İpek Aral tarafından yazılmış tüm yazılar

Zafer Benim Olmalı

İş hayatında bazı günler diğerlerine göre daha yorucu, gergin geçer. Çok yorucu, gergin günlerin süreklilik göstermesi bireyde hem psikolojik, hem de fiziksel problemlere neden olabilir.  Örneğin aşırı yorgunluk, gerginlik benim yanağımda veya kaşımda tik oluşması gibi bedensel tepkilere neden olabiliyor. Tümüyle kontrol dışında gerçekleşen bu fiziksel veya zihinsel tepkiler (örneğin panik atak olmak)  bir uyarıdır, beden-beyin dediğimiz makina bütününü hatalı kullandığımıza dair. Hatanın neresinden dönülse kardır.

Bugün gerçekleşen proje çalışması sürecimde çok yoruldum, ağırlıklı zihnen ve önümüzdeki üç hafta boyunca yorulmaya devam edeceğim. Sınırlanmış zamanda çok yorulmanın keyfiyse bambaşka.

Peki, çok yorulmanın mükafatı ne olmalı?

Tabii ki başarmak.

Zafer benim olmalı … inşallah sağlığımı bozmamak kaydıyla.

😉

Gençler Ne Duymak İstiyor?

Son bir ay içinde üniversite ortamlarında karşılaştığım gençlerin çoğu şirketlerdeki İnsan Kaynakları uygulamalarından ziyade özgeçmiş yazmak, işe başvurmak ve mülakat etaplarında neler yaşanabileceği, nelerin yapılıp, nelerin yapılmaması gerektiği konularıyla ilgiliydi. Ben de bana verilen süreler kadarıyla onların bu meraklarını gidermeye çalıştım.

Sadece sunum eşliğinde bilgilendirme yapmak değil, fonda sunumu kullanıp mümkün olduğunca interaktif bir konuşma süreci hayata geçirmek ilk hedefim oldu. İstediğim seviyede katılımı sağlamak için kullandığım metodlardan biri ve en etkini ise katılımcıları mülakata almaktı. Hiç beklemedikleri anda gelen “gönüllü var mı?” sorusuna  fazlaca temkinli yaklaşsalar da, kısa sürede ürkekliklerinden sıyrılıyor gençler ve birer ikişer el kaldırmaya başlıyorlar sahnede mülakata alınmak isteğiyle.

Aynen bir iş görüşmesi ciddiyeti ile el sıkışıp tanışarak başlayan soru-cevap seansı süresince, gönüllü gençlerin verdikleri yanıtlar üzerinden bir mülakatta neler sorulur, nasıl cevaplar verilebilir, verilmemelidir gibi açılımları farklı farklı örnekler ile inceledik, bol bol sohbet ettik, güldük, zamanın nasıl geçtiğini hiç farketmedik.

Geçtiğimiz bir ay boyunca gördüm ki, özünde ezberci olmayan, oldurulmaya çalışılan gençlerimize düşünme ve sorgulama yöntemlerini öğretmemiz lazım. Onlara, hayat ve/veya iş üzerine yapacakları her seçim öncesi “ben bunu neden yapıyorum, neden istiyorum, neden buraya başvuruyorum?” sorularını sordurabilmek ve üretecekleri cevaplarla ilk başta kendi kendilerini ikna ettirebilmek lazım. Ancak kendileri ikna olduğunda iş görüşmeleri esnasında işe alım uzmanlarını da ikna edebileceklerinin mesajını çok net vermek lazım.

Beş Günlük Aradan Sonra

Maalesef Kaynağım İnsan da dahil olmak üzere bütün bloglarımın yer aldığı server son beş gündür yoğun saldırı altında. Hani şu hacklenmek denilen şey. İlk defa başıma geliyor ve çok üzgünüm.

Teknolojinin güzellikleri yanında böylesi insanı geren tarafları da var. Kötü olan teknik süreçlerden anlamadığım için elimden hiçbir şey gelmemesi. İlhan ve konunun uzmanı bir arkadaşı günlerdir uğraşıyor. Bir hacker her gece saat 21:00 itibariyle oturuyor bilgisayarı başına ve serverı çökertiyor. Server hizmeti alınan hosting firması ile birlikte çeşitli yöntemlerle mücadele edilmeye çalışıldı son beş gündür. Şu an yayındayız ama beş dakika sonra ne olacağı üretilen çözümlerin ne derece etkin olabileceğine bağlı.

Diliyorum bir daha ayrılık olmaz ve ben çok özlediğim yazı trafiğime dönebilirim.

🙂

Kolay Olsaydı …

Bu sabah Friendfeed’de bir gönderim yaptım. İnsanın hayatının merkezine aldıklarının niteliği ile ilgili bir gönderim. Kolay veya zor olan arasındaki seçimin derinlerine ulaşmak isteyen bir gönderim.

Sevgili FF sakinlerinin de yürekten katılımıyla çok kısa sürede bakın nerelere ulaştık. Katılımcılardan isimlerini kullanmak için izin almadığım için sadece baş harflerini yayınlıyorum. Herkes kolay ile zor arasındaki değer farkınını biliyor ve dilerim hayat seçimlerini bu zihin egzersizi çerçevesinde yapıyor. Yanında isim olmayanlar ise benim önermelerimdir.

Kolay olsaydı, farklı olmazdı.
Kolay olsaydı herkes yapardı. – OA
Kolay olsaydı, ben peşinden gitmezdim
Kolay olsaydı, o kadar değerli olmayabilirdi. – bk
Kolay olsaydi, başardığımda hissettiklerim olmazdı… – CC from iPhone
Kolay olsaydı, kaybettiğim için üzülmezdim.
Kolay olsaydı, geri kazanmak için çabalamazdım.
Kolay olsaydı, herkes yapardı. – EK
Kolay olsaydı, kalıcı olmazdı.
Zor olan yanlar işi çekici hale getirir – s
Kolay olsaydı, amaca ulaşmak bu kadar vakit almazdı. – DT
Kolay olsaydı, bu kadar büyük mutluluk yaşatmazdı.
Kolay olsaydı, detaylar önemsizleşirdi.
Kolay olsaydı, kıymeti bilinmezdi – DT
Kolay olsaydı, bu kadar risk almazdım.
Kolay olsaydı, vazgeçmek de daha kolay olurdu. – DT
Kolay olsaydı, olay olmazdı… – d
Kolay olsaydı, benim olmazdı… – OC
Kolay olsaydı, çok daha fazlasını yapabilirdim. Oysa az ve öz oldu, benim oldu. – E…
Kolay olsaydı, “zorum” derdi.
Kolay olsaydı, bu kadar güzel olmazdı. – OO
Kolay olsaydı, beni bu kadar büyütmezdi.
Kolay olsaydı, annelerimizin değerini bu kadar iyi anlayamazdık. – E…<
Kolay olsaydı, şu an da bu cümleleri kuruyor olmazdık. (sevdim bu feedi, teşekkür ederim açtığın için) – E..
Kolay olsaydı, zor olanı seçerdik. – OA
Kolay olsaydı, kendimi bu kadar kıymetli hissetmezdim.
Kolay olsaydı, zamanın ne kadar çabuk geçtiğine hayıflanmazdım.
Kolay olsaydı, hatayı affetmezdim.
Kolay olsaydı, iki kere düşünmezdim.
Kolay olsaydı, sevmezdim. – CT
Kolay olsaydı, unuturdum. – S
Kolay olsaydı, yaşamın kıymeti olmazdı – OA
Kolay olsaydı, yanımda olurdun… – S
Kolay olsaydı, bu kadar anonim olamazdı .. herkese teşekkür ederim düşüncelerini paylaştıkları için.

Young Guns 1.1’de Takım Olmak

13-14 Mart günlerinde gerçekleşen Young Guns 1.1 Atölye çalışması 30 saatlik maratonun ardından Pazar günü saat 14:00’de sona erdi.

Pazar günü saat 11:00 gibi Project House ofisine vardığımda bütün gece çalışmaktan yorgun düşmüş bazı aday gençler uyukluyor, bazıları ise bilgisayar başında hazırladıkları kampanyaların son rötüşlerini atıyorlardı. Beş grubunda neler yaptığına göz gezdirme fırsatım oldu ve çıkan işlerden gerçekten etkilendim. Birbirini tanımayan 25 gencin beşerli bölünerek takım çalışmasına girmesi ve böylesine yaratıcı düşünceler üretebilmesi şaşırtıcı doğrusu. Takım kurmak zor iştir, takım üyelerinin kimyalarının birbirini tutması, takım üyelerinin yetkinliklerinin birbirlerini tamamlaması gerekir. Böylesine ayarlanmadan oluşturulan takımlarda verimi sağlamak zordur ve Young Guns adayları zoru başarmışlardı.

Saat 14:00’de gerçekleşen kampanya proje teslimlerinden sonra da hem Young Guns adayları, hem Project House yetkilileri, hem de biz misafirlerin hafızalarına geçtiğimiz 30 saati kazımak için bir de anı fotoğrafı çektirdik.

Eh, şu aşamadan sonra benim temennim de ancak “en iyiler kazansın” olabilir kanımca 😀

Para Mutluluğu Satın Alır mı?

Birçok kişi hayatından duyduğu mutsuzluğu, hissettiği eksiklik duygusunu gelirinin düşüklüğüne bağlar.

“Ah bir param olsaydı …”

Ama araştırmalar gösteriyor ki, hiç de sanıldığı gibi fazla para mutluluk getirmiyor. A.B.D. Ekononik Analiz Bürosunun 1973-2008 yılları arasında topladığı veriler, yıllar içinde yaşanan gelirdeki artışın yaşamından duyulan memnuniyete yansımadığını ortaya koyuyor. (Tablo 1)

Bir diğer yanılsama ise hedefler konusunda yaşanmakta. “Hedef koymak, nasıl hedef konulur?” üzerine söylemler geliştiren biz İnsan Kaynakları profesyonelleri için belki bir uyarı niteliğinde çıkan sonuçlar.  Hayattan maddiyat anlamında az beklentisi ve hedefleri olan insanlar yaşamlarından çok daha büyük memnuniyet duyuyorlar.(Tablo 2)

Düşünmek lazım, sizin de yok mu etrafınızda daha fazla para kazanacağım diye aşırı stres içinde yaşayan, beden sağlığı, kısacası yaşam kalitesi bozulmuş arkadaşlarınız? Hatta para uğruna işinde ahlak dışı çözümler üreten ve nihayetinde girdiği vicdan muhasebesinde eksiye düşen bildikleriniz?

Şahsım adına araştırmaları değerlendirecek olursam, aza kanaat etmek karakteristik özelliklerimden biri değil. Para kazanmayı ise seviyorum. Ne diyorsunuz? Sizce ben umutsuz bir vaka mıyım? 😉 … umutsuz demesek bile huzursuz olduğumu itiraf edebilirim.

.

Not: Tablolar için sevgili Mustafa Duran‘a teşekkür ederim. 🙂

Young Guns 1.1 İle Değerlendirme Merkezi

Geçtiğimiz gün sevgili Uğur Özmen beni 13-14 Mart 2010 tarihlerinde yapılacak olan Young Guns 1.1 Atölye sürecine davet etti. Aldığım davetin beni ne kadar heyecanlandırdığını ve mutlu ettiğini anlatamam. Hemen aklımdan bir sürü soru geçti; benim sürece ne gibi bir faydam olabilir? Benden ne bekleniyor?  Bir hazırlık yapmalı mıyım? 30 saat sürecek atölye çalışmasının hangi aşamasında orada olacağım? …

Ama Uğur Özmen heyecanla yönelttiğim sorularıma karşılık yazdığı birkaç kelime ile gerekli yönlendirmeyi yaptı ve ben bugün saat 11:15 itibariyle Young Guns 1.1’in gerçekleştirileceği Project House’un pazarlama üssündeki özel ofis alanındaydım.

25 genç, 5’erli gruplar haline kendilerine verilen kampanya üzerine çalışmaya başlamışlardı bile. Her grupla tanışmak, söyleşmek, hayallerimizden dem vurmak çok keyifliydi. Mesleki açıdan bakarsam, işe alım sürecinde biz İnsan Kaynakları Uzmanlarının sıklıkla başvurduğumuz “Değerlendirme Merkezi” yöntemini Young Guns 1.1 gayet başarılı şekilde uyguluyordu. Her grupla geçirdiğim ortalama yarım saat sonunda adaylar üzerinde bıraktığım etki üzerine ise geri bildirimleri bilahare önümüzdeki günlerde Uğur Özmen’den alacağım. 😉

Ben bu satırları yazarken aday gençler harıl harıl çalışmaya devam ediyor ve yarın saat 14:00’e kadar da edecekler. Onlara buradan zihin açıklığı diliyorum. Daha önlerinde uzun bir gece var, enerjileri bol olsun, yarın yine görüşeceğiz. 😀

Fotoğraf: Ne Desem Yalan Olur

Zincirin Hangi Halkası?

Bir satış bölümünün performansı kendisine verilen satış hedeflerini tutturması, üretim bölümünün performansı üretmekle sorumlu olduğu ürünlerin minimum fire ile istenen miktarda, zamanında üretilmesiyle ölçülebilir. Ölçümleme gerekli veri akışı sağlanırsa sayılar üzerinden çok rahat yapılabilir. Peki ya insan Kaynakları bölümlerinin performansı, onu ölçümlemek bu kadar kolay mı?

İnsan Kaynakları bölümlerinin ana konusu olan insanın kesin ölçümlenemezliği uygulamalarının bazılarının etkinliği, verimliliğinin de %100 kesin sayılarla ölçümlenememesi sonucunu doğurur. Fakat her ne olursa olsun İnsan Kaynakları bölümlerinin hayata geçireceği bütün uygulamaların şu dört niteliğe sahip olması gerekir:

1. İhtiyaçları Karşılayabilmek : Şirketin strateji ve hedefleri iyi analiz edilerek, ihtiyaç duyulan çözümler İnsan Kaynakları tarafından üretilebilmiş midir?

2. Zaman Planlaması: Devreye alınan İnsan Kaynakları uygulamalarının zamanlamaları doğru işlemekte midir?

3. Uzmanlık: Hizmet veren İnsan Kaynakları uygulamalarının uzmanlık seviyeleri nedir?

4. Anlaşılabilirlik: Kullanılmakta olan uygulamaların yönetim ve çalışan kadro tarafından anlaşılırlık durumu nedir?

Sıklıkla yarı esprili şekilde bana şu eleştiri getirilir: “Hiç anlamam İnsan Kaynakları bölümleri işe alım haricinde ne iş yapar? O kapının gerisinde neler olur?

Ne üzücü bir sorudur bu benim için bilemezsiniz. Neden mi? Çünkü bana göre bu eleştiriyi getiren yönetici arkadaşımın şirketindeki İnsan Kaynakları bölümü yukarıdaki dört sorudan sınıfta kalmaktadır.

Sevgili meslekdaşların şimdi size sorarım, acaba siz zincirin hangi halkasısınız?

Güçlü mü?

Zayıf mı?

Şerefe !

Bir konu üzerine bilgi ve tecrübe birikimi arttıkça, sürekli yeni şeyler öğrenme ihtiyacı ötesinde uzmanlık alanında üretken olabilmek insana daha büyük mutluluk veriyor. Üretmek fiili, bir firma bünyesinde “profesyonel” kimliği ile gerçekleştirilebileceği gibi, kendi kendinin patronu olmak tanımlaması ile “Girişimci” boyutuna da taşınabiliyor.

Girişimci olmayı bir yetkinlik kabul edersek, bendeki girişimcilik güdüsünün tavan seviyesinde olduğunu söyleyemem. Ama bazen kişinin karşısına öyle fırsatlar, öyle yetenekli insanlar çıkıyor ki, bir girişim yapmamak, bu kaynakları kullanmamak adeta imkansızlaşıyor, israfa giriyor. Kaynağım İnsan ve şimdi de Kaynağım İnsan Kariyer işte böyle gelişen, “yapmasaydım  ayıp olurdu” tipindeki girişimlerdir. Son derece kendiliğinden, hiçbir zorlama olmaksızın akan süreçler, bana son derece istekli destek veren ekip arkadaşları.

Elbette girişim yapmak çok önemli ama gerisini getirmek çok daha mühim. Kaynağım İnsan olarak birinci fazı tamamladık dersek, önümüzde çok daha zorlu ikincisi duruyor. Zorluklardan kaçmak için yola çıkmadık, zorlukların arkasındaki fırsatların peşindeyiz. Uzun bir yolculuk bizimkisi ama yolun keyfini de çıkarmamazlık yapmayacağız. İstikrarla verimli çalışacağız ve aynen vizyonumuzda yazdığı gibi “Kaynağım İnsan’ı Türkiye’nin İnsan Kaynakları alanındaki referans blogu” seviyesine taşıyacağız.

Kadehimi Kaynağım İnsan için emek veren eşim İlhan’a, Önder’e, okuyucularıma ve kendime kaldırıyorum.

Şerefe 😀