Geçtiğimiz günlerde genç meslekdaşlarımın kurduğu İnsan Kaynakları Genç Profesyoneller Platformu‘nun misafiriydim. Sosyal medyanın insan kaynakları uygulamalarına olan etkileri üzerine konuştuk, tartıştık, paylaştık. Benim için çok verimli geçen saatlerdi.
GençİK, varlığından haberdar olduğum andan itibaren beni heyecanlandıran bir oluşum. Genç meslekdaşlarımın mesleki tecrübe ve bilgilerini bulundukları kurumlardan, sektörlerden öteye taşıma çabaları sonuna kadar desteklenmeli kıdemli İK profesyonelleri tarafından.
GençİK‘nın beni en etkileyen taraflarından biri oluşumun altyapısını oturtmuş, vizyon, misyon ve değerlerini belirlemiş olması. Eğer bir de aralarındaki endüsrti mühendisliği kökenli arkadaşlar platformun performans karnesini (perpektifler;amaç, hedef, ölçütler) kurgularlarsa kanımca muhteşem bir örnek olacaklar benzer çalışmalara. 😉
GençİK’nın ne olduğunu ben daha fazla aktarmayayım, onların elinden çıkmış tanıtımı paylaşayım:
GençİK
İnsan Kaynakları Genç Profesyoneller Platformu, Türkiye ve dünyada İnsan Kaynakları alanındaki gelişmelere katkıda bulunan profesyonelleri paylaşım ve değişime öncülük için aynı çatı altında toplamayı ve birlikte gelişime zemin hazırlamayı amaçlayan bir platformdur. Platforma katılım gönüllülük esasına dayalı ve çalışılan şirketlerden bağımsızdır.
Oluşturduğumuz bu platform ile, İnsan Kaynakları alanında edindiğimiz ortak bakış açısını, kendisini bu alanda geliştirmek isteyen, insana ve insan kaynağına önem veren, alanında uzmanlaşmak isteyen genç İnsan Kaynakları çalışanlarına ve üniversitelere ulaştırmayı hedefliyoruz.
(Platform üyeleri, İnsan Kaynakları alanında yenilikler yapmayı, uygulamaları olumlu yönde geliştirmeyi ve başarılı olmayı hedefleyen, 18-30 yaş arası genç yetişkinlerdir.)
Platformu oluşturan değerlerimiz;
İletişim ve Paylaşım
Birlikte gelişim
Değişime öncülük ve yenilikçilik
Amatör ruhun verdiği dinamizm
Profesyonelliğin gerektirdiği disiplin
Eşitlik
Vizyonumuz;
Türkiye ve dünyadaki İnsan Kaynakları Yönetimi perspektifini paylaşımlarımızla güçlendirmek, birlikte geliştirmek, daha ileriye taşımak için gereken değişime öncülük etmek ve bu alanda en etkin platform olmak.
Misyonumuz;
Platform katılımcıları arasında iletişimi ve bilgi ağını güçlendirmek; düzenli olarak ortak faaliyetlerde bulunarak, platformun kalıcı olmasını sağlamak
İnsan Kaynakları uygulamalarını paylaşarak birlikte geliştirmek, yeni bir değer üretmek ve bu değeri tekrar paylaşmak,
Yenilikçi ve yaratıcı fikirlerle İnsan Kaynakları alanında ve iş dünyasında değişimlere öncülük etmek,
İş dünyası profesyonelleri ile bir araya gelerek değer odaklı bir perspektif geliştirmek ve gelişimi sürekli kılmak,
İnsan Kaynakları Yönetimi kavramını üniversite öğrencilerinden başlayarak akademik dünyada ve iş dünyasında tanıtmak, İnsan Kaynağının önemini vurgulamak ve profesyonelleri bilinçlendirirken genç yetenekleri İnsan Kaynakları alanına kazandırmak, onları geleceğin temsilcileri olmalarını yardımcı olmak
Ve tüm bunları sosyal sorumluluk projelerine vereceğimiz destekle birleştirerek topluma kattığımız değeri maksimize etmek.
Otomobil kullanmayı hiç sevmedim, sevemedim. Hatta “Çağın olmazsa olmazı, zor durumlarda ne yaparsın?” diyenlere sadece omuz silktim. Kısacası direksiyonun fiziki anlamda elimde olmadığı bir hayatı bilinçli olarak seçtim.
Geçenlerde bir arkadaşıma anlatıyordum yine dört tekerlek ile hiç başlamayan maceramı. Bana baktı ve “sen insanları çok seviyorsun” dedi. “Onlara yakın olmak hoşuna gidiyor. Farklı beyinler, farklı kültürler, farklı yaşamlar. Toplu taşıt araçlarını bu yüzden seviyorsun… bence”. Şaşırdım. İlk defa bir arkadaşım basit bir seçimden yola çıkarak benim hakkımda bu derece doğru bir tespit yapmıştı.
Evet, insanları, onların çeşitliliğini çok seviyorum. Her birinde bir dokumu, bir duygumu, bir algımı buluyorum. Onlara yakınken daha iyi düşünüyorum, daha iyi hissediyorum, daha iyi yaşıyorum. Onlara ihtiyacım olduğunu bilmek, bu farkındalık, beni onlardan kopartabilecek hiçbir girdiyi hayatıma kabul etmemek gibi bir sonuca götürüyor. Otomobil kullanmak da işte bu girdilerden biri. İstanbul trafiğinde bir kutu içinde, tek başınıza geçirdiğiniz egzoz dolu tüketici saatler … bu bana göre değil.
Peki, hiç insanların birbirine neden ihtiyaç duyduğunu düşündünüz mü? Ben düşündüm. İnsanın diğer insanlara duyduğu ihtiyacın gerisinde aslen bilgisizliği, yani bilgisizliğim var. Bilgisizlik nedeniyle bizler sıkıntılar, çaresizlikler, acılar, kaygılar içinde yaşarız. İnsana, bilime, yaşama, doğaya dair bilgilerden bahsediyorum. Sınırsız ve sonsuz bilgiden. Bu sonsuzluğun ve sınırsızlığın kudreti o kadar büyüktür ki, bizi birbirimize mecbur kılar, birbirimize kenetler.
Kanımca tarihinin en başından beri yaşamış milyarlarca insanın en ortak meşguliyeti bilgi üretmektir. İnsan bilgiyi üretir, bilgi değişimi yaratır. Değişim, bilginin artışı ile hızlanır ve biz insanlar birbirimize daha mecbur hale geliriz. Ben bu diyalektiği bindiğim trende, otobüste, vapurda, dolmuşta her gün düşünüyorum, her gün kutluyorum. Kalabalıklara sevgi ve şükran ile bakıyorum.
Ya siz, siz en son ne zaman yanınızda oturan hiç tanımadığınız kadına, adama veya çocuğa içinizden “İyi ki varsın, seninleyken daha güçlüyüm” dediniz? Demediyseniz, hiçbir zaman geç değil, dayanışmanın gücünü hissetmek bir düşünmek payı ötede.
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KADER), “Eşit temsil, Gerçek demokrasi, Yeni anayasa ve Engelleri aşmak için 275 kadın” sloganı ile 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak Genel Seçimlere yönelik kampanya başlattı.
Kampanyanın net hedefi 24. dönem Milletvekili Genel Seçiminde T.B.M.M.’ne 275 milletvekili kadın sokabilmek.
Hangi partiden, hangi ideolojiden olursa olsun, Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan kadınların ülkenin yasama gücüne sahip T.B.M.M.’de hakkı olan temsil sayısına ulaşmalı.
Bu nedenle biz kadınlar ne yapmalıyız?
1. Seçim sürecinde milletvekili kesin aday listelerine daha fazla kadın adayın yer alabilmesi için siyasi partilere baskı yapmalıyız.
2. Oy kullanırken iki, hatta üç kere düşünmeliyiz. Seçim bölgelerinde kadın milletvekili adaylarını seçilemeyecekleri kadar geri sıralara iten partilere tepkimizi vereceğimizin mesajını farklı yöntemlerle iletmeliyiz.
3. 275 Milletvekili Kadın Kampanyasını bloglarımızda, Facebook, Twitter, Linkedin, vs. gibi sosyal ağlarda duyurmalıyız. 1,5 ayımız var önümüzde !!
4. Bu seçimde olmasa da gelecek seçimlerde milletvekili adayı olmayı düşünmeye başlamalıyız.
5. Bölgemizde bağımsız kadın milletvekili adayları varsa, onlara oy vermeliyiz.
Geçenlerde Linkedin’de dolaşırken Microsoft’un sosyal ağ üzerindeki kurumsal sayfasına, oradan da kurumsal İK blogu JobsBlog‘a ulaştım. İşe alımcılar, çalışanlar ve işe alım süreçlerine dahil olmuş adayların Microsoft hikayelerini, ipuçlarını ve görüşlerini okuyabileceğiniz nefis bir İK blogu Microsoft JobsBlog.
Blogda üç ana kategori bulunuyor; ‘Microspotting‘ kategorisinde Microsoft’da çalışan profesyoneller tanıtılıyor. Çok bilgilendirici bulduğum ‘DearJobsBlog‘ kategorisinde ise işe alım süreçlerine dair okuyuculardan gelen sorulara yanıt veriliyor. Bits & Bytes kategorisinde de Microsoft’ta kariyer yapmanın ne demek olduğu, kurum kültürünü, sosyal sorumluluk, çeşitlilik gibi çok önemli İK unsurlarına vurgu yapılmış.
Ana menüde yer alan Apply – Başvuru seçimi okuyucuyu Microsoft Kariyer portalına ulaştırıyor. Şu anda global olarak açık olan pozisyonların bilgilerine erişebildiğiniz portala özgeçmişinizi bırakarak kayıt olunca da Microsoft Yetenek Ağı’na (Talent Network) dahil ediliyorsunuz.
Blogun profesyonel geçmişleri farklı toplam 16 yazarı var. Yazar bilgilerine About-Hakkında seçeneğinden ulaşabilirsiniz.
Microsoft JobsBlog’u çok beğendim, içinde ciddi emek ve bilgi var. Eğer Trükiye’de de bu emeği ve bilgiyi vermeye hazır İK profesyonelleri var ise bence durmasınlar, onlar da kurumlarına ait İK uygulamalarını paylaşabilecekleri bir blog açarak İK pazarlaması ve işveren markası adına güzel bir çalışma gerçekleştirsinler.
29 Mart 2011 Salı günü Hayatı Doldur Mini MBA Eğitim Programı ile Balıkesir Üniversitesi‘ndeydik. Pırıl pırıl bir bahar sabahı Balıkesir’e doğru yol alırken çoğunluğu mühendislik eğitimi almakta olan öğrencilerle buluşacağımı bilmiyordum. Mühendislik disiplinine olan sempatim nedeniyle katılımcı nitelik bilgisini aldığımda yüzüme sıcak bir tebessüm yerleştiğini inkar etmeyeceğim.
Her ne kadar imtihan haftasına girmiş olsalar da, aynen tahmin ettiğim gibi Balıkesir Üniversitesi öğrencilerinin eğitime ilgisi ve eğitimi takip isteği çok iyiydi. Özellikle Endüstri Mühendislerinin sınıf içindeki varlığı sorduğum her türlü işletmecilik sorusuna hemen cevap almamı sağladı. Eğitimin akışkanlığını sağlayan bu katılım süreyi de çok verimli kullanabilmem sonucunu doğurdu. Bir kere daha mühendislere yönelik sempatimin boşuna olmadığını yaşayarak gördüm.
Hayatı Doldur Mini MBA Eğitim Programı Balıkesir Üniversitesi etabında sıcak karşılamaları ve başarılı çalışmaları nedeniyle Endüstri Bilimleri ve Teknoloji Topluluğu’na teşekkür ederim.
Not: 31 Mart 2011 Perşembe günü Kocaeli Üniversitesi’ndeki Mini MBA Eğitim Programına kızım Yaprak’ın rahatsızlanması nedeniyle katılamadım. Çok üzgünüm 🙁
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Eğitiminiz ve kariyer hayatınız ile ilgili kısaca bilgi verebilir misiniz?
TED Ankara Koleji ve Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü mezunuyum. 1997’de Ankara’dan İstanbul’a taşındım. İnsan Kaynakları kariyerime 1998’de Oktay Bora Yağız’ın yanında OBEY Yönetim Danışmanlık’ta başladım. OBEY, şirketleri makro anlamda analiz edebilme ve işe alım becerilerimi elde ettiğim tecrübemdir.
Ardından Migros Türk T.A.Ş.’de çalıştım. Migros, büyük şirket yapısının işleyişi ve perakende sektörünün dinamiklerini yakından inceleme fırsatını bana verdi. Ardından ‘sıfırdan İK sistemi kurma’ ve mühendislerle çalışma hedefimi gerçekleştirdiğim Vesbo A.Ş.’ye girdim. Vesbo, Kar Şirketler Topluluğu şirketlerindendir. Yıllar içerisinde topluluğun da İK süreçleri ve yapılandırma projeleri sorumluluk alanıma girdi. 2008 yılında kızımın doğumu ile profesyonel hayata ara verdim. 2009 yılında mesleğe Danışman ünvanıyla döndüm.
Üniversite yıllarınızda part time ya da full time bir işte çalıştınız mı ? Üniversite yıllarınızda iken kariyer hedefleriniz nelerdi? Bu hedeflere ulaşmak adına neler yaptınız ? Hedeflerinize ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
Üniversite benim kendimi keşfettiğim yıllardır. İlk önemli kararım aile işinde çalışmamak olmuştur. Sonrasındaki önemli adımım derslerimi aksatma pahasına, ailemle çatışmayı da göze alarak iş hayatına atılmamdır.
O günün imkanları çerçevesinde Ankara gibi kısıtlı olanakları olan bir ortamda bulabildiğim bütün işlerde çalıştım. Bu işler, neleri yapmayacağım üzerinde zihnimi netleştirmemi sağlamıştır. Sigorta sattım, dergide yazı yazdım, çeviriler yaptım, fuarlarda çalıştım. İstanbul’da BurgerKing’de dükkan personeli konumunda, Ankara’nın çeşitli kulüplerinde ise halkla ilişkiler ve satış bölümlerinde çalıştım. Ankara Belediyesi’nin birçok anket çalışmasında görev aldım. Bir siyasi partinin gençlik koluna girdim. Japonlarla Tekirdağ liman fizibiltesi projesinde finansal analiz uzmanının asistanlığını yaptım. Bu geçici işler kariyerimi devlette, finansta, satışta, geleneksel medyada şekillendirmek istemediğimi bana gösterdi.
Mezun olduğumda Ankara’nın sunduğu iş imkanlarının yetersizliği beni arayışa sevketti. İş dünyası algımı geliştirmem, genişletmem gerekiyordu. Tam o esnada yakın bir arkadaşımdan gelen “İstanbul’a taşın” önerisini hızla değerlendirdim ve kararımı verdim. Tümüyle kendi maddi imkanlarımı kullanarak, 2-3 gün gibi kısa bir süre içinde şehir değiştirdim.
İstanbul iş piyasası, hedeflediğim iş dünyası algı gelişmesini bana sağlamıştır. İstanbul’daki sektör ve insan kaynağı çeşitliliği, zaman içerisinde benim için en uygun olduğuna %100 inandığım İnsan Kaynakları mesleğini, önemli tecrübeleri ve doğru yöneticileri karşıma çıkarmıştır.
Neden İnsan Kaynakları?
Üretim, iş süreci girdilerinin en önemlisi, en maliyetlisi, en değişkeni insandır. İnsan sonsuzluktur, sınırsızlıktır. Her insan, her beyin biriciktir. Çalıştığım bütün işlerde ilgilendiğim konuların sonuçta hep kendini tekrarladığını gördüm. Ama insan öyle değil, onu mekanize edemezsiniz. Onu daha verimli kılmak, onu motive etmek, geliştirmek, değiştirmek öyle dinamik bir iştir ki, bu bana büyük heyecan veriyor, motive ediyor. İnsanın beklenti ve ihtiyaçlarının değişkenliği bizim sürekli yeni yöntemler geliştirmemizi gerektiriyor. Sürdürülebilirlik, verimlilik adına kaynağınız insanı ölçümlemeye çalışmak, imkansızı imkanlı kılma ihtimali nedeniyle İnsan Kaynakları …
İlk iş deneyiminizde karşılaştığınız ilginç bir olayı paylaşır mısınız?
OBEY Yönetim Danşmanlık’ta giriş ve orta kademe iş görüşmeleri yapma yetkisini yeni almıştım. Her görüşmeye büyük heyecanla giriyordum. Elimde uluslararası büyük bir firmaya genel müdür sekreteri pozisyonu vardı. Başvurular çok nitelikliydi. Görüşmeye gelen adaylardan bir tanesi çok gösterişli, güzel bir kadındı. Ayrıldığı işi de İstanbul’un önde gelen iş adamlarından birinin sekreterliğiydi. Aday, görüşmeye başladıktan çok kısa süre sonra, yaptığı işler bağlamında yanından ayrıldığı iş adamının benim bilmemin hiç de hoş olmayacağı özel hayat detaylarını olumsuz vurgularla anlatmaya başladı. Hayatımda ilk defa böyle birşey yaşıyordum. Mülakat mı yapıyordum, dedikodu mu dinliyordum, devam mı etmeliydim, kesmeli miydim?… Hatırlıyorum, büyük şaşkınlık, hatta panik yaşamış, kibar bir şekilde görüşmeyi sonlandırmakta da bayağı zorlanmıştım.
Elbette bu adayı hemen eledim. Sekreterlik, asistanlık, makam şöförlüğü gibi kritik pozisyonların en önemli davranışsal yetkinliği ketum ve güvenilir olmaktır. Birebir çalıştığı yöneticilerin iş ve özel hayatlarının detaylarına hakim olan bu pozisyonlar, sıklıkla doldurmakta en zorlandıklarımız arasındadır. İşinizden ayrılabilirsiniz ama eski işyerleriniz veya amirleriniz hakkında benzer şekilde söylemler asla geliştirmemelisiniz.
Üniversite öğrencilerine kariyer hedeflerine ulaşmaları için neler yapmalarını önerirsiniz ?
Mutlaka iki, üç yerde staj yapmalarını, özellikle yaz tatillerinde yarı veya tam zamanlı çalışmalarını, bir yabancı dilli akıcı konuşur hale getirmelerini, hatta ikinciyi öğrenmeye başlamalarını, Erasmus veya farklı yurtdışı hibe eğitim programlarını takip etmelerini, katılmalarını, sosyal medyayı kariyerlerinin şekillendirmek ve iş dünyasını tanımak amacıyla akıllı kullanmalarını ve blog açmalarını öneririm. Üniversitelerindeki topluluk ve kulüp çalışmalarında aktif olsunlar. Sosyal sorumluluk projeleri üretmek için uğraşsınlar ve sosyal sorumluluk projelerinde gönüllü olarak görev alsınlar. Özel sektör veya kamu kuruluşları pek çok yarışma düzenliyor üniversite gençliğine yönelik. Bu yarışmalara katılsınlar. Üniversitelerde düzenlenen seminer, konferans ve etkinlikleri takip etsinler, sertifikalarını alsınlar.
Gençler iş görüşmelerine/mülakatlara nasıl hazırlanmalıdır? Mülakat esnasında nelere dikkat etmelidir ? Sizce mülakat esnasında sık sık yapılan hatalar nelerdir?
Internet veya kitaplardan nasıl özgeçmiş hazırlanabileceği, iş görüşmelerinde nelerin yapılıp, nelerin yapılmaması gerektiğine dair pek çok bilgi alabilirler. Ama gerek elimize gelen özgeçmişlerden, gerekse iş görüşmesi esnasındaki performanslardan anlıyoruz ki, gençler çoğunlukla hiçbir şey okumadan, araştırmadan geliyorlar. Beni en çok bu ilgisizlik, meraksızlık usandırıyor. Bazı gençler neyi, neden yaptıklarını bilmeden, düşünmeden, sorgulamadan yaşıyorlar. “Neden” kalıbı üzerinden sorulabileceğini biliyorlar ama bu soru kalıplarına hazırlanmadan geliyorlar: Neden bu bölümde okudun? Neden bu işi yapmak istiyorsun? Neden bize başvurdun? Neden seni işe alayım? … Üniversite yıllarında staj yapmış, çalışmış, kulüp çalışmalarında yer almış, farkındalığı artmış adayların iş görüşmeleri genelde çok akıcı geçer. Çünkü bu adayların kendilerine ait anlatacakları tecrübeleri, başarıları vardır. Kendilerini tanımışlardır. Hangi konulardan hoşlandıklarını, yatkın ve verimli olduklarını keşfetmişlerdir.
İş görüşmesinde maddi konulara işveren tarafı bahsetmedikçe girilmemeli. Soru sorulacaksa görev tanımı veya iş süreçleri üzerinden soru üretilmeye çalışılmalı. Bunun haricinde kıyafet, saç, sakal düzgünlüğü, güzel el sıkışmak,görüşme süresince göz temasına dikkat etmek, eski iş tecrübelerine dair negatif söylemler geliştirmemek, dedikodu yapmamak önemlidir. Güleryüzlü ve olumsuzluk vurgusu olan stres sorularında otokontrollü olmak da artı puan kazandıracak diğer konulardır.
Sosyal medyanın insanların kariyer arayışları üzerindeki faydaları nelerdir?
Ben sosyal medya, dijital platformlar ile gerçek hayat arasında bir fark görmüyorum. Bir insan gerçek hayatta nasıl ise sosyal medyada da aynı kişi olmalıdır. Hatta sosyal medya bir kişi eğer üretkense, hedef odaklı , girişimci ve çalışkansa ise bu becerilerini sergileme imkanı veriyor. Kişi kendi kendinin referansı haline geliyor.
Sosyal medya sadece gençler değil, bütün profesyonellere gündelik hayatlarında kolay kolay ulaşamayacakları insanları erişilir kılıyor. Onlarla yazışır, paylaşır hale gelebiliyorsunuz. İşte bu bağlantı ağı zenginliğinin gerisinde büyük fırsatlar yatıyor. Üniversite yıllarından geliştirebileceğiniz bağlantı ağınız, eğer üretken bir profil sergiliyorsanız, gün geliyor size iş teklifi şeklinde geri dönüyor.
Sosyal medyayı sadece eğlence aracı olarak görmek büyük bir hata. Amerika iş diyaloglarının %75 i sosyal medya üzerinden yürüyor. Microsoft’un yaptığı araştırmaya göre işverenler işe alımlarının %70’inin artık sosyal medya üzerinden yapıyor. Bu gerçekliğin farkına varmalı gençler ve sosyal medyadaki profillerine, dijital ayak izlerine dikkat etmeliler.
İnsan Kaynakları işe alımlarda; facebook, twitter gibi sosyal ağlara ne kadar önem veriyor? Siz de işe alımlarınızda bu sosyal ağları kullanıyor musunuz?
Ben çok önem veriyorum ve aktif olarak kullanıyorum. Özellikle blog sahibi olan gençlerin hemen bloglarını incelerim. Hangi konu üzerine olursa olsun, blog yazmak, içerik üretmek önemlidir, çalışkanlık göstergesidir. İstikrarlı yazı yazmak zor bir iştir; çünkü yazı yazmak araştırmayı, bilgi ile içiçe yaşamayı, iletişim becerisini ve özgüvenli olmayı gerektirir. Böylesi bir zorluğu hobi olarak yapabilen kişinin iş hayatında da üretken ve çok yönlü olması kaçınılmaz bir sonuçtur.
Bunun haricinde sosyal ağlar üzerinden işe alım yaparak hem maliyetleri düşürüyorum, hem adayların özgeçmiş veya iş görüşmesi süresince ulaşamayacağım detaylı bilgilerini okuyabiliyorum. Bu bilgiler olumlu olduğu kadar adayın elenmesine neden olabilecek olumsuzlukları da içerebiliyor.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı ?
İnsan Kaynakları mesleğini hedefleyen üniversiteli arkadaşlara son mesajım. “Neden İnsan kaynakları?“ diye sorduğumuzda, “Çünkü seviyorum, insan ilişkilerinde başarılıyım” şeklindeki yaklaşımları çok yetersiz kalıyor. Öncelikli olarak insan kaynakları mesleğinin ne olduğunu, amacını öğrensinler. İnsan kaynaklarını sevip sevmeyeceklerini ancak mesleğin teorisi ve güncel uygulamaları hakkında bilgilenerek anlayabilirler. Bu yönde sorduğum sorular sıklıkla yanıtsız kalıyor. İnsan kaynakları, her mesleki disipline hakim olmayı gerektirir. Bu, ciddi iş bilgisi demektir. Bu bilgiye de kendilerine iş kütüphanesi kurarak ulaşabilirler.
İnsanlarla ilişkilerin iyi olması bir ölçüt olmakla beraber, bir şirketin bütün iş süreçlerine, stratejilerine, hedeflerine verimlilik adına hakim olmak ve proje üretmek eş değerde önemlidir. Elbette İK bölümünde staj yapmaya çalışsınlar. Ayrıca yabancı dili (İngilizce) güçlendirmek, yabancı kaynak ve blogları takip etmek gelişim için olmazsa olmazlarımız. Ve şunu da unutmasınlar; eğer gerçekten isterlerse bu hayatta olmayacak şey yoktur ve İK’yı gerçekten istemek, ancak İK’yı bilmekle olur.
İnsan kaynaklarında genelde kadınların çalıştığını görüyoruz. Üniversitelerde soruyorum kim ilgileniyor diye, hep kızlar el kaldırıyor. Üniversiteli erkek arkadaşlar da İK kadınların işi gibi yanlış bir algı var, bu yanlış.
25 Mart 2011 Cuma günü Hayatı Doldur Mini MBA Eğitim Programı kapramında Eskişehir Anadolu Üniversitesi gençleri ile buluştum. Bir hafta önce katıldığım Marketing Kampüs etkinliğinde Mini MBA programının duyurusunu yapmış olduğum için pek çok kişi eğitime ne dinleyeceğini bilir şekilde gelmişti.
Anadolu Üniversitesi’nde vize döneminin başlamış olmasına rağmen eğitime ilgi gayet iyiydi. Öğrencilerin konuşmam boyunca adeta gözlerini bile kırpmadan anlattıklarımı dinlemeleri ise çok dikkatimi çekti. Eğitim bir alışveriş. Eğer eğitim katılımcısı eğitmene tümüyle konsatre oluyorsa, karşılıklı oluşan etkileşim eğitmeni daha verimli, daha coşkulu kılıyor. İşte Anadolu Üniversitesi’nde bu frekansı fazlasıyla yakaladım. Eğitim bittiğinde, beş saatlik bir program daha verebilecek kadar kendimi dinamik ve mutlu hissediyordum.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Hayatı Doldur Mini MBA Eğitim programının organizasyonuna destek veren Marketing Anadolu Kulübü’ne teşekkür ederim.:)
sol: Türk tipi özgeçmiş – sağ: Amerikan tipi özgeçmiş
Geçen günlerde üniversite öğrencileri bana, okullarına gelen bir İK Müdürü’nün “Bir sayfadan uzun özgeçmiş göndermeyin, detay yazmayın, okumaya vakdimiz yok,” dediğini söylediler.
Nasıl yani?
Bir İnsan Kaynakları profesyonelinin ana sorumluluklarından biri karşısına gelen her özgeçmişi, kaç sayfa olursa olsun okumaktır. Özgeçmiş adayın kendisini ifade ettiği pazarlama aracıdır ve o kendisini nasıl yansıtmak istiyorsa biz ona bakarız, okuruz, okumak zorundayız.
Aslında problem “bir sayfa” söyleminin çıkış yeri. Amerikan tipi özgeçmişler bir, en fazla iki sayfadır. Bu sayfa adedini kendine baz alan bazı meslekdaşlara önerim, o özgeçmişlerdeki okumaları gereken kelime adedini saymaları. Sonra da karşılarına bir sayfa şeklinde gelen bir Türk özgeçmişini almaları ve bu özgeçmişteki kelime adedini saymaları. Ardından bu iki özgeçmişi hem kelime adedi, hem de içerik olarak kıyaslamaları.
Amerikan tipi özgeçmişi Türk tipi özgeçmişe çevirirseniz (büyük yazı karakterli, satır araları geniş, paragraf ve başlıklar bol, içerik kıt) çıkan sonuca ne diyeceksiniz?
“Sen Amerikalı, özgeçmişini kısalt da gel, burada çok detay var, okuyacak vaktim yok !!!”
Keşke, bize dolu dolu iki hatta üç sayfa özgeçmiş gönderecek kadar nitelikli yeni mezunlarımız olsa, keşke onların yaptıklarını, tecrübelerini, kitap niyetine okusam ve iş görüşmesine çağırsam 😀
Sevgili meslekdaşlar,
* lütfen nicelik değil, nitelik !!!!
* lütfen gençleri yanlış yönlendirmeyin, kısıtlamayın, bırakın ne yazmak istiyorlarsa yazsınlar !!
* ve lütfen bol bol iş kitabı okuyun.
Eğer sizin okuma miktar ve niteliğiniz artarsa, piyasaya daha fazla İK kitabı çıkar, daha fazla yabancı İK kitabı dilimize çevrilir. Öğrencilere verdiğiniz yanlış mesajlarla kendi bilgi ve performans niteliğinizi de deşifre ediyorsunuz, olmuyor !!!
Dünya Yetenek Yönetimi diye sallanıyor, ülkemizde konu üzerine Türkçe sadece bir tane kitap var, çeviri yok. Ekonomi talep arz dengeleri üzerine yürüyor, lütfen biraz talep yaratın !!!!
23 Mart 2011 Çarşamba günü Hayatı Doldur Mini MBA eğitim programı ile Manisa Celal Bayar Üniversitesi‘ndeydim. Aynı gün şehirde birçok bakanın katılı ile Ekonomi Zirvesi düzenlendiğini ve öğrencilerin oraya gidebileceklerini öğrendiğimde biraz kaygılandım. Ancak kaygılarım yersizdi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencilerinin eğitime ilgisi yoğundu.
Zorunlu staj kapsamında olmadığı sürece işverenlerin stajyer almaya yanaşmaması diğer şehirler gibi Celal Bayar Üniversitesi öğrencilerinin de en önemli problemlerinden biri. Ama yarı zamanlı ve tam zamanlı çalışmanın, kulüp / topluluk çalışmalarında aktif rol almanın, sosyal medyadaki profillerine özen göstermelerinin ve İngilizcelerini pekiştirmelerinin de kariyerlerinin başlangıcında çok faydası olabileceğini artık bildiklerini düşünüyorum.
Hayatı Doldur Mini MBA eğitim programında organizasyona destek veren Sosyal Sorumluluk Kulübü’ne çok teşekkür ederim. 🙂