Kategori arşivi: Seçme Yerleştirme

Sevdiğim Mülakat Soruları – II

mülakatGeçtiğimiz ay bugün yani 3 Kasım’da “Sevdiğim Mülakat Soruları – I”i yazmışım. Yani bu ne demek? 3 Aralık’a 1 kala yazının devamını getirmek gerek demek … 🙂

Beş altı yıl önce işyerimizin müşterisi olduğu bankanın kurumsal temsilcisi ofise periyodik ziyaretlerinden birini gerçekleştiriyordu. Çok önemli bir durum olmadığı sürece her zaman açık olan kapımın önünden geçerken “tık, tık” yaparmış jesti ile “Bir iki dakikanızı alabilir miyim?” diye sordu. Müsaittim, sevinerek içeri buyur ettim. Hemen konuşmaya başladı.

“Size birşey soracağım?”

“Tabii”

“Geçenlerde özgeçmişimi göndermediğim halde ZZZ bankası İnsan Kaynakları’ndan aradılar ve görüşmek istediklerini söylediler. Ben çok şaşırdım ama bayağı da hoşuma gitti bu durum; başvurmadan görümeye çağırılmak. Kabul ettim ve görüşmeyi İnsan Kaynakları Müdürü ile yaptım. Ama hayatımda yaşadığım en berbat görüşmeydi. Müdür resmen bana sürekli hakaret etti. ‘Siz niye görüşmeye geldiniz ki? Niteliklerinizin bizim bankamızda çalışmak için yetebileceğini mi zannettiniz?’ gibi bir sürü laf işitmek zorunda kaldım, sonunda sinirlendim “Bana bakın, beni çağıran sizsiniz, ben böyle rezil bir ortamdan sonra dünyaları verseniz zaten bu bankada çalışmam” deyip kapıyı vurup çıktım. İki gün sonra beni aradılar ve ikinci görüşmeye davet ettiler. Birinci görüşmedeki soruların beni sınamak için sorulduğunu söylediler. Size sorum şu: bu normal midir İnsan Kaynaklarında?”

Doğrusu çok şaşırmıştım. Ben bile hayatımda ilk defa bir adaya “sınamak” adına bu derece terbiyesizce muamele edildiğini duyuyordum.

“Ne diyebilirim?  Çok geçmiş olsun, gerçekten korkunç anlattıklarınız. Hatta inanmak bile zor. Ama bu kişinin bırakın yaptığını, o koltukta nasıl oturabildiğine şaşırdım…”

Aradan yıllar geçti. Halen o gün dinlediklerimin doğru olup olmadığından emin değilim ama eğer doğru idiyse ve gerçekten etrafta görüşmeye davet ettiklere adaylara böyle davranan İnsan Kaynakları profesyonelleri varsa, lütfen sözkonusu şirketin en tepesinde oturan her kim ise ona şikayetlerini ulaştırsınlar. İnsan Kaynakları mesleğinin yüz karalarını meslekte bırakmamak lazım. Bilin ki, ilk kurban siz değilsiniz ama belki sonuncusu olabilirsiniz.

Evet, gelelim sormayı sevdiğim mülakat sorularına …

“Asansöre binmek üzere hareketlendiniz, kapı açıldı, bir baktınız herkes sırtını kapıya dönmüş, ne yaparsınız?”……..

“İş hayatının yarattığı stresin olumsuz etkilerinden kurtulmak için neler yapıyorsunuz?”

“Sizi iş ortamında en çok neler motive eder?”

“Bana objektivitenizi korumakta zorlandığınız bir durumu anlatır mısınız?”

“Sizce en ideal yönetim tarzı nasıldır?”

“Bana şimdiye kadar çalıştığınız en etkili yönetici profilini anlatır mısınz?”

“Bana hayran olduğunuz bir lideri anlatır mısınız?”

“Bugüne kadar karşınıza çıkan en büyük problemi anlatır mısınız?”

“Bugüne kadar yaptığınız sizce en önemli iş hangisidir?”

“Şimdiye kadar herhangi bir sosyal sorumluluk projesinde yer aldınız mı?”

Engellilerin Kamuda İstihdamında Müjde !

engelliEngelli vatandaşların yeni bir düzenlemeyle kamudaki istihdamı kadro sınırlamasının dışında bırakıldı.

Bu kapsamda 2010 yılı içinde kamuya toplam 38.192 engelli memur alınabilecek.

4857 nolu İş Kanunu 30. maddesi gereğince dolu kadro sayılarının yüzde 3’ü oranında engelli çalıştırmak zorunda bulunan, ancak kadro sınırlamasına takılan kamu kurum ve kuruluşları, 2010 yılı içerisinde engelli kontenjanlarının tamamını doldurabilecek. Bu da yeni yılda 38.192 engelli vatandaş kamuda işe yerleştirilecek anlamına geliyor.

Yeni düzenleme kapsamında en fazla engelli memuru Milli Eğitim Bakanlığı alabilecek. Halen 16.256 kişilik alım hakkı bulunan Milli Eğitim Bakanlığını, 8051 boş kadro ile Sağlık Bakanlığı, 6.229 boş kadro ile Emniyet Genel Müdürlüğü, 1.813 boş kadro ile Adalet Bakanlığı ve 1.636 kadro ile de Diyanet İşleri Başkanlığı izliyor.

Kaynak: TRT

Sevdiğim Mülakat Soruları – I

interview_cartoonHiçbir mülakat bir diğerine benzemez aynen her insanın biricik olduğu gibi. Karşınızdaki adayın niteliğine, iletişim becerileri, kişiliğine göre akış şekillenir. Mülakat bir İnsan Kaynakları Uzmanının karşısındaki adaydan en fazlasını almak için istikrarlı şekilde soru ürettiği zamanlardır. Uzmanın soru kalitesi adayın iletişim ve kendisini ifadelendirebilme seviyesini arttırır. Adaya yöneltilen bir temel soru alt sorucuklara bölünür ve mülakat renklenir, zenginleşir.

Sorulan soruların adayı düşündürmesi gerekir. Aday kimi soru için çok hızlı cevap verebilirken, beklemediği sorularda temkinli davranır ve aslında gerçek kişiliğini sergiler. Beklenmedik sorular karşısında aday agresifleşebilir, gereksiz sorgulayıcı bir tavır içine girebilir hatta yalana başvurabilir. İşte böyle zamanlarda görüşmeyi yapan İnsan Kaynakları Uzmanı çok dikkatli olmalı, satır aralarını okuyabilmelidir. Hiçbir mimik ve jesti kaçırmamalı ama kendi pozitif yaklaşımından da hiçbir zaman ödün vermemelidir.

Karşısındaki adayı hırpalayarak sonuca ulaşmaya çalışan mülakat tarzından şahsen hiç hoşlanmam, yapanı da mesleğin kötü icracısı olarak kabul ederim.

Bu yazı dizisinde adaylara yönelttiğimde en çok verim aldığım soruları gruplar halinde paylaşacağım. Şu an iş arıyor ve başvurular yapıyor olabilirsiniz. Siz de sorulara okuduktan kendi cevaplarınızı verin, hem kendiniz hakkında biraz düşünün, hem de görüşme öncesi ufak bir antreman yapın 🙂

“Başlayalım mı? …………………………… 😉

“Bana kendiniz hakkında özgeçmişinizde göremeyeceğim bir şey söyleyin”

“Şirketimiz hakkında neler biliyorsunuz?”

“Bu pozisyon için fazla nitelikli olduğunuzu düşünüyor musunuz?”

“Sizce en kuvvetli yetenekleriniz nelerdir?”

“Meslekdaşlarınız ile kendinizi kıyaslarsanız performansınıza on üzerinden kaç puan verirsiniz?”

“Kendinizde hangi yeteneklerin daha güçlü olmasını isterdiniz?”

“Sizce beyniniz ne renk?”

“Şimdiye kadar içinde bulunduğunuz en yaratıcı proje hangisi?”

“Beklediğinizden fazlasını bulduğunuz bir durumu anlatır mısınız?”

Sırada ne var ?!

depressed manElimdeki pozisyon zorluydu.

Planlama Müdürlüğü.

Sanayi üretiminde çalışmış olanlar bu pozisyonun üretimin beyni olduğunu bilir. Neyin, ne zaman, kaç kişi ile, nasıl, nerede üretileceğine planlama bölümü kadar verir. Dolayısıyla bu bölümün başında oturan insanın gerek teknik donanım, gerekse davranışsal yetkinliklerinin yeterliği çok önemlidir. Bu bölümde çalışan kişilerin sakin, soğukkanlı, sabırlı, sözel ve yazılı iletişimi kuvvetli olması gerekir. Planlama bölümü planladığı malı üretebilmek için bir süreç içinde satış, satınalma, üretim, kalite, mali işler kısacası birden çok bölüm ile çalışır. Dolayısıyla planlamacılar kısa sürede şirketin en sevilen ya da en nefret edilen kişileri haline gelebilirler. Bu bölümün başında oturan kişinin de bütün saydığım iş ve bağlantıları yönetebilmesi, iyileştirip, geliştirebilmesi için bayağı bir vasıflı olması şarttır. Genelde planlamacı pozisyonlarına endüstri mühendileri yerleştirilir yani ben de mülakat etabımda tecrübeli bir endüstrü mühendisi peşindeydim.

Pozisyon görüşmeleri beklediğimden de kötü geçiyordu. Planlama süreçleri firmadan, üründen ürüne farklılaşabildiği için gelen adaylar ya bizim fabrikadaki makina parkına, ya da ürün gamına alışamayacağını anladığım kadar yabancıydı.

Derken kapıda Boğaziçi Bilgisayar mühendisliğinden mezun ama tecrübeleri hep planlama bölümlerinde olan 40’larına yaklaşmış bir aday belirdi. Oldukça yapılı, göz dolduran bir imajı vardı. El sıkıştık.

“Hoşgeldiniz, lütfen oturun …. size içecek birşey ekram edebilir miyim?”

“Su lütfen”

Suyu telefonla istedikten sonra hafif hafif görüşmemize başladık. Bilgisayar mühendisliğinden planlamaya kayış aşamalarını dinlerken adayımın suyu geldi. Suyu hemen bir dikişte bitirdi. Bir bardak daha isteyip istemediğini sorduğumda “evet” dedi. İkinci bardak suyu henüz odayı terketmemişi olan çaycımızdan istedim.

İkinci bardak geldiğinde suyun yarısını içti, kalanını masaya koydu ve benden ceketini çıkartmak için izin istedi.

“Keyfinize bakın” dedim.

Ceketini askılığa yerleştirdikten sonra yerine oturdu. Bu arada ben bir taraftan görüşmemize devam etmeye çalışırken diğer taraftan da adayın değişen yüz rengini gözlemliyordum. Nitekim du değişime paralel adaydan yani bir talep geldi: “Kravatımı gevşetebilir miyim?”

Ben hiç istifimi bozmadan elimi “buyurun” dercesine hareket ettirdim. Aday tepedeki gömlek düğmesini açtı ardından kravatını gevşetti.

Artık kendi kendime ‘umarım rahatlamıştır” diyordum ki, bir baktım gömleğinin kollarını da sıyırıyor.

Odada pencere olmaması en büyük dezavantajdı sanırım ama artık ok yaydan çıkmıştı. Aday koltuğunu biraz geriye itti. Bu arada konuşmaya, eski işyerlerinden neden çıktığını anlatmaya devam ediyordu. Odada sürekli bir hareket vardı, gözlerimle adayın hareketlerini takip etmekten yorulmuştum. Onun tecrübelerine konsantre olmaktan ziyade “Sırada ne var?!” diye düşünmeden kendimi de alamıyordum.

Nitekim sonrası da geldi. Adayın rengi iyice kızardı ve kravatını toptan çıkardı, gömleğinin birkaç düğmesini daha açtı. Masadaki bardaktan eline su döktü ve yüzüne boca etti.

Beni o sırada gözlemleyen biri olsa “ne donuk kadın” derdi herhalde ama dışı sizi, içi beni yakar vaziyetteydim. Kriz yönetimi durumuna geçmiş, ben de normalin üstünde bir sabır sergiler hale gelmiş, kendi kendime “Ya kalp krizi geçirecek, ya da kalkıp beni dövecek” diye düşünüp, görüşmeyi sonlandırmanın yollarını ciddi şekilde aramaya başladım.

Aday durmaksızın konuşuyordu. Eski işlerinde yaşadığı büyük memnuniyetsizlikleri, olumsuzlukları anlatıyordu ama ben kendisine “ya sizin bana şu an yaşattığınız memnuniyetsizlik ?!” demedim. Onun için bu yaptıkları çok doğaldı, bana bu depresif hali için herhangi bir açıklama yapmak gereği bile görmüyordu.

İşte böyle zamanlarda kapalı uçlu sorular ile adayın konuşma şevkini kırabilirsiniz. Peşi sıra kapalı sorular sorarak adayın lafını öyle toparladım ve ayağa kalkıp elimi uzattım ki, mülakat kapanış hız rekorunu kırdım diyebilirim.

Aday bana terden ıslanmış elini uzattığında gülerek elini sıkıp “çok memnun oldum” dedim ve “olumlu adaylarımızla iki gün içinde bağlantıya geçeceğiz” sözlerimle onu uğurladım.

Şimdi siz tahmin edin, bu adayı ikinci etap görüşmeye davet etmiş olabilir miyim?

Özgeçmiş yazarken yapılan 10 hata

cvegÖzellikle popüler olan şirketlerin insan kaynakları bölümleri bir anda birden çok iş ilanı çıktığı için hergün yığınla özgeçmişi taramak durumunda kalır. Bu tarama hızlıdır. Adayların niteliği artıp ve ünvanı yükseldikçe aranılan pozisyon için gelen başvuru sayısı azalır, özgeçmişleri inceleme süresi artar.

Özgeçmiş okumak oldukça zahmetli ama çok ciddi bir iştir. Ben özgeçmiş taramayı çok ciddiye aldığım için örneğin iş arama sitelerindeki filtreleri hiç kullanmam. Hiçbir aday teknolojinin kurbanı olsun istemem çünkü bazen adaylar bilgilerini sitelerin şablonlarında yanlış yerlere yazabiliyor ve bu nedenle pozisyon için uygun olmalarına rağmen fitreden geçemeyip elenebiliyorlar.

Bugüne kadar binlerce özgeçmiş taramış bir insan kaynakları profesyoneli olarak iş arayanların özgeçmiş yazarken yaptıkları hataları sıralamak istedim ve ortaya on ana başlık çıktı:

1. İş arama siteleri üzerinden yapılan başvurularda kullanılan şablonlar. Son dönemde işbaşvuruları ağırlıklı olarak internet siteleri üzerinden yapılıyor. Adaylar ilanlara başvurabilmek için öncelikli zorunluluk olarak özgeçmiş bilgilerini sitelerin sunduğu hazır şablona yerleştiriyorlar. Bu süreçle ilgili yapılan iki önemli hata var. Birincisi bu şablonların son derece özensiz doldurulması. İkincisi ise bu şablonlardan çıkan özgeçmiş formatının kopyasının alınıp orijinal özgeçmiş niteliğinde kullanılması. Birinci hata adayın direkt olarak elenmesine neden oluyor. Ancak ikinci hata bence daha vahim. Örneğin bir şirketin insan kaynakları e-posta kutusuna “x” iş arama sitesinin özgeçmiş şablonu ile -pat- diye bir özgeçmiş düşüyor. Bu şablonlar çoğunlukla “patlamış” şekilde açılıyorlar ve bu çarpık çurpuk mesajı gören işe yerleştirme uzmanı çoğunlukla karşısındaki “uyanık” tembellik ürününe göz bile atmadan kapatıyor. Kendisi için özgeçmiş yazmak emeğini bile sarfetmeyen bir adayın sizce şirkete faydası olur mu?

2. Özgeçmişlerin çok genel ve “boş” olması. Özellikle yeni mezun, iş tecrübesi az olan adaylar özgeçmişlerini zenginleştirmek konusunda büyük sıkıntı yaşamaktalar. Ortak geliştirilen söylem ise “Hiç tecrübem yok ki, ne yazayım?”. Ben bu soruyu duymaktan hiç hoşlanmam. Üniversite yıllarını iyi değerlendirme bilincindeki gençler bu süre zarfında çeşitli işlerde çalışmakta, iş tecrübesi kıvamında stajlar yaşayabilmekte, üniversitelerin sosyal aktivite, külüplerine katılmakta, birçoğu da çeşitli burslar bularak yurtdışına bile çıkabilmektedir.  Kısacası insan istedikten sonra kendisine sınırsız derecede nitelik katabilir, kariyerinin başında olsa bile son derece zengin, etkileyici, farklı bir özgeçmiş hazırlayabilir. Şimdi size soruyorum, bir işe yerleştime uzmanı, en üstte yazan isimleri kaldırırsanız birbiri ile neredeyse aynı yüzlerce özgeçmiş sahibini neden görüşmeye çağırsın ki?

3. Dikkat çekici bir açılış. Bir özgeçmişin en önemli yeri açılışıdır. Kimisi açılışta “kariyer hedefi”, kimisi ise halihazırdaki değerini belirleyen ünvanı ve genel nitelik ve yetkinliklerini yazar. Ama her ne şekilde olursa olsun bu başlangıç kişinin bir işe yerleştirme uzmanının dikkatini çekebileceği en büyük fırsat satırlarıdır. Lütfen mümkün olduğunca kullandığınız kelimelere dikkat ederek özgeçmiş açılışınızı yapın. Henüz böyle bir açılış yapmıyorsanız da, derhal bilgisayarınızın başına oturun !

4. Sonuç odaklı özgeçmiş hazırlamamak. Birçok aday özgeçmişinin iş tecrübeleri bölümünde görev tanımını yazar. Oysa ki işe yerleştirme uzmanının aradığı aslen görev tanımı değildir. İşe yerleştirme uzmanı o görev tanımı ile neler başardığınızı, neleri geliştirdiğinizi, hangi projelere imza attığınızı görmek ister. İş tecrübelerinizi aktarırken sorumluluklarınız ile birlikte “eserlerinizi” de yazmayı sakın ihmal etmeyin.

5. “Ben” merkezli özgeçmiş. Genelde özgeçmişlerde yazılan bütün kariyer hedefi cümleleri şöyledir “Kendimi geliştirebileceğim bir iş ve kurum istiyorum”. İşe yerleştirme uzmanları bu cümleden hoşlanmaz. Siz şirketten birşeyler istiyorsunuz ama siz şirkete ne vereceksiniz? Kariyer hedefiniz “ben” merkezli olmasın. Başvurduğunuz şirketi nereye taşımayı hedeflediğinizi de yazın. Sizin hedefleriniz ile şirketin hedefleri eğer aynı istikamette olursa birlikte yol alabilirsiniz. Unutmayın, özgeçmişiniz sizin kendinizi pazarladığınız biricik enstrümanınız. Siz hiç bir çamaşır makinası markasının “beni daha ileri teknoloji seviyesine taşıyabilmek için satın alın” diye reklam yaptını gördünüz mü? Çamaşır makinesi markası müşterisine vaadlerde bulunur.

6. Anahtar kelimeler nerede? Kariyer hedefiniz yolunda niteliklerinizi ön plana çıkartacak bir özgeçmiş hazırlamak durumundasınız. Bu nedenle de kendinizde güçlü bulduğunuz noktalarınızı, uzmanlık alanlarınızı daha ön plana çıkartabilmelisiniz. Herşeyden parça parça yazmaktansa, en kuvvetli olduğunuzu düşündüğünüz üç konuyu anahtar kelimelerinizle aktarabilirsiniz. Bu anahtar kelime veya kelime guruplarını koyu veya eğik yazarak da vurgulayabilirsiniz. Anahtar kelimeleriniz sayesinde işe yerleştirme uzmanı özgeçmişinize bir bakışta gerekli taramayı sizin olmasını istediğiniz yönde kolayca yapabilecektir.

7. Detaylara önem vermemek. Özgeçmişte kullanılan yazı fontlarındaki farklılıklar, satır kaymaları, hizamala bozuklulukları işe yerleştirme uzmanına üzerinde iyi çalışılmamış bir özgeçmiş imajı verir. Hele bir de buna sıklıkla yapılan harf hataları eklenirse … durum kötüdür.

8. Kötü şablon. Yüzlerce özgeçmiş taramak zorunda olan işe yerleştirmecinin gözlerini tırmalayamayacak, sade, ilk bakışta aradığını bulmasını sağlayacak bir şekilsellik kurgulamak çok da zor olmasa gerek. Ayrıca özgeçmiş içerik sırasına mümkün olduğunca uymakta da fayda var.

9. Kötü fotoğraf. Özgeçmişinize ekleyeceğiniz fotoğraf çok önemlidir. Yarı çıplak, şuh bir bakışla, profilden verilmiş bir poz hiçbir işe yerleştirme uzmanına cazip gelmez. Mümkün olduğunca özgeçmişinize koyacağınız fotoğraf vesikalık formatında, arka fonu düz, açık renkli ve resmi kıyafetli olsun. Hafifçe gülümseyerek pozitif enerji vermenin de bir sakıncası yoktur.

10. Sayfa sayısı: Bir, iki veya üç ama özgeçmişiniz mümkün olduğunca dördüncü sayfaya geçmesin. Yüzlerce özgeçmiş arasında zaten fazlasıyla bunalmış bir işe yerleştirme uzmanı sizin belki çok emek vererek yazdığınız sayfalarca özgeçmişi okuyacak enerjiyi kendisinde bulamayabilir.

Bu sorulara doğru cevap ver, işi al !

sorular

Evet, sevgili Kaynağım İnsan okuyucuları, Friendfeed dostlarından biri Ali Macit Koçak yukarıdaki üç soruyu gönderdi.

Bu sorular kendisine bir pozisyon için yaptığı mülakat serisinin üçüncü etabında “analitik düşünce gücünü” sınamak adına sorulmuş. Soruların doğru cevapları görüşme sonrası kendisine verilmemiş. Soruları bana gönderdi, ben kendi cevaplarımı verdim, üzerine yazıştık.

Haydi sıra sizde, soruları bilin, işi alın !

Cevaplarınızı yorum bölümüne yazarsanız sevinirim 🙂

Analitik Düşünmek Yetkinliği Sizde Var mı? Yok mu?

analitik düşünceGeçenlerde Friendfeed’de bir meslekdaşımla işe alımlarda kullanılmakta olan testler üzerine yazıştık. Ben yetkinlik incelemesi yapan testlerin çok geniş çaplı işe alım süreçleri hariç adayları elemek için kullanılması taraftarı olmadığımı belirttim. İnsan kaynağınıza kendi aklınızla değil de bir kağıt parçası üzerindeki sorularla dokunmak bana mesleki olarak çok da ‘insani’ gelmiyor. Ama bunun ötesinde adaylarınızın teknik bilgisini sınamak için test yaparsınız, yaparım, o apayrı bir durum.

Meslekdaşımla yazışmam esnasında bana şu soruyu yöneltti “Siz test yapmıyorsanız karşınızdaki adayın analitik düşünebilip, düşünemediğini nasıl anlıyorsunuz?”. Ona mülakat soruları vasıtasıyla bunu rahatlıkla öğrenebileceğimi yazdım. Ama eğer mülakat yapan kişinin analitik düşünme becerisi iyi değilse zaten karşısındaki adayın beceri seviyesini çok da tartamaz demedim, yanlış anlayabilir, alınabilir, hatta kızabilirdi.

Aslında belki de analitik düşünmek kavramını bir parça açarsak, bir adayın bu beceriye sahip olup olmadığını anlamanın yollarını birlikte daha sağlıklı şekilde tespit edebiliriz.

Analitik düşünmek bir konuyu tümden gelim metoduyla alt konularına ayırdıktan sonra her bir alt konunun ana konu ve diğer alt konularla olan bağlantılarını ortaya koyup, tahlil edebilmek, ardından çıkan sonuçları tekrar tüme varım metoduyla bir araya toplayarak düşünebilmek, değerlendirebilmektir. Sonuç odaklı olmak ise bu değerlendirmeler sonunda çıkan çözüm alternatiflerinden en uygununu seçebilmektir.

Peki, böyle bir yetkinlik kişiye ne gibi avantajlar sağlar? Analitik düşünmek kişiye, iş süreçlerinin verimliliğini arttırmak, yeni iş geliştirmek, proje yaratmak ve yönetebilmek, ekip kurmak ve yönetebilmek gibi iş hayatımızdaki kilit görevleri rahatça üstlenebilme gücünü, özgüvenini verir.

O zaman biz bir kişinin analitik düşünceye sahip olup olmadığını ne gibi sorular sorarak anlayabiliriz? Elbet öncelikli olarak 5N 1K kuralını hatırlarız ve …

– Kişi kariyer hayatında iş süreçlerinde verimlilik yaratacak bir proje geliştirmiş midir? Nedir? Nasıl bir verimlilik sağlamıştır? …
– Kişi hiç bir proje ekibi kurup yönetmiş midir? Hangi konuda, nasıl bir süreç yürütmüştür? Sonuç ne olmuştur? Ne gibi problemler yaşamıştır? Nasıl çözümler üretmiştir?…
– Kişi hiç yeni bir iş geliştirmiş midir? Nedir? Geliştirilen iş güncel midir? Ne gibi problemlerle karşılaşmıştır? Bunları nasıl gidermiştir?…
Kişiye karşılaştırmalı sorular sorabilirsiniz. Örnek: Çalıştığınız iki sektör; hizmet ve üretimin mesleki bazda avantaj ve dezavantajlarını karşılaştırabilir misiniz?…

Eğer bu tarz ana ve bağlantılı sorularınıza tatmin edici cevaplar alıyorsanız adayınız analitik düşünme yeteneğine sahiptir.

Başarılı bir özgeçmiş yazmak için nelere dikkat etmeli?

cvÖzgeçmiş yazmak kariyerinin hangi aşamasında olursa olsun, hemen hemen bütün profesyonellerin büyük sıkıntı duydukları konulardan biri.

Peki insanın kendisine ait bilgileri bir kağıda dökmesi neden bu kadar zor?

Bana göre zorluk biraz kağıda neyi, nasıl, ne şekilde yazacağını tam olarak kestirememek, biraz da insani bir dürtü; tembellikten kaynaklanıyor.

Oysa ki özgeçmiş yazmak zor bir iş değildir. Sadece dikkat edeceğiniz içeriksel ve şekilsel birkaç nokta vardır. Neler mi? İçeriksel ve şekilsel olarak ayırarak sıralayalım:

İçeriksel

1. İş tecrübeleriniz bölümüde sadece çalıştığınız şirket ve doldurduğunuz pozisyonu yazarak bırakmayın. Doldurduğunuz pozisyondaki görev tanımınızı da aktarın.

2. Görev tanımınızı aktarırken mümkün olduğunca iş/mesleki terminolojiyi kullanın.

3. Özgeçmişiniz sizin kariyeriniz boyunca yaşadığınız gelişim çizgisini gösterebilmelidir. İş tecrübelerinizdeki görev tanımlarınızı aktarırken mümkün olduğunca somut örnekler verin. Sizinle beraber satışlar %30 mu arttı? Firmanız sizin projeniz sayesinde yeni bir ürün mü geliştirdi? Yoksa çalıştığınız süre boyunca getirdiğiniz müşteriler varolanı ikiye mi katladı? İş tecrübelerinizi yazarken lütfen örnek başarılarınızı yazmayı ihmal etmeyin.

4. Özgeçmişte uzmanlık alanınıza, başarılarınıza dair önplana çıkarmak istediğiniz başlık niteliğindeki yerleri koyu/eğik yazarak vurgulayın.

5. Uzmanlık alanınızda herşeyi bildiğinizi göstermeye çalışmayın. Üç adet en iyi olduğunuz alt konuyu seçin ve onlara yüklenin.

6. İş hayatında beş, altıncı yılını doldurmuş profesyonellerin uzmanlık alanları dışındaki kısa süreli iş tecrübelerini yazmaları gerekli değildir. Tecrübe kayıtlarındaki konsantrasyonu dağıtmayın. Eğer uzmanlık alanı değiştirmek istiyorsanız durum değişebilir.

7. İş ilanlarında yer alan görev tanımlarındaki satır aralarını okumaya çalışın ve özgeçmişinizde seçeceğiniz kelimeler ile bu satır aralarını doldurun.

8. Farklı görev tanımları ve yetkinlikler arayan ilanlara yönelik özgeçmişinizde değişiklikler yapmaktan sakın üşenmeyin. Hatta içeriğin işlenişi bakımından üçten fazla özgeçmişinizi bilgisayarınızda hazır bulundurun.

9. Kariyer hedefinizde başvurduğunuz firmanın sizin için neler yapacabileceğinin değil, sizin firma için neler yapabileceğinizin mesajını verin.

10. Yeni mezunların üniversite hayatındaki sosyal aktiviteleri, katıldıkları kulüpler, stajları çoğu zaman iş tecrübesi niteliğinde kabul edilir. Bu tecrübeleri yazmayı ihmal etmeyin.

Şekilsel

1. Gerekli yerlerdeki vurguları ile kolay takip edilebilir, sade bir özgeçmiş tasarımınız olsun.

2. Özgeçmişiniz iki, maksimum üç sayfayı geçmesin.

3. Özgeçmişe koyacağınız fotoğrafınızı mümkün olduğunca ciddi bir kıyafet ile vesikalık olarak çektirin. Arka fon düz renk olsun. Bir parça gülümsemek her zaman pozitiftir.

4. İçerik başlıkları sırası ile :

– Fotoğraf
– İsim soyad, adres & iletişim bilgileri
– İş tecrübeleri
– Ödüller & Makaleler & Meslek blogu bilgisi (mevcutsa)
– Eğitim
– Yabancı Dil Bilgisi
– Bilgisayar Bilgisi
– Alınan eğitimler, katılınan kurs & seminerler
– Kişisel Bilgiler & ilgi alanları

5. Özgeşmişinizdeki kullanılan dilin ve imlanın hatasızlığını tekrar tekrar kontrol edin, sizin gözünüzden kaçmış olabilir, bir arkadaşınızdan da kontrol etmesini isteyin.

Paylaşılamayan ‘katil’ aday

katil

4857 nolu İş Kanunu‘nun 30. maddesi özel şirketlere eski hükümlü çalıştırmak konusunda zorunluklar getirmiştir. Kanun şöyle der: “İşverenler, elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör işyerlerinde yüzde iki eski hükümlü işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler.

Bu madde eski hükümlülerin topluma tekrar kazandırılması için çok önemli ve gerekli olsa da, şirketler için büyük sorun teşkil eder. Bu sorunun büyüklüğü sonunda devleti yeni bir düzenleme yapmaya itmiştir. 15.05.2008 tarihinde yayınlanan 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun‘la eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu özel sektörden alınmış ve sadece kamu kuruluşlarına istihdam zorunluluğu getirilmiştir.

2008 yılındaki yeni düzenleme yapılmadan önce insan kaynakları bölümleri eski hükümlü istihdamı konusunda büyük sıkıntılar yaşardı. Örneğin ben Türkiye’nin parekende devi Migros’da çalışırken düzenli olarak önüme İş-Kur’dan istihdam edebilmem için Eski Hükümlüler listesi gelirdi. Yazılı suçların çoğunluğu adi hırsızlık olurdu. Arasıra tecavüz ve adam öldürme fiilleri de yer alırdı. Şimdi düşünelim. Binlerce ürünün satıldığı, içeride binlerce lira sıcak paranın döndüğü, günde yüzlerce insan ve elbet ‘kadının’ girip çıktığı bir ortama siz nasıl bir hırsızı, bir tecavüzcüyü sokarsınız? Kör göze parmak sokmaktan başka nasıl adlandırılabilir bu durum?

Fakat eski hükümlü istihdamına yönelik bir süre önce öyle bir olay geçti ki başımdan, hatırladıkça hala gülerim.

Fabrikaya toplu işçi alımı yapıyordum. Alınacak işçi sayısı iki yüzün üstünde. Dolayısıyla kadroya eski hükümlü de katmam gerek. İş-Kur’dan gelen listede yine çiçekler açıyor. Sayfalarda boş boş gezdiriyorum gözlerimi. İçim kararmış. Hırsızlar ve tecavüzcülere hiç bakmıyorum bile. Fabrika çalınabilecek alet, edevat, ürün ve kadın işçilerle dolu. Derken gözüme “adam öldürmek” suçundan hüküm giymiş biri ilişiyor, meslek bölümüne inşaat yazılmış. Bizim sektörden olan bu adayı içimden bir ses çağırmamı söylüyor. Telefon açıyorum, adamın sesi, konuşması çok düzgün, görüşme gün ve saati belirliyoruz.

Görüşme zamanı Güvenlik’ten telefon geliyor. “Gönderin” diyorum. Kısa süre sonra kapı çalınıyor ve içeriye son derece düzgün giyimli, saç, sakal traşı yerinde efendi görünüşlü bir adam giriyor. Şaşırıyorum için için. Elinden doldurduğu başvuru formunu alıp oturmasını rica ediyorum.

Yaşadığım şaşkınlığı dile getiriyorum.

“Hoşgeldiniz. Açıkçası ben biraz şaşırdım ve meraklandım. Karşıma sizin görüntünüzde birinin geleceğini ummuyordum. Adam öldürmek önemli bir suç. Dinleyebilir miyim, nasıl oldu acaba?”

Aday çok sakin anlatmaya başlıyor.

“Büyük bir inşaat firmasının Rusya’daki büyük bir şantiyesinde ustabaşı olarak çalışıyordum. Ekipte Ruslar da vardı. Öğle yemeklerini beraber yiyorduk. Ruslar sürekli bize laf atarlardı, biz anlamadığımız için oralı olmazdık. Rusça öğrenmeye başladıkça dediklerini anlar olduk. Birgün yemek sırasında bir Rus beni iterek Rusça arkamdan küfretmeye başladı. Diğer Ruslar da gülüyorlardı. İlk başta duymamazlığa geldim. Ama fiziksel olarak ileri gidince döndüm ve cevap verdim. Kavga çıktı. Kavgada bana küfreden adamı bıçakladım. Kurtaramadılar. Bir süre Rusya’da cezaevinde yattım. Sonra Türkiye’ye nakil oldum. Yeni çıktım hapisten.”

Yaşadığı olay hakkında birkaç soru sorduktan sonra inşaat ustalığı üzerine konuştuk. Ben işe alabileceğim bir eski hükümlü bulduğumu düşünmeye başlamıştım. Fakat bu pozisyonu dolduracağım kişiyi fabrika müdürü ile de tanıştırmam gerekiyordu. Geldi gitti olmasın diye telefonla fabrika müdürüne ulaştım, odama davet ettim.

Görüşmemiz üçlü olarak bir süre daha devam etti ve adayı “yarın sizi sonuçtan haberdar edeceğiz” diyerek uğurladık.

Aday gittikten sonra fabrika müdürü ile aynı anda “oldu bu aday” dedik ve güldük. Ama haber vermek için ertesi günü beklemeye karar verdik … keşke beklemeseydik. 🙁

Ertesi gün yüzümde güller açarak telefonu kaldırdım ve adayı aradım. “İşe alındınız” dedim sevinçle.

“İpek hanım, ben başka bir fabrikada çalışmak üzere anlaştım”.

Dondum kaldım. Hemen toparlanıp “Ne zaman anlaştınız, hangi firma …?” gibi sorular sordumsa da, işe yaramadı. Gittiği fabrika İzmit’in en büyüklerindendi.

Başka bir İK’cı bu cevheri keşfetmiş ve benden önce davranmıştı.

Yıllar geçti olayın üstünden, birçok adayı bu şekilde son dakikada başkasına kaptırdım ama bir bu “paylaşılamayan katil’ adayı unutamadım desem yalan olmaz.

İşte size bir kıt insan kaynağı hikayesi …

Mülakatta ana soru sorma tekniği nedir?

interviewMülakatı yapan insan kaynakları uzmanının aslında genel soru anahtarı çok basittir.

Şöyle ki;

İş bilen insan kaynakları uzmanı adayın geçmişine dair bilgilere ulaşırken özellikle açık uçlu sorular sorar, yani 5N, 1K kuralını uygular : Ne, nerede, nasıl, ne zaman, neden, kim?

Örnek;

Aday başarıyla yürüttüğü bir projeden bahsetmektedir…

Soru: Bu proje ne ile ilgiliydi, amacı neydi?
cevap:… (gelen cevapla kişinin iş bilgisine ulaşırsınız, ve birçok ara sorular yöneltebilirsiniz)

Soru: Proje süreci nerede(nerelerde) yürütüldü? (proje il çapı, ülke çağı, dünya çapında yürütülmüş olabilir, örneğin bankacılık ile ilgili projeler)
cevap:… (adayın mobilitesi, projenin çapı, yapılandırılması hakkında bilgi edinebilir, birçok ara soru sorabilirsiniz)

Soru: Bu projeyi ne zaman yaptınız tam olarak ?
cevap: … (projenin kariyerinin hangi döneminde yaptığını, ne kadar sürmesi öngörüldüğü ve ne kadar da bittiğini öğrenebilirsiniz)

Soru: Proje sürecini nasıl yürüttüğünüz?
cevap:.. (analitik düşünce yapısını analiz edebileceğiniz birçok ara soru üretebilisiniz)

Soru: Bu projeye neden ihtiyaç duyuldu?
cevap :… (Bu soru büyülüdür. Sizi her istediğiniz yere ulaştırabilir. Deneyimli insan kaynakları uzmanlarının favori sorusudur.)

Soru: Projede kimlerle çalıştınız, kimlere raporladınız?
cevap: … (adayın ekibini, amirlerini, ilişkilerini, yaşadığı problemleri üreteceğiniz ara sorular çok rahat irdeleyebilirsiniz.)

5N 1K kuralında özellikle ‘neden ve nasıl’ soruları adayın rahatlayarak açıldığı, hatta dertleşmeye başladığı sorulardır. Çünkü aday bir başkası tarafından ilgi görmektedir. Onun bakış açısı, yöntemleri, düşünceleri önplandadır.Tecrübeli bir insan kaynakları uzmanı bu gevşeme periyodunu asla kaçırmaz, isteği her türlü bilgiye ulaşabilir.

Birçok yerde yeni yetişen insan kaynakları profesyonellerine adaya kapalı sorular, yani sadece “evet” veya “hayır” cevapları verebileceği sorular sorulmaması gerektiği söylenir. Oysa ki bu soruların sorulmasının teknik olarak bir nedeni vardır. Adaylar özellikle ‘neden ve nasıl” sorularına cevap verirken konuyu dağıtabilir, insan kaynaklarının istediği yönden uzaklaşabilir. Bu dağılmayı, uzaklaşmayı engellemek üzere insan kaynakları uzmanı bir kapalı soru ile adayın kibarca sözünü keser. Lafı toparlar ve istediği tarafa yönlendirebilir.

Örnek:

Aday başarı ile yürüttüğü projesinde yaşadığı bir problemi gereğinden fazla anlatmıştır.

Soru: Bu problemin giderilmesinden sonra sonuca ulaşmanız kolaylaştı mı?
cevap: evet / hayır

Kısacası mülakata hazırlanırken geçmişinizi 5N 1K kuralı çerçevesinde kurgulayın, evde bir parça antreman yapın. Bakın görüşmeniz daha rahat geçecek

İyi mülakatlar…

🙂