Kategori arşivi: Eğitim

Kıbrıs Lefke Avrupa Üniversitesi’nde Gelecex İle


Dün, Gelecex‘in organizasyonu ile Kıbrıs Lefke Avrupa Üniversitesi‘ndeydim. Bu yolculuk benim için birçok açıdan ilkti. Kıbrıs’a ilk gidişimdi, Kaynağım İnsan üzerinden yapılandırdığım ilk konuşmaydı.

Cumartesi sabahı okulun kampüsünde dolaşmaya başladığımızda saat 08:30’dü ve kapıdaki güvenlik görevlilerinden başka hiçbir kimseye rastlamamamız beni biraz kaygılandırdı. Yoksa salon dolmayacak mıydı? Cumartesi günü öğrenciler tatil yapmayı mı tercih edecekti?

Konuşma saatim olan 13:00’e yaklaştıkça kaygımın yersizliğini gördüm. Salon dolmanın ötesinde, konuşmamı ayakta dinlemek zorunda kalan yüzlerce genç ile doldu. Böylesi bir ilgiyi etkinliğe toplamayı başaran Gelecex ekibini tebrik etmek isterim.

Konuşmamın başında Kaynağım İnsan öncesindeki profesyonel ve özel hayatımı kısaca özetledim. Blogu açmaya karar vermem ve sonrasında hızla değişen, büyüyen, zenginleşen son iki senem ise bir saati aşan konuşmamın geri kalan bölümünü oluşturdu. Öğrencilerin İnsan Kaynakları süreçlerine yönelik meraklı sorularını cevaplayarak da konuşmamı noktaladım.

Kıbrıs’daki öğrencilerin ilgisinden çok memnun kaldım, dilerim onlar da benden memnun kalmıştır. Dilerim bir daha görüşürüz.

🙂

İpek Aral Kişioğlu ve Dr. Marie Abak

Hayatı Doldur – Uludağ Üniversitesi / Bursa

Bugün Hayatı Dordur Mini MBA Eğitim programının Bursa durağı olan Uludağ Üniversitesi’ndeydim. Etkinlik salonu dolu, öğrenciler ilgiliydi.

Belirli periyodlarla verdiğim aralarda gelen sorular bazen eğitimi de şekillendiriyor. Bu sefer talep üzerine kendi özgeçmişimi paylaştım dinleyicilerle. Ayrıca işveren markası üzerine iki video göstermem, X ve Y kuşaklarından bahsetmek bugünün eğitiminin yeniliklerindendi.

Bakan ziyareti nedeniyle salonu bir saat kadar erken boşaltmak zorunda kalmamız, canlı mülakat örneklerini kısıtlamama neden olsa da, öğrencilerin genel olarak mülakatlar konusunda vermek istediğim mesajı alabildiğini düşünüyorum.

Hayatı Doldur Mini MBA eğitim programına organizasyon süresince destek veren Uludağ Üniversitesi İşletme Kulübü’ne ayrıca teşekkür ederim.

Bundan sonraki durak memleketim Ankara, heyecanla 28 Şubat 2011 Pazartesi gününü Hacettepe ve O.D.T.Ü buluşmasını bekliyorum.   😀

Hayatı Doldur – Ege ve 9 Eylül Üniversiteleri / İzmir

Bugün Hayatı Doldur, Mini MBA eğitim programının üçüncü durağı İzmir’deydim. Ege Üniversitesi ile 9 Eylül Üniversitesi öğrencileri ile buluştum.

Her il, her öğrenci grubu ile farklı tecrübeler yaşıyorum. İzmir’de ise benim idealize ederek anlattığım ‘okurken iş üretir‘ durumuna gelme sürecini katılımcılara bol bol söz vererek örneklendirdim.  Üç yüz kişilik salonu dolduran gençler arasında okurken çalışanlar, Belediye Gençlik Meclisi’nde aktif olanlar, çeşitli topluluklarda sivil toplum projeleri üretenler adeta benim anlattıklarımı onarcasına tecrübelerini yaşıtlarıyla paylaştırlar. Onların yaptıkları işleri anlatırken duydukları gururu, başarmış olmak hissinin onlara verdiği özgüveni eminim bütün salon en az benim kadar hissetti. Böyle gençleri dinledikçe Türkiye’nin geleceğinden emin oluyorum.

Eğitimler süresince görüyorum ki, gençlerin ciddi şekilde yönlendirilmeye ihtiyacı var. İlham ve akıl alacak profesyonellerin, koçların arayışı içindeler. Bu nedenle Hayatı Doldur etkinliği kanımca önemli bir boşluğu dolduruyor. İyi ki bu organizasyonun bir parçasıyım.

İzmir’deki eğitim sürecinin bize destek veren Gateway Öğrenci Topluluğu’na çok teşekkür ediyorum.

Bundan sonraki durak 24 Şubat 2011 Perşembe günü Bursa Uludağ Üniversitesi, geliyorum bekleyin

😀

Hayatı Doldur – Adnan Menderes Üniversitesi / Aydın

Bugün Hayatı Doldur Mini MBA Eğitim programının ikinci durağı Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’ndeydim.

Aydın’a ulaştığımız sabahın erken saatlerinde bizi güneşli gökyüzü ve şehirin ana caddelerini süsleyen turunç ağaçları karşıladı. Pazar günleri eğitim katılım sayıları genelde azalır ama böyle bir etkiyi Adnan Menderes Üniversitesi’nde yaşamadım.

Fark yaratmak, girişimcilik konularında ve canlı mülakatlar süresince  katılımcıların gönüllü paylaşımları beni çok etkiledi. Sıklıkla kariyer adına neleri yapmamız, nelere özen göstermemiz gerektiğini tekrarladığım eğitim süresince, hayatlarımızda bahane yerine hedef üretmemiz zorunluluğunun da altını önemle çizdim.

Hayal kurmaktan alıkoyduğumuz beyinlerimizi özgürleştirebilmemiz, onu daha üretken ve cesur kılabilmemiz, hayattaki tek alternatifimizn KPSS imtihanı olmadığını en kısa sürede anlamamız dileğimle.

🙂

Adnan Menderes Üniversitesi Girişimcilik Kulübü öğrencilerine de eğitim boyunca gösterdikleri performans  için teşekkür ederim.

Hayatı Doldur – Sakarya Üniversitesi

Dün Hayatı Doldur Gençlik Kulübü etkinliklerinden Mini MBA eğitim programının ilkini Sakarya Üniversitesi’nde gerçekleştirdik. Benim için çok verimli geçen bir gün oldu.

Sakarya Üniversitesi’ne daha önce gitmemiş olduğum için kampüsü çok merak ediyordum. Karşıma çıkan kompleks ise tek kelime ile beni şaşırttı. Doğrusunu söylemek gerekirse böyle güzel bir yapılanma ve ortam ile karşılaşacağımı ummuyordum. Güzellikler her zaman beni şevklendirir eder, Sakarya Üniversitesi kampüsünün bakımlı, modern görüntüsü yüzüme iki kat fazla gülücük yerleşmesine neden oldu diyebilirim.

Eğitim süresince öğrencilerin sorularıma katılımı ve olgunluğu çok rahatlatıcıydı. Kendim gülerek, eğlenerek öğrenmeyi sevdiğim için, eğitimlerimde de bu havada ortamlar yaratmayı tercih ediyorum. Hele ki öğrencilerin gülmeye yatkınlıkları ve benim onlara ufak ufak takılmalarımı kaldırma oranları yüksek olursa ne mutlu bana. Sözün özü, Sakarya Üniversitesi öğrencileri ile çok verimli ve faydalı bir alışveriş içine girdik, hepsine buradan çok teşekkür ediyorum. Onların da memnuniyetlerini eğitim sonrasında FF üzerinden üzerinden ifade etmeleri ayrıca motive edici oldu. Dilerim kısa zamanda tekrar buluşuruz 😀

Eğitim esnasında sunumumu isteyen arkadaşlara sesleniyorum: Hayatı Doldur etkinlikleri bitiminde sunumumu Kaynağım İnsan’a yükleyeceğim.

Sakarya’dan sonra sıra 20 Şubat 2011 Pazar Aydın Adnan Menderes Üniversitesi ve 21 Şubat 2011 Pazartesi Ege Üniversitesi & 9 Eylül Üniversitesi’nde, heyecanla bekliyorum 😀

Soldan sağa: Sercan, İbrahim, İpek, Melike, Ümit – Fotoğraflar için teşekkürler Melike 😀

‘Hayatı Doldur’ İle Üniversite Maratonu

Benim için 2011’in belki de en hareketli ve coşkulu günleri başlıyor. Şubat ve Mart aylarımı çok sevdiğim üniversite ortamı ve öğrencilerine mesleki bilgi ve tecrübelerimi paylaşmak üzere ayırdım.

Nasıl mı?

Her yıl düzenlenen Hayatı Doldur etkinlikleri kapsamındaki iki günlük “Mini MBA” programına eğitmen olarak katılıyorum. Mini MBA Programının yukarıdaki afişten de rahatlıkla seçebileceğiz ‘İnsan Kaynakları’, ‘CV Hazırmala’, ‘Mülakat Süreci’, ‘Kişisel Kariyer Yönetimi’, ‘İşe Alım Süreçleri’ , ‘Yetenek Yönetimi’ başlıklarını ben öğrencilere aktarıyor olacağım.

Sertifikalı Mini MBA programına katılmak için üniversite öğrencilerinin yapması gereken şey Hayatı Doldur sitesine üye olmak ve ardından katılmak istediğiniz etkinlik duyurusu altındaki “Etkinliğe Başvur” ibaresine tıklayarak gerekli işlemleri yapmak.

Eğitimler için hazırlıklarıma çoktan başladım ve ilk gün olan 17 Mart, Sakarya Üniversitesi buluşmasını iple çekiyorum.

😀

Hayatı Doldur etkinliği kapsamında hangi üniversitelere, ne zaman gideceksiniz diye soranlar olabilir, hemen takvimi aktarayım:

17 Şubat Sakarya – Sakarya Üniversitesi
20 Şubat Aydın – Adnan Menderes Üniversitesi
21 Şubat İzmir –Dokuz Eylül Üniversitesi & Ege Üniversitesi
25 Şubat Bursa – Uludağ Üniversitesi
28 Şubat- Hacettepe Üniversitesi
3 Mart Konya – Selçuk Üniversitesi
6 Mart Çanakkale- 18 Mart Üniversitesi
8 Mart Bolu- Abant İzzet Baysal Üniversitesi
15 Mart Denizli- Pamukkale Üniversitesi
17 Mart Muğla – Muğla Üniversitesi
23 Mart Manisa- Celal Bayar Üniversitesi
25 Mart Eskişehir- Anadolu Üniversitesi
30 Mart Balıkesir- Balıkesir Üniversitesi
1 Nisan Adana – Çukurova Üniversitesi

Hayatı Doldur Facebook Grubu

Dünyada 2010’un En İyi 100 Üniversitesi

Dünya üzerinde binlerce üniversite var. Türkiye’de bile mevcuttaki üniversite sayısı yüzü geçti. Elbette iş üniversite açmak değil. Olay üniversite kelimesine yakışır eğitim standartlarını hayata geçirmek.

Geçen gün YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın bir açıklamasını dinledim televizyonda. Üniversitelerde asistan kadrosunu arttıracaklarını ve kadroları doldururken yabancı dil bilgisini zorunlu tutmayacaklarını söylüyordu. Enteresan bir gelişme.

Bildiğim kadarıyla akademik kariyer yaparken ulusal ve uluslararası platformlarda bilim, makale üretmek akademisyenin önemli performans ölçütlerinden biri. Asistanlık yolu ile akademik kariyerine başlayan bir gencin yabancı dil bilmeden dünyadaki bilimi nasıl takip edip, kendisini geliştirebileceği konusu aklıma takıldı. Dünyadaki gelişmeleri takip edemeyen akademik kadroların gençlere hangi nitelikte eğitim verebileceği ise bir başka kafa karıştıran soru. YÖK’ün bu kararında ciddi bir analitik düşünce eksikliği görüyorum. Akademik kadroların niteliklerinden çok niceliklerine odaklanmış bir bakış açısı.

Sanırım yabancı dil bilmeyen akademik kadrolar oluşturmaktaki tek amaç da sayısı yüzü geçen ve niteliği dört duvar olmaktan öteye geçemeyen birçok Anadolu üniversitesinin içini yine az nitelikli eğitici kadro ile doldurmak. Ne dahiyane çözümler … liseleşmiş üniversiteler.

Üniversite ve akademik kadro niteliği deyince sadece kötüleri düşünmemeliyiz. Gözümüz bence hep yukarılarda olmalı. İşte QS dünya üniversiteleri sıralamasında 2010 yılında sıralamaya giren Türk üniversiteleri:

360. Bilkent Üniversitesi, Ankara
405. Sabancı Üniversitesi, İstanbul
417. İstanbul Üniversitesi, İstanbul
419. Koç Üniversitesi, İstanbul
458. İTÜ, İstanbul
676. Çukurova Üniversitesi, Adana
679. Hacettepe Üniversitesi, Ankara

Boğaziçi, O.D.T.Ü, Yıldız Teknik, Marmara, Ankara, Akdeniz, Ege, 9 Eylül, Karedeniz Teknik, Gazi Üniversiteleri listede bulunmuyor. Neden acaba?

ve sonrasında dünyanın en iyi 100 üniversitesi: (üniversite değerlendirme ölçütlerine Top Universites sitesinden ulaşabilirsiniz):

make.believe

18 Aralık Cumartesi CEO’lardan Yönetim Dersleri programının üçüncü ve son günü için Has Üniversitesi’ndeydim. Günün üç konuğunu da çok merak ediyordum ama ne yalan söyleyeyim özellikle Sony Euresia Başkanı Mohsen Noohi‘ye yönelik beklentim diğer CEO’lardan fazla idi. Beklentimin karşılığını da fazlasıyla aldım.

İlk konuşmacı Medline Genel Müdürü Gürkan Ergenekon idi. Konuşmasını “sürdürülebilirlik” ana teması üstüne inşa eden Gürkan Ergenekon, işin sürdürülebilirliği için yönetim, çalışanlar, hizmetler ve tedarik zinciri bağlamında Medline’ı nasıl yeniden yapılandırdıklarını çok net aktardı. Sağlık hizmetlerindeki kalite standartlarının önemini vurgulayan Ergenekon, Medline’ın uluslararası akreditasyon kuruluşu JTI tarafından dünyada kendi segmentinde ikinci kalite sertifikası alan kurum olduğunu söylemesi ise beni çok sevindirdi.

İkinci konuşmacı Sony Euresia Başkanı Mohsen Noohi idi. Mohsen Noohi’in sunum ve birçok video eşliğinde yürüttüğü İngilizce konuşması çok sürükleyiciydi.

Mohsen Noohi konuşmasına “Is management art or science? – Yönetim sanat mıdır, yoksa bilim midir?”  sorusu ile başladı ve paylaşımları eşliğinde hepimizi doğru cevabın “both – ikisi de” olduğu konusunda ikna etti.

Sony’nın sloganı “make.believe” üzerinde önemle duran Mohsen Noohi’in vermek istediği ana fikiri ise aşağıdaki cümleler ile özetledi;

Believe that curiosity is the key of creativity. Believe that anything you can imagine, you can make real

Merakın yaratıcılığın anahtarı olduğuna inanın. Hayal edebildiğiniz herşeyi gerçekleştirebileceğinize inanın

Sony’nin sloganı make.believe’in anlamını merak edenler için ise küçük bir açıklama: make ( hareket almak, yapmak, inşa etmek, tasarlamak ) . believe ( ruh, düşünmek, hayal etmek, rüya ). Ortadaki nokta ise Sony’nin gücünü temsil etmektedir. ‘make.believe’ özünde bir kişisel gelişim enstrumanıdır.

Mohsen Noohi’nin bir diğer güzel sözü “In youth we learn, in age we understand-gençken öğrenir, yaş alınca anlarız” idi.

İş hayatındaki  pozitif tutumun ve artı değer üretmenin önemini vurgulayan Noohi, SMART-zeki kavramı içinde ise birçok alt kavram sundu bize: Düşünmek, sanat, yaratıcılık, sorumluluk, öngörü, sağduyu, deneyim, hazırlanmak, cesaret, sürdürülebilirlik, takım, yAtırım, yatırımın geri dönüşü, motivasyon, bireyler, farklılık. Alt kavramlardan seçtiği Sustainable (sürdürülebilir), Motivate (motive), Art (sanat), Responsible (sorumluluk), Team (takımı) ile ise SMART kelimesinin açılımını yaptı.

Günün son konuşmacısı Dünya Göz Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkanı Eray Kapıcıoğlu idi. Eğitim programında yer alan 8 CEO’dan farklı olarak okullu değil, alaylı olan Eray Kapıcıoğlu sanırım benim gibi bütün katılımcıları da çok etkiledi. Eray Kapıcıoğlu çok çalışmanın, merhametli, vicdanlı olmanın, başarmak güdüsünün bir insanı ne kadar tepeye çıkarabileceğinin güzel örneğiydi.

Dünya Göz Hastaneleri, bir konu üzerinde derinlemesine uzmanlaşan tek hastane zinciri olarak Türkiye ve dünyanın çeşitli noktalarındaki göz hastalarına ulaşıyor. Eray Kapıcıoğlu’nun yatırımlarını yaparkenki ileri görüşlü, fedakar, sosyal sorumluluk sahibi tutumunun onu başarıya ulaştırdığı kesin. Bütün paylaşımlarının yanında kendisini örnek göstererek sarfettiği bir cümlesi beni çok etkiledi Eray Kapıcıoğlu’nun:

“Birçok genç sadece maaşlı bir işte çalışarak ev, araba, hatta aile sahibi bile olamam diye düşünüyor. Hayır, eğer gerçekten kendinizi adayarak, dürüst ve çok çalışırsanız mutlaka farkedilirsiniz, mutlaka çok farklı noktalara gelirsiniz”

Ben de Eray Kapıcıoğlu’nun bu yaklaşımına sonuna kadar katılıyorum. Çünkü ben de onun dediklerini yapmak için büyük çaba sarfediyorum.

İlgili diğer yazılar:

Değişim Adamı

İnsan İçin

Değişim Adamı

Geçen cumartesi ilk üç konuşmacıyı dinleyerek önemli dersler aldığım Eğitişim Kariyer Enstitüsü CEO’lardan Yönetim Dersleri programının bugün üç diğer konuşmacısı ile buluştuk; Intel’in Orta Doğu Türkiye Afrika Satış Müdürü Ege Ertem, Reckitt Benckiser Türkiye Başkanı ve Iglo Genel Müdürü Caner Tunaman ve Otokoç Genel Müdürü Görgün Özdemir. Tahmin edebileceğiniz gibi dolu dolu saatler geçirdik.

Intel’in Orta Doğu Türkiye Afrika Satış Müdürü Ege Ertem konuşmasını kurum kültüründeki yer alan farklı diller, farklı renkler üzerine kurgulamıştı. Uzun yıllardır bünyesinde bulunduğu uluslararası platformdaki insan çeşitliliğinin yönetsel boyutta yaşattığı zorlukları büyük bir içtenlikle paylaştı katılımcılarla.

Ege Ertem’in bir saptaması ilgiye değerdi: “Türk şirketler yurtdışına çaycısına kadar yine Türk kadrolarla çıkıyor. Oysa yabancılar örneğin, Türkiye’ye gelirken işin başına Türkleri yerleştiriyor.” Ege Ertem, Türk şirketlerin bu genel tavrını içe dönüklüğe, dışa kapalılığa bağladı. Bunun sadece şirket yönetimleri için de geçerli olmadığını, genel olarak farklılıklara kapalı bir millet olduğumuz görüşünü paylaştı. Oysa ki, gelişim, değişim dışa açılabilmekte yatıyor.

‘Peki, dışa açılmak için neler yapmalı?’

Karşımızdaki yabancıya

1) Soru sormalı,
2) Onu dinlemeli,
3) Onu itmemeli, kendimize çekmeli,
4) Katılımcı stratejik yönetim prensiplerini uygulamalıyız.

İkinci konuşmacı Reckitt Benkiser Türkiye Başkanı ve Iglo Genel Müdürü Caner Tunaman’dı. Kariyeri boyunca içinde bulunduğu global platformları engin vizyonu, girişimci ruhu, çok yönlü bakış açısı ile nasıl şekillendirdiğini büyük bir hayranlıkla dinledim. Caner Tumanman’ın hayatım boyunca bana büyük ilham kaynağı olacağını düşünüyorum. (Yukarıdaki fotoğraf kendisine aittir)

Konuşmasına “Ben bir pazarlamacıyım, ben iş dünyasının tanımı ile değişim adamıyım” diye başlayan Caner Tunaman’ın marka yaratmak, geliştirmek, konumlandırmak, değiştirmek konularında gerçek bir yetenek olduğunu belirtmek gerek. Türkiye’den global marka yaratabilmek, hatta Türkiye’yi bir global marka yapabilmek konusundaki azimli, hırslı ve sevgi dolu yaklaşımını da kendime örnek alacağımı söyleyebilirim.

Markanın ürün değil, kavram satmak olduğunu ve bu ‘kavram’ın içi doldurabildiğinde başarı sağlanabileceğini aktaran Caner Tunaman, beraber çalışacağı ekip arkadaşlarının çok çalışkan, çok yönlü, çok yaratıcı olmalarını beklediğini de ekledi.

Günün son konuşmacısı Otokoç Genel Müdürü Görgün Özdemir’di. Koç Holding’in kurum kimliğini %100 ruhunda taşıyan Görgün Özdemir, Otokoç’un 2001 yılından itibaren geçirdiği üç birleşme sürecini nasıl yürüttüğünü kapsamlıca anlattı. Konuşma içeriğinin ilham vermekten ziyade, iç bilgi ve veri aktarmaya yönelik olması otomotiv sektörü ile ilgili olmayan pek çok katılımcının dinleme hevesini biraz kırdı kanımca.

Görgün Özdemir’in geçtiğimiz on yıllık sürede özellikle İnsan Kaynakları Yönetiminin değişim ve gelişiine yönelik paylaşımları ise benim ilgimi çok çekti. Bu nedenle Otokoç’un İK yapılanmasına dair aldığım notları Kaynağım İnsan’a aktarmayı bir görev biliyorum. 🙂

Otokoç İK Yönetimi:
1. İş Analizi & Görev Tanımları
2. Yetkinlik Bazlı Mülakat
3. İş Değerleme ve İş Aileleri, Kademelendirme Sistemi – Hay
4. Ücret Yönetim Sistemi – Hay
5. Değişken Ücret Yönetimi (Prim)
6. Balanced Scorecard
7. 360 Derece Yetkinlik Değerlendirme – (terfiler-performans takip)
8. Kariyer Planlama ve Yedekleme
9. Eğitim ve Bireysel Gelişim

Otokoç’un onuncu madde olarak yakın zamanda “Yetenek Yönetimi” sistem süreçlerini de devreye alması dileğim ile …

İlgili diğer yazılar:

İnsan için

make.believe

İnsan İçin

Dün Eğitişim Kariyer Enstitüsü’nün düzenlediği ‘CEO’lardan Yönetim Dersleri‘ programındaydım. Üç hafta sürecek programın ilk gün davetlileri İpragaz CEO’su Selim Şiper, Transtürk CEO’su Rıza Başoğul ve Unilever Türkiye Başkan Yardımcısı Cem Tarık Yüksel’di.

Programa büyük heyecanla gittim. Kariyerlerinin ileri seviyelerindeki bu üç profesyonelden öğrenebileceklerim, onların tecrübelerini dinlemek ve sorular yöneltebilecek olmaktı heyecanımın nedeni. Beklentilerimin hepsi gerçekleşti, bilgi ve tecrübe aktarımı dolu bir gün geçirdim.

Pek çok not aldım, bunları şimdi tek tek yazmanın çok anlamlı olacağını düşünmüyorum ama belki birkaç cümle günün tonunu size hissettirebilir.

İpragaz CEO’su Selim Şiper:

Kem aletle kemalet olmaz – Kötü aletle iyi iş çıkmaz“,

Vasat insanlar eşitlikçidir, eşitlik insanları vasatlaştırır, lider eşitlikçi değil, adaletli olmalıdır

Liderlik sonuçla onanır

Lider olabilmek otorite (konusuna hakim, bilgili) olmayı gerektirir.”

Transteknik CEO’su Rıza Başoğul:

Değişim önce zihinde başlar

Şirketlerde operasyonel fonksiyonlar inanç, yönetim kurulları, CEO ise kurumsal kimliği yönetir

Değişim sürecini yönetebilmek farklılığı algılamaktan geçer

Unilever Türkiye Başkan Yardımcısı Cem Tarık Yüksel: Gün sonu değerlendirmemde beni en çok etkileyen konuşmacı olan Cem Tarık Yüksel’in hazırladığı sunum, içeriği itibariyle benim bugüne kadar gördüğüm en mükemmel çalışmaydı.

Hayatımda ilk defa bir profesyonelin toplum, siyaset, sağlık, bilim, ticaret, tüketim, silahlanma, enerji, doğa, biyoloji, trendler, ekonomi, teknoloji, internet ve belki şu anda aklıma gelmeyen pek çok ana başlığı, alt başlıklarına indirgeyerek, birbirleri ile olan bağlantılarını kurarak ve her birini onlarca örnek, yüzlerce veriyle destekleyerek nefes almaksızın, bu derece başarılı anlatabildiğine şahit oldum.

Cem Tarık Yüksel konuşması sonunda “sorunuz var mı?” diyerek bizlere baktığında, soru üretebilecek kadar bile zihnimde kendime ayırabileceğim alan kalmamıştı. Dinlediklerim, gördüklerim tüm beynimi kaplamış ve sindirilmeyi bekleyen büyük lokmalar şeklinde üst üste dizilmişlerdi. Bazı insanlar, bazı pozisyonlara boşu boşuna gelmiyor. İlerilerinin de çok açık olduğu kesin.

Cem Tarık Yüksel’in son sözü, arkasındaki büyük sunum görüntüsü ile şu oldu:

CEO’lardan Yönetim Dersleri; Unutmayın, iş hayatınızda her ne yapacaksanız yapın, bu gördüğünüz (aynı fotoğrafı kullandım) için yapacaksınız; insan için

İşte bir profesyonel ancak hayata böyle geniş açıdan, böyle veri odaklı bakarak, gördüğü büyük manzaradaki her bir noktayı birbiri ile bağlantılı hale getirerek ve vicdanını kaybetmeden başarılı olabilir. Bu da çok çalışmak, çok takip etmek, çok meraklı olmak, çok okumak, çok gezmek, çok dinlemek, çok araştırmak demek.

Keşke Cem Tarık Yüksel’in sunumuna bir yerlerden ulaşabiliyor ve Kaynağım İnsan arşivine de alabiliyor olsaydım…

İlgili diğer yazılar:

Değişim Adamı

make.believe