi bıraktı.

Newton 1727 yılında öldü ve Westminister Katedraline gömüldü. Bu şerefe erişen ilk bilim adamıydı.

Yeni Bir Dil Öğrenmek

Yeni bir dili biz erişkinler için oldukça sıra dışı bir şekilde öğrenmeye başlamak zorunda kaldığım için çok mutluyum. Hayat bazen hiç beklenmedik anlarda, hiç beklenmedik pencereler açıyor insana. Çok detaya girmek istemiyorum ama yeni bir dil öğrenmek istiyorsanız “ben, sen, o,…, şimdiki zaman, geçmiş zaman,….” vs. gibi klasik dil bilgisinden değil, kesinlikle dilin kalbinden yani kelime bilgisinden başlamalısınız. Yani zıt kelimeler ve fiiler. Bunun dışında da o dile ait Türkçe tercümesi olan bir konuşma CD’si edinmelisiniz. Sonrasında tek yapacağınız bıkmadan usanmadan CD’nizi dinlemek, duyduğunuz cümleleri sesli, bağıra bağıra tekrar etmek, Türkçesini okumak. Tabii bu giriştiğiniz maceraya kendinizi motive edici bir isim ve termin verip proje sonucundaki hefefinizi de saptarsanız çok iyi olur. Örneğin bir ay sürecek olan “Yeni dil öğrenme projem” de hedefim “Bir ay sonunda filanca dile ait 300 adet yeni kelime ile, filanca dilin şu CD’sinde söylenenleri rahat anlayacak ve tekrar edecek kulak dolgunluğuna erişmek.” Bir ay boyunca ne kadar saatinizi harcamanız gerektiği belki sizi bir parça ürkütebilir. Hmmmm … abna göre günde en az dört-beş saatinizi bu projeniz için kapatın. Eeeee….. emek vermeden kimin hasatı kaldırdığı görülmüş ? Ama emin olun bu bir aylık yoğun öğrenme ve beyin patlatma sürecinin sonunda inanılmaz bir mutluluk ve kafada dinamizm hissedeceksiniz. Hatta baştan sonra kendi eseriniz olan öğrenme sürecinin devamını getirmek için o kadar hevesleneceksiniz ki, başka bütün iş, güçlerinizini bir kenara iteceksiniz.

Belirttiğim yeni dil öğrenme sürecinin nasıl gerçekleştiğini merak edecek olursanız temel gidişi anlatabilirim. Bir ay boyunca dinlediğiniz CD kayıdı sonrasında sesli tekrar edilen cümlelelerin bir süre sonra beyninize çok ilginç bir biçimde yerleşiyor. Beyniniz adeta bir sünger gibi alıyor cümleleri hafızaya. Sizin çabalamanız ötesinde beyin cümleleri kurguluyor. Bunun dışında defalarca yazarak kağıt üstünde yazarak kavramaya çalıştığınız zıt kelimeler ve fiiller hemen hemen bir hafta içinde bir yap-bozun parçaları veya tetris oynar gibi cümle içlerindeki yerlerine oturuyor. Bu arada zaten siz cümle içlerindeki zaman yapıları ile kelime ve fillerin altığı eklerden işin dil bilgisi bölümüne otomatik olarak girmiş oluyorsunuz.Her zamana göre fiillerin ne gibi ekler aldığını farkediyorsunuz. Be en güzel olan sürekli sesli şekilde dili tekrar ettiğiniz için içinizde acaip bir konuşmaya yönelik kendinize güven oluyor. Bir ay sonunda çat pat bile olda bir bakıyorsunuz cümle kuruyorsunuz.

Çocukların yabancı dilleri çok çabuk öğrendikleri söylenir. Doğrudur. Ancak yaşadığım şu deneyimle gördüm ki hepimizin beynindeki çocuk yaş ne olursa olsun aslında hep yaşıyor. Sadece bazımız onun varlığını farkedemiyoruz. Hiç bir çocuğun nasıl dil öğrendiğine dikkat ettiniz mi? İşte ben istem dışı gelişen hayat koşulları nedeniyle paralel bir duruma maruz kaldım ve bu sayede hayat adına son dönemdeki en büyük keşfimi yaptım.

Yeni ve zor şeyler öğrenmeye başlamak için asla geç olmaz, olmamalı. Demir işlendikçe, gözler ise sadece kafa çalıştıkça parlıyor. Picasso ne demiş : Bir şeyi yapmayı biliyorsan onu yapmaya devam etmenin ne anlamı var?. Hiç bilmediğin birşey yap çok daha iyi”… adamın neden dahi olarak kabul edildiği ortada … Çok basit gibi gelen bu sözün altında aslında Picasso’nun içindeki küçük çocuğun nasıl hoplayıp zıpladığını görüyorsunuz ve yüzünüze kocaman bir gülücük yayılıyor. Yaşam çocuk kaldığın sürece doyumsuz bir deneyim, hiç bitmesini istemediğin bir oyun …

Kariyer Yolunda Tavsiyeler I

BİR İNSAN KAYNAKLARI UZMANINDAN KARİYER TAVSİYELERİ – I

Sanırım bir İK’cı olarak normal is döngümde en çok verdiğim hizmetlerden biri kariyer danışmanlığı. Bu yazımda bir kişinin teknik bilgi ve yetkinlik düzeyinin testlerle ölçümlenmesi-değerlendirilmesi ötesinde, bana “ne yapayım, ne tavsiye edersiniz?” sorusu yöneltildiğinde yönlendirme anlamında verdiğim cevapları yazmak istiyorum.

Genelde bu tavsiye isteme 2 ana  kitleden gelir;
1. Üniversiteye girecek veya üniversite öğrencisi olanlar
2. Yeni mezun veya kariyer hayatının ilk 3 yılı içinde olanlar

Eğer sıra ile ele alacak olursak :

1. Üniversiteye girecek veya üniversite öğrencisi olanlar

a. Her ne bölümde olursanız olsun ( ki mühendislik ve MYO bölümleri için zorunludur ) mutlaka üniversite hayatı boyunca her yaz staj yapılması.

Üniversite yılları boyunca hiç staj yapmamış olmak İnsan Kaynakları profesyonelleri tarafından pek hoş karşılanmıyor. “Her yaz 3-4 ay boyunca sadece ense yapmış” diyoruz kısacası. Rekabet yoğun bir iş piyasasında staj geçmişi ne kadar dolu ve renkli ise bir genç akranlarının o derece önüne geçmiş oluyor. Staj süreci nereden baksanız şirket kültürü ve ortamını, yönetici ve profesyonelleri tanımak, normal bir iş gününün akışını yaşamak gibi kavramları öğretiyor. Hele ki bir genç bu deneyimleri farklı şirket, sektör ve departmanlarda tatma imkanı bulursa okuldan çıktığında “ben ne yapacağım” şaşkınlığı yaşamıyor, neyi isteyip, neyi istemediğini çözebilmiş, bilinç düzeyini yükselmiş oluyor. İş hayatının başında yaşayacağı deneme-yanılma yıllarını yaptığı stajları ile bir ölçüde aşabiliyor.

Hiç bir öğrenci, staj boyunca fotokopi ve faks çekmenin, hatta boş boş oturmanın ve sabretmenin de bir deneyim olduğu unutmamalıdır. Ama daha fazlası isteniyorsa “talep edilmesi gerektiği”, kimsenin -üstüne gitmedikçe, istenmedikçe- bir diğerine birşey öğretmeyeceği, iş vermeyeceği de bilinmelidir. Kimi firmalar stajyerleri çok aktif kullanırken ( örneğin benim firmam ), kimisi kullanmayı bilemez. Bu da kurumsal bir yeterlilik göstergesidir.

Gençler staj yeri bulmak için yıl sonunu beklememelidir. Okul bitimine 1 ay kala başlanılan arayışlar çoğunlukla olumsuz sonuçlanır. Ayrıca mezuniyet sonrası aile işletmelerinde çalışmak gibi bir seçeneği olanlar için yapılacak stajlar, iş hayatının aile dışında kalan kısmının tanınabilmesi bakımından en faydalı ve geçerli yollarından biridir. Kimbilir, bu tip tecrübeler aile işletmelerinde çalışmayı düşünen gençleri kendi işlerini kurma ve kariyerlerini kendi kendilerine yapılandırma yoluna bile sevkedebilir, şevklendirebilir.

b. En az bir yabancı dile ileri seviyede hakim olacak şekilde emek harcamak, bir dil var ise ikincisine başlamak

Türkiye’de hakkını vererek yabancı dil öğreten özel ve anadolu liselerinin toplam sayısı 20-30’u geçmez. “Bunu nereden biliyorsun” diye sorulacak olursa “mülakatlardan” diye hemen cevap verebilirim. Çok iyi seviyede İngilizce bildiğini belirten gençlerin ancak %20 sinden istediğim verimi alabiliyorum. Belli başlı özel ve anadolu liseleri dışında Türkiye’de İngilizce eğitim kalitesi maalesef çok düşük. Ayrıca dilin nankör olduğu ve üstüne emek sarfedilmesse bilindiği sanılan dilin uçup gideceği de hiç unutulmamalıdır. Birinci yabancı dili öğrenmiş olanların ikincisine başlaması ise bir hobi olarak algılanıp, hayatın bir parçası haline getirilebilir.

c. Okul hayatı boyunca ders dışında sosyal ve kültürel faaliyetlerde aktif olmak, kalıcı ve geliştirici bir, birkaç hobi edinmek

Okul hayatının dersten ibaret olmadığı ve belki de hayattaki en güzel zamanların üniversite boyunca katılınacak sosyal ve kültürel aktivitelerde geçeceği hiç unutulmamalıdır. İsmi üstünde sosyalleşmenin ve kültürel alt yapı oluşturmanın en maliyetsiz ve en zevkli yoludur üniversitedeki klüpler, organizasyonlar. Gençler takım çalışmasına yatkınlık, liderlik, zaman yönetimi, analitik düşünme gibi çok önemli yetkinliklerini bu tip çalışmalarda keşfedebilir. Bu tip aktivitelere dahil olmak hazırlayacakları özgeçmişlerinde ise önemli bir yer tutacaktır.

Ayrıca üniversite yıllarında edinilen hobiler bireyin tüm hayatını etkiler ve insanın yaşam renkleri olur. Hatta ileri yaşlarda birçok profesyonel kişi hobilerini hayat meşgaleleri haline dönüştürmeyi bile tercih ederler. Parayı yaşamak için kazanıyorsak, yaşamın renkleri de bünyemizde barındırdığımız hobilerimizdir. Hayata dair diğer her girdi sürelidir; işten emekli olunur, çocuklar büyür, bedensel enerji azalır ama hobiler hep devam eder. Hobiler entellektüel birikimdir ve sizi birey olarak değerli kılar, farklılaştırır. Farklı olmak ise herkesin birbirine çok benzediği bu zamanda bence son derece faydalı bir niteliktir. Kendisine çeşitli hobiler edinebilmiş kişiler, ‘zaman’ dediğimiz kavramın öldürülmemesi gereken çok hayatı bir değeri olduğunu daha çabuk anlarlar, zaman yönetimi, fayda/maliyet analizi konularında daha çabuk ustalaşırlar.

d. Okul hayatı boyunca Avrupa Birliği veya diğer benzeri yapıların üniversite gençlerine yönelik sağladığı imkanları yakından takip etmek ve mümkün olduğunda çok faydalanmak

Özellikle son 6-7 yıl içinde gelişen Avrupa Birliği’nin Erasmus ve benzeri programları gençlere büyük imkanlar sağlamaktadır. Üniversite yönetimlerinin yakından takip ederek duyurduğu belli başlı süreçler dışında gençler bireysel çabaları ile de bir çok üniversitedeki programlara dahil olabilirler. Gençlerin araştırmacı ve geliştirmeci kimliklerini yurtdışı imkanları zorlayarak pekiştirebilirler. Bu konuda http://www.cordis.eu/ bir başlangıç oluşturabilir.

e. Okul hayatı boyunca öğretmenlerle ders dahili ve harici yakın ilişki kurmak, tavsiye almak, yönlendirme istemek

Dersleri takip etmenin ötesinde öğretmenlerde yılların tecrübesi, bilgisi ve bağlantısının olduğu unutulmamalıdır. Pek çok öğretmen çok beğendiği, yakın bulduğu öğrencilere şahsi olarak kullanabildikleri olanaklarını açar. Kendi projelerine dahil eder. Rehberlik öğretmenleri dışında “ne yapabilirim, ne tavsiye edersiniz” sorusu en çok bölüm öğretmenlerine sorulmalıdır.

f. Bütçe elverdiği ölçüde iş ve bireysel gelişim kitaplarından oluşan bir kütüphane kurmak , kitapçılarda çok dolaşmak

Bireysel gelişim ve iş kitapları birer roman değildirler. Bu kitaplar -başladı ve bitti- şeklinde yaklaşılmaması gereken, parça parça okunabilecek niteliktedir. Bunu bir ansiklopedi gibi düşünebiliriz. Hiç kimse oturup bir ansiklopediyi A’dan Z’ye okumaz. Gerektiği takdirde açar bakar, önemli olan o ansiklopedide neyi, ne kadar bulabileceğini veya bulamayacağını bilebilmesidir. Arayışlarının niteliğine göre ansiklopedi çeşitlerini geliştirir. İş ve bireysel gelişim kitaplarını da ansiklopedilere paralel düşünebiliriz. Kitapları ne kadar çok toplarsanız gerektiğinde ” A, bende o konuya yönelik kaynakça var” diyebileceğiz seviyeye gelir. Ben kendi kütüphanemdeki bu nitelikteki kitapları sayfa sayfa okumam ama her birinin içinde ne olduğunu çok iyi bilirim ve gerektiğinde hemen masama çıkartırım. Bir toplantı sırasında “bu işi ( projeyi) ben yaparım ” diye hemen üstlenebilirim çünkü kütüphanemde hemen ulaşabileceğim kaynakçalarımın mutlaka vardır. Zaten zaman içinde iş ürettikçe bir bakarsınız bütün kitapları ister istemez okumuşsunuz, yeterki arandıklarında el altında olsun.

Bunun yanında iyi bir kitapçı gezgini olmanız faydalıdır. Satın almayabilirsiniz ama gerekirse alabileceğiniz ne tip kaynakların piyasada mevcut olduğunu takip etmek ‘dolaylı bir kütüphane ” sahibi olmaktır.

g. Okul hayatı, dersler mümkün kıldığı ölçüde part-time işlerde çalışmak

Ben çalışmak hevesi ile iki yıl okul hayatıma ara vermiştim.Ailemle çok sürtüşmeme neden olan bu kararım doğru muydu yanlış mıydı hala tartışılır. Bana göre çok faydalı idi. En azından okulu bitirmeden hiçbir zaman istediğim noktaya gelemeyeceğimi, Türkiye’de mutlaka “üniversite mezunu” etiketi almam gerektiğini görmüştüm. Ayrıca -başladığım işi bitirmeliyim- bilincimin gelişmesi de ‘okulu bitirme’ kararım ile oluşmuştur.

İki senelik ara sonrasında da part-time işler buldujkça çalışmıştım. İnsanın kendi parasını kazanması ve harcaması ayrı bir keyifli idi. İş sırasında etrafınızda sizi kollayan ana babanız yoktu. Birçok beni üzen, hırpalayan ve “neden” sorusuna cevap bulamadığım olay yaşamıştım. Beğensem de, beğenmesem de bir sürü farklı yerden, bambaşka insanlarla tanışıp, yaşamak, çalışmak gerektiğini görmüştüm. En önemlisi ilerideki hayatımda neyi isteyip, neyi istemediğimi çok iyi anlamıştım. Yaşayarak öğrendiklerimi bir kitaptan okusam asla yaşanmışlığın bıraktığı etkiyi yaratmazdı.

Ben tabii ki hiçbir gence “okula ara ver” demem ama ara ara bulunabilecek part-time işler hem iş hayatını, hem de kişinin kendisini tanıması bakımından çok faydalıdır.

h. Interneti verimli kullanabilmek, bilişim teknolojilerini takip etmek

Internet günümüzde binbir amaç için kullanılabiliyor. Ama AR-GE amaçlı çalışmalar için internetten daha etkin bir araç olduğunu sanmıyorum. Günümüzde giderek her hizmetin paralı verildiği internette 5 yıl önce bilgiye daha açık ulaşılabiliyordu. Ama şurası kesindir ki bugünü ve geleceği takip etmek istiyorsanız internet ve tüm bilişim teknolojilerine çok yakın durmalısınız. İlhan’nın IT’ci olması sanırım bir anlamda bu konudaki benim hassasiyetimin en büyük göstergesi. Çünkü alt benlik her zaman mevcudiyetindeki zaruri gereklilikleri tamamlamaya yönelik seçimler yaparak üst benliği tetikler, yönlendirir. Hayatta hiçbirşey tesadüf değildir, mutlaka bir öncesi vardır ve sonrası da olacaktır.

ı. Üniversite arkadaş çerçevesini mümkün olduğunca geniş tutmak

Üniversite hayatı liseden sonra beraberinde getirdiği özgürleşme yanında geniş bir yelpazeden insan kitlesi ile bireyi buluşturur. Kişi bu dev imkanı iyi kullanmalı ve “her telden” diyebileceğimiz bir arkadaş kitlesi oluşturmalıdır. Burada kasıt herkesle “kanka” olmak değildir, üniversiteli olmanın gereği “entellektüel” yakınlık kurmaktır.

Gençler hiç unutmamalıdır : Nitelikli, dolu insanın ihtiyacı kendisi gibi olandır. Siz kendinizi ne kadar geliştirirseniz, etrafınızdaki kitle de o kadar vasıflı olur.

Bir ay kadar önce şirketimizde staja kabul etttiğim üniversite 3. sınıfta okuyan bir genç odama gelip benden ileride kariyeri adına ne yapması gerektiğini sormuştu. Ben de şu anda ona yazmakta olduğum başlıkları sıralamaya başlamıştım. Sosyal aktivite ve bireysel nitelikler konusuna geldiğimde bana gülerek bir örnek verdi. Kendisi üniversitesinde bir kulüp kurma girişimlerinde bulunduğunda yakın arkadaşlarının ona “oğlum deli misin, işin mi yok, ne uğraşıyorsun, zaman kaybı” dediklerini, dalga geçitiğini ama kulüp kurulduktan ve üniversite yönetiminden destek aldıktan sonra da bu arkadaşlarının kulübün en aktif, hatta boynuz kulağı geçer tarzda üyeler haline geldiklerini anlattı. Beraber güldük. “Bak” dedim, ” senin üstün niteliklerin arkadaşlarına da nitelik katmış, sen iyi bir dostsun”. İşte böyle bir deneyimi aktarabilen gencin ileride de nasıl işler çıkartabileceğini üç aşağı, beş yukarı anlayabiliyorsunuz. “Okulu bitirince ilk bize bir uğra” diyorsunuz kibarca.

j. CV – Özgeçmiş hazırlamak

Gençler CV-özgeçmişlerini hazırlamak için mezun olmayı beklememelidir. Öncelikli olarak kişi bir CV hazırlamak gereğini işe girmek için değil, bireysel faydası için yapmalıdır. CV bir kişinin aynasıdır. Aynaya baktıkça güzel şeyler görmek istiyorsanız bireysel envanteriniz olan CV’nizi geliştirme yoluna istemesenizde girersiniz. CV bir çeşit yüzleşmedir : ‘Ben kimim, neyim’ ? . Yüzleşme sonrasında gelecek ikinci soru ise : ‘ben ne olmak istiyorum’ dur. Başta boş olan CV’niz zaman içinde yaptığınız stajlarınız, sosyal ve kültürel aktivitelerinize yönelik açılımlarınız, kendinize katabileceğiniz diğer teknik donanımlarınız ( yeni dil öğrenmek, IT konusunda bilgilenmek, vs. ) ile gelişir, olgunlaşır. Böylece mezun olduğunuzda CV’ime ne koyabilirm paniğine girip, yanlış, düzensiz şeyler yapmazsınız.

CV bir profesyonelin ambalajıdır. Aynen bir markete girdiğinizde elinizin janjanlı, renkli ambalajlara gitmesi gibi, kendi ambalajınızı hem içerik, hem de şekil bakımından ne kadar güzel dizayn ederseniz, size erişmeyi isteyecek müşteri nitelik ve sayınızı yani mülakata çağrılma şansınızı, o kadar arttırırsınız.

k. Başarılı profesyoneller ile sohbet etmek, onlara akıllı sorular sormak

Başarı hikayeleri dinlemek her zaman kişiye ilham verir. Tabii ki, hayatta kimsenin macerası birbiri ile özdeş değildir, olamaz da. Ancak yaşanmış tecrübeleri iyi dinlemek ve analiz etmek bireyi bazı zaman kayıplarından kurtarabilir. Çoğu zaman uygulamada “Bir musibet bin nasiyata bedeldir” sözü çok geçerli olsa da siz yine de başarılı profesyoneller ile sohbet etmeye bakın.

Unutmayın, aklın, bilginin, niteliğin göstergesi bireyin kurguladığı, ürettiği sorulardır. Başarılı bir rpofesyonelle konuşuyorsanız akıl dolu sorularınıza, akıl dolu cevaplar gelir, aptallarına ise cevap gelmez bile. Ayrıca başarılı profesyonellerin de ana enerji kaynağının akıllı gençler olduğunu her nedense hiç kimse düşünmez. Sanki bir lütufmuş gibi algılanır büyüklerin küçüklerle konuşması. Eğer başarılı bir profesyonelle kurulan iletişim-sohbet sizi şaşırtacak şekilde devam ediyorsa bilin ki içinde bulunulan alışveriş aslında karşılıklıdır.

2. Yeni mezun ve kariyer hayatının ilk 3 yılında olanlar ( bu başlık bir sonraki yazımda incelenecektir )
.

İş Değerlendirme

İŞ DEĞERLE(NDİR)ME TEKNİĞİ

Eğer sağlıklı bir İK sistemi kurmak istiyorsanız iş değerle(ndir)me prensiplerini sisteminizin temeli yapmak zorundasınızdır. Bir işletmenin herhangi bir iş değerlendirme altyapısı oluşturmadan İşe Alım, Performans Değerlendirme, Eğitim, Kariyer Yönetimi, Ücretlendirme gibi süreçleri devreye sokması, çıkacak sonuçların doğruluğu, adaletliliği ve inandırıcılığını büyük ölçüde düşürür. İskeleti olmayan bir insanın sağlıklı olduğuna inanmak gibi. İş değerle(ndir)me tekniği vasıtsıyla işletmenizin iş süreçlerini analiz eder, mevcut beyaz veya mavi yaka bütün pozisyonların farklı parametreler çerçevesinde bu süreçler içindeki rolleri üzerinden incelenmesini ve sayısal değerlerle ifadelendirilmesini sağlarsınız.

İşletmeler basit bir iş değerle(ndir)mesi yapısı da kurabilirler, kompleks de. Bu reelde bulunulan sektör, işletmenin hacmi ve ihtiyaçları, yönetimsel yaklaşımla ilgilidir. İnsan Kaynakları bölümlerinin dikkat etmesi gereken ana konu kağıt üstünde yürüyen İK süreçlerinden ziyade Türk insanının yapısını kavrayan, üstüne bir iki beden büyük/küçük gelmeyen değerle(ndir)me/analiz sistemlerini yaratabilmektir.

Bir diğer konu ise yaratılan, işletilen sistemlerin sürekli güncellenmesi, geliştirilmesidir. Aynen işletmelerin sürekli gelişimi, değişimi gibi, hareket noktası insan, verimlilik ve motivasyon olan insan kaynakları teoreminin ‘mutlak’ kabul edilebilecek hiçbir noktası yoktur. Bu biz İnsan Kaynakları profesyonellerine sınırsız bir hareket serbestisi getirir, eğer bu özgürlüğün anlamını çözebilirseniz.

Aşağıda İş Değerle(ndir)mesi tekniğinde baz alınabilecek ana kriterler, onların alt başlıkları paylaşılmıştır. Benim projem bütünde bir pozisyona aşağıdaki kriterler kapsamında 400’ü aşkın soru yöneltmekte ve her bir soruya aldığı yanıtlardan sayısal değerlere ulaşmaktadır. Bu 400’ü aşkın sorunun hepsinin cevaplanması sonrasında bir pozisyonun zorluk katsayısı tespit edilebilmektedir. Bu katsayı ve sorularınıza aldığınız cevaplar işe alacağınız insan kaynağının gereklilik, nitelik ve yetkinliklerinde, kuracağınız Performans Değerlendirme sisteminizde, eğitim ihtiyaçlarınızın tespitinde, kariyer planlamalarınızda, ücretlendirme politikanızda yol haritanızı ortaya çok net çıkarabilmektedir. Ancak itiraf edebilirim, benim bu projem komplekstir ve uygulanması da oldukça zordur, sabır ister. Ciddi yönetimsel katılım ve proje süresince konsantrasyon gerektirir. Üst yönetimin fiilen iştirak etmediği bu tip projelerin hayata geçmesi de imkansızdır. Bu imkansızlığın nedeni ise sayısal değerlerin, skalaların tespitinde ana çalışan proje ekibinin yöneticiler olmasıdır. Bu proje her yöneticiye kendisinin ve ekibinin işini sayılarla ifade edebilme yolunu açar, ifade etmekten kaçınanı ise ifade etmek zorunda bırakır. Kısacası iş değerle(ndir)mesi projeleri alt kadrolar değil, tam tersi üst kadrolardan kurulacak proje ekibi ile yürütülür. Proje ekibinin as üyesi ise genel müdürün ta kendisidir.

İş Değerle(ndir)me

1. Sorumluluk

a. Ekip/taşaron çalışanların yönetimi
b. Ekipman
c. Stoklar
d. Bina /arsa
e. Finansal konular
f. Hareket / karar alma serbestisi
g. Öneri / tavsiyeler
h. Etki

2. Bilgi

a. Bilgi alanları
b. Nitelikler
c. Tecrübe
d. Yetenekler

3. Zihinsel yetenekler

a. Bilgi ortamı
b. Rol karmaşıklığı / zorluğu
c. Yaratıcılık / inovasyon

4. İletişim

a. İletişim ağı
b. Sözlü
c. Yazılı

5. Çevresel Faktörler

a. Çalışma koşulları
b. Zorluklar / tehlikeye maruz kalma
c. Fiziksel gereklilikler
d. Fazla mesai / Boş vakitlerin kesilmesi

Yönetim Sanatı

YÖNETİM SANATI

Şirketlerin iç tercihleri açıklık, kesinlik ve mükemmelliktir. Oysa insan ilişkilerinin iç doğası kararsızlık, kesin olmama ve mükemmel olmamayı içerir. Bu ikisinin gereksinimlerinin nasıl dengeleneceği, nasıl bir araya kaynaştırılacağı ve ödüllendirileceği gerçek yönetim becerisini oluşturur.

Eğer 100 çalışanınız varsa, en önde yer alırsınız. Onlara bağırsanız, hırpalasanız bile sizi takip ederler. Eğer grup 1000 kişiye çıkarsa, önde değil ortada bir yerde durmalısınız. Orgaizasyon 10.000 kişiye ulaşınca, huşu içinde arkada kalır teşekkürlerinizi sunarsınız.

Yetki devretme yeteneği, iyi ve kötü yönetici arasındaki farkı herhangi başka birşeyden daha çok belirler. Ancak unutulmamalıdır ki, çalışanlar yönetimin beklediğini değil, teftiş ettiğini yaparlar.

Kendi kendinize sorun benim işe yaklaşımım nasıl ? Ben bir patron muyum, yoksa lider mi ? Bu soruyu cevaplarken aşağıdaki kısa cümleciklerden faydalanabilirsiniz.

Patron sürer. Lider yol gösterir.

Patron otoriteye dayanır. Lider işbirliğine.

Patron “ben” der. Lider “biz”.

Patron korku yaratır. Lider güven.

Patron nasıl yapılacağını bilir. Lider nasıl yapılacağını gösterir.

Patron dargınlık yaratır. Lider heves üretir.

Patron suçlu bulur. Lider hataları tamir eder.

Patron işi ağır ve sıkıcı yapar. Lider ilginç.

Üstün lider işlerin yapılmasını çok küçük hareketlerle sağlar. Emirlerini çok kelimelerle değil yaptığı birkaç işle yayar. Her şeyle bilgilenir ancak nadiren karışır. Bir katalizördür ve o olmasa işlerin iyi gitmeyeceğini bilse bile başarıya ulaşıldığında hiçbir övgüyü kendi üstüne almaz. Ve üstüne hiç övgü almadığı için övgü onu hiç terketmez.

Liderlik kendinden daha zeki insanları çevresine nasıl toplayacağını bilmektir. Hiçbir zaman şu üç olguyu unutmayın :

1. İş, aşkın görünür halidir.

2. Kalite aklınızda değil, kalbinizdedir.

3. Birinci sınıf insanlar, birinci sınıf insanları işe alır, ikinci sınıf insanlar ise, üçüncü sınıf insanları. Peki birinci sınıf insan kimdir ? 1. Kendine güvenli, inançlı 2.Çalışkan ve 3.Dürüst olandır. Bu üç özelliğin bileşkesinden yaratıcılık, liderlik ve istikrarlı başarı doğar.

Yetkinlik Tanımları

Yetkinlik Tanımları

(Bu tanımların nasıl kullanılabileceği konusunda yazıda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.)

I. GENEL İŞ YETKİNLİKLERİ

a. İşi Yönetimi ( 1. İşi kavrayışı, 2.Şirket/iş odaklı, 3.Müşteri odaklı, 4.Şirket politikalarında farkındalık, 5.Yasal konularda farkındalık, 6.Girişimci, 7.Mesai ve öğle tatili saatlerine uyum )

b. Değişim Yönetimi ( 1.Esnektir, 2.Gelenekçi değildir, 3. Yaratıcı düşünür, 4.Stratejik düşünme odaklı, 5.İleri görüşlü-dengeli yaklaşım, 6.Çok yönlü düşünebilirlik )

II. GÖREVE YÖNELİK YETKİNLİKLER

a. Planlama ( 1.Kısa vade, 2.Orta vade, 3.Uzun vade, 4. Kaynak Planlaması )

b. Problem çözücülük ( 1.Rasyonel / sayısal yaklaşım, 2.Sözel yaklaşım, 3.Kavramsal yaklaşım, 4.Detaylara yönelik farkındalık )

c. Karar Alma ( 1.Kasin ve tümel çözümcü, 2.Kararlı, 3. Tutarlı, 4.Bağımsız, 5.Risk alabilir )

d. İş yaptırabilirlik ( 1.Uygulama odaklı çalışmak, 2.Planlı çalışma odaklı, 3.Dirençli, 4.Organize, 5.Kaynakları verimli kullanım )

III. ÇALIŞMA ORTAMINA YÖNELİK BİREYSEL YETKİNLİKLER

a. Takım Çalışması ( 1.Kültürel farklılaşmaları yönetim, 2.Yönlendirici, 3.Takım çalışmasından zevk almak, 4.Takım ruhu oluşturmak, 5.Sosyal güveni tam, 6.Empati kurma )

b. Etkileyicilik ( 1.Etkili arabulucu, 2.Benimsediği tarz, 3.Diplomatik-idareci, 4.Başkaları üzerinde etkili, 5.Bağlantı kurma tarzı )

c. İletişim ( 1.Bilgilendirici, 2.Özgüvenli iletişimci, 3.Aktif dinleyici, 4.Veri merkezli )

d. Liderlik ( 1.Koordinasyon/ bağlantı kurucu, 2.Saygın, 3. Ekibini motive eden, 4.İş/yetki delegasyonu, 5.Çelişki Yönetimi, 6.Destekleyici )

e. Geliştirmeci ( 1.Gelişmeleri takipçi, 2.Gelişmeleri destekleyici, 3.Gelişmeleri değerlendirebilme )

IV. BİREYSEL OLGUNLUK

a. Kişisel Yaklaşım (1.Dikkatli/arkadaşça, 2.Pozitif / optimistik, 3.Esnek, 4.Duygusal kontrollü, 5.Kişisel çaba / enerji, 6.Bireysel motivasyon, 7.Özüne bağlı )

b. Profesyonellik ( 1.Uygulamada uzman, 2.Profesyonel kredibilitesi, 3.Kişisel gelişim, 4.Güvenilir, dürüst, 5.Tecrübeyi sermayeleştirmesi, 6.Özenli )

İnsan Kaynakları Politikası Oluşturmak

TEMEL İNSAN KAYNAKLARI POLİTİKASI OLUŞTURMAK 

( her başlığın altı şirketin ve İK’nın işleyiş süreçlerine göre doldurulacaktır. )
I. İnsan Kaynakları Vizyonu

II. İnsan Kaynakları Misyonu

III. İnsan Kaynakları İlkeleri ( aşağıdaki başlıklar hangi İK uygulamaları ile dokümante edilerek sağlanıyor ? )

i. Verimlilik

1. Süreç yaklaşımlı görev tanımları
2. İşe alım
3. Oryantasyon
4. Performans Değerlendirme (İş Sonuçları, Çapraz Değerlendirmeler, Hedefler, Yetkinlikler)
5. Eğitim
6. Kariyer Planlama
7. Ödüllendirme
8. Motivasyon amaçlı aktiviteler
9. AR-GE

ii. İnsancıl Davranış

1. Yaşam standartlarının yükselmesi
2. Yöneticiler, ekip arkadaşları ve genel anlamda kişilerarası ilişkilerin geliştirilmesi
3. Kuruma güven ve kurumsal bağlılık
4. Takdir edilmek
5. Yönetsel güç kazandırmak
6. Bireyin kendisini tanımasına yardımcı olmak
7. Bağımsız çalışma ortamı yaratmak

iii. Eşitlik
iv. Güvence
v. Açıklık
vi. Gizlilik

IV. Toplam Kalite Odaklı İnsan Kaynakları Stratejisi ( aşağıdaki başlıklar hangi İK süreçlerine nasıl yansımaktadır ? )

a.Planlama – Üst Yönetimin Desteği
b.Yapılanma – Müşteri Odaklılık
c. Yöneltme – Tam katılım
d.Koordinasyon – Ekip çalışması
e.Denetim – Süreçleri İyileştirme ve Sürekli İyileşme

V. İnsan Kaynakları Hedeflerimiz ( yazılı olarak kısa – orta – uzun vadede saptanmış mıdır? )

VI.İnsan Kaynakları Değişim Yönetimi ( İK süreçlerinde aktif midir ? Arşivlenmiş midir ? )

1. Adım : Değişime duyulan ihtiyacın tespiti
2. Adım : Değişim Takımını kurmak
3. Adım : Değişimin vizyon, plan ve değerini yaratmak
4. Adım : Değişim yolunda ekibi yetkin kılmak ve değişim sinerjisini bütüne yaymak
5. Adım : Meydana gelen farklılıkları takip etmek
6. Adım : Değişim sürecini enerjik kılmak
7. Adım : Değişen unsurları takip etmek, kuvvetlendirmek
8. Adım : İK Sisteminin gözden geçirilmesi